Akademisyenler Bilimsel Etkinliklere Katılamıyor
Erciyes Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Doç. Dr. İsmail Ülger, yaptığı açıklamada son dönemdeki enflasyon ve yaşam giderlerinden dolayı bilim insanlarının gelir düzeyinin yoksulluk sınırının altına indiğini söyleyerek, akademisyenler bilimsel etkinliklere katılamıyor dedi. Detaylar Kayseri Anadolu Haber'in Kayseri haberinde...
Erciyes Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Doç. Dr. İsmail Ülger, yaptığı açıklamada son dönemdeki enflasyon ve yaşam giderlerinden dolayı bilim insanlarının gelir düzeyinin yoksulluk sınırının altına indiğini söyleyerek, akademisyenler bilimsel etkinliklere katılamıyor dedi.
Yoksulluk sınırından kaynaklı olarak kıdemli profesörlerin maaşlarının dahi yoksulluk sınırının altında kaldığını söyleyen Erciyes Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Doç. Dr. İsmail Ülger, “Son yıllardaki yüksek enflasyon, artan yaşam giderleri ve korunamayan gelir adaleti karşısında bilim insanlarının gelir düzeyi hızla yoksulluk sınırının altına inmiştir. Kasım 2023 verileri itibariyle yoksulluk sınırının 45 bin 686,81 TL'ye yükselmesi, kıdemli profesör maaşının bile yoksulluk sınırının altında kalmasına yol açmıştır. Alt unvanlara sahip akademisyenlerin durumu ise daha vahimdir. Akademinin yükünü çeken ve geleceği olan araştırma görevlisi maaşları 30 bin TL dolaylarında seyretmektedir. Özellikle büyükşehirlerde barınma ve beslenme bilim insanlarının da birincil sorunu haline gelmiştir. Konut kiralarının maaşların büyük bölümünü oluşturması bilim insanlarını da geçim kaygısına itmekte ve mesleğine yönelik çalışmalara odaklanamamaktadır” dedi.
Bilimsel etkinliklere katılamıyor
Ülger, bilim insanlarının ekonomik şartlar dolayısıyla bilimsel etkinliklere katılmasının da imkansıza yakın olduğunu söyleyerek, 'Sorunlar ihtiyaçlar hiyerarşisinin en temelinde yer alan basamaklarla da sınırlı değildir. Özellikle toplumbilim alanında çalışan bilim insanları için besleyici bir faaliyet olan sanatsal doyum, sosyalleşme ve kültürlenme eylemlerinin her geçen gün daha da azaldığı bilinen bir gerçektir. Gerek yurtdışı gerekse de yurt içi kongre, konferans ve sempozyumlara katılarak bilimsel yenilikleri ve gelişmeleri takip etmekle yükümlü olan bilim insanlarının, bahse konu faaliyetlere katılması da ekonomik olarak imkansıza yakındır. Artan döviz kuru, ulaşım maliyetlerinin yüksekliği ve üniversitelerin araştırma bütçelerinin sınırlılığı akademik etkileşimi neredeyse tamamen sınırlamakta ve çevrimiçi, online toplantılara mahkum etmektedir' ifadelerini kullandı.
Çalışma barışı yara aldı
Kurum içinde gelir adaletsizliğinden dolayı çalışma barışının da varlığından söz etmenin zor olduğunu söyleyen Başkan Ülger, 'Tüm bunların yanında kurum içi çalışma barışının da varlığından söz etmek zor görünmektedir. Akademik personel, idari personel ve destek personeli bileşenlerinden oluşan üniversite kadrolarındaki gelir adaletsizlikleri içten içe öfkenin büyümesine ve aidiyet duygusunun örselenmesine yol açmaktadır. Zira destek personeli ile doktora seviyesindeki araştırma görevlisinin maaş skalasındaki yaklaşık konumları kurum içi huzursuzluklara davetiye çıkarmaktadır. Diğer paydaşlara oranla akademik personelin sürekli artan iş yükünün gelirlere yansımaması da yaşananlara tuz biber olmaktadır. Artan ders yükü, kırtasiye işlerinin çokluğu, bilimsel faaliyetler için yapılacak harcamalar ilk akla gelenlerdir' dedi.
Akademinin geleceği tehlike altında
Ülger, tüm sorunlarla birlikte akademinin geleceğinin tehlike altında olduğunu söyleyerek, sözlerine şu şekilde devam etti:
'Tüm bunlar bir arada düşünüldüğünde 'akademi için tehlike çanları çalıyor' demek yanlış olmayacaktır. Şartlar itibariyle birçok bölümün araştırma görevlisi bulamama sorunuyla karşı karşıya kalması çok uzak görünmemektedir. Ortalama 40 yaşında bir akademisyen profesörlük kadrosuna atanır. Birlikte mezun olduğu arkadaşlarının çoğu mali durumlarını düzeltmiş, maaşları ve diğer gelirleri ile evlerini, arabalarını almışlardır. Fakat akademisyenin maaşıyla ne ev, ne de araba alması mümkündür. Maaşının önemli bir bölümünü bilimsel kaynaklara harcamıştır. Bilim ve teknolojide gelişmiş ülkelerde akademisyenlere endişesiz bir hayatı finanse edecek düzeyde maaş verilir ve bilimsel araştırmalara kendi maaşlarından harcama yaptırtmazlar; üniversitenin bunun için özel bütçesi vardır. Akademisyen maaşları o kadar düşük düzeyde ki, bir araştırma görevlisinin aylığı, yoksulluk sınırının da altına düşmüştür. Araştırma görevlisi olacak adaylar akademiyi tercih etmeyip özel sektör veya diğer kamu kurumlarında kendilerine iş imkanı aramaktadır. Cazibesini her geçen gün biraz daha yitiren akademinin ayakta kalması için yetkililerin acilen müdahale edip sorunlara kulak kabartması bilim dünyasının öncelikli beklentisidir. Bütün bunlar göz önüne alındığında Akademisyen maaşı için iyileştirme yapılması gerekmektedir.'