Erdoğan: 'Bunun adı ana muhalefet değil, ana hıyanettir'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu eleştirerek, 'Ana muhalefet bunun yükünü daha fazla çekemez, çekmemeli. Çünkü bunun adı ana muhalefet değil, ana hıyanettir. Ana muhalefet makamını komedi sahnesi haline getiren bu zatın başında olduğu CHP kayıptır. Türkiye gibi bir ülkenin ana muhalefet partisini bu hale düşürmeye kimsenin hakkı yoktur' dedi.
Orman ve Su İşleri Bakanlığının Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen 375 eseri kapsayan toplu açılış töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu'nun iddialarına cevap vererek, “İspat ettiğinde ben Cumhurbaşkanlığını bırakacağım, siyaseti bırakacağım. Ama sende CHP'nin başına bela olmaktan çekil, bu milletin başına bela olmaktan çekil” diye konuştu.
“Tilki yetişemediği üzüme koruk dermiş Bunun örneği Kılıçdaroğlu'dur”
15 yılda yapılan projeleri ve hizmetleri anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ekonomide buraya iyi dikkat et, sen bundan da anlamazsın, senin vergici olman beni pek ilgilendirmiyor, ekonomide biz geldiğimizde Türkiye'nin IMF'ye olan borcu 23.5 milyar dolardı. Yıl 2013, Türkiye'nin IMF'ye borcu yok. Kılıçdaroğlu bundan haberin var mı? Biz bir daha IMF'den borç almadık. Göreve geldiğimizde Merkez Bankasında döviz ve altın olarak sadece 28 milyar dolar rezervimiz vardı, bunu 136 milyar dolara kadar çıkarttık. Şuanda 117-120 milyar dolar arasında seyrediyor. Bunları duy Kılıçdaroğlu. Kulağın var duymazsın, gözün var görmezsin, ağzın dilin var hakikati konuşamazsın. Adeta 5 cente muhtaç Türkiye'yi yılda ortalama 13 milyar dolar doğrudan uluslararası sermaye yatırımı yapılan bir ülke haline bu iktidar getirdi. 236 milyar dolardan aldığımız milli geliri 863 milyar dolar seviyesine, 3 bin 500 dolardan aldığımız kişi başına milli geliri 11 bin dolar seviyesini ulaştırdık. Tilki yetişemediği üzüme koruk dermiş Bunun örneği Kılıçdaroğlu'dur. Bütün bunları şunun için anlatıyorum; geçtiğimiz 15 yılda ülkemizi büyütmek, zenginleştirmek, muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkartmak için çok mücadele ettik. Bugün ise Türkiye güvenlikten ekonomiye kadar her alanda kritik bir dönemden geçiyor. Cumhurbaşkanı ile Meclisi ile başbakanı ile bakanları ile tüm kurumları ile bu süreçten ülkemizi en güçlü şekilde çıkartmanın mücadelesini veriyoruz. Maalesef ülkemizin bunca sorunu arasında birde ana muhalefet partisinin başındaki zatın hezeyanlarına cevap vermek zorunda kalıyoruz. Ben milletimin karşısına bu tarz konularla çıkmaktan utanıyorum. Ama karşımdaki zatta ve aynı kafadaki kesimlerde utanma, arlanma diye bir anlayış olmadığı için mecburen bu konulara girmek zorundayız. Bu zat çıktı ‘Cumhurbaşkanı ve ailesi yurt dışındaki hesaplara milyonlarca dolar para gönderdi' diye bir iddia ortaya attı. Biz de kendisini müfteri ilan ederek iddialarını ispata davet ettik. Dün partisinin grup toplantısında çıktı yurt dışındaki bir şirkete ‘şu kişi şu kadar para gönderdi' diye bir tamım sözler söyledi. Elindeki bir tomar kağıdı saylayarak ‘işte dekontları da bunlar' dedi. Dekont dediği kağıtları ne gazetecilere ne adli makamlara vermedi. Avukatlar kendisine ‘bunu ilgili savcılığa ve medyaya veriniz' dedi. O kağıtların ne olduğu şimdilik bir kendisi bir de o kağıtları eline tutuşturanlar biliyor. Tabi bu hadise aynı zatın elinde belge bilgi olmadan ilk yalan söyleyişi, ilk iftira atışı değil. Bir ara şahsımla alakalı İsviçre'de hesaplarım olduğunu söyledi. Kendisini ispata davet ettiğimde belge gösteremedi ve rezil kepaze oldu. Ben bunun peşinden gidenlere de şaşıyorum. ‘İspat et ben bu görevi bırakacağım, Başbakanlıktan çekileceğim' dedim, bu defa aynısını söylüyorum, ispat ettiğinde ben Cumhurbaşkanlığını bırakacağım, siyaseti bırakacağım. Ama sende CHP'nin başına bela olmaktan çekil, bu milletin başına bela olmaktan çekil. Aynı taktiği CHP'nin eski genel başkanı Sayın Baykal'a da uygulayarak onu da sıkıntıya soktu. ‘Ben siyasete girmeyeceğim' diyerek ertesi gün siyasete girdi. Bir televizyon kanalında ‘Erdoğan'ın Baykal'ın kasetini izledim' diye bir şeyler geveledi” diye konuştu.
“Millet buna ‘çarkçı Kemal' diyor”
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kılıçdaroğlu'nun iddialarına yönelik konuşması esnasında bir vatandaş, “Muhatap olma Cumhurbaşkanım” diye bağırınca Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Nasıl olma. Ondan sonra bizim ardımızda gidenler bile acaba diyor. Öyle kolay değil. Bunları açıklayacağız ki sizlerde bunu bilmeyenlere anlatmanız lazım ki, bu tür insanlar bu ülkenin siyasetinden çekilsinler, bu ülke müfterilerin siyasetinde bu kadar yorulmasın. Kendisini ispata davet ettiğimizde ‘öyle bir şey hatırlamıyorum' diyerek çark etti. Onun içinde millet buna ‘çarkçı Kemal' diyor. Bir ara Güney Asya'daki tsunami felaketi için toplanan paraların Açe'ye gönderilmediğini öne sürdü, konu ile ilgili belgeler ortaya konunca yine işi pişkinliğe vurup kulağının üzerine yattı. Bir başka zaman yine grup toplantısında elinde bir kağıt sallayarak, o dönemde bakan olan genel başkan yardımcım Hayati Yazıcı arkadaşımızın ÖSYM Başkanına mail gönderip ‘şu kişiyi üniversiteye yerleştirin' dediğini öne sürdü. Bu mailin de mesajın da sahte olduğu ortaya çıktı ama bu zatta zerre kadar utanma hissi olmadığı için çıkıp bir özür dahi dilemedi. Şuandaki Çevre ve Şehircilik Bakanımızın Kayseri Belediye Başkanı olduğu dönemde bir müfterinin iddialarına dayanarak saçma sapan iddialar ortaya attı. Bunların hiçbirini ispat edemediği için arkadaşımıza sürekli tazminat ödemek zorunda kaldı. Bakanımızda kazandığı tazminatlarla Kayserili vatandaşlara bol bol sucuk ekmek dağıttı. Bu zat bir arada Bakırköy'deki bir imar tadilatı karşılığı TÜRGEV'e 20 dönümlük arazi verildiğini söylemişti. Hemen iddiasını ispata davet edildi, tabi yine ortaya bir şey koyamadı ve yine yüzsüzce dönüp arkasını gitti. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi için, sırf bu eseri karalamak için altın klozet iddialarına kadar akla ziyan pek çok yalanı aylarca diline pelesenk etmişti. Hiç birinin doğru olmadığı ortaya çıkmış olmasına rağmen özür dilemeyi aklından bile geçirmedi. Böyle vicdansızlık olur mu, altından klozet. Sıkıyorsa, davet ettim seni, gel bak bakalım, nasıl bir altından klozet var. Yine grubumuzda bilmem kaç tane FETÖ‘cü milletvekilinin ismini açıklayacağını söylemiş ve tabi ki bu sözünü de yutmuştu. Şimdi Amerika'da FETÖ'cü milletvekillerinin hangi partiden olduğu ortaya çıkıyor. CHP'nin FETÖ'cü milletvekilleri, şuanda yargının haklarında yakalama kararı verdiği 2 tane milletvekili şuanda Amerika'da kurulan kumpasın içinde bizzat yer almış durumdalar. Bu müfteri zatın daha o kadar çok yalanı, yanlışı, sahtekarlığı var ki, hangi birini anlatsak bilemiyoruz. Bunun adı siyaset olamaz, bunun adı muhalefet olamaz, bu insanlık dahi değildir. Bunun adı daha ileriye gitmeyeyim. Ana muhalefet bunun yükünü daha fazla çekemez, çekmemeli. Çünkü bunun adı ana muhalefet değil, ana hıyanettir. Ana muhalefet makamını komedi sahnesi haline getiren bu zatın başında olduğu CHP kayıptır. Türkiye gibi bir ülkenin ana muhalefet partisini bu hale düşürmeye kimsenin hakkı yoktur. Bu partinin bazı milletvekillerinin yurt dışında ülkemiz aleyhindeki davalara kendilerine göre belge ve bilgi taşıdığını biliyoruz. FETÖ'nün ve kimi karanlık mahfillerin ellerine tutuşturduğu bilgileri kimi zaman kendileri kullanan, kimi zaman da kendi elleri ile yurt dışına götürüp teslim eden bu kişilerin ülkemize yaptıkları ihanetlerin hesabı mutlaka sorulacaktır. Aslında ana muhalefetin içinde debelendiği bu sefil durum aslında bizim işimize geliyor. Ama ülkemiz adına üzülüyoruz. Milli ve yerli duruş sahibi CHP'liler adına üzülüyoruz. Hep söylüyorum, insan mindere çıktığı zaman karşısında az buçuk eline gelecek, dengi sayılabilecek bir rakip görmek istiyor. Siz sıkı bir siyasi mücadele için ortaya çıkıyorsunuz ama karşınızda karikatür tipli birisini buluyorsunuz. İşin keyfi kaçıyor. Ne yapalım artık kader deyip, nasip deyip işimize bakacağız. Dün bu zatın hezeyanlarını ortaya dökmesinin ardından şahsımın ve iddialarda ismi geçen arkadaşların avukatı bir açıklama yaptı. Şuanda ekranları başında bizi izleyen tüm milletime sesleniyorum, bu açıklamada iddialar yalanlanarak belge olduğu öne sürülen kağıtların derhal savcılığa verilmesi, en azından medya ile paylaşılması çağrısında bulunuldu. 1 saat öncesine kadar avukatlara sordum, ‘henüz bu yönde bir gelişme olduğunu duymadık' dediler. Madem tüm belgelerin elinde olduğunu söylüyorsun, onları kürsüden sallamayı bırak, milletimizle ve ilgili mercilerle paylaş, git savcılığa teslim et. Suçlu varsa ortada git teslim et. Ondan sonra çok daha rahat tepinirsin. Bugüne kadar o kürsüden salladığın her kağıt ye yalan ya yanlış çıktı. Bu defa kendisini kimin, nasıl, hangi sahte belgelerle aldatıp o kürsüye çağırdığını bilmiyoruz. Orası bizi çok ilgilendirmiyor. Bizim için önemli olan şahsımıza ve ailemize yapılan bu saldırının cevapsız kalmamasıdır. Bu zatın kürsüden ifade ettiği isimlerin çoğu 30-40 yıldır ticaretle uğraşan, şirketler kurmuş, alıp satmış, kendilerine göre önemli işler yapmış işadamlarıdır. Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı, Başbakan değilken de bu insanlar ticaretle uğraşıyor, milyonlarca liralık işler yapıyordu. Bu meseleyi CHP'nin başındaki zatın iddiaları çerçevesinde de ele alıp değerlendirmek gerekiyor. Bu zat önce şahsımın, çocuklarımın, eniştemin, dünürümün, eski özel kalem müdürüm diye ifade ettiği o şahıs benim özel kalem müdürüm hiç bir zaman olmadı. Böyle bir yalan olur mu? Zerre kadar sende şahsiyet varsa Mustafa Gündoğan bana ne zaman özel kalem müdürlüğü yapmış Büyükşehir Belediye Başkanlığımda bunu ispat et, ispat edemezsen de o yerde durma, çekil git. Bu zat bir işadamıdır. Bir şirkete milyonlarca dolar para gönderdiğini iddia ediyor. Sonra da çıktı bu iddiasının delili oyarak 2011 yılında yurt dışında kurulmuş bir şirket ismi verip, bir takım isimler, tarihler ve rakamlar zikretti. İddiası da bu paraların yurt dışındaki bir şirkete gönderildiği. Aslında ticaretle uğraşan birisi yurt içinde olduğu gibi yurt dışında şirket kurar, alır, satar, para havale eder, para havale alır. Ömründe tuğla üstüne tuğla koymamış, sadece her işe taş koymamış birisine bunları anlatmanın zorluğunu biliyorum. Kaldı ki, bu 5 isim asla o zikrettiği şirkete veya yere para göndermiş de değil. Tam aksine mevcut şirketlerini satmaları sebebiyle onlara para geldi. Az buçuk ticareti, tüccarlığı bilenler için bu yapılan işlerde hiçbir sorun yoktur. Buradaki tek bir sorun bu zatın iddia ettiği gibi yurt dışına giden tek bir kuruş para olmadığıdır. İddia edildiği gibi yurt dışına giden tek kuruş yok. Bu zatın söylediği yalan. Bu zat bir kez daha Müfteri durumuna düştü. Bu durum karşısında yüzü kızaracak mı, hiç sanmıyorum. Maşallah kendisinde manda derisi gibi yüz var. Çıkıp özür dileyecek mi, gereğini yerine getirecek mi, bugüne kadar yapmadı, bugün de yapacağını sanmıyorum. Çamur at tutmasa da izi kalır anlayışını siyasetinin merkezine yerleştirmiş bu zat siyaset çöplüğüne doğru yuvarlanıyor. Milletimiz eski Türkiye'nin siyaset anlayışının bu son temsilcisini de en kısa sürede hak ettiği yere gönderecektir” dedi.
“Kafayı Suriyelilere harcanan paraya takmış. Madem o kadar merak ediyor bizde söyleyelim”
CHP Lideri Kılıçdaroğlu'nun Suriyelilere harcanan 30 milyar doları sorduğunu hatırlatan Erdoğan, “Bu zatın Gezi olaylarında ekonomideki dalgalanma sebebiyle 100 milyarlarca dolar zarara uğrayan kayıplarının hesabını sorduğunu duymadım. Bu zatın bölücü örgütün çukur eylemleri ile açtığı onlarca milyar dolarlık zararın hesabını sorduğunu duymadım. Bu zatın 15 Temmuz darbe girişiminin ekonomik ayağında ortaya çıkan zararların peşine düştüğünü görmedim, Şunu da söyleyeyim, 15 Temmuz darbe girişimi ile alakalı bu zatın en ufak bir derdi yoktur, bunu da biliniz. Bu zatın son günlerde ülkemizin maruz kaldığı aleni ekonomik saldırılar karşısında milletimizin hakkını savunan iki çift laf ettiğine de şahit olmadım. Kafayı neye takmış, Suriyelilere harcanan paraya takmış. Madem o kadar merak ediyor bizde söyleyelim. Türkiye Suriyeliler için AFAD eliyle yaklaşık 2,3 milyar dolar, belediye hizmetleri olarak 6 milyar dolar, STK vasıtasıyla 1,2 milyar dolar harcama yapmıştır. Bunun dışında sınırlarımız içinde ve dışında verilen eğitim ve sağlık hizmetleri sınırsız olmuştur. Bunun dışında verilen hizmetler için görevlendirilen personelin maliyeti vardır. Bunun dışında kamu düzeni ve güvenliği için yapılan işlerin maliyeti vardır. Bunun dışında amortisman ve diğer maliyetler vardır. Tabi Suriyelilere sadece kamu kuruluşları, belirli sivil toplum örgütleri yardım etmiyor, asıl büyük yardımı milletimiz yapıyor. Kayıtlara girmemiş olan gönüllü kişiler ve kuruluşlar yapıyor. Tüm bunları topladığımızda karşımızda uluslararası standartlara göre yapılmış yaklaşık 30 milyar dolarlık bir meblağ çıkıyor. Bu rakamların hepsi de AFAD, Maliye Bakanlığı, TÜİK gibi kurumlarımızın hesaplama yöntemleri ile ortaya çıkmaktadır. Yani öyle kafadan atılmıyor. En insani konulara bile böyle yaklaştığına göre bu zatın diğer hususlarda kafayı parayla bozmuş olmasına şaşmamak lazım. Geçtiğimiz günlerde işsizlik ile kadınlara şiddet arasında kurduğu ilişki bu zatın zihin dünyasının zaten arızalı olduğunu göstermiştir. Aynı arızanın sığınmacılar konusunda da ortaya çıktığı anlaşılıyor.” diye konuştu.
“Bende yeniden bir dava açacağım”
“Biz bu zatın SSK'yı yönettiği dönemde ülkemizi nasıl milyarlarca dolar zarara uğrattığını unutmadık. Biz bu zatın daha 1 yaşına girmemiş torununu ortaokul çağındaki oğlunu utanmadan, sıkılmadan nasıl SSK'lı yaptığını, dolayısıyla devleti nasıl zarara uğrattığı unutmadık” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu'nun Sosyal Güvenlik Kurumu Genel Müdürü olduğu dönemde hastanelerde yaşanan dramlar ve yeni dönemde yapılan şehir hastanelerin görüntülerinin videosunu salonda bulunanlara izletti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hakikatler gün gibi ortada, ticaretle uğraşmak, kendisi kazanırken ülkesine de kazandırmak, asla utanılacak bir şey değildir. Asıl utanılması gereken işte böyle bir geçmişe sahip olduğu halde ortaya çıkıp, yalan, iftira ve sahtekarlıkla insanları itham etmektir. Bizim de, milletimizin de eli her zaman bu müfteri zatın yakasında olacaktır. Şuanda burada ismi geçen 5 kişi, kardeşlerim, eniştem, dünürüm ve diğer arkadaşımız en üst düzeyden davalarını açacaklar ve hukuki olarak bu işin mücadelesini verip, bu adamın yakasından düşmeyecekler. Yargıda bu hak aranacaktır. Bende yeniden bir dava açacağım, bende hukukta hakkımızı yeniden aramanın peşinde olacağım” diye konuştu.
Orman ve Su İşleri Bakanlığının Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen 375 eseri kapsayan toplu açılış töreninde Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a Ilısu Baraj Gölü suyu altında kalacak olan 540 yıllık ve bin 100 ton ağırlığındaki Zeynelbey Türbesi'nin maketini hediye etti.
Zeynelbey Türbesi, Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından 12 Mayıs 2017 tarihinde 2 kilometre taşınarak yeni yerine yerleştirilmişti. HABER: İHA