Erdoğan: 'Kimsenin hak ve yetkisi yoktur'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 13. Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) Zirvesi'ne katılmak üzere, Pakistan'ın başkenti İslamabad'a hareketinden önce Atatürk Havalimanı'nda düzenlediği toplantıda, basın mensuplarının sorularını cevaplayarak gündemdeki gelişmelere ilişkin açıklamalarda bulundu.
Geçtiğimiz cumartesi günü bir gazetenin ilk sayfasında “7 Eleştiriye 7 Yanıt”, iç sayfasında “Karargâh Rahatsız” başlıklı habere ilişkin değerlendirmesinin ve dün akşam Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ile yaptıkları görüşmede bu konunun ele alınıp alınmadığının sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, Genelkurmay Başkanı ile yaptıkları görüşmede öncelikli olarak El-Bab operasyonunun tamamlanması sürecini, bölge ile ilgili olarak Amerika ve Rusya ile yapılan görüşmelerde nerelere gelindiğini ve ne durumda olunduğunu değerlendirdiklerini ifade etti.
MÜNBİÇ VE RAKKA OPERASYONLARI
El-Bab operasyonunun tamamlanmasının, oradaki sürecin bittiği anlamına gelmediğini, Türkiye'nin hedefinin Cerablus, Dabık ve El-Bab'tan sonra; koalisyon güçleri, Rusya ve ABD ile mutabık kalınması hâlinde Münbiç ve Rakka'ya yönelik atılacak adımlar olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunları tabii biz yakın bir ülke olarak Rusya'ya görüşmemiz, öbür tarafta stratejik bir müttefik olarak Amerika'yla, koalisyon güçleriyle yapacağımız dayanışma, bunların hepsi bu süreç içerisinde önem arz ediyor. Ve bunları tabii birliktelik içerisinde yürütmek de bizim önemli bir hedefimiz. Bütün bunları uzaktan seyretmek gibi bir durumun içerisinde olamayız. Çünkü daha önce bunları uzaktan çok seyrettik. Seyrettik, ama bunların bize belli bedelleri oldu. ‘Artık hem masada olacağız, hem de arazide olacağız' dedik. Bunları açıkça dost, muhatap, müttefik, kim varsa hepsine söylemiş bulunuyoruz. Birinci konumuz tabii ki buydu” diye ekledi.
“ATILAN BAŞLIK BİR TERBİYESİZLİKTİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Genelkurmay Başkanı ile yaptıkları görüşmede bir diğer konunun da söz konusu haber ve atılan başlık olduğunu açıkladı ve devamında şu değerlendirmelerde bulundu: “İsmini verdiğiniz bu gazetede ön sayfada atılan başlık, tabii içeride atılan başlık çok çok daha çirkindi. ‘7 Soruya 7 Cevap', öbür tarafta ‘Karargâh Rahatsız' başlığı gibi ifadeler, bunlar tabii bizleri rahatsız ettiği gibi Türk Silahlı Kuvvetlerini haydi haydi rahatsız etmiştir. Çünkü bizim rahatsız olduğumuz bir konudan Silahlı Kuvvetlerimizin rahatsız olmaması mümkün değildir. Çünkü biz aynı vücudun azaları gibiyiz. Silahlı Kuvvetler rahatsız oluyorsa biz rahatsız oluruz, eğer biz rahatsız olmuşsak Silahlı Kuvvetler hayda hayda rahatsız olur. Zira bu işin başı neresidir? Devlettir, hükûmettir ve Silahlı Kuvvetler de devletin biz uzvudur. Burada yapılan, çok açık net söylüyorum; atılan başlık bir terbiyesizliktir, seviyesizliktir. Böyle bir başlığı atmaya bir defa bu gazetenin ne yönetimi, ne patronaj kadrosu muktedir değildir, olamaz. Onun için de bu işin hukuki süreci neyse, bu zaten şu anda bazı adımlar atılmış vaziyette. Bizler bunun takipçisi olacağız.”
“HERKES YERİNİ VE KONUMUNU BİLECEK”
Devlet kurumlarını kendi içlerinde birbirine düşürmeye kimsenin hak ve yetkisi olmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunların bunlar eski alışkanlıkları, bu eski alışkanlıklar artık geride kaldı. Herkes yerini bilecek, herkes konumunu bilecek ve yerini konumunu bilerek adım atacak” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konu ile ilgili açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Şimdi siz kalkıp da ‘7 Soruya 7 Cevap' derken bir defa Silahlı Kuvvetlerimizi zan altında bırakıyorsunuz, Öbür tarafta kalkıp işi daha da ileri götürüp ‘Cumhurbaşkanıyla beraber Genelkurmay Başkanı nereye giderse yanında gidiyor' gibi ifadelerle ayrıca bir terbiyesizlik daha yapıyorsunuz. Yani bir Genelkurmay Başkanının Cumhurbaşkanıyla, hatta Başbakanla herhangi bir uluslararası toplantıya gitmesinden daha tabii, daha doğal ne olabilir? Bunlar dünyayı da bilmiyorlar, dünyayı da tanımıyorlar. Dünyanın tüm liderleri ülkemize geldikleri zaman yanlarında genelkurmay başkanlarını da getirirler. Güvenlikle ilgili birçok yetkililerini de alır gelirler; bunların bundan da haberi yok. Ama sorduğun zaman yok amiral gemisiymiş, yok şuymuş, yok buymuş gibi de hava atarlar. Kusura bakmasınlar, artık böyle bir şey yok.”
“KİM BİRBİRİMİZE DÜŞÜRMEYE ÇALIŞIYORSA, BUNUN BEDELİNİ AĞIR ÖDEYECEKTİR”
“Yani bizi kendi içimizde kim birbirimize düşürmeye çalışıyorsa bunun bedelini de ağır ödeyecektir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizler şu anda işte bir ekonomik zirve toplantısına gidiyoruz. Bu zirve, birçok konuyu görüşeceğimiz zirvedir. Bunun içinde savunma vardır, ekonominin, ticaretin birçok alanları vardır, bunun yanında turizm vardır, her şey vardır. Bunları biz görüşürken bu işin sorumlusu olan kişilerin bizim yanımızda olmasından daha tabii, daha doğal ne olabilir? Bu ne densiz bir yaklaşımdır, böyle bir şey olabilir mi? Kusura bakmasınlar, bunu da tabii Sayın Genelkurmay Başkanımızla görüştük, biraz sonra kendileri de zaten bu konuyla ilgili biraz daha detaylı, teferruatlı açıklamayı kendi sitelerinden yapacaklar, bunu da oradan almak mümkün olacaktır. Fakat bunlar, yani bizleri ciddi manada üzmektedir. Çünkü her zamankinden daha fazla birliğe, beraberliğe, kardeşliğe, dayanışmaya ihtiyacımızın olduğu bir dönemde bu tür yaklaşımları ben kusura bakmasınlar yani affedilir bulmuyorum” şeklinde konuştu.
“PYD VE YPG'DEN KİMSEYLE BERABER OLMAMIZ MÜMKÜN DEĞİL”
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar'ın “Fırat Kalkanında arzulanan hedeflere ulaşıldı” açıklaması ile kendisinin Münbiç'e yönelik operasyonun yapılacağı yönündeki açıklamasını hatırlatan bir basın mensubunun, “Oraya yapılacak olası bir harekât yine Türk Silahlı Kuvvetleri ve Özgür Suriye Ordusu tarafından birlikte mi gerçekleştirilecek, yoksa Amerika ve Rusya'nın da mutlaka içerisinde olacağı bir operasyon olması mı planlanıyor? Bir de Rakka ile ilgili ne düşünüyorsunuz?” şeklindeki sorusuna, Cumhurbaşkanı Erdoğan şu cevabı verdi: “Biliyorsunuz başından beri bu süreci Özgür Suriye Ordusuyla beraber yürüttük, yani kara harekâtı Özgür Suriye Ordusuyla beraber yürütülmüştür. Biz Özgür Suriye Ordusuna gerekli desteği verdik. Ama ta başından beri hatırlayın benim hep kullandığım bir ifade var, burada üç başlık bir defa uygulamada olmalı. Bunun birincisi eğit-donattır, diğeri terörden arındırılmış bir güvenli bölge, üçüncüsü uçuşa yasak bölgedir. Tabii bunda Amerikalı dostlarımızla ne yazık ki anlaşamadık. Çünkü onlar eğit-donat fikrine bir yere kadar olumlu bakarken uçuşa yasak bölge olayına sıcak bakmadılar. Hatta hatta terörden arındırılmış güvenli bölge olayına, ta Antalya'daki G-20 toplantısında ‘gayet güzel' demiş olmalarına rağmen, bu konuda da adım atmadılar. Ve biz tabii burada bir yerde yalnız kaldık. Nereye kadar? Gaziantep'teki o malum olaya kadar. Gaziantep'te 56 vatandaşımız çocuk, kadın, yaşlı vesaire şehit edilince -ki biliyorsunuz DEAŞ'ın bir operasyonuydu- ondan sonra artık dedik ‘durmak yok, şimdi bunun gereği neyse yapacağız.' Böylece Özgür Suriye Ordusu ki bu bizim yetiştirdiğimiz eğit-donat kapsamındaki oranın halkı, yani Araplardan ağırlıklı olarak oluşan bir yapıydı ve onlarla birlikte buraya girildi, biz de kendilerine destek verdik. Tabii bu desteğin birçok boyutu var, bunları da sizler biliyorsunuz. Fakat Amerika yine burada Özgür Suriye Ordusu'na başta olumlu yaklaşmasına rağmen daha sonra Suriye Demokratik Güçleri diye bir yapı ortaya koydu, biz de tabii buna karşı çıktık. Çünkü bu yapının içerisinde terör örgütü mensupları da var; PYD gibi, YPG gibi, bunlar da olduğu için buna karşı çıktık. Dedik ki, ‘bizim kesinlikle PYD ve YPG'den kimseyle mutabık veya beraber olmamız mümkün değil, bunlarla beraber böyle bir mücadelenin içerisine girmeyiz. Çünkü biz bir terör örgütünü diğer terör örgütünün asla karşıtı gibi görmemiz mümkün değil. Çünkü terör örgütlerinin birisi iyi, birisi kötü diye bir şey olmaz, hepsi kötüdür.' Mücadelemizi de Özgür Suriye Ordusu'yla beraber bu kararlılıkta yürüttük. Cerablus'ta başarı, aynı şekilde Rai'de başarı, Dabık'ta başarı, El-Bab'a geldik, başarı… Özgür Suriye Ordusu'nun da birçok şehitleri oldu, bu arada bizim de şehitlerimiz var. Ama DEAŞ'a da çok ciddi bir bedel ödetti oradaki kahramanlarımız. Son rakam herhâlde 3 binin üzerinde oradaki DEAŞ'ın, tabii PYD filan, onlar da var. Ve bizim bu kararlılığımız aynen devam ediyor.”
“ÇEVREMİZDE BİZE TEHDİT OLUŞTURACAK BİR BÖLGE İSTEMİYORUZ”
Operasyonda şimdiki safhası Münbiç'in Araplara ait olan bir şehir olduğunu, terör örgütleri PYD veya YPG'nin yeri olmadığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklamalarına şöyle devam etti: “Biz bunu da Amerikalı dostlarımıza söyledik. ‘Bir defa Fırat'ın doğusuna kesinlikle PYD ve YPG'nin geçmesi gerekir, bunların burada kalmaması gerekir' dedik. Onlar ‘geçti, geçiyor' dediler; ama hâlen geçmiş değil. Bunun bir defa oradan tamamen boşalması lazım, oraya da Münbiç'in kendi yerel halkının gelmesi lazım. Ondan sonraki süreç nedir? Bizim buradaki mücadelemiz DEAŞ'ladır. Dolayısıyla DEAŞ'la olan bu mücadelemizde de eğer hakikaten müttefiklerimiz DEAŞ'la olan mücadelede samimi iseler, biz de diyoruz ki ‘Sizinle beraber hareket ederiz, yeter ki gelin DEAŞ'ı Rakka'dan da temizleyelim. Burayı da gerçek sahiplerine teslim etmiş olalım. Türkiye olarak bizim buralarda kalma diye bir derdimiz, bir amacımız yok. Buraların sahipleri kimlerse onlar gelsin, çünkü buralar bize tehdit oluşturuyor.' Biz çevremizde bize tehdit oluşturacak bir bölge istemiyoruz, biz buralarda dost olan Suriye halkını ki bunlar bizim dostluktan öte aslında kardeşlerimiz. Ama buraya maalesef böyle bir düşman güçler girmek suretiyle, işte bize Gaziantep'te, Şanlıurfa'da, Kilis'te vesaire yaşattıkları o sıkıntıları sürdürdüler. Bundan sonra da bunları yaşamak istemiyoruz, olay budur.”
“BAŞÖRTÜLÜ KARDEŞLERİMİZ TÜM KURUMLARDA YERİNİ ALABİLECEK”
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kıyafet yönetmeliğinde yapılan düzenlemeyle kadın subay ve astsubayların başörtüsü takması önündeki engelin kaldırılmasına ilişkin değerlendirilmesinin sorulması üzerine ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Yeni bir konu değil, beklentiydi ve bu konuda arkadaşlarımız değerlendirmelerini yaptıktan sonra hükûmet olarak ve konuyla ilgili olarak adım atıldı. Hayırlısıyla şu anda başlamış vaziyette. Temennimiz odur ki, yani hazırlanan bu noktadaki mevzuata göre hanım kardeşlerimiz de kendilerinin inanç hürriyetinden, bütün bu noktadaki ne bileyim emek noktasında, iş temini noktasındaki özgürlüklerinden, hürriyetinden her yerde istifade edebilmesidir. Bu Silahlı Kuvvetlerimizde de, Emniyet Teşkilatımızda da, yargıda da, eğitimde de, her yerde malum bu ön açılmış vaziyette. Bundan sonraki süreçte de bütün mağdur, mazlum hanım kardeşlerimiz bundan istifade etmek suretiyle tüm kurumlarda yerlerini alabileceklerdir. Yani dünyanın değişik ülkelerinde bakıyorsunuz her bir yerde silahlı kuvvetlerde de var, Amerika'da var, oradaki Müslümanlar aynı şekilde inancının gereği neyse onu yapabiliyor. İngiltere'ye geliyorsunuz, bakıyorsunuz ‘immigration'da başörtülü bayanlar oralarda görev yapabiliyorlar. Yani oralarda bu oluyor da, halkının yüzde 99'u Müslüman olan ülkemizde bunlar niçin olmasın? Ve şu anda bu adımlar atılmış vaziyette. Temennim odur ki, yani hiçbir aşırılığa fırsat vermeden, aşırılığa gitmeden bu çerçeve içerisinde devamı bütün gerilimleri alacak. Bu kurumlarımız, bu müesseselerimiz inşallah çok daha rahat bir şekilde yoluna devam edecektir.”
Basın toplantısının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, beraberindeki heyetle birlikte Pakistan'ın başkenti İslamabad'a hareket etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı Atatürk Havalimanı'ndan TBMM Başkanvekili Ahmet Aydın, İstanbul Valisi Vasip Şahin, İl Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan ve diğer yetkililer uğurladı.
Pakistan ziyaretinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'a eşi Emine Erdoğan, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar da eşlik ediyor. HABER-FOTO: CUMHURBAŞKANLIĞI BASIN MERKEZİ