Kemal Yavuz

Allaha Muhtaç Olan Sizsiniz Ey İnsanlar!

Kemal Yavuz

Allaha karşı küstahlaşan her toplumun, her devletin, her uygarlığın akıbeti aynıdır. Helak olmak, bu helakin bin bir çeşidi var. kimi tabii felaketle, kimi ekonomik krizle, kimi siyasal krizle, kimi terörle, kimi de ahlaki krizle. Ama modern dünyanın felaketi çok daha farklı olacak. Çünkü dünya tarihi, sapmanın böylesine az şahit oldu. her çağda haddini bilmez bireyler, toplumlar ve uygarlıklar bulunur. Bu çağın uygarlığı kadar küstahlaşana çok az rastlanmıştır. Allahın misafirhanesinde konuk olduğunu unutarak, haneyi tahrif edip tahrip etme konusunda bu kadar nankörlüğe tahminen ilk defa şahit olunuyor. Kuranda helaki anlatılan çok kavim var.  Ad, Semud, Sebe, Nuh, Hud, çeşitli firavunlar, Nemrutlar, Şettatlar, Ebu Cehiller bazılarıdır. Kurandan öğrendiğimize göre Allah onların hepsini yok edip birer efsaneye çevirdik buyurmaktadır. 34/Sebe 17 ‘Nankörlük ettikleri için biz onları işte böyle cezalandırdık. Biz hiç nankörlerden başkasını cezalandırır mıyız? 35/Fatır 15  ‘Ey insanlar, hepiniz tüm ihtiyaçlarla Allaha muhtaçsınız. Allah ise hiçbir şeye ihtiyacı olmayan ve övgülerin tamamına layık olandır.’ Fatır 16  ‘Eğer Allah, dilerse sizi yok edip yerinize yeni bir toplum getirir.’ Fatır 17  ‘Bu Allah için hiç de zor değildir.’  İslam, kimsenin babasından miras kalan köstekli gümüş saat değildir.  İslam, kendisine ihanet edenlere mecbur ve mahkum da değildir. İslam öyle bir dindir ki, kim Kuranı kendi anladığı dilden anlayarak okur ve anladıklarını hayatında yaşayıp, amele ve sevaba çevirirse o kişiye gönlünü açar. İslam’ın sabık olanın malı olduğunu düşünenler, babalarından kalmış yarım yamalak inançları için Allahı minnet altına almaya, hasbelkader Müslüman olmalarını baş kakıncına dönüştürmeye kalkarlar. Tıpkı Kuranın dediği gibi, Müslüman olduk diye, seni minnet altına almaya kalkıyorlar. Böyle övünenlere Allah Kuranda şu cevabı veriyor.49/Hucurat 17 ‘Onlar Müslü- man olduk diye senin başına kakıyorlar/seni minnet altına almaya kalkıyorlar. De ki: Müslüman olduk diye benim başıma kakmayın. Bilakis eğer imanınız konusunda samimi iseniz Allah sizi doğru yola ilettiği için asıl siz ona minnet ve şükran borçlusunuz.’ Evet sadakatini ispatlayan sadıklardan iseniz, sizi imana ulaştırdığı için siz Allaha minnet eder, onun size lütufta bulunduğuna inanırsınız. Yok, sadakatiniz ihanete inkılap olunca geriye kala, kala sabıklığınız kalmış ve siz de onunla övünen sabıklardan iseniz, o zaman da,  Müslüman olmanızı Allaha baş kakıncına dönüştürür. Sanki ona bir lütufmuş gibi sunmaya kalkarsınız o zamanda tercih o kişinindir. 67/Mülk 30  ‘De ki: Eğer suyunuz çekilip yerin derinliklerinde kaybolup gitse, söyleyin bakalım, size tertemiz kaynak sularını kim getirebilir. Daha düne kadar yağmurun adı işte bunun için rahmet idi. Sanki bizler yağmura rahmet dedikçe, yağmur da bizim için hep rahmet oldu. Ne zaman ki, yağmura rahmet diyen tasavvur/anlayış yitirildi işte o zaman yağmur yağdıysa zahmet oldu, yağmadığında da zahmet olup felaketler getirdi. Televizyonlarda, gazetelerde, halk arasındaki konuşmalarda yağan rahmete/yağmura, kara beyaz kabus dendi, şöyle dendi, böyle dendi, Allahın rahmeti ne yazık ki, kabus adıyla anıldı. Hidrojen ve oksijen istemediğiniz kadar var haydın bakalım,  gelişmişliğinizle sizde yapın da görelim. Vahiy mucizedir, su da öyle. Vahiy hayattır, su da, vahiy candır, suda vahiy çölleşmiş yüreklere hayat verir, suda ölü toprağa hayat verir.         

Yazarın Diğer Yazıları