Depremi önceden bildiren proje tasarladılar

Kendilerini 'Çılgın Mühendisler' olarak tanımlayan Alper Göknar, Ömer Tarhan Divarcı ve Caner Kılınç, depremi etkisi oluşmadan cep telefonlarıyla bildiren bir proje geliştirdiler.

lper Göknar, Almanya'da bir elektronik firmasının, Potsdam Üniversitesi ile birlikte geliştirdiği sensörleri Türkiye'ye getirerek, Marmara'nın çeşitli noktalarında kurdukları istasyonlardan aldıkları veriler sayesinde, 5 büyüklüğünün üzerinde olan depremleri, kullanıcılara 5-25 saniye öncesinden bildirilebildiklerini söyledi. Göknar, ' Eğer sistemimiz Elazığ'da kurulu olsaydı, oradaki insanlara yaklaşık 15 saniyeye yakın bir erken uyarı sistemi alarmı verebilirdik. Kaç tane canın o anda kurtulabileceğini siz hesaplayın” dedi.

Projenin direkttörü endüstri ve sistem mühendisi Dr. Alper Göknar ve arkadaşlarının ortak paydası, 1999 depremi ve sonrasında ölüm ve yaşam arasındaki ince çizgide hayatlarını kaybedenlerin hikayelerini dinleyerek, sevdikleri ve Türkiye için bir şeyler yapma isteğiyle yola çıkmaları. Sistem kullanıcılarına, IOS ve Android işletim sisteminin bulunduğu cihazlara indirilebilen uygulama aracılığı ile, 5 büyüklüğünün üzerinde olan depremlerden 25 saniye öncesine kadar bildirebilmeyi hedefliyor. Depremden, etkisi henüz size ulaşmadan kaç saniye önce haberdar olabileceğiniz ise, bulunduğunuz bölgenin depremin merkez üssüne olan uzaklığına göre değişiyor. Ayrıca kurdukları sistemin henüz devreye sokmadıkları bir diğer önemli özelliği ise, deprem anında ve sonrasında insanların birbirleriyle iletişim kurmasını imkansız hale getiren operatörlerden bağımsız, insanların sadece cep telefonları ile iletişimi devam ettirebilecek olmaları. Göknar ve arkadaşları, kendi imkanlarıyla 6 noktaya kurdukları istasyonların sayısını yüzlere hatta binlere çıkarmak için destek bekliyor.

5 BÜYÜKLÜĞÜNÜN ÜZERİNDEKİ DEPREMLERİ BİLDİRİYOR

Göknar, projelerini şu sözlerle anlattı:

“Uzun bir süre aslında deprem erken uyarı sistemlerinin 5-8 saniye civarında bir uyarıyı ancak verebileceği argümanını dinledik biz. Ama 2012 senesinde Tokyo Teknoloji Enstitüsü'nde Prof. Dr. Honkura Yoshimori'nin bir çalışmasına denk geldik. O, İstanbul için bir erken uyarı sisteminin, bütün herkese ulaştığı takdirde ortalama 20-25 saniyelere çıkabileceğini söylüyordu. Böylece biz de araştırmalarımızı derinleştirdik. Yaptığımız şu aslında, bu kısmen doğru olduğu için sorgulanması gereken bir iddiaydı çünkü depremde etkilenecek olan nüfus 20-25 milyon civarında ve depremin merkez üssüne en yakın olan 3-4 milyonluk bir nüfus için bu 5-8 argümanı doğru olmasına rağmen, deprem merkezinden uzaklaştıkça bu süre artacaktır. 10, 20 hatta 25 saniyelere kadar çıkacak olan bir süredir bu. Biz bu noktada Potsdam Üniversitesi'nde geliştirilen 6 tane sensörü Türkiye'ye getirdik. Gönüllü yazılımcı arkadaşlarımız ile bir araya geldik ve bir cep telefonu uygulaması ile beraber ayrıca evlerde, okullarda, hastanelerde ve birçok fabrikada kullanılabilecek olan bir cihaz da geliştirdik. Bununla da amacımız hem uç noktada insanlara bu erken uyarı sistemini ulaştırmak hem de gayrisafi milli hasılanın yüzde 65'nin döndüğü bir ekonomi olan Marmara'da, fabrikalara güvenli bir duruş sergileyebilecekleri süreyi en ekonomik şekilde sağlayacak bir cihaz da geliştirmek. Cihazın prototipini en kısa zamanda uygulamaya sokmak istiyoruz. Şu anda 6 tane olan bu istasyon sayısını hızlı bir şekilde aslında 100'ler seviyesine çıkarmamız gerekiyor. Amacımız hızlı bir şekilde bu kaynaklara erişip, bu yapıyı kurabilmek. Bunun için bütün Marmara'yı aslında uçtan uca çevirmemiz gerekiyor. 6 haftalık süre içerisinde bu bütün altyapıyı kurup işler hale getirebiliriz.”

DEPREM ANINDA VE SONRASINDA İLETİŞİMİN DEVAM ETMESİNİ DE SAĞLAYACAK

Sistemin henüz devreye sokmadıkları özelliklerinin de olduğunu dile getiren Göknar, “Ben şahsen kendi kızım için düşündüğüm, 'Bir deprem anında çöken GSM (Mobil iletişim için küresel sistem anlamına gelen cep telefonu iletişim protokolü) hatlarına rağmen nasıl iletişimi devam ettirebilir?” sorusunun da yanıtını bulmaya çalıştım. Bu bahsettiğim cihazlar aslında her biri mini bir baz istasyonu çalıştıracak şekilde bir network (İletişim ağı) oluşturuyor. Bütün GSM hatlarını unutun, herkesi cep telefonları ile beraber çöle götürseniz bile, el ele vererek uçtan uca milyon kişi ile iletişimi devam ettirebilecek bir yapı aslında yapmak istediğimiz. Ve son olarak yine milyonlarca insana ulaşan bu uygulamanın içerisine akıllı telefonların ivme ölçerlerinden orta büyüklükteki depremler oluştuğunda bunların ivme değerlerini bina bazında toplayarak, binaların mikro düzeyde nasıl tepki verebileceğini çıkartacak bir çalışmamızı da planlıyoruz” dedi.

“KAYNAĞA İHTİYACIMIZ VAR”

Projelerini daha geniş bir alana yaymak için kaynağa ihtiyaçları olduğunu ifade eden Göknar, “Bizim öncelikle kaynağa ihtiyacımız var, bu sayıyı 100'lere çıkartacak finansal desteğe ihtiyacımız var. ikincisi sadece cihaz değil, arka taraftaki bu yazılımı ve üzerinde çalışacağı servisleri de milyonlarca insana hızlı bir şekilde yanıt verecek donanımlarla desteklememiz gerekiyor. Bunun için aslında beklentimiz sadece kamu kaynaklara değil, özel sektör dahil her türlü kaynağa, katılıma açığız. Sistemimiz çok net, herkese açık. Biz bakım operasyonları için bize destek vermek isteyen mühendislerimize kapımızı açıyoruz. Yazılım dahil birçok konuda hızlıca sistemi milyon kişinin ihtiyacı olan seviyeye çıkarabiliriz. Sadece Marmara Bölgesi değil kastımız, Ege Bölgesi, Doğu Anadolu, kritik deprem ile ilgili tehdit oluşturan her yere bunu yapabiliriz. Eğer sistemimiz Elazığ'da kurulu olsaydı, oradaki insanlara yaklaşık 15 saniyeye yakın bir erken uyarı sistemi alarmı verebilirdik. Kaç tane canın o anda kurtulabileceğini siz hesaplayın” şeklinde konuştu.

“AYDA BİR EKMEK FİYATI KARŞILIĞINDA UYGULAMAYI SATIN ALABİLİRLER”

Uygulamanın ayda 1,5 lira karşılığında cep telefonlarına indirilerek kullanılabileceğini ifade eden Göknar, “Şu anda IOS işletim sistemi için bu uygulamamız açık, isteyenler oradan indirebilir. Aylık bir ekmek parası aslında.1,5 liralık bir katkıda bulunarak hem alabilir hem bize destek olabilirler. Android için yaptığımız uygulama şu anda herkese açık değil, sadece izin verdiğimiz kişiler kullanabiliyor ama önümüzdeki günlerde onu da herkese açmayı planlıyoruz. 'Niye 4 büyüklüğündeki depremde uyarı gelmedi' diye çok ciddi eleştiriler geliyor ama lütfen sakin olalım. Bu sistemin aslında vermesi gereken sinyal seviyesi büyüklüğü 6 ve üzeri olan depremler olmalı. Belki 5,5'ler diyebilirsiniz. O yüzden bu paniğimizi destekleyecek bir sistem değil. Onun yerine bu sistemin çalışma prensibine güvenip herkes kendi hareket tarzını, tedbirini almalı. Ve deprem anında ne yapıyorsa onun pratiğini, tatbikatını yapıp hazırlıklı olmalı. Bu bir araç” dedi.

“6 SANİYEDE BİLE ÇOĞU İNSAN KENDİNİ GÜVENLİ BİR BÖLGEYE GÖTÜREBİLİR”

Deprem dalgalarını algılayan sensörlerin çalışma prensibini anlatan Ömer Tarhan Divarcı, şöyle devam etti:

'Firmamız bu projede deprem erken algılama ve uyarı sisteminin sensörlerini tedarik ediyor. Kullandığımız sensörler bir elektronik firmasının ürettiği, Almanya'daki Potsdam Üniversitesi ile beraber geliştirdikleri bir ürün ve 30'un üzerinde ülkede başarılı bir şekilde kullanılıyor. Sensörün özelliği, deprem anında ortaya çıkan 2 farklı dalga olan P ve S dalgalarını algılayabilmesi. Sistem önce P dalgasını algılıyor, algıladığı P dalgasından gelecek olan S dalgasının kaç şiddetinde olabileceğini hesap ediyor ve sizin sistemde 8 büyüklüğüne kadar ayarlayabileceğiniz eşik değeri neyse, bu şiddet seviyesine göre uyarı ayarlayabiliyorsunuz. Yani bu şu anlama geliyor, P dalgası bana ulaştı, sistem analiz etti, bunun 3 şiddetinde bir deprem olacağını hesap ettiyse ve ben de '3 ve üzeri depremlerde bana alarm ver' diye ayarladıysam sistemi, o zaman bu sistem bana bir kuru kontak çıkışı yani bir alarm veriyor. Biz bu alarmı alıp, Alper beylerin tasarlamış olduğu uyarı sistemine entegre ettiğimiz zaman, bir erken algılama ve uyarı sistemi elde etmiş oluyoruz. Uyarı sürelerine gelince, tamamen depremin merkezine olan uzaklığınız ile ilgili ama dünyadaki uygulamalardan örnek vereyim, 2018 yılıydı yanlış hatırlamıyorsam, Meksika depreminde 8 şiddetinde bir deprem olmuştu ve oradaki erken uyarı sistemi 75 saniye öncesine kadar uyarı verebilmişti. Yani bu İstanbul için de söz edildiği gibi 6-8 saniyeler olmayabilir. Bölge bölge değişiyor. 16-20 saniyeleri yakalayabilirsiniz. Diğer önemli nokta, bu 6 veya 8 saniye genelde bizim bilim adamlarımız tarafından kısa süreler gibi değerlendiriliyor ama hiç kısa süreler değil. 6 saniyede çoğu insan gerçekten kendini güvenli bölgeye götürüp, depremin geçmesini bekleyebilir. Ülkemizde bu sistemleri kullanan ciddi sanayi tesisleri var. Ben zaman içinde herkesin buna adım atacağına eminim. Teknolojiyi takip etmek ve hayata geçirmek lazım.”

“BİZE ULAŞAN SİNYALLERİ EN FAZLA 1,5 SANİYEDE KULLANICILARA GÖNDERİYORUZ”

Uygulamaya yazılım noktasında destek veren bilgisayar mühendisi Caner Kılınç da şunları söyledi:

'Bu projeyi Alper bey getirdiği zaman çok inandık. Açıkçası hepimizin ortak paydası depremden çok korkan kişiler olmamız ve bununla ilgili yapabileceğimiz çok şeyler olduğuna inanmamız. Dolayısıyla biz de tüm mühendis ekibimiz ile beraber projeye destek olmaya başladık. Projede ne yapıyoruz? Aslında mobil uygulamanın IOS ve Android doğal dilleriyle yazılımını yaptık. Ömer beyin kurmuş olduğu altyapının oluşturduğu servisleri yorumlayarak, belli bir ivmenin üstündeki sarsıntılarda son kullanıcılara “Push notification”(anlık bildirim) alt yapısı dediğimiz bir yapı ile alarm gönderiyoruz. Yani bir deprem anında bize ulaşan sinyalleri maksimum 1,5 saniye son kullanıcılara göndererek, uyarmaya çalışıyoruz. Şu anda kullandığımız teknoloji 4G teknolojisi, aslında bizler bir 5G teknolojisine hazırlık yapıyoruz. Yani bugün 1,5 saniye dediğimiz sürenin, çok kısa bir süre sonra 0.1 milisaniyeler olacağını da biliyoruz. Yani şu anda yaptığımız uygulama, bir 5G teknolojisi artık hayatımızda kullanılmaya başlandığında 0.1 milisaniye ile insan hayatına müdahale eden bir yapıya dönüşecek. Tabii projenin inandığımız çok daha farklı yönleri de var, en önemlilerinden biri deprem anında veya hemen sonrasında şu an bildiğimiz iletişim biçimlerinin tamamının çalışmıyor olacak olması, biz inanıyoruz ki doğru kullanım sayısına ulaşırsak, “Mesh Network” (örgüsel ağ) dediğimiz ve kullanıcıların kendi cihazlarını kullanarak oluşturdukları bir ağ ile iletişim altyapısını kopmadan tekrar oluşturulabileceğini düşünüyoruz. Bununla ilgili de mühendis ekibimiz ciddi bir çalışma yapıyor.”

DHA

Bakmadan Geçme