HERKES İÇİN ADALET İSTİYORUZ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şûra-yı Devlet'ten Danıştay'a Uluslararası Sempozyumu'nda yaptığı konuşmada, 'Hukuk devletinin mütemmim cüzü etkin ve hızlı işleyen, milletin vicdanını rahatlatan kararlara imza atan bir yargı sisteminin mevcudiyetidir. Hukukun üstünlüğünü esas alan bir devlette yargı 'hakem' vasfındadır. Yargının bu görevini yerine getirebilmesi ise önüne gelen sorunları, objektif, adil, Anayasanın ve yasaların çizdiği sınırlar içerisinde kalarak çözmesine bağlıdır' dedi ve 'Sadece kendimiz için değil, herkes için adalet istiyoruz.' ifadelerinde bulundu.
Konuşmasına bu yıl 150. kuruluş yıl dönümünü kutlayan Danıştay'ı tebrik ederek başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sempozyumun ülke tarihinin en büyük, en köklü reformlarından birinin gerçekleştirildiği 24 Haziran seçimlerinin hemen sonrasına tekabül etmesinin önemine işaret etti.
“CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÛMET SİSTEMİ, TÜRKİYE'NİN EN ÖNEMLİ REFORMLARINDAN BİRİDİR”
Konuşmasında, 24 Haziran seçimleri itibariyle Türkiye'nin yönetim modeli olarak parlamenter sistemi bırakarak yepyeni bir kulvara girdiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “16 Nisan halk oylamasıyla ilk adımını attığımız, 24 Haziran seçimleriyle de uygulamaya koyduğumuz bu yeni modelin adı Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi'dir. Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi, esasında Danıştay'ın 150 yıllık tarihi boyunca bizzat şahitlik ettiği, Türkiye'nin yönetim sistemi tartışmalarında hayata geçirdiği en önemli reformlardan biridir” şeklinde konuştu.
Milletin özgür iradesiyle mührünü vurduğu bu değişimin, Türkiye'nin demokrasi yolcuğunda yeni bir aşamanın ifadesi olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin uzun yıllar millî iradeyi esir alan vesayetçi yapıdan kurtulduğunu ve gerçek demokrasiye geçiş yolunda tarihî bir adım attığını söyledi.
Yeni sistemin en önemli özelliğinin, yürütmede çift başlılığı sona erdirerek sandıkta tecilli eden iradenin devlet yönetimine tam anlamıyla yansıtılabilmesini garanti etmesi olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kuvvetler ayrılığını gerçek anlamda işletemeyen, bunun yerine millet iradesinin anti demokratik kurum ve kuruluşlar vasıtasıyla frenlenmesini hedefleyen çarpık anlayış nihayet düzeltilecek diye düşünüyorum ama kendi kendime soruyorum, acaba düzeltildi mi? Bazı uygulamalar görüyorum ki maalesef çift başlılık değil, hatta hatta çok başlılığa doğru giden bir süreç var” değerlendirmelerinde bulundu.
“YARGI GÜCÜ İÇİN BAĞIMSIZLIK VE TARAFSIZLIK BİRBİRİNİ TAMAMLAYAN İKİ KİLİT KAVRAM”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Danıştay'ın devletin danıştığı organ olduğunu, fakat uygulamada bazı aksaklıkların bulunduğunu belirterek bir örneğe dikkat çekti. İzmir limanıyla ilgili bir kararın Danıştay'da iki yıl beklemesi sonucu alıcının yatırımdan vazgeçtiğini, bunun sonucunda devletin bir milyar dolar kaybettiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şimdi bunu bana Allah aşkına Danıştay neyle izah edecek? Bir milyar doların hesabını kim verecek? Kalkarsın seri olarak ne düşünüyorsan bize bildirirsin, ondan sonra biz de kararımızı veririz. Ama bir milyar doların bedelini bu millete ödetmeye kimsenin hakkı yok. İdarede böyle bir şey olduğu zaman bütün yargı organları idarenin üzerine çullanıyor, ama Danıştay böyle bir kararı geciktirmede maalesef ağırdan aldığı zaman kim bunun hesabını soracak? Bu hesabı soracak olan merci yok” ifadelerini kullandı.
“Siyasi istikrarı garanti altına alan Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi'nde ülke tarihimizde ilk defa güçler ayrılığı da tam anlamıyla tesis edilmiştir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 16 Nisan halk oylamasıyla yargının bağımsızlığı yanında, tarafsızlığının da anayasal çerçeveye alınmasının tarihî öneme sahip olduğunu ifade etti. Yargı gücü için bağımsızlık ve tarafsızlığın birbirini tamamlayan iki kilit kavram olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bağımsızlık yargıya dış etki ve müdahalelere karşı koruyan bir güvence sunarken, tarafsızlık da ideolojik kalıplar, politik tutumlar ve bireysel önyargılardan arınmış bir muhakeme faaliyetini ifade eder. Yargının hakemlik vasfını layıkıyla yerine getirebilmesi, yargının bu iki kavramın çizdiği çerçeveye sadık kalmasıyla mümkündür. Gerek 17-25 Aralık girişiminde, gerekse 15 Temmuz darbe teşebbüssünde yaşadığımız acı tecrübeler bize bu iki kavramın adaletin tesisi noktasında ne kadar elzem ne kadar hayati öneme sahip olduğunu göstermiştir” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerine şöyle devam etti: “Kararlarını verirken akıl ve vicdanları yerine, ideolojik bağnazlığı koyanlar, bağımsızlık ve tarafsızlık yerine FETÖ elebaşından gelen emirlere göre hareket edenler, Türkiye'yi büyük bir felaketin eşiğine getirmişlerdir. FETÖ ihanet çetesinin ülkemizi sürüklemek istediği bu yıkımdan kurtaran, siyasi iradenin kararlı duruşu ile aziz milletimizin demokrasisine canı pahasına sahip çıkması olmuştur. Tıpkı İstiklal Harbi'nde olduğu gibi milletimizle devletimiz sırt sırta vererek işgal girişimini püskürtmüş, böylece 16 Nisan halk oylamasına ve Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemine giden yolun kapılarını aralamıştır.”
“YASAYI UYGULAMAK YERİNE YASA KOYUCU GİBİ HAREKET ETMEK DOĞRU DEĞİLDİR”
Hukuk devletinin mütemmim cüzünün; etkin ve hızlı işleyen, milletin vicdanını rahatlatan kararlara imza atan bir yargı sisteminin mevcudiyeti olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Hukukun üstünlüğünü esas alan bir devlette yargı ‘hakem” vasfındadır. Yargının bu görevini yerine getirebilmesi ise önüne gelen sorunları, objektif, adil, Anayasanın ve yasaların çizdiği sınırlar içerisinde kalarak çözmesine bağlıdır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı nasıl demokrasinin olmazsa olmaz şartı ise ‘Jüristokrasi' de aynı derecede büyük bir tehdittir. Yargının, öncelikle kendi itibarını tehlikeye atan ‘Jüristokrasi' tuzağına düşmesini engelleyecek en önemli unsur, kararlarını verirken yetkilerini aşmamaya göstereceği özendir. Yasayı uygulamak yerine yasa koyucu gibi hareket etmek, hukuka “uygunluk denetiminin” sınırlarını “yerindelik denetimini” de içine alacak şekilde genişletmek, asla doğru değildir” dedi.
“VESAYETÇİ ZİHNİYETİN TEKRAR HORTLATILMASINA ASLA GÖZ YUMULMAMASI GEREKİYOR”
Kuvvetler ayrılığının tanımı içerisinde aynen uygulanması gerektiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının devamında Danıştay'ın andımız ile ilgili kararına yönelik değerlendirmelerde bulundu. Danıştay'ın bu kararı, uygulamanın başladığı 2013 yılından beş yıl sonra verdiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “2013'ten 2018'e kadar neredeydiniz? 2018'e kadar niçin acaba bu konuda bir karar verilmedi de şimdi veriliyor, şimdi mi aklınıza geldi? Kusura bakmayın da bunu sormak da bizim hakkımız olsun. Biz alkışlanması gerektiği zaman yargımızı alkışlarız, ama yanlış olduğu zaman da bunu söylemek zorundayız. Çünkü millet tokadı atması gerektiği zaman bana atıyor, size atmıyor. Meydanlara çıktığımız zaman, yuhlaması gerektiği zaman bizi yuhluyor, sizleri yuhlamıyor. Hesabı veren biziz, demokrasinin özelliği zaten burası. Onun için biz de sizlerden gecikmeyen adil kararlar bekliyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin, özellikle hukukun ve anayasanın askıya alındığı dönemlerde bu tür yanlış adımların acısını çok çekmiş bir ülke olduğunun altını çizerek, “Yassıada mahkemelerinden 28 Şubat sürecinde yaşanan hukuk garabetlerine kadar yargının siyasallaşmasının bedelini vatandaşlarımızla beraber yargı camiamız da ödemiştir. Hiçbirimizin bir daha ülkemizde böyle bir atmosferin oluşmasına fırsat vermeyeceğine inanıyorum” dedi.
Türkiye'de bir dönem herkesi mağdur eden, demokrasinin kalitesini düşüren vesayetçi zihniyetin tekrar hortlatılmasına asla göz yumulmaması gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hiç şüphesiz bu noktada en büyük hassasiyeti gösterecek olan da yargı camiamızın bizatihi kendisidir. Bünyesine sirayet eden FETÖ'cüleri bertaraf etmekte ciddi başarılara imza atan Türk yargısı, inanıyorum ki hukuku statükonun emrine veren zihniyetin hortlamasına müsaade etmeyecektir. Bu çerçevede son günlerde yaşanan kimi tartışmaların da hukuki süreç içerisinde çözüme kavuşturulacağına inanıyorum. Türk demokrasisinin standartlarının geriye çekilmesine hiç kimsenin kayıtsız kalmayacağını temenni ediyorum” şeklinde konuştu.
“SADECE KENDİMİZ İÇİN DEĞİL, HERKES İÇİN ADALET İSTİYORUZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasının devamında Türkiye'nin son 16 yılda, bir taraftan yargıdan ekonomiye kadar her alanda tarihî nitelikte reformlara imza atarken, diğer taraftan da uluslararası siyasette gücünü, konumunu, itibarını daha da perçinlediğine dikkat çekti. Türkiye'nin uluslararası alanda küresel vicdanın sesi olmuş bir ülke olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünyanın dört bir köşesinde adaletin, hukukun, insan hayatının ve demokrasinin vazgeçilmezliğini savunan bir Türkiye var. Tüm sıkıntıların, çatışmaların, istikrarsızlıkların içerisinde, istikrar ve güven abidesi olarak temerküz eden bir Türkiye var. Kirli hesap yapanlara, sadece çıkarlarını gözetenlere inat, vicdanı, insanlığı, paylaşma ve dayanışmayı yüceltmeye çalışıyoruz” diye konuştu.
Sözlerinin devamında “Sadece kendimiz için değil, herkes için adalet istiyoruz. Hangi saikle olursa olsun insanı insan yapan değerlerin maddi çıkarlara kurban edilmemesi gerektiğini savunuyoruz” İfadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cemal Kaşıkçı vakası ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Vicdan, hukuk ve insan eksenli dış politika anlayışını, 22 gündür tüm dünyanın gündemini meşgul eden gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetinde bir kez daha gösterdiklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem diplomasi tarihi hem beynelmilel ilişkiler hem de yargı süreçleri açısından nev'i şahsına münhasır bu hadisenin Türkiye Cumhuriyeti'ne yaraşır bir ciddiyet ve hassasiyetle ele alınmasını sağladıklarını söyledi.
“TÜRKİYE'NİN TÜM ÇABASI, ADALETİN TECELLİ ETMESİ İÇİNDİR”
Hiç kimseyi töhmet altında bırakmadan, tamamen elde edilen delillere göre olayın aydınlatılması için çaba sarf ettiklerini, belli merkezlerde üretilen kara propagandaların hakikati perdelemesine asla göz yummadıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Ülke olarak cinayetin üstünün örtülmesine, emri verenden uygulayana kadar tüm sorumluların adaletten kaçırılmasına müsaade etmemekte kararlıyız. Bu, sadece ülkemiz sınırları içerisinde vahşi bir cinayete kurban giden merhum Cemal Kaşıkçı'ya değil; aynı zamanda uluslararası topluma, hukuka ve adalete karşı sorumluğumuzun da bir gereğidir.”
Türkiye'nin, adaletin tecelli etmesi için çaba gösterdiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, cinayetin karanlık taraflarını aydınlatacak yeni delillere ulaştıkça, bunu şeffaf bir şekilde muhataplarla paylaşmaya devam edeceklerini de söyledi.
“REFORM ÇALIŞMALARIMIZI GELENEKTEN GELECEĞE KURULAN BİR KÖPRÜ OLARAK GÖRÜYORUZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının sonunda Türkiye son 16 yılda elde ettiği başarıları, reform ve demokratikleşme iradesine borçlu olduğunu tekrarlayarak bu reformcu ruhun Türkiye'yi 2023 hedeflerine taşıyacağını, 2053 ve 2071 vizyonlarının altyapısını kuracağını söyledi. 16 Nisan halk oylaması ve 24 Haziran seçimleriyle başlayan demokratik dönüşümü hız kesmeden devam ettireceklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasını şöyle tamamladı: “Türkiye'nin ayağına pranga vuran ne kadar köhne alışkanlık varsa bunları ortadan kaldırmakta kararlıyız. Bunu da yıkan, yok eden, reddi miras yapan bir anlayışla değil, gelenekten beslenen bakış açısıyla gerçekleştireceğiz. Reform çalışmalarımızı biz gelenekten geleceğe kurulan bir köprü olarak görüyoruz. Tıpkı bu sene 150. kuruluş yıl dönümü bunu kutlayan Danıştay'ımız gibi bir taraftan köklerimizle bağlarımızı korurken, diğer taraftan da daha aydınlık, daha özgür, daha müreffeh bir Türkiye'nin altyapısını kuruyoruz. 150. yılında Şûra-yı Devletten Danıştay'a Uluslararası Sempozyumu'nu hem geleneğin ihyası hem de yeni yönetim modelimiz ışığında geleceğin inşası için önemli bir adım olarak değerlendiriyorum.” HABER-FOTO: CUMHURBAŞKANLIĞI BASIN MERKEZİ