Erdoğan: 'Bu Milletin İzzetini Ayaklar Altına Aldırtmam!'
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa Birliği üyelik sürecine değinerek 'Biz her türlü görüşmelerimizi yapıyoruz. Eğer bu görüşmeler karşısında Avrupa Birliği'nin yetkilileri bizlere hakikaten adil, olumlu yaklaşımlarını sürdürürlerse biz bu yola devam ederiz ama sürdürmedikleri takdirde biz tabii ki başımızın çaresine bakacağız. Avrupa pazarı bizim için ne kadar önemliyse, biz de Avrupa için o kadar, belki çok daha fazla önemliyiz' diyerek 'Bu milletin izzetini ve şerefini ayaklar altına aldırtmam' ifadelerinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi toplantısına katıldı. İstanbul Sabancı Center'da düzenlenen toplantıda, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak da hazır bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan TÜSİAD üyesi iş adamlarına hitaben bir konuşma yaptı.
“AVRUPA PAZARI BİZİM İÇİN NE KADAR ÖNEMLİYSE, BİZ DE AVRUPA İÇİN O KADAR ÖNEMLİYİZ”
“Ben bu milletin izzetini ayaklar altına aldırtmam, şerefini ayaklar altına aldırtmam” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz her türlü görüşmelerimizi yapıyoruz. Eğer bu görüşmeler karşısında Avrupa Birliği'nin yetkilileri bizlere hakikaten adil, olumlu yaklaşımlarını sürdürürlerse biz bu yola devam ederiz ama sürdürmedikleri takdirde biz tabii ki başımızın çaresine bakacağız. Avrupa pazarı bizim için ne kadar önemliyse, biz de Avrupa için o kadar, belki çok daha fazla önemliyiz; bunu da görmeniz lazım” açıklamasında bulundu.
Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği Hindistan, Rusya, Kuveyt, Çin ve Amerika Birleşik Devletleri ziyaretlerini iş adamlarımızla birlikte yaptığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Onların bulunmadığı yerlerde de haklarını korumak için her türlü çabayı gösteriyoruz. Bu geziler Türkiye'nin geleceğini iş adamlarımızla birlikte inşa etme niyetimizin en somut tezahürleridir” diye ekledi.
“DÜNYA ÇAPINDA BİLİNEN, DEĞER ÜRETEN MARKALARA İHTİYACIMIZ VAR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti: “Standartların sürekli yükseldiği bir dönemde yerinde saymak, gerilemek demektir. Dün sadece temel üretim alanlarında varlık gösteren Türkiye, bugün yüksek teknolojide söz sahibi olmanın mücadelesini veriyor. Dün yurt dışından parasıyla bile alamadığımız savunma sanayi ürünlerimizi, yazılımlarımızı, araç-gereçlerimizi bugün kendimiz üretir hâle geldik, mesafe alıyoruz. Dün hayal etmekte dahi zorlanacağımız dev projelere bugün ardı ardına başlıyor, bitiriyor, hizmete alıyoruz. Şu anda altyapıyla ilgili olarak dünyanın en gelişmiş ülkeleriyle şöyle kendimizi masaya koyalım, bizler de artık onların yanına ulaştık, böyle bir konuma geldik. Bunlar elbette çok güzel gelişmelerdir, peki yeterli midir? Hayır, yeterli değildir, daha çok şeyler yapmamız lazım. Bundan sonra bizim dünya çapında bilinen, tanınan, değer üreten markalara ihtiyacımız var. Siyasi irade olarak biz bu konuda iş adamlarımızın arkasında olduğumuzu her fırsatta ifade ediyoruz. Buna rağmen mesela yerli otomobil konusuna arzu ettiğimiz neticeye ulaşamamış olmaktan ben üzüntü duyuyorum. Burada sektörün içerisinde olan birçok girişimcilerimiz var. Kendi pazarımızın, ihracat potansiyelimizin ve bu alandaki birikimimizin büyüklüğü ortadayken böyle bir adım atılmaması çok düşündürücüdür. TÜSİAD üyelerinden bu konuda cesaretli bir atılım bekliyorum ve bunu TÜSİAD üyeleri yapar. Eğer şu salondan bir babayiğit çıkartamıyorsak dükkânı kapatıp gitmemiz lazım.”
“BİR ASIR ÖNCE HAZIRLANAN PLANLAR AYNEN DEVREDE”
Bölgede yaşanan gelişmelerin, bir asır önce hazırlanan planların aynen devrede olduğunu gösterdiğine vurgu yaparak, “Bu planlarda Türkiye'nin payına düşenin ne olduğunu aslında Sevr belgesinden hepimiz çok iyi biliyoruz” görüşlerine yer veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “1. Dünya Savaşı boyunca kazandığımız onca mücadeleye rağmen bu topraklardan bizi kazımak isteyenlerin heveslerini İstiklal Harbimizi zafere ulaştırarak kursaklarında bıraktık. Kursaklarından bıraktık, ama bunlar durmadı, yine devam ediyorlar. İşte bugün de terör örgütleriyle, siyasi oyunlarla, yalanla-dolanla, ekonomik sıkıştırmalarla bizi coğrafyamızdan kazımak isteyenlere aynı şekilde bir cevap vermek durumundayız” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti: “Maalesef sözün bittiği yere gelmiş durumdayız. Bundan sonra gelişmeler bizim neyi yapmamızı, hangi adımı atmamızı gösterirse o şekilde savunacağız. Şundan emin olunuz: Bu çerçevede atılacak adımların hiçbiri Türkiye'yi zayıflatmayacaktır, tam tersine güçlendirecektir. Sahada olmadan masada size yer verilmeyeceğini, masada olmadığınızda da kendinizi menüde bulacağınızı artık çok iyi biliniz, biliyoruz. Suriye ve Irak bu gerçeğin en son ve çarpıcı örnekleridir. Bugün Suriye'de söz sahibi olan ülkelerden hangisinin 5 yıl, 10 yıl önce burada bir varlığı söz konusuydu, var mı böyle bir şey? Yoktu. Bizi terör örgütleriyle, siyasi ve sosyal kaos tehditleriyle, ekonomik sıkıntılarla oyalayanların asıl gayesinin bölgede fiili durum oluşturmak olduğunu görmemek mümkün mü? Bugüne kadar Türkiye olarak bölgedeki sorunları hem bölge ülkeleriyle, hem de müttefiklerimizle birlikte çözmek için samimi bir gayret gösterdik. Geldiğimiz noktada bu samimiyetimize birkaç istisna dışında hiçbir karşılık alamadığımızı görüyoruz.”
“AMERİKA İKİ TERÖR ÖRGÜTÜYLE OPERASYONA GİRİYORSA, BİZE DÜŞEN SADECE ‘HAYIRLI OLSUN' DEMEKTİR”
ABD ile yaptıkları görüşmelerde, DEAŞ terör örgütünün işgali altındaki Rakka kentine düzenlenecek operasyon ile ilgili muhataplarına “Biz terör örgütleriyle beraber olduğunuz böyle bir operasyonun içinde sizlerle beraber olmayız” dediklerini açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları aktardı: “Çünkü YPG bir terör örgütü, PYD bir terör örgütü, Amerika bu iki terör örgütüyle beraber böyle bir operasyona giriyor. Bize düşen sadece ‘hayırlı olsun' demekti. Ama şunu da arkadan söyledik: ‘Eğer bu terör örgütleri bizim ülkemize yönelik herhangi bir tehdit oluştururlarsa, biz angajman kurallarından kaynaklanan haklarımızı kullanır gereğini yaparız. Bakın bunu da size peşinen şimdiden söylüyoruz ve angajman kuralları bize bu yetkiyi veriyor, bunun için adım atacağız, bir de bunu kimseyle konuşmayız, kimseyle bunu danışmayız. Çünkü kaybedecek vaktimiz yok, ona göre adım atarız. Bu şekilde ülkemize verilen sözlerin hiçbiri tutulmadığı gibi, tam tersine terör örgütlerinin sürekli desteklendiği, güçlendirildiği, karşımıza dikildiği bir fotoğrafla karşı karşıyayız. Türkiye bu muameleye rıza gösterecek bir ülke değildir.”
“TÜRKİYE'NİN BEKA KAYGISINA HERKESİN SAYGI GÖSTERMESİ GEREKİR”
Fırat Kalkanı operasyonunu örnek vererek bundan sonra ihtiyaç ve gerek duydukları her an benzer operasyonları gerçekleştirmekten çekinmeyeceklerine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suriye ve Irak'ı birileri yürüttükleri güç savaşının sahası olarak görebilirler. Buralar bizim bin yıldır ayrılmaz parçamızdır. Buralardaki insanlar öz kardeşimizdir. Hepsinden önemlisi, bu mesele bizim için bir beka meselesidir. Bir yanda kâr hesabı, bir yanda can mücadelesi varsa, burada herkesin Türkiye'nin beka kaygısına saygı göstermesi gerekir” diye konuştu.
Bugünlere sıkıntıların, sorunların, çilelerin kıskacında pişerek geldiklerinin altını çizerek, “Artık 20 yıl öncesinin Türkiye'si yok. Artık 10 yıl öncesinin Türkiye'si de yok. Bilhassa 15 Temmuz ve 16 Nisan bizim için tarihî dönüm noktalarıdır” vurgusunda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yeni Türkiye gerçeğini dostlarımız çok iyi görüyor ve memnuniyet duyuyor. Hâlâ bu hakikati görmek veya kabullenmek istemeyenler de çok yakında aynı çizgiye geleceklerdir. Yeter ki biz birliğimizi, beraberliğimizi, dayanışmamızı güçlü tutabilelim. diye ekledi.
“HER ŞEY HUZURA, REFAHA KAVUŞMADAN OHAL'İ KALDIRAMAYIZ”
TÜSİAD Başkanı Bilecik'in konuşmasında yer alan OHAL konusundaki endişelerini anlamakta zorlandığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Acaba OHAL şu ana kadar bizim sanayicilerimizin, iş adamlarımızın neyini engelledi? Eğer olağanüstü hâl bizim iş adamlarımızın, sanayicilerimizin şu andaki işlevini engelliyorsa oturur onu konuşuruz, ama böyle bir şey söz konusu değil. Biz göreve geldiğimizde Güneydoğu'da yine olağanüstü hâl vardı, ama orada sıkıntı var. Ve ben o bölgeyi dolaşırken oradaki vatandaşlar ‘şu olağanüstü hâli kaldırın, çünkü buradaki sıkıntılarımız büyük' dedikleri zaman haklı olduklarını gördük ve bir ay içerisinde olağanüstü hâli kaldırdık. Ama şu andaki olağanüstü hâl, tam aksine Türkiye'de bütün işlerin çok daha sağlıklı bir şekilde yürümesine yönelik atılmış bir adımdır” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerinin devamında şu değerlendirmelerde bulundu: “Bakınız Fransa olağanüstü hâl ilan etti 1,5 yıl. Ve Fransa da ne oldu? 10 tane, 15 tane terörist ortaya çıktı orada böyle bir operasyon yaptılar, bunun üzerine de orada OHAL ilan edildi. Ama bizde değerli dostlar, lütfen burayı iyi düşünelim; ülkemizin yıkılmasına, milletimizin adeta tamamıyla yok edilmesine yönelik bir operasyon yapılıyor ve 249 şehidimiz var, 2 bin 193 gazimiz var. Biz hâlâ diyoruz ki ‘OHAL'i kaldıralım.' Her şey huzura, refaha kavuşmadan biz OHAL'i kaldıramayız. Ne zaman ki sağlıklı bir dönem başlayacak, ne zaman ki huzurlu bir döneme her yerde kavuşacağız. İşte şu anda Güneydoğu'da, Doğu'da dağlar, mağaralarla dolu, yerlerin altına şehirler kurulmuş ve bu şehirlerde mühimmat istemediğiniz kadar. Ve buralarda bu insanlar o bölgeyi nasıl ele geçirmişler, bunu anlamak mümkün değil. Bütün bunlar ortada, burada Bakanlıklarımız, Silahlı Kuvvetlerimiz, polisimiz, güvenlik güçlerimiz her türlü mücadeleyi veriyor. Bize şimdi bazı şeyler çok rahat geliyor, ‘OHAL'i kaldıralım.' Kusura bakmayın, biz şu anda bu OHAL'i ülkemizde her şey sağlıklı bir şekilde yürüsün diye devam ettiriyoruz. Herhangi bir iş adamımızın yapacağı çalışmaları eğer engelliyorsa bize bunları söyleyin, biz istişareden uzak değiliz. Böyle bir engelleme varsa bunu söyleyin, gereken adımı atarız. Ama böyle bir engelleme yok, tam aksine daha huzurlu bir ortamı sağlamak için bunları yapıyoruz.” HABER-FOTO: CUMHURBAŞKANLIĞI BASIN MERKEZİ