Erdoğan: 'Böyle bir dünyada yaşamak istemiyorum'

TRT World Forum'a katılarak gündemdeki gelişmelere ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Ekonomik olarak güçlü olanın haklı olarak takdim edildiği bir dünyada yaşandığına işaret ederek, 'Haklı olanın güçlü olduğu değil, güçlü olanın haklı olduğu bir dünya böyle bir dünyayı kabullenmek mümkün değil' dedi ve böyle bir dünyada yaşamak istemediğini, bunun kendisi için bir zül olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, '7'den 70'e masum, mağdur insanların üzerine varil bombalarının atıldığı bir dünyada yaşamak, bizim için züldür. Böyle bir dünyada yaşayıp da ne yapacaksın? Bunu gündeme getirdiğiniz zaman, güçlü olan ülkelerle bunu paylaştığınız zaman, kimse kalkıp da 'doğru söylüyorsunuz, burada bir şeyler yapmamız gerekir' demiyor' şeklinde konuştu.

“BÖYLE BİR DÜNYAYI KABULLENMEK MÜMKÜN DEĞİL” Programın moderatörlüğünü yapan TRT World Haber Koordinatörü Fatih Er'in, panele katılan panelistlerin liberal dünya düzeninin artık değişmesi gerektiği yönündeki vurgusunu hatırlatarak, “Türkiye'nin mevcut adaletsiz dünya düzenine sunduğu öneriler var mı?” sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Romen Diyojen'in ifadesiyle, hani gün ışığında mumla adam araması gibi, biz de şu anda dünyada adaleti arıyoruz, maalesef dünyada adalet yok” diye cevap verdi. Ekonomik olarak güçlü olanın haklı olarak takdim edildiği bir dünyada yaşandığına işaret ederek, “Haklı olanın güçlü olduğu değil, güçlü olanın haklı olduğu bir dünya; böyle bir dünyayı kabullenmek mümkün değil” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, böyle bir dünyada yaşamak istemediğini, bunun kendisi için bir zül olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “7'den 70'e masum, mağdur insanların üzerine varil bombalarının atıldığı bir dünyada yaşamak, bizim için züldür. Böyle bir dünyada yaşayıp da ne yapacaksın? Bunu gündeme getirdiğiniz zaman, güçlü olan ülkelerle bunu paylaştığınız zaman, kimse kalkıp da ‘doğru söylüyorsunuz, burada bir şeyler yapmamız gerekir' demiyor” şeklinde konuştu. Türkiye'nin Suriye'deki savaştan kaçan 3,5 milyon kişiye ev sahipliği yaptığını ve bugüne kadar 30 milyar doların üzerinde para harcadığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa Birliği'nin 2016 yılında mülteciler için vermeyi taahhüt ettiği 3 milyar avroluk yardımın bugüne kadar sadece 800 milyon avroluk kısmını verdiğini; Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Komiserliği'nin ise mülteciler için 550 milyon dolar gönderdiğini aktardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bütün bunları ilgili yerlere ilettiğimizde aldığımız cevap ne? Aldığımız cevap şu: ‘Türkiye takdire şayan çalışmalar yapıyor.' Tamam da Türkiye'ye olan desteğiniz ne? Bunu bizle ikili yaptıkları görüşmede söylüyorlar da, fakat uluslararası toplantıya gelince orada söylemiyorlar” diye ekledi. “DÜNYA ARTIK 2. DÜNYA SAVAŞININ ŞARTLARINI TAŞIMIYOR” BM Güvenlik Konseyinin yapısına ilişkin ‘Dünya 5'ten büyüktür' tezini hatırlatarak, dünyayı İkinci Dünya Savaşının şartlarında değerlendirildiğini; ancak dünyanın bugün o şartları taşımadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şöyle konuştu: “Peki, böyle bir değişim olması gerekmiyor mu? Gerekiyor. 5 daimi üye ve bütün dünya bu 5 daimi üyenin iki dudağının arasında, onlar ne derse o. Fakat çok ciddi de bir aldatmaca var. Nedir o aldatmaca? 15 tane de geçici üye koymuşlar, o 15 tane geçici üyelik için de bütün ülkeler yarışıyor, ‘oradan ben bir geçici üyelik kaparsam ne olur' diye; hiçbir şey olmaz. İşte biz de bir kere kaptık, ne oldu? Orada bir yaptırımın var mı? Yok. Sadece Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde sen de geçici üyesin, bu. Aslolan 5 tane daimi üye. Ben diyorum ki, az önce sizlerin de ifade ettiği gibi, artık bunun değişmesi lazım. 196 tane devlet Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda bunun mücadelesini vermesi lazım, demesi lazım ki, ‘Buradaki 5 tane daimi üyenin burada hakkı neyse, aynı hakka ben de sahip olmak istiyorum.' 20 üye mi olacak, 20 üye olsun, dönerli olarak iki yılda bir her birine bir sıra gelsin, hiç olmazsa dünyadaki tüm ülkeler ‘ben de dünyanın kaderinde söz sahibi oldum, rol sahibi oldum' desin. Dünya buna geçmesi lazım. Eğer demokratsak, eğer gerçekten adil bir dünyayı tesis edeceksek, kuracaksak buna ihtiyacımız var.” Moderatörün, ‘Dünya 5'tün büyüktür' tezini ilk dillendirdiğinde kimi çevrelerden tepki aldığını; ancak şu anda bu teze destek verenlerin arttığına dikkat çekmesi üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İkili görüşmeleri yaptığımız zaman artıyor. Fakat o güçlülerin karşısına geldikleri zaman, kalkıp da ‘dünya 5'ten büyüktür' diyemiyorlar. Niye? Bir yerden bağlılıkları var” dedi. “ABD'YE DEAŞ'I BERABER YOK EDELİM TEKLİFİ YAPTIK” Irak ve Suriye'deki gelişmelere işaret ederek, “Terör örgütü PKK, onun düşük çocukları var PYD, YPG. PYD'yle YPG'yi, DEAŞ denilen bir terör örgütüne karşı ABD yanına alıyor” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir terör örgütünü bir başka terör örgütüyle ıslah etmenin akıl karı olmadığını belirtti ve ABD Başkanı Donald Trump'a ‘Suriye'de DEAŞ'ı beraber yok edelim bunun için 2 tugay da hazırladık' teklifini yaptığını ancak ‘PYD, YPG'yle yapacağız' cevabını aldıklarını açıkladı. ABD'nin, 3 bin 500 tırlık silah araç ve mühimmatı Kuzey Suriye'ye getirdiğine, bunların 5 hava üssü ve 8 üssün yanı sıra PYD terör örgütüne verildiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bundan DEAŞ da istifade ediyor. Velev ki istifade etmediğini kabul edelim, bunlar ülkem için yarın tehdit oluşturmaz mı? Kimse buna ‘oluşturmaz' diyemez. Sayın Bush zamanında Irak'a girdiklerinde aynı durum yine olmuştu. ‘Biz seri numaralarını alıyoruz' demişlerdi, olaylar bitince ‘bu silahları alacağız' dediler. Bütün olaylar bitti, bittikten sonra Amerika'nın ve Rusya'nın silahları Barzani ve PKK'nın elinde bizim elimize geçti” diye konuştu. “TERÖRLE MÜCADELEYİ SONUNA KADAR KARARLI BİR ŞEKİLDE SÜRDÜRECEĞİZ” Şimdi de aynı şekilde ‘Seri numaralarını alıyoruz, dolayısıyla Suriye'de DEAŞ'a karşı bu operasyonlar bittikten sonra biz bu silahları alacağız' denildiğini, kendisinin ise ‘Alamazsınız, bunların hepsi yerini bulur' diye cevap verdiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Nitekim şu anda da gidiş oraya, iyi bir gidiş değil. Ve bizler Suriye'deki bu gelişmeleri özellikle İdlib, tabii bunun yanında şu anda Afrin sorunu var ve PYD orada. Şimdi biz PYD'ye karşı sessiz durabilir miyiz? PKK terör örgütü neyse, PYD, YPG de odur ve biz terörle mücadelede sonuna kadar mücadeleyi kararlı bir şekilde sürdüreceğiz” sözlerine yer verdi. PKK terör örgütünün Türkiye'deki saldırılarına sessiz kalan Batı ülkeleri liderlerinin DEAŞ ve El Kaide terör örgütlerinin saldırıları karşısında bir olarak yürüdüğünü hatırlatan moderatör Er'in bu çifte standarttın önüne nasıl geçilebileceği yönündeki sorusunu cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunların birbirleriyle dayanışması yeni değil. Ben isim vererek konuşacağım, gizli konuşmanın hiçbir anlamı yok. Çünkü şu anda TRT World bütün dünyaya bu yayını yapıyor, herkesin bazı gerçekleri bilmesi lazım” dedi ve Almanya Başbakanı Angela Merkel'e Almanya'da yaşayan PKK'lılarla ilgili 4 bin 500 dosya verdiğini; ancak hiçbirinden Türkiye'ye dönüş olmadığını aktardı. PKK'NIN ALMANYA'DAKİ FAALİYETLERİ Fransa'da ve Almanya'da PKK terör örgütü mensuplarının örgüt elebaşının posterlerini taşıyarak polis nezaretinde yürüyüş yaptığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, G-20 Zirvesi esnasında Berlin'de Başbakanlığın önünde açılan bir pankartta kendisinin iki ülke liderinin resminin olduğu bir pankartta ‘öldüren Mercedes'i alır' yazıldığını hatırlattı ve “Ben bunu Bayan Merkel'e söylediğim zaman, Bayan Merkel yanındakilere bakıyor, farklı bir duruma yatıyor aslında. Bir gerçek var; yani samimi olalım, dürüst olalım, yani bu Başbakanlığın önünde oluyor, senin bundan haberin yok; böyle bir şey olabilir mi?” ifadelerini kullandı. “EĞER BİZ DİK VE SAĞLAM DURURSAK ADALET YERİNİ BULACAKTIR” ABD seyahati esnasında, bölücü terör örgütü PKK ve FETÖ mensuplarının saldırılarını engelleyen Cumhurbaşkanlığı koruma görevlileri ile ilgili ABD yargı organlarının gözaltı ve tutuklama kararı çıkardığını, gözaltı kararı verilenlerin arasında o seyahatte bulunmamış ve hatta ABD'ye hiç gitmemiş olanların olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu nasıl iştir, bu nasıl adalettir? Bu adalete ben isyan ediyorum işte; yok böyle bir şey. Böyle olacaksa zaten bir yere varmak da mümkün değil. O bakımdan ‘dünya 5'ten büyüktür'; bunun halledilmesi gerekiyor. Er veya geç eğer biz dik durursak, sağlam durursak adalet yerini bulacaktır, bundan hiç şüphem yok” değerlendirmesinde bulundu. Demokrasi ve özgürlük kavramlarını gelişmekte olan ülkelere kendi çıkarları doğrultusunda ve anladıkları biçimde zorla empoze etmeye çalışan Batı'nın bu tavrına karşı gelişmekte olan toplumların nasıl direnebileceğinin sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bakın böyle giderse, bu gidiş kötü bir yere gidiş. Nedir bu? Bundan sonra bu anlayışla demokrasi sorgulanmaya başlanacaktır. Çünkü demokrasi şu anda insanoğlunun düşüncelerinin karşılığını vermiyor, yani buna demokrasinin iflası da diyebiliriz” dedi. “DARBE GİRİŞİMİNDE, DEMOKRATIZ DİYE GEÇİNEN ÜLKELER 1 HAFTA SONRA ARAMAYA BAŞLADI” Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD'de üniversitelerde ‘Demokrasinin sonuna doğru mu gidiyoruz?' şeklinde tartışmaların yapıldığına işaret etti ve şunları söyledi: “Eğer oylar bu işin karşılığını veriyorsa, ona niye saygı duymuyorsunuz? Saygı duyun. Şimdi bunların hepsi güçlünün haklı olduğu yere doğru gidiyor, haklı olanın güçlü olduğu yer değil. Onun için de bu sorgulanma sürecine girdik. Aynı şekilde emperyalizmin acımasız o vukuatları karşısında demokratlar olarak ne yapacağız? Şimdi Türkiye'de partim açık ara önde seçim kazanıyor. Açık ara benim partim seçim kazandığı hâlde kalkıp da Batı eğer benim partimi yargılıyorsa, ben bu Batıdan şüphe ederim. Demokrasi değil mi? Soruyorum, 15 Temmuz gecesi bu ülkede darbe girişiminde bulunuldu mu? Bulunuldu. Kime karşı bulunuldu? Bize karşı bulunuldu. Peki, biz bu ülkede otoriter, totaliter bir rejim mi kurduk? Yok. Halkımın verdiği oylarla iktidar olmuş bir partiyiz ve 15 yıldır da ülkemizi yönetiyoruz ve 3,5 kat ülkemizin bütün maddi olarak gücünü katladık. Altyapısıyla, üstyapısıyla değişen bir Türkiye var. Darbe girişiminde bulunuldu ve darbe girişiminde bulunulmasına rağmen demokratız diye geçinen ülkelerden inanın bizi 3 gün, 1 hafta sonra aramaya başladılar. Baktılar ki darbe netice getirmedi, bu defa arayarak dostlar alışverişte görsün kabilinden bize geçmiş olsun demeye başladılar; böyle şey olabilir mi?” 1999'da ABD'ye giden FETÖ elebaşının Pensilvanya'da 400 dönüm arazi içinde ikamet ettiğini ve örgütünü yönettiğine değinerek, “Bu adam sembolik, idare edenler başka. Koyarsın ön tarafa birisini, suflörler arkadan işi idare ederler, yoksa onun idare edecek bir kabiliyeti de yok, gücü de yok bakma, ama işi böyle götürdüler ve götürüyorlar” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin stratejik ortağı ABD'ye FETÖ ile ilgili 85 kolilik belge verdiklerini fakat ABD'den herhangi bir destek gelmediğini ifade etti. ABD İLE İLİŞKİLER VE VİZE MESELESİ Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunun karşısında demokrasiye inanmış bir insan olarak biz ne yapacağız? Demokratik bir hukuk devletinin gereği neyse onun gereğini yapacağız. Kalkıp da, yani adeta bizi emir kulu gibi görüp, ‘birisi var içeride, onu bize verin.' Onu sen alacaksan önce sen kendindekini bize ver. Bizimki yargıdan geçmiş ve hakkında tutukluluk var. Seninki yargıdan geçmemiş, orada çiftlikte duruyor, sen çiftliktekini ver bakalım. Ona göre biz ne kadar stratejik ortağız, biz bunu görmüş olalım. Maalesef bu şekilde işte başkalarına da yaptıkları gibi Türkiye'ye de ‘biz böyle yaparsak buradan nasıl netice alırız, bunu görelim' diyorlar. İşte şimdi en son açık, net bir örnek, vize meselesi. Ne diyor vizede? Kalkıyor hemen bir paragraf, ‘vizeleri kaldırdık.' Bunu diyen kim? Ankara'da Büyükelçi. Kim bu Büyükelçi? Koskoca Amerika Birleşik Devletleri adına stratejik ortağıyla ilişkide, hemen şöyle bir paragrafla ‘vizeleri kaldırdık' diyebiliyorsa, o zaman ben bu stratejik ortaklığımı masaya yatırırım. Biz de ne yaptık? 2 saat içinde aynı şekilde, aynı kelimelerle biz de vizeleri kaldırdık. Niye? Burada adalet bunu gerektiriyor da onun için. Şimdi iki gündür Ankara'da görüşmeler yapıldı, bakalım nereye varacak? Bu duruşlar önem arz ediyor. Ama ben bunu sadece ülkem için konuşmuyorum, tüm dünyaya sesleniyorum. Diyorum ki, eğer demokrasiye sahipsek, eğer adaleti arıyorsak ve buna da inanıyorsak, gelin hep beraber el ele verelim, omuz omuza verelim, ‘Dünya 5'ten büyüktür' diyelim ve 196 ülke dünyada bu hakkını istesin ve alsın.” KÖRFEZ ÜLKELERİ ARASINDAKİ KRİZ Sorulan bir soru üzerine, dört Körfez ülkesinin Katar'a uygulaması için şart koştuğu maddelerin kabul edilir olmadığını ve bu tavrın komşuluk hukukuna aykırı olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu maddelerin içinde, ‘Türkiye'ye üst kurdurmayacaksın' şartının da olduğuna hatırlattı ve şu açıklamaları yaptı: “Şimdi orada (Katar) işte 250 kişinin olduğu bir üs var. Ama ben bu üs kurma meselesini Suudi Arabistan'a da teklif ettim, ‘eğer arzu ederseniz biz Suudi Arabistan'da da bir üs kurabiliriz' dedim. ‘Bir değerlendirelim' dediler. Oradan bir cevap gelseydi bize, biz orada da bir üs kurabilirdik. Farklı ülkeler üs kurma noktasında müsaade eden Körfez, peki Türkiye'ye niye bu noktada acaba müsaade etmiyor? Bu soru işaretlerinin cevabını bulmamız lazım. Bunu ben inanıyorum ki ekranları başında bizi izleyen tüm dostlar bu cevabı bulacaktır. Fakat biz yine de ümitsiz olmayacağız, ümidimizi koruyacağız ve bu devran böyle dönmez.” Cumhurbaşkanı Erdoğan AK Parti'ye 15 yıldır milletin verdiği yetkiyi hakkıyla kullanmanın gayreti içerisinde olduklarının altını çizdi ve 2019'da başkanlık sistemiyle bu süreci devam ettirmeleri durumunda Türkiye'nin bundan sonraki sürece çok daha güçlü bir şekilde devam edeceğini, kalkınmada ve uluslararası politikada Türkiye'nin durumuna olumlu etkiler yapacağını kaydetti. “MAĞDURA VE MAZLUMA EL UZATIYORUZ” Batılı bir gazetecinin kendisine, Suriyeli mülteciler için 30 milyar dolar harcayan, Somali'de askerî eğitim amaçlı askerî üs kuran ve Türkiye'nin bütün bunları bir menfaati olmadan yapmasının mümkün olmadığını ve Batı toplumlarının da bu düşüncede olduğunu söylediğini aktaran moderatör Er'in “Gerçekten 30 milyar doları Suriyelilere sadece doğru olduğuna inandığınız için mi harcadınız?” sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim geleneklerimizde, bizim örf ve adetlerimizde, ‘veren el, alan elden hayırlıdır' anlayışı var. Mağdura, mazluma uzanan el anlayışı var” şeklinde cevap verdi. Sözlerinin devamında 2011'de Somali'ye ilk kez eşi ve çocuklarıyla beraber giderek bir adım attıklarını, Türkiye'nin yaptığı çalışmaların neticesinde hastaneleri, okulları ve havalimanıyla şu anda Somali'nin çok değiştiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin Bangladeş'e sığınan Arakan Müslümanları ile ilgili yaptıklarına değindi. “GÜÇLENİYORUZ, DAHA DA GÜÇLENECEĞİZ” Cumhurbaşkanı Erdoğan, en az gelişmiş ülkelere insani yardım yapan ülkeler sıralamasında Türkiye'nin ABD'den sonra ikinci sırada, millî gelire oranla değerlendirildiğinde ilk sırada olduğuna dikkat çekti ve “Dedim ya, ‘veren el, alan elden hayırlıdır', biz bunu yapmaya devam edeceğiz. Biz masumların, mazlumların, mağdurların yanında olmaya devam edeceğiz. Ve verdik verdik bizim bitmedi, daha iyi oldu. Kişi başına millî gelir 3500 dolardı, şimdi 11 bin dolar, güçleniyoruz, daha da güçleneceğiz. Büyümede ilk yarıda bakın 5,1, bu yıl büyük ihtimalle 6'nın üzerine çıkacağız, çalışıyoruz, olacak bunlar” diye ekledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, TRT World Forum'a katılanlara şükranlarını sunduğunu, yapılan işin isabetli olduğunu ve emeği geçenlere de teşekkür ettiğini belirtti. HABER-FOTO: CUMHURBAŞKANLIĞI BASIN MERKEZİ

Bakmadan Geçme