Başkan Günay Çakı: '2008'in zararını çekiyoruz'

Gıda fiyatlarının giderek yükseldiği günümüzde sofraların vazgeçilmezi peynirin fiyatı eti geçti. Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği bunun nedenini ise 2008 yılındaki süt sığırlarının bilinçsiz şekilde kesilmesine bağlıyor.

Son zamanlarda süte gelen zam sonrası peynir fiyatları adeta uçtu. Kahvaltı sofralarının vazgeçilmezi olan peynirin fiyatı, tarihte ilk kez kırmızı et fiyatını geçti. Sütte üreticilere verilen düşük fiyat üreticiyi hayvan kesimine zorlarken, süt üretimi TÜİK'e göre de sektör temsilcilerine göre de bir hayli düşmüş durumda. TÜİK düşüşü yüzde 4.4 ile sektör temsilcileri ise yüzde 15 ile açıklarken, raflara yansıyan fiyat artışı ise yüzde 175'i gördü.

“Biz fiyat artışı olsun istemiyoruz”

Konuyla ilgili Anadolu Haber'e konuşan Kayseri Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı Günay Çakı, fiyatların artmasının sebebinin süt sığırlarının kesilmesi ve üreticinin hayvanlarına iyi bakmaması olduğunu söyledi. Girdi maliyetlerinin yükselmesiyle sektörde fiyat artışları yaşandığını söyleyen Çakı, “Bilindiği üzere girdi maliyetlerinin tamamının yükselmesinden dolayı çiğ süt fiyatlarının maliyetleri yükseldi. Dolayısıyla çiğ süt fiyatları yükselince de mamul ürünlerin de fiyatları işte peynir, tereyağı, süt gibi ürünlerin de fiyatları yükseldi. Hani işin aslına bakarsanız şu anda süt sanayicilerinin tamamı satmaları gereken rakamlarda süt son üç aydan beri yani aslında tam zamanları uygulamıyorlar. Şöyle uygulamıyorlar; ayda iki sefer şu anda süt fiyatlarında değişiklik var. En az beş sefer ayda yem fiyatlarında değişiklik var. Bunun yanında elektrik enerji fiyatları, mazot fiyatları, gübre yem derken mesela saman şu an iki bin yüz lira oldu. Dolayısıyla bu da tüketiciye kadar yansıyor. Yani eğer ki tam istenilen manada zam yapsalar yüzde 10, yüzde 15 oranında daha yükselebilir peynir fiyatları. Bundan 6-7 ay önce ve de yaz aylarında yem fiyatları aşırı derecede yükseldi. İşte bir kilo süt sattılar. 700 gram yem aldılar. Dolayısıyla geriden gelen bir zarar var. Orada da umutsuzluktan dolayı yaklaşık herhalde bir Türkiye hayvan varlığının yüzde onu diyelim ki herhalde kesildi. Bu sağılan hayvan. Bu 6,5 milyon laktasyon dediğimiz yani bir anda sağıma giren hayvanın yüzde onu yani 600-650 bin gibi konuşuluyor rakamlar, süt sığırcılığında süt veren hayvanların kesildiği doğru ama burada tabii tüketimde de azalma var. Eğer tüketimde biraz artış olsun, süt fiyatları biraz daha ya da mamul fiyatları biraz daha yükselir. Ama bizim isteğimiz yani üretici olarak hiçbir zaman tüketicimiz hayvansal proteine ulaşmada zorluk çeksin istemeyiz. Süt fiyatlarının yükselmesini de istemeyiz, mamül fiyatların yükselmesini de istemeyiz. Neticede insanımız bu peynirdir, ettir, bunları tüketecek çocuklarımız büyüyecek, güçlü zekalı insanlarımız olacak. Biz fiyat artışına elbette taraftar değiliz. Bizim sadece istediğimiz şu; biz bir kilo süt satalım, en az bir buçuk kilo yem alalım, süt fiyatı bugün taban sıcak suyu 10 lira olacağına 5 lira olsun. Biz bundan tarafız. Eğer ki bu da sağlanırsa hem ürettiğimiz ürünün hızlı tüketilmesi daha iyi olur. Hem bizim potansiyelimiz büyür hem de hayvan kesimimiz durur. Biz süt fiyatlarının ya da mamul fiyatlarının yükselmesinden çok taraf değiliz ama girdi maliyetlerinin düşmesini istiyoruz. Kimi yılbaşından sonra daha da artacak fiyatlar diyor. Şimdi yılbaşı biliyorsunuz Türkiye'de süt üretimi 12. ayın otuz biri, 6. ayın otuz biri arasında 18 milyon litre süt üretiyoruz. 11 milyon litresi bahar aylarında çok üretilir süt. Dolayısıyla yükselmesini ben öngörmüyorum. Çünkü artık doğumlar başlayacak. Süt artacak. Bu durum tüketimi de bağlar. Yılbaşından sonra asgari ücretin durumu ne olacak? Ama ben böyle yılbaşından sonra süt fiyatlarının daha çok yükseleceği kanaatinde değilim. Ama bizim girdi maliyetlerimiz yükselebilir. Hayvan kesimi de devam edebilir. Yani hayvan kesimi artabilir. O tehdit var. Dolayısıyla 6 ay sonra yani 6. ayın otuz birinden sonra sütler azalmaya gittiğinde fiyatlar bugünkü fiyatların iki katına çıkabilir. Hayvancılıkta dün bence yirmi dört ay, yarın yirmi dört ay. Biz bunu niye diyoruz? Bir doğan buzağı 24 ayda tosun olup ete gelip kesiliyor. Yirmi dört ayda da buzağılıyor bir dişi hayvan. Doğum yapıyor, süt vermeye başlıyor. Bunu da kaybını da koyduğumuzda dün 24 ay, yarın yirmi dört aydır. Bugün yaptığımız bir hatanın etkisini 24 ay sonra görüyoruz. Ve bugünden o hatayı yapmamak için mücadele etmemiz lazım. O da nedir? Süt üreticisinin maliyetlerini bir şekilde süspanseyle düşürülmesi lazım ki bu mamul fiyatlara yansımasın.” ifadelerinde bulundu.

“Fiyatlar eşit gidiyor”

Süt sığırı hayvan kesiminin fiyatları etkilediğini kaydeden Başkan Çakı, “Şu an Kayseri'de et ve peynir fiyatları neredeyse eşit gidiyor. Ama bu demek değildir ki et fiyatı para kazandığı için böyle. O da zararına kesildiği için. Yani et fiyatları da üretici. Besici tarafından baktığımızda onlar da feryat ediyor. Geçmesinin sebebi de tam istediği rakamları görmediği için. Yoksa üretici et fiyatlarının biraz daha artması lazım, yükselmesi lazım diyor ama hani şunun için diyor, benim yemim pahalı. Elektriğim, mazotum var, işçi maliyetlerim yüksek. Ben bu maliyetlerle zarar ediyorum diyor ama işte bazen de piyasa dengeliyor kendini. Bugün bir kaşar 150-160 lira, kıyma 150-160 değil mi, yani dengede. Geçmiş dönemde bolluk vardı. Biraz da hani 2008'de de üretici zarar etti. İşte o zarar edilirken müdahale edilmesi gerekiyordu. 2008'deki yanlışın zararını biz bugün görüyoruz. Çünkü niye? Hayvan üretimine baktığınız zaman bizim hayvanımızın da artması lazım. Üretimimizin de artması lazım. Nüfus 80 milyona çıkarken biz 5 sene, 10 sene önce 6,5 milyon-7 milyon hayvan sağıyorsak bunu 10 milyona çıkartmamız lazım. Bunu da nasıl çıkartmamız lazım? Sektör para kazanması lazım. Hayvanına iyi bakması lazım. Dişi materyalini yok etmemesi lazım, ki orada istikrar görsün.” diye konuştu.

“Gençlerin bu işte gözü yok”

Türkiye'deki çiftçilerin yaş ortalamasının yüksek olduğunu aktaran Kayseri Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı Günay Çakı, “Gençlerin de buna katılması lazım. Bakın Türkiye çiftçisinin yaş ortalaması 58. 58 yaşındaki bir adam bir tonluk pulluğu nasıl kaldıracak? O tarlayı nasıl sürecek? Tozla, toprakla nasıl mücadele edecek. Gençlerin bu işlerde gözü yok. İnsanlar hep masa başı diyor ama bir toplumun hepsi olacak, çiftçisi olacak. Okumuş olacak, okumamış olacak. Hepsi olacak bir toplumun. Yoksa toplumun bir kanadını çökertirsek şu anda mesela Kayseri özelinde biliyorsunuz belki, merkez nüfusu 1 milyon 200 bin, kırsalda yaşayan 60-70 binlik bir Develi'yi çıkın. 70 bin kalmış kırsalda yaşayan, ilçe başı 10 bin milyon nüfus kalmamış. Öyleyse kim üretecek? Eskiden kırsal nüfusu, şehir nüfusundan fazlaydı. Herkes üretiyordu, ürettiğini tüketiyordu. Sütün ya da peynirin çok ticareti olmuyordu. Orada kalanların da köyde akrabaları vardı. Ya da köyde. Kayseri'nin yerlilerinin bile bir sürü ahırları vardı. Kendileri üretiyorlardı. Şimdi ne oldu? Üreten bir toplumdan tüketen bir toplum oldu. O geçiş döneminde ne oldu? Köyden şehre gitti. Akrabası ona peynir gönderiyordu. Yoğurt gönderiyordu. Bir dönem böyle gelişti. Ama şimdi ne oldu? Her şey markete ve ticarete döndü. Artık herkes gidiyor. Raftan, marketten alıyor. Ama bunun da üreten maliyetleri yüksek olunca. Tüketen de fazla olunca halen bu fiyatlar kaçınılmaz oldu. Bir tarafı süt sığırlarının kesilmesi. Bir bölümü de hayvanlara bakım düşünce hayvanların da süt verimi de düştü. Ama onun karşılığında da tabii tüketimde de bir geri gidiş oldu. Eğer tüketim tam hız devam etseydi süt bulamazdık biz sahada.” dedi. >>Selma Kan

ÖZEL HABER

Bakmadan Geçme