Hattat Demir: 'Hüsn-ü Hat sanatında bir elifi yazmak 30 yıl sürer'
Kayseri Hunat Kültür Merkezi'nde Hüsn-ü Hat sanatı icra eden emekli öğretmen Mustafa Demir ile Hüsn-ü Hat sanatı hakkında bir söyleşi gerçekleştirdik.
Yaptığımız söyleşide Hat sanatının inceliklerinden bahseden Hattat Demir, bu sanatta kişinin yeteneğine göre değişebilen öğrenme süresi içerisinde bir elif harfini hatasız yazmanın 30 yıl sürebileceğine değinerek; 'Hüsn-ü Hat sanatında bir elifi yazmak 30 yıl sürer. Ancak kişinin yeteneğine göre bu süre değişebilir. Hat sanatı, güzelliği, inceliği ve özelliği çok olan bir sanattır' dedi.
HÜSN-Ü HAT NEDİR, TARİHİ GEÇMİŞİNE DAİR BİLGİ VEREBİLİR MİSİNİZ?
Hüsn-ü Hat sanatı güzel yazı demektir. Batılı dillerde kaligrafi olarak anılan bir sanattır. Ancak kaligrafi denilince genellikle Latin alfabesi ile yazılan yazılara deniliyor. Bizim Arap alfabesine dayalı, kendi harflerimizle, Kur'an harfleri ile yazılan sanata Hüsn-ü Hat sanatı deniliyor ve bu da temeli Arap alfabesine dayalı, Kur'an nazil olduktan sonra, Kur'an-ı Kerim'i en güzel şekilde yazma amacıyla Müslümanların gecesini gündüzüne katarak çalışması ile ortaya çıkmış, daha sonra mimaride, camiler, türbeler, evlerdeki hilye levhaları gibi bütün bu alanlarda kullanılan bir sanat haline gelmiştir. Bu sanat özellikle 15. yüzyıldan sonra, yani İstanbul'un fethinden sonra, İstanbul her şeyin merkezi olduğu gibi, Hüsn-ü Hat ve diğer sanatların da başkenti olma durumuna devlet tarafından büyük bir himayeye kavuşunca hattatlar orada toplanmış ve bizim elimize geçmiş bu bayrak. Yani Hüsn-ü Hat sanatına en büyük hizmeti yapan her yönden Türk hattatlarıdır. Hüsn-ü Hat'ta bir şeyi olduğu gibi yansıtmak değil, mesela bir sandalyeyi olduğu gibi sunmak şeklinde değil, Batılı tarzda sadece maddeyi olduğu gibi yansıtmak biçiminde değil, farklı manalar verecek şekilde güzel şeyleri ortaya koymak esastır. Bu anlamda bir vavı, elifi yazmak 30 yıl alabilir.
BU SANATTA ESAS OLAN ŞEY NEDİR, NEYİ AMAÇ EDİNİR?
Bütün sanatlar insandaki güzellik duygusunun hakikat duygusuna yönelik, güzellik duygusunun bir tezahürü olarak ortaya çıkar. Musiki de öyle, şiir de öyle... Hüsn-ü Hat da bunun gibidir. Hüsn-ü Hat'tın tek öne çıkan tarafı mürekkeple, kalemle yazılmasıdır. Esas malzemesi, bildiğimiz, bin yıldır alfabemiz olan Arap alfabesidir ki biz buna Arap alfabesi demiyoruz çünkü herkes, Türkler, İranlılar, Hintliler yani bütün Müslüman milletlerin kullandığı bir alfabe ama temeli Arap alfabesi. Temeli budur. Zaman içersinde bu harfler hattatların elinde değişe değişe, güzelleşe güzelleşe bugüne gelmiştir. Birçok yazı çeşidi var, her birinin kullanıldığı yerler var. Mesela nesih dediğimiz yapı Kur'an-ı Kerim yazmada, genellikle nesir yazmada kullanılır. Sülüs, mimaride levhada böyle ayetlerin vurgulu olarak yazılması gibi konularda kullanılır. Sonra rika, Osmanlılara mahsustur. Bu da gündelik hayatta haberleşmede, iletişimde kullanılan bir yazı türüdür ki bu da konuşma hızında yazılabilen özellikte bir yazıdır. Amaç, Allah güzeldir, güzeli sever hadisi şerifine bir cevap olsun diye, bu elif gibi, vav gibi kendi başına herhangi bir cismin, herhangi bir düşüncenin göstergesi olmayan fakat insanın geldiği melekut alemindeki işleri temsil eden yani temsili bir anlamı olan bu formların üzerine kurulmuş bir sanattır. Hüsn-ü Hat sanatında bir elifi yazmak 30 yıl sürer. 30 yıl emek vermesi gerekiyor. Ancak kişinin yeteneğine göre bu süre değişebilir. Hat sanatı, güzelliği, inceliği ve özelliği çok olan bir sanattır ve kaynağını maneviyattan aldığı için de bu yönüyle sınırsızdır. Hüsn-ü Hat, asıl olarak Kur'an'ı en güzel şekilde yazmak gayesiyle ortaya çıkmış olmasından dolayı da Kur'an hizmetine aittir. Bu sanatta dolayısıyla da bir ücret talep edilmez öğretirken. Hattat geçimini başka yerden sağlamalıdır, hattatı başkaları görüp gözetmelidir.
BUGÜNE KADAR KAÇ HÜSN-Ü HAT ÇALIŞMASI YAPTINIZ?
Şimdi eser veren, eser verecek bir hattat değilim ben. Çünkü ben icazet alalı bir yıl oldu. Parantez açarak söyleyeyim, ben resim eğitiminden gelen, batılı sanat anlayışının içinden gelen bir insanım. Kendi sanatlarımıza dönem noktasında ben Hüsn-ü Hat ile tanıştım. O bakımdan ben geç başladım. Çalışıyoruz, talebeler ders veriyoruz. Hüsn-ü Hat sanatında bir eserin altına imza atabilmek için ya da bir talebeye ders verebilmek için hoca tarafından size izin verilmesi lazım. Herkes rasgele veremez onu, verilince eğri büğrü işler çıkıyor. Biz bu izne elhamdülillah 2014 yılında Hasan Çelebi tarafından, şu anda yaşayan en kıdemli hattat ve Ahmet Kutlağan tarafından bu icazete layık görüldük ve buna layık olmaya çalışıyoruz. Ama Allah bundan sonra elimize bir imkan verir de gidersek, yazdığımız bazı ufak tefek yazılar var durmadan çalışıyoruz. Bizler hattat olarak durmadan yazıyoruz. Tabi bu sanatın kaynağı manevi olunca, tükenmez bir kaynak, bunda bir sınır yok devam ediyor gidiyor.
BU SANATI ÖĞRETİRKEN, İCRA EDERKEN NELER HİSSEDİYORSUNUZ?
Biz, bir medeniyet devamlılığı, yani hocalarımızın bize öğrettiğini, biz de bizden sonra gelen nesle, talep edenlere ibadet duygusuyla vermek derdindeyiz. Ama nefisimiz de karışıyor. Şimdi kendimizi sütten çıkmış ak kaşık gibi görmeyelim. Ben de güzel bir şey ortaya koyduğumda 'aferin Mustafa Demir' falan diyorum kendime. Ancak aslolan ondan kurtulmaktır. Çünkü yazan, çizen sen değilsin, seni o kabiliyetle dünyaya gönderen Allah'a şükran içerisinde olmak gerekir. O bakımdan bizim hocamız bizden ömrünüz olduğu sürece öğreteceksiniz diye söz aldı ve hiçbir ücret de istemedi. Biz burada ney dersini falan ücretli veriyoruz ancak Hüsn-ü Hat'tan ücret falan talep etmiyoruz. Çünkü Hüsn-ü Hat sanatı Kur'an hizmetine ait olduğu için talep eden direkt ücret alamaz. Ama hattatın da geçime ihtiyacı var. Bir kurum, bir vakıf, devlet, belediye şu bu, o günün şartlarında kim bu işe duyarlı ise onun geçimini üstlenecek. Yoksa hattat eğer hem burada hat yazıp sonra da dışarı çıkarda şoförlük yapmaya kalkarsa bu işi yapamaz. 10 kilo ağırlığa aykırıdır bu el. 10 kilodan fazla ağırlığı çekmemesi lazımdır bu el. Çünkü hat çiziminin güzel olması için elin titrememesi, yıpranmaması gerekir. Hattın hüsn olması, güzel olması için bu gereklidir.
SON OLARAK HÜSN-Ü HAT SANATI MERAKLILARINA NE TAVSİYE EDİYORSUNUZ?
Bir an evvel bir hoca bulup başlasınlar eğer ilgililerse. Yani bunun yaşı yok ama önce başlanmasında fayda var. Bir an evvel başlasınlar, eğer hattat olmazsalar da bu sanattan anlama meziyetine, liyakatına ererler çünkü bir hattatımızın şöyle bir sözü var; 'Hüsn-ü Hat'tın nükatın yazan, çizenler bilir' Nükat burada nükteler demek, yani bu sanatın inceliklerini ancak yazan çizenler bilir. O bakımdan ilgi duyuyorlarsa, seviyorlarsa bu sanatı bir an önce başlamalarını tavsiye ederiz. Bizim amacımız da bunları yetiştirmek. Zoruna kolayına bakmasın, bu sanatı öğrenmeye başlasın. RÖPORTAJ: KAAN AKBAŞ
HÜSN-Ü HAT NEDİR, TARİHİ GEÇMİŞİNE DAİR BİLGİ VEREBİLİR MİSİNİZ?
Hüsn-ü Hat sanatı güzel yazı demektir. Batılı dillerde kaligrafi olarak anılan bir sanattır. Ancak kaligrafi denilince genellikle Latin alfabesi ile yazılan yazılara deniliyor. Bizim Arap alfabesine dayalı, kendi harflerimizle, Kur'an harfleri ile yazılan sanata Hüsn-ü Hat sanatı deniliyor ve bu da temeli Arap alfabesine dayalı, Kur'an nazil olduktan sonra, Kur'an-ı Kerim'i en güzel şekilde yazma amacıyla Müslümanların gecesini gündüzüne katarak çalışması ile ortaya çıkmış, daha sonra mimaride, camiler, türbeler, evlerdeki hilye levhaları gibi bütün bu alanlarda kullanılan bir sanat haline gelmiştir. Bu sanat özellikle 15. yüzyıldan sonra, yani İstanbul'un fethinden sonra, İstanbul her şeyin merkezi olduğu gibi, Hüsn-ü Hat ve diğer sanatların da başkenti olma durumuna devlet tarafından büyük bir himayeye kavuşunca hattatlar orada toplanmış ve bizim elimize geçmiş bu bayrak. Yani Hüsn-ü Hat sanatına en büyük hizmeti yapan her yönden Türk hattatlarıdır. Hüsn-ü Hat'ta bir şeyi olduğu gibi yansıtmak değil, mesela bir sandalyeyi olduğu gibi sunmak şeklinde değil, Batılı tarzda sadece maddeyi olduğu gibi yansıtmak biçiminde değil, farklı manalar verecek şekilde güzel şeyleri ortaya koymak esastır. Bu anlamda bir vavı, elifi yazmak 30 yıl alabilir.
BU SANATTA ESAS OLAN ŞEY NEDİR, NEYİ AMAÇ EDİNİR?
Bütün sanatlar insandaki güzellik duygusunun hakikat duygusuna yönelik, güzellik duygusunun bir tezahürü olarak ortaya çıkar. Musiki de öyle, şiir de öyle... Hüsn-ü Hat da bunun gibidir. Hüsn-ü Hat'tın tek öne çıkan tarafı mürekkeple, kalemle yazılmasıdır. Esas malzemesi, bildiğimiz, bin yıldır alfabemiz olan Arap alfabesidir ki biz buna Arap alfabesi demiyoruz çünkü herkes, Türkler, İranlılar, Hintliler yani bütün Müslüman milletlerin kullandığı bir alfabe ama temeli Arap alfabesi. Temeli budur. Zaman içersinde bu harfler hattatların elinde değişe değişe, güzelleşe güzelleşe bugüne gelmiştir. Birçok yazı çeşidi var, her birinin kullanıldığı yerler var. Mesela nesih dediğimiz yapı Kur'an-ı Kerim yazmada, genellikle nesir yazmada kullanılır. Sülüs, mimaride levhada böyle ayetlerin vurgulu olarak yazılması gibi konularda kullanılır. Sonra rika, Osmanlılara mahsustur. Bu da gündelik hayatta haberleşmede, iletişimde kullanılan bir yazı türüdür ki bu da konuşma hızında yazılabilen özellikte bir yazıdır. Amaç, Allah güzeldir, güzeli sever hadisi şerifine bir cevap olsun diye, bu elif gibi, vav gibi kendi başına herhangi bir cismin, herhangi bir düşüncenin göstergesi olmayan fakat insanın geldiği melekut alemindeki işleri temsil eden yani temsili bir anlamı olan bu formların üzerine kurulmuş bir sanattır. Hüsn-ü Hat sanatında bir elifi yazmak 30 yıl sürer. 30 yıl emek vermesi gerekiyor. Ancak kişinin yeteneğine göre bu süre değişebilir. Hat sanatı, güzelliği, inceliği ve özelliği çok olan bir sanattır ve kaynağını maneviyattan aldığı için de bu yönüyle sınırsızdır. Hüsn-ü Hat, asıl olarak Kur'an'ı en güzel şekilde yazmak gayesiyle ortaya çıkmış olmasından dolayı da Kur'an hizmetine aittir. Bu sanatta dolayısıyla da bir ücret talep edilmez öğretirken. Hattat geçimini başka yerden sağlamalıdır, hattatı başkaları görüp gözetmelidir.
BUGÜNE KADAR KAÇ HÜSN-Ü HAT ÇALIŞMASI YAPTINIZ?
Şimdi eser veren, eser verecek bir hattat değilim ben. Çünkü ben icazet alalı bir yıl oldu. Parantez açarak söyleyeyim, ben resim eğitiminden gelen, batılı sanat anlayışının içinden gelen bir insanım. Kendi sanatlarımıza dönem noktasında ben Hüsn-ü Hat ile tanıştım. O bakımdan ben geç başladım. Çalışıyoruz, talebeler ders veriyoruz. Hüsn-ü Hat sanatında bir eserin altına imza atabilmek için ya da bir talebeye ders verebilmek için hoca tarafından size izin verilmesi lazım. Herkes rasgele veremez onu, verilince eğri büğrü işler çıkıyor. Biz bu izne elhamdülillah 2014 yılında Hasan Çelebi tarafından, şu anda yaşayan en kıdemli hattat ve Ahmet Kutlağan tarafından bu icazete layık görüldük ve buna layık olmaya çalışıyoruz. Ama Allah bundan sonra elimize bir imkan verir de gidersek, yazdığımız bazı ufak tefek yazılar var durmadan çalışıyoruz. Bizler hattat olarak durmadan yazıyoruz. Tabi bu sanatın kaynağı manevi olunca, tükenmez bir kaynak, bunda bir sınır yok devam ediyor gidiyor.
BU SANATI ÖĞRETİRKEN, İCRA EDERKEN NELER HİSSEDİYORSUNUZ?
Biz, bir medeniyet devamlılığı, yani hocalarımızın bize öğrettiğini, biz de bizden sonra gelen nesle, talep edenlere ibadet duygusuyla vermek derdindeyiz. Ama nefisimiz de karışıyor. Şimdi kendimizi sütten çıkmış ak kaşık gibi görmeyelim. Ben de güzel bir şey ortaya koyduğumda 'aferin Mustafa Demir' falan diyorum kendime. Ancak aslolan ondan kurtulmaktır. Çünkü yazan, çizen sen değilsin, seni o kabiliyetle dünyaya gönderen Allah'a şükran içerisinde olmak gerekir. O bakımdan bizim hocamız bizden ömrünüz olduğu sürece öğreteceksiniz diye söz aldı ve hiçbir ücret de istemedi. Biz burada ney dersini falan ücretli veriyoruz ancak Hüsn-ü Hat'tan ücret falan talep etmiyoruz. Çünkü Hüsn-ü Hat sanatı Kur'an hizmetine ait olduğu için talep eden direkt ücret alamaz. Ama hattatın da geçime ihtiyacı var. Bir kurum, bir vakıf, devlet, belediye şu bu, o günün şartlarında kim bu işe duyarlı ise onun geçimini üstlenecek. Yoksa hattat eğer hem burada hat yazıp sonra da dışarı çıkarda şoförlük yapmaya kalkarsa bu işi yapamaz. 10 kilo ağırlığa aykırıdır bu el. 10 kilodan fazla ağırlığı çekmemesi lazımdır bu el. Çünkü hat çiziminin güzel olması için elin titrememesi, yıpranmaması gerekir. Hattın hüsn olması, güzel olması için bu gereklidir.
SON OLARAK HÜSN-Ü HAT SANATI MERAKLILARINA NE TAVSİYE EDİYORSUNUZ?
Bir an evvel bir hoca bulup başlasınlar eğer ilgililerse. Yani bunun yaşı yok ama önce başlanmasında fayda var. Bir an evvel başlasınlar, eğer hattat olmazsalar da bu sanattan anlama meziyetine, liyakatına ererler çünkü bir hattatımızın şöyle bir sözü var; 'Hüsn-ü Hat'tın nükatın yazan, çizenler bilir' Nükat burada nükteler demek, yani bu sanatın inceliklerini ancak yazan çizenler bilir. O bakımdan ilgi duyuyorlarsa, seviyorlarsa bu sanatı bir an önce başlamalarını tavsiye ederiz. Bizim amacımız da bunları yetiştirmek. Zoruna kolayına bakmasın, bu sanatı öğrenmeye başlasın. RÖPORTAJ: KAAN AKBAŞ