GÜL: 'Daha istikrarlı ve demokratik bir yönetim için başkanlık sistemi'
Başkanlık sisteminin yeniden gündeme gelmesi ile akademik çevrelerden de açıklamalar gelmeye başladı.
Başkanlık sistemine ilişkin olarak görüşlerini bildiren Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cengiz Gül, bu zamana kadarki parlamenter sistem ile kurulan güçsüz koalisyon hükumetlerinin ortalama 1'er yıllık ömrünün olduğunu belirterek: 'Koalisyon hükumetleri kaynak ile vakit israfıdır' dedi.
Başkanlık sisteminin avantajlı olduğunu ifade eden Anayasa Uzmanı Gül, 'Yakın siyasi geçmişimizde Kasım 2002 genel seçimlerine kadar sıklıkla yaşadığımız istikrarsız ve güçsüz koalisyon hükümetleri problemimizin temelinde yatan parlamenter sistem, bazı engelleyici faktörlerin de katkısıyla, Türkiye açısından adeta bir el freni gibi çalışagelmiştir. 1961 ile 1980 yılları arasında 2 veya 3 ve hatta dışarıdan destekli 4 partili olmak suretiyle 21 adet koalisyon hükümeti kurulmuştur. Yani bu dönem aralığında ömürleri ortalama 1 yılı bile bulmayan hükümetler görev yapmaya çalışmış ve sonuç olarak başarısız olmuşlardır. Koalisyanlar başarısız olmuşlardır. 1982 Anayasası sonrasında da, ANAP ve AK Parti hükümetleri dönemleri hariç, hep istikrarsız ve güçsüz koalisyon hükümetleri yine devam edegelmiştir' diyerek sözlerini şöyle sürdürdü; 'Kaynak ve vakit israfıyla ve de siyasi kavgalarla, kaybeden yine Türkiye olmuştur. Bu koalisyon hükümetlerinin çok başlı olduğu ve her kafadan zıt kararlar çıktığı bir ortamda ülkemizin kalkınması ve atılım hamleleri de ya hiç yapılamamış veya yarım bırakılmıştır. Koalisyon dönemlerinde yerinde sayan, ancak tek partili hükümetler döneminde her yönden kalkınan ve ilerleme kaydeden Türkiye'nin, ara sıra ortaya çıkan bu hükümet istikrarı olgusunu kalıcı hale getirmesi için, yapısal ve kurumsal bir yenilenmeye ihtiyacı vardır. 1970'li yıllardan itibaren ülkemizin gündemine şöyle veya böyle getirilmeye çalışılan başkanlık sisteminin de, parlamenter ve yarı-başkanlık modelleri gibi demokratik yönetim biçimlerinden biri olduğu konusunda asla şüphe yoktur. Bu hükümet sistemi değişikliğinin, anti-demokratik yönetim biçimlerine geçiş gibi gösterilmesinin hiçbir hukuki ve siyasi temeli de yoktur. Bu teşebbüs, tamamen temsili demokrasi düzleminde cereyan edip, nihayetinde halkın referandum suretiyle vereceği kararla tamamlanacak bir süreçtir. Ayrıca başkanlık sistemine geçilirken üniter yapının terk edilip federal yapının (eyelet modeli) kabul edileceği yönündeki iddialar da temelden yoksundur ve manipülasyon amaçlıdır. Başkanlık sistemi üniter yapı içinde de rahatlıkla uygulanabilir. Zaten federal yapı, parlamenter sistem gibi başkanlık modeli için de zorunlu bir şart değildir.'
'BAŞKANLIK SİSTEMİ İLE ÜLKENİN İSTİKRARLI, GÜÇLÜ VE DAHA DEMOKRATİK BİR YÖNETİME KAVUŞTURULMASI HEDEFLENİYOR'
Başkanlık sistemi arayışlarının hedefinde ülkenin istikrarlı, güçlü ve daha demokratik bir yönetime kavuşturulmasının olduğunu kaydeden Gül, 'Başkanlık sistemi arayışlarının, Erbakan, Özal, Demirel ve şimdi de Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın şahsi meseleleriymiş gibi gösterilmeye çalışılması, tümüyle yersiz bir çarpıtma olup, aslında bu sistem değişikliği teşebbüsünün altında Türkiye'nin istikrarlı, güçlü ve daha demokratik bir yönetime kavuşturulması istek ve niyeti yatmaktadır. Gerçek anlamda kuvvetler ayrılığının sağlanabilmesi ve yürütmenin güdümünde olmayan güçlü bir parlamentonun ortaya çıkabilmesi ve yasama ve yürütme organları arasında tam bir denge ve denetim (checks and balances) mekanizmasının kurulabilmesi de, başkanlık sisteminin getireceği diğer olumlu yönlerdendir. Ancak bu söylemlerimizle de başkanlık sistemini mucizevi sihirli bir değnek gibi lanse etme niyetimiz yoktur. Başkanlık sistemi de parlamenter sistem gibi, avantaj ve dezavantajlarıyla bir bütündür. Sistemin dezavantajlı yönlerinin, ülkemizden kaynaklı tetikleyici faktörlerinin yerinde tesbit edilip gereken tedbirlerin alınması, Başkanlık hükümeti modelinden beklenen faydaları elde etmemiz noktasında büyük önem arz etmektedir. Bu çerçevede Türkiye açısından, başkanlık sistemine geçerek bunu başarıyla işletebilmemiz için, karşımıza çıkan hukuki, siyasal, kurumsal ve sosyo-kültürel engelleyici faktörlerin ortadan kaldırılması veya etkisinin olabildiğince azaltılması gerektiğine dikkat çekmenin bir zaruret olduğunu düşünmekteyiz. Başkanlık sistemi, kendinden beklenen faydayı, ancak sosyo-politik alt yapı unsurlarının sağlandığı bir ortamda verebilmektedir. Bu engelleyici faktörlerin bertaraf edilmesi veya zayıflatılması için de, öncelikle doğru teşhis edilmesi gerekir. Bu faktörler arasında, rejimin temel siyasal değerleri üzerinde uzlaşmasını daha tam olarak sağlayamamış aşırı çok partili bir yapı öne çıkmaktadır. Buna ilaveten, ülkemizdeki siyasal partilerin, iç yapısı bakımından aşırı disiplinli olması ve parti içi demokrasi uygulamalarından uzak bir görüntü çizmesi de başkanlık sistemiyle uyuşmayan konu başlıklarındandır. Bunların yanı sıra, ideal anlamıyla tam bağımsız ve tarafsız güçlü bir yargılama mekanizmasını sağlamada yaşanan sıkıntılar ve de sosyal planda sağlam ve köklü bir demokrasi geleneğinin ve uzlaşma kültürünün tam anlamıyla siyasal pratiğe geçirilememiş olması gibi engelleyici faktörler de karşımızda durmaktadır. Bu olumsuz faktörletin etkisini kırmaya veya en azından minimize etmeye yönelik ciddi ve samimi adımların atılması gereği, başkanlık sistemi açısından büyük bir önem taşımaktadır' dedi.
'BAŞKANLIK SİSTEMİNE UYGUN ALTYAPI KURULMALIDIR'
Verdiği bilgilerde uygulamaya konulacak başkanlık sistemi için uygun altyapının kurulması gerektiğine işaret eden Öğretim Üyesi Gül şunları paylaştı; 'Ayrıca başkanlık sisteminde, yasama ve yürütme organındaki siyasal çoğunlukların farklı siyasal partilerde olması durumunda, sistemin tıkanıp kitlenmesi biçiminde kendini gösteren riskin üstesinden gelebilecek hukuki ve siyasi mekanizmaların kurulması suretiyle yapılacak bir hükümet sistemi değişikliğinin daha yerinde ve sağlıklı olacağı söylenebilir. Mesela böyle bir yasama-yürütme tıkanması karşısında, başkana veya meclise tanınacak, aynı anda hem başkanlık hem de meclis seçimlerinin yenilenmesini öngören bir 'eş zamanlı seçim' düzenlemesi, muhtemel bir siyasal kitlenme riskini azaltan veya bertaraf eden bir katkı sağlayacaktır. Ayrıca yürürlükteki nisbi temsile dayalı seçim sistemi ve bu seçim sisteminin çanak tuttuğu çok partili bir siyasal hayat ikliminden başka, bir de bu partilerin ideolojik açıdan aşırı bölünmüş yapısının neden olduğu siyasal kutuplaşma ortamında başkanlık sisteminden beklenen azami faydanın sağlanabilmesi için de şu adımların atılması gereklidir: Herşeyden evvel başkanlık sisteminin çok partili, hem de aşırı çok partili bir yapıyla ve bu çok partili papıyı tetikleyen nisbi seçim sistemiyle bağdaşmayacağını görerek, seçim sisteminin, tek veya iki turda yapılacak 'dar bölge (tek isimli) çoğunluk' veya 'daraltılmış (5-6 kişilik) bölge çoğunluk sistemi'ne dönüştürülmesi, en acil bir şart olarak hayata geçirilmelidir. Bu seçim modelinin de en az 3 veya 4 seçim döneminde uygulanmasıyla, sosyo-politik bir arz-talep dengesi etrafında yavaş yavaş ortaya çıkacak iki partili bir sistemin oluşturduğu siyasal zemin üzerinde, başkanlık sistemi gayet iyi işletilebilir ve kendisinden beklenen etkili, güçlü, istikrarlı ve daha demokratik bir yönetim sağlama hedefini hayata geçirebilir. Aksi halde, seçim sistemini ve bununla bağlantılı olarak parti sistemini hiç dönüştürmeksizin geçilecek bir başkanlık sistemi, iyi ve sağlam bir temel hazırlamadan gökdelen inşa etmeye benzer ki, bu da küçük sarsıntılarda dahi bir yıkılma riskini beraberinde getirecektir. Bir diğer benzetmeyle, son model lüks bir arabanın performansını en iyi biçimde otobanda görmek mümkündür. Aksi halde stabilize yolda gitmekte ısrar edilirse, bu performans görülemeyecektir. Sonuç olarak, başkanlık sistemine uygun altyapı şartlarından, bahsettiğimiz eksiklerimizi gecikmeksizin gidermeye çalışmalı ve buna rağmen gülün dikensiz olmadığı gerçeğinden hareketle yer yer acıtabileceğini de kabul etmeli, ancak dikenlere karşı da gerekli tedbirleri almalıyız'. ÖZEL HABER: KAAN AKBAŞ
Başkanlık sisteminin avantajlı olduğunu ifade eden Anayasa Uzmanı Gül, 'Yakın siyasi geçmişimizde Kasım 2002 genel seçimlerine kadar sıklıkla yaşadığımız istikrarsız ve güçsüz koalisyon hükümetleri problemimizin temelinde yatan parlamenter sistem, bazı engelleyici faktörlerin de katkısıyla, Türkiye açısından adeta bir el freni gibi çalışagelmiştir. 1961 ile 1980 yılları arasında 2 veya 3 ve hatta dışarıdan destekli 4 partili olmak suretiyle 21 adet koalisyon hükümeti kurulmuştur. Yani bu dönem aralığında ömürleri ortalama 1 yılı bile bulmayan hükümetler görev yapmaya çalışmış ve sonuç olarak başarısız olmuşlardır. Koalisyanlar başarısız olmuşlardır. 1982 Anayasası sonrasında da, ANAP ve AK Parti hükümetleri dönemleri hariç, hep istikrarsız ve güçsüz koalisyon hükümetleri yine devam edegelmiştir' diyerek sözlerini şöyle sürdürdü; 'Kaynak ve vakit israfıyla ve de siyasi kavgalarla, kaybeden yine Türkiye olmuştur. Bu koalisyon hükümetlerinin çok başlı olduğu ve her kafadan zıt kararlar çıktığı bir ortamda ülkemizin kalkınması ve atılım hamleleri de ya hiç yapılamamış veya yarım bırakılmıştır. Koalisyon dönemlerinde yerinde sayan, ancak tek partili hükümetler döneminde her yönden kalkınan ve ilerleme kaydeden Türkiye'nin, ara sıra ortaya çıkan bu hükümet istikrarı olgusunu kalıcı hale getirmesi için, yapısal ve kurumsal bir yenilenmeye ihtiyacı vardır. 1970'li yıllardan itibaren ülkemizin gündemine şöyle veya böyle getirilmeye çalışılan başkanlık sisteminin de, parlamenter ve yarı-başkanlık modelleri gibi demokratik yönetim biçimlerinden biri olduğu konusunda asla şüphe yoktur. Bu hükümet sistemi değişikliğinin, anti-demokratik yönetim biçimlerine geçiş gibi gösterilmesinin hiçbir hukuki ve siyasi temeli de yoktur. Bu teşebbüs, tamamen temsili demokrasi düzleminde cereyan edip, nihayetinde halkın referandum suretiyle vereceği kararla tamamlanacak bir süreçtir. Ayrıca başkanlık sistemine geçilirken üniter yapının terk edilip federal yapının (eyelet modeli) kabul edileceği yönündeki iddialar da temelden yoksundur ve manipülasyon amaçlıdır. Başkanlık sistemi üniter yapı içinde de rahatlıkla uygulanabilir. Zaten federal yapı, parlamenter sistem gibi başkanlık modeli için de zorunlu bir şart değildir.'
'BAŞKANLIK SİSTEMİ İLE ÜLKENİN İSTİKRARLI, GÜÇLÜ VE DAHA DEMOKRATİK BİR YÖNETİME KAVUŞTURULMASI HEDEFLENİYOR'
Başkanlık sistemi arayışlarının hedefinde ülkenin istikrarlı, güçlü ve daha demokratik bir yönetime kavuşturulmasının olduğunu kaydeden Gül, 'Başkanlık sistemi arayışlarının, Erbakan, Özal, Demirel ve şimdi de Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın şahsi meseleleriymiş gibi gösterilmeye çalışılması, tümüyle yersiz bir çarpıtma olup, aslında bu sistem değişikliği teşebbüsünün altında Türkiye'nin istikrarlı, güçlü ve daha demokratik bir yönetime kavuşturulması istek ve niyeti yatmaktadır. Gerçek anlamda kuvvetler ayrılığının sağlanabilmesi ve yürütmenin güdümünde olmayan güçlü bir parlamentonun ortaya çıkabilmesi ve yasama ve yürütme organları arasında tam bir denge ve denetim (checks and balances) mekanizmasının kurulabilmesi de, başkanlık sisteminin getireceği diğer olumlu yönlerdendir. Ancak bu söylemlerimizle de başkanlık sistemini mucizevi sihirli bir değnek gibi lanse etme niyetimiz yoktur. Başkanlık sistemi de parlamenter sistem gibi, avantaj ve dezavantajlarıyla bir bütündür. Sistemin dezavantajlı yönlerinin, ülkemizden kaynaklı tetikleyici faktörlerinin yerinde tesbit edilip gereken tedbirlerin alınması, Başkanlık hükümeti modelinden beklenen faydaları elde etmemiz noktasında büyük önem arz etmektedir. Bu çerçevede Türkiye açısından, başkanlık sistemine geçerek bunu başarıyla işletebilmemiz için, karşımıza çıkan hukuki, siyasal, kurumsal ve sosyo-kültürel engelleyici faktörlerin ortadan kaldırılması veya etkisinin olabildiğince azaltılması gerektiğine dikkat çekmenin bir zaruret olduğunu düşünmekteyiz. Başkanlık sistemi, kendinden beklenen faydayı, ancak sosyo-politik alt yapı unsurlarının sağlandığı bir ortamda verebilmektedir. Bu engelleyici faktörlerin bertaraf edilmesi veya zayıflatılması için de, öncelikle doğru teşhis edilmesi gerekir. Bu faktörler arasında, rejimin temel siyasal değerleri üzerinde uzlaşmasını daha tam olarak sağlayamamış aşırı çok partili bir yapı öne çıkmaktadır. Buna ilaveten, ülkemizdeki siyasal partilerin, iç yapısı bakımından aşırı disiplinli olması ve parti içi demokrasi uygulamalarından uzak bir görüntü çizmesi de başkanlık sistemiyle uyuşmayan konu başlıklarındandır. Bunların yanı sıra, ideal anlamıyla tam bağımsız ve tarafsız güçlü bir yargılama mekanizmasını sağlamada yaşanan sıkıntılar ve de sosyal planda sağlam ve köklü bir demokrasi geleneğinin ve uzlaşma kültürünün tam anlamıyla siyasal pratiğe geçirilememiş olması gibi engelleyici faktörler de karşımızda durmaktadır. Bu olumsuz faktörletin etkisini kırmaya veya en azından minimize etmeye yönelik ciddi ve samimi adımların atılması gereği, başkanlık sistemi açısından büyük bir önem taşımaktadır' dedi.
'BAŞKANLIK SİSTEMİNE UYGUN ALTYAPI KURULMALIDIR'
Verdiği bilgilerde uygulamaya konulacak başkanlık sistemi için uygun altyapının kurulması gerektiğine işaret eden Öğretim Üyesi Gül şunları paylaştı; 'Ayrıca başkanlık sisteminde, yasama ve yürütme organındaki siyasal çoğunlukların farklı siyasal partilerde olması durumunda, sistemin tıkanıp kitlenmesi biçiminde kendini gösteren riskin üstesinden gelebilecek hukuki ve siyasi mekanizmaların kurulması suretiyle yapılacak bir hükümet sistemi değişikliğinin daha yerinde ve sağlıklı olacağı söylenebilir. Mesela böyle bir yasama-yürütme tıkanması karşısında, başkana veya meclise tanınacak, aynı anda hem başkanlık hem de meclis seçimlerinin yenilenmesini öngören bir 'eş zamanlı seçim' düzenlemesi, muhtemel bir siyasal kitlenme riskini azaltan veya bertaraf eden bir katkı sağlayacaktır. Ayrıca yürürlükteki nisbi temsile dayalı seçim sistemi ve bu seçim sisteminin çanak tuttuğu çok partili bir siyasal hayat ikliminden başka, bir de bu partilerin ideolojik açıdan aşırı bölünmüş yapısının neden olduğu siyasal kutuplaşma ortamında başkanlık sisteminden beklenen azami faydanın sağlanabilmesi için de şu adımların atılması gereklidir: Herşeyden evvel başkanlık sisteminin çok partili, hem de aşırı çok partili bir yapıyla ve bu çok partili papıyı tetikleyen nisbi seçim sistemiyle bağdaşmayacağını görerek, seçim sisteminin, tek veya iki turda yapılacak 'dar bölge (tek isimli) çoğunluk' veya 'daraltılmış (5-6 kişilik) bölge çoğunluk sistemi'ne dönüştürülmesi, en acil bir şart olarak hayata geçirilmelidir. Bu seçim modelinin de en az 3 veya 4 seçim döneminde uygulanmasıyla, sosyo-politik bir arz-talep dengesi etrafında yavaş yavaş ortaya çıkacak iki partili bir sistemin oluşturduğu siyasal zemin üzerinde, başkanlık sistemi gayet iyi işletilebilir ve kendisinden beklenen etkili, güçlü, istikrarlı ve daha demokratik bir yönetim sağlama hedefini hayata geçirebilir. Aksi halde, seçim sistemini ve bununla bağlantılı olarak parti sistemini hiç dönüştürmeksizin geçilecek bir başkanlık sistemi, iyi ve sağlam bir temel hazırlamadan gökdelen inşa etmeye benzer ki, bu da küçük sarsıntılarda dahi bir yıkılma riskini beraberinde getirecektir. Bir diğer benzetmeyle, son model lüks bir arabanın performansını en iyi biçimde otobanda görmek mümkündür. Aksi halde stabilize yolda gitmekte ısrar edilirse, bu performans görülemeyecektir. Sonuç olarak, başkanlık sistemine uygun altyapı şartlarından, bahsettiğimiz eksiklerimizi gecikmeksizin gidermeye çalışmalı ve buna rağmen gülün dikensiz olmadığı gerçeğinden hareketle yer yer acıtabileceğini de kabul etmeli, ancak dikenlere karşı da gerekli tedbirleri almalıyız'. ÖZEL HABER: KAAN AKBAŞ