Hakim Daştan: 'Adliyenin kurşunlanması beni hiç şaşırtmıyor'
Geçtiğimiz günlerde Kayseri Adliyesi'ne yapılan silahlı saldırıya ilişkin İstinaf Hakimi Necati Daştan 'Adalete güvenin yüzde 20'nin altına indiği bir ülkede adliyenin kurşunlanması beni hiç şaşırtmıyor' dedi.
Konuya ilişkin yaptığı açıklamalarda Hakim Daştan 'Hak aramak için haksızlık yapmak asla makul bir davranış olamaz bu ancak sivil itaatsizlik kavramı çerçevesinde mümkün olabilir. Bunun da şartları farklıdır. Bu saldırı asla tasvip edilemez ancak bu olayın da sosyolojik temellerinin çok iyi analiz edilmesi gerekiyor. Sonuçları iyi analiz edemezsek sebepleri üzerinde kafa yoramaz ve sorunları çözemeyiz' diyerek yapılan saldırının asla tasvip edilemez olduğunu bildirdi ve sorunun kaynağına dair bilgiler paylaştı.
Hakim Daştan sürdürdüğü açıklamalarında söz konusu olayın iki boyutu olduğunu ifade ederek şunları kaydetti; 'Birincisi adaletteki genel erozyonun tabana yansıması. İkincisi ise genel suç dağılımı nedeniyle adaletin de ve adliye çalışanlarının da bundan nasibini alması. Adalete güvenin yüzde 20'nin altına indiği bir ülkede adliyenin kurşunlanması beni hiç şaşırtmıyor. Çünkü bir ülkede insanların sığınacağı son liman adalettir. Buradan da hakkını alamayan insanın başvuracağı son makam inandığı değerlerdir bir başka ifade ile. İnsanın bundan sonra yapacağı iş Allah'a havale etmektir.'
'ADALETİ MUHKEM OLMAYAN HİÇBİR DEVLET İLELEBET YAŞAYAMAZ'
İstinaf Hakimi Daştan, daha önce bahsedilen nedenlerle adaleti muhkem olmayan hiçbir devletin ilelebet yaşayamayacağını savunarak; 'Bugün terör belasının en büyük sebebi olarak ben adaletteki sorunları görüyorum. Bir ülkenin içinin oyulması ve teröristlerle doldurulması başka türlü izah edilemez. Bir ülkede adaletle liyakat bir birini besler ve yaşatır. Adalet yoksa liyakat yoktur. Liyakat yoksa adalet yok demektir. Şayet bundan sonra 15 Temmuz benzeri vakalar yaşamak istemiyorsak devleti yeniden dizayn ederken adaletin hakkını da vermek gerek. Adaleti ihya etmeden bir devletin ihyası mümkün olamaz. Bunun için önce adalete inanmak ve adaletin bir devlet sistemi içindeki önemini idrak etmek gerek. Ömer Bin Abdülaziz'in hayatını okuduğumuzda adalet sayesinde bir devletin yeniden inşasını görebiliyoruz. Bir devlette adalet sayesinde nasıl yoksul insanlar kalmadığını görebiliyoruz. Zaten bizler adaletle 15 Temmuz arasındaki ilintiyi çözdüğümüzde devletin gerçek inşası için adım atmaya başlayacağız. Aksi takdirde çöküş bir müddet daha devam edecek'.
'İNSANLARIN KIRMIZI IŞIKTA GEÇMESİNİ ÖNLEMEYEN DEVLET HİÇ BİR SUÇUN İŞLENMESİNİ DE ÖNLEYEMEZ'
Verdiği bilgilerde ve paylaştığı görüşlerinde Hakim Daştan, insanların kırmızı ışıkta geçmesini önleyemeyen devletin hiçbir suçu önleyemeyeceğine de değinerek; 'Bir yazımda bahsetmiştim bu ülkede insanların kırmızı ışıkta geçmesini önlemeyen devlet hiç bir suçun işlenmesini de önleyemez. Sanıkları işledikleri suç nedeniyle nedamete sokmayan bir sistem yeni suçlar için davetiye çıkarıyor demektir. Kainat boşluk kaldırmaz. Bu kainatta bir suç işlenmişse ortaya bir hasar çıkmış demektir. Bu hasarın da mutlaka onarılması gerekir. Onarmaz isek bu başka bir yerden patlak verecektir. Örneğin siz dürüst ve kurallara bağlı bir sürücüsünüz. Kırmızı da bekliyorsunuz yanınızdan bir araba vurdu geçti. Siz ne düşünürsünüz. Ve o giden şahıs ne düşünür. O kavşakta bir kamera veya bir denetim yoksa o insan muhtemelen sizin enayi olduğunuzu düşünür. Siz de ben neden burada boşuna bekliyorum dersiniz. Şayet kırmızı ışık kötü bir şey ise devlet bunu neden oraya koymuş. İyi bir şey ise neden bu kurala uyulmasını takip etmemiş. Oysaki kurallar aslında dürüst insanlar içindir. Onları korumak ve onların hukuk düzenine bakışını muhafaza etmek içindir. Kurallara uyanın enayi olarak görüldüğü bir ülkede siz neyi çözebilirsiniz ki' dedi. ÖZEL HABER: KAAN AKBAŞ
Hakim Daştan sürdürdüğü açıklamalarında söz konusu olayın iki boyutu olduğunu ifade ederek şunları kaydetti; 'Birincisi adaletteki genel erozyonun tabana yansıması. İkincisi ise genel suç dağılımı nedeniyle adaletin de ve adliye çalışanlarının da bundan nasibini alması. Adalete güvenin yüzde 20'nin altına indiği bir ülkede adliyenin kurşunlanması beni hiç şaşırtmıyor. Çünkü bir ülkede insanların sığınacağı son liman adalettir. Buradan da hakkını alamayan insanın başvuracağı son makam inandığı değerlerdir bir başka ifade ile. İnsanın bundan sonra yapacağı iş Allah'a havale etmektir.'
'ADALETİ MUHKEM OLMAYAN HİÇBİR DEVLET İLELEBET YAŞAYAMAZ'
İstinaf Hakimi Daştan, daha önce bahsedilen nedenlerle adaleti muhkem olmayan hiçbir devletin ilelebet yaşayamayacağını savunarak; 'Bugün terör belasının en büyük sebebi olarak ben adaletteki sorunları görüyorum. Bir ülkenin içinin oyulması ve teröristlerle doldurulması başka türlü izah edilemez. Bir ülkede adaletle liyakat bir birini besler ve yaşatır. Adalet yoksa liyakat yoktur. Liyakat yoksa adalet yok demektir. Şayet bundan sonra 15 Temmuz benzeri vakalar yaşamak istemiyorsak devleti yeniden dizayn ederken adaletin hakkını da vermek gerek. Adaleti ihya etmeden bir devletin ihyası mümkün olamaz. Bunun için önce adalete inanmak ve adaletin bir devlet sistemi içindeki önemini idrak etmek gerek. Ömer Bin Abdülaziz'in hayatını okuduğumuzda adalet sayesinde bir devletin yeniden inşasını görebiliyoruz. Bir devlette adalet sayesinde nasıl yoksul insanlar kalmadığını görebiliyoruz. Zaten bizler adaletle 15 Temmuz arasındaki ilintiyi çözdüğümüzde devletin gerçek inşası için adım atmaya başlayacağız. Aksi takdirde çöküş bir müddet daha devam edecek'.
'İNSANLARIN KIRMIZI IŞIKTA GEÇMESİNİ ÖNLEMEYEN DEVLET HİÇ BİR SUÇUN İŞLENMESİNİ DE ÖNLEYEMEZ'
Verdiği bilgilerde ve paylaştığı görüşlerinde Hakim Daştan, insanların kırmızı ışıkta geçmesini önleyemeyen devletin hiçbir suçu önleyemeyeceğine de değinerek; 'Bir yazımda bahsetmiştim bu ülkede insanların kırmızı ışıkta geçmesini önlemeyen devlet hiç bir suçun işlenmesini de önleyemez. Sanıkları işledikleri suç nedeniyle nedamete sokmayan bir sistem yeni suçlar için davetiye çıkarıyor demektir. Kainat boşluk kaldırmaz. Bu kainatta bir suç işlenmişse ortaya bir hasar çıkmış demektir. Bu hasarın da mutlaka onarılması gerekir. Onarmaz isek bu başka bir yerden patlak verecektir. Örneğin siz dürüst ve kurallara bağlı bir sürücüsünüz. Kırmızı da bekliyorsunuz yanınızdan bir araba vurdu geçti. Siz ne düşünürsünüz. Ve o giden şahıs ne düşünür. O kavşakta bir kamera veya bir denetim yoksa o insan muhtemelen sizin enayi olduğunuzu düşünür. Siz de ben neden burada boşuna bekliyorum dersiniz. Şayet kırmızı ışık kötü bir şey ise devlet bunu neden oraya koymuş. İyi bir şey ise neden bu kurala uyulmasını takip etmemiş. Oysaki kurallar aslında dürüst insanlar içindir. Onları korumak ve onların hukuk düzenine bakışını muhafaza etmek içindir. Kurallara uyanın enayi olarak görüldüğü bir ülkede siz neyi çözebilirsiniz ki' dedi. ÖZEL HABER: KAAN AKBAŞ