Kayseri Baro Başkanı Dursun: 'Mücadelemiz devam edecek'
Kayseri Baro Başkanı Avukat Cavit Dursun, ilk 5 maddesi kabul edilen ve Meclis Adalet Komisyonu'na gönderilen 'Avukatlık Yasası'nın değişmesi ve Çoklu Baro Sistemi' ile ilgili taleplerine gelinen süreçle ilgili açıklamada bulundu. Dursun, 'Mücadelemiz devam edecek.' dedi.
Avukatlık Yasası'nın değişmesi ve çoklu baro sistemine karşı yapılacak olan düzenleme ile ilgili olarak, görüşme yapabilmek için 4 günden bu yana Meclis önünde beklediklerini söyleyen Dursun, “Öncelikle altın çizmek istiyoruz ki bu süreç iktidarın devletin ve kamunun bütün gücü ve kaynaklarını kullanarak gerçek dışı haber ve bilgilerle yürüttüğü bir süreçtir. Bu süreç, demokratik bir anayasal hukuk devletinde yargı erkinin savunma hakkı olan barolarla ilgili yapılacak bir düzenlemede baroların görüşlerinin alınması, karşılıklı müzakere ve iyi niyetle yürütülmesi gereken bir süreç olması gerekirken; iktidar baroları savunmasız bırakmak ve yargıda dokunulmayan en son nokta olan barolarla ilgili uygulamalarına karşı savunma yapmak için bizler de mücadelemizi sürdürüyoruz. Sürecin başında adalet bakanı böyle bir şey olmadığını söyledi, iktidar partisinden de böyle bir durumun olmadığına dair açıklamalar yapıldı. Gelinen sürecin her aşaması bizim haklılığımızı resmi belgelerle sabit kılıyor. Baroların doğasında itiraz ve sorgulama vardır, biat ve itaat yoktur. İktidar yargıyı siyasallaştırmak için pek çok sendika ve meslek grubunda yarattığı kötü görüntüyü yargıya taşımak için bu süreci yürütmektedir. Biz tek devlet, tek millet diyenlerin çoklu baro söylemlerini hayretle karşılıyor ve takdirini milletimize bırakıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti üniter bir ulus devlettir, yargıyı siyasallaştırmak toplumu ve devleti yıkar tarihte bunun birçok örneği var. Yarın çoklu baroya mensup bir avukatla normal baroya mensup avukatın vatandaşları temsil ettiği davada doğru bir karar verilse de bu karar şaibe altında kalacaktır.” dedi.
“BU İNAT VE ISRAR SADECE AVUKATLAR VE BAROLARLA İLGİLİ DEĞİL”
Söz konusu düzenlemenin geçmişte FETÖ yapılanması tarafından dile getirilen bir düzenleme olduğunu kaydeden Dursun, “Geçmişte FETÖ'cülerin projesinin iktidar tarafından sahiplenilmesini de ibret ve teessüfle izliyoruz. Dördüncü gün olmasına rağmen Meclis Adalet Komisyonu ve iktidar partisi yetkilileri bizimle görüşmüyor çünkü bu durumun savunulacak bir tarafı olmadığını da kendileri iyi biliyorlar. Halbuki konuyla ilgili olarak yazılı müracaatımızı Adalet Komisyonu Başkanlığına yaptık ama reddedildi. Bir ülkede çoklu belediye başkanlığı, diyanet gibi bir şey olabilir mi ki bunu savunuyorsunuz? Ele geçiremedikleri bir yeri, kamu gücünü hukuksuz biçimde böl parçala yönet taktiğini kullanarak ele geçirmeye çalışıyorlar. Üç beş ay önce ülkemizde bir kısım belediyeler halkın ihtiyaçlarını karşılamak için yardım kampanyaları başlattı ve iktidar bu belediyelerin paralel yapılanma iddiasıyla yapmak istedikleri hizmeti engellemeye çalıştılar şimdi hayretler içinde kalıyoruz ki barolar için paralel yapılanma isteğine karşı çıkılmıyor. Küçük esnaf kan ağlarken salgın sürecinde iş yerlerini kapatmak zorunda kalan insanlar varken, milyonlarca insan işsizken iktidarın çoklu baro konusundaki inat ve ısrarının meselenin sadece avukat ve barolarla ilgili olmadığını gösteriyor. Geldiğimiz noktada tam olarak teyakkuzla karşı karşıyayız.” diye konuştu.
ADALET KOMİSYONU ÜYELERİNE CÜBBE VE DÜĞME GÖNDERİLDİ
80 baro başkanının ortaya konulan ve imzalanan metinlerle söz konusu değişikliklere karşı çıktığının altını çizen Dursun, “Meclisteki Adalet Komisyonu üyelerine temsili olarak avukatlık cübbesi düğme ve iplik gönderdik. Bu cübbelere düğme vuracaksanız alın elinizle dikin. Binlerce yıllık tarihte düğme takılmamış olan bu cübbelere düğme takılması utancını yaşamayın, yaşatmayın diyoruz.” dedi.
“FEYZİOĞLU MEŞRUİYETİNİ KAYBETMİŞTİR”
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nun sürecin başından bu yana ortaya koyduğu tavır ile meşruiyetini kaybettiğini dile getiren Dursun, bugün yapılan görüşmede 27 maddelik teklifin, 20'sinin görüşmeye alındığını, önümüzdeki hafta içerisinde de teklifin Meclis'ten geçeceğini düşündüklerini söyledi. Buna rağmen mücadelelerinin devam edeceğinin altını çizen Dursun, “Milletin vekili milletin adamı olsunlar, iradelerini hiçbir kula hiçbir insana bağlamasınlar. Bizim anlayışımıza göre; kula kulluk yakışmaz insana yakışan Allah'a kul olmak, devlete birey olmak, toplumda şahıs, vatandaş olmaktır. Kendi iradesi olmayanların yaşadığı toplumdan kimseye hayır gelmez. Bugün yaşadığımız bu sürecin bizzat içinde olduğumuz için ne olduğunu anlamıyor olabiliriz ama dünya hukuk tarihinde çok nemli süreçten geçiyoruz, milletin meclisi kanunen bizimle görüşme sorumluluğundan kaçıyor.” şeklinde konuştu.
“DEVLETİN DİNİ DE, TEMELİ DE ADALETTİR”
Geçen hafta 60 baro başkanının Ankara'ya yürümesi olayını değerlendiren Dursun, şunları söyledi:
“Bizlere 60 baro başkanı olarak belediye kaldırımında 10'ar metre arayla yürümemize engel olunduğu gibi 27 saat boyunca gözaltında kaldık. Eğer bir suç işlediysek neden işlem yapılmıyor, işlemediysek neden filen 27 saat bariyer kurularak gözaltında tutulduk. Sonra da geri yürümemize izin veriliyor. Bu durum ülkede keyfiliğin, hukuksuzluğun açık ve net tartışmasız fotoğrafıdır. Türkiye hukuk devleti olmak zorundadır. Hukuk devletinde vazgeçilmez haklar söz konusudur ve hukuk devletinde herkes haklarının önceden bilincindedir. Polis devleti ise keyfiliğin, ben istedim oldunun, canımın istediği cennetlik istemediği cehennemlik anlayışının sonucudur, bu anlayıştan ülkemizde bir an önce vazgeçmelidir. 83 milyon nüfusun bir arada yaşayacağı tek şey adalettir, bu da herkes için adalet ilkesidir. Yargı hiçbir anayasal devlet sisteminde iktidarın emrinde değildir. Bilakis ve tam tersi yargıya müdahale etmeden yargının emirlerini yerine getirmelidir. Devletin dini de, temeli de adalettir, özgürlüklerin olmadığı bir ülke toplum gelişemez. Tarih bu günleri de yazacak gün gelecek birilerinin sokağa çıkacak yüzü kalmayacak, gerçekler hiçbir zaman için susturulamaz. Güneç başçıkla sıvanmaz. Tarih boyunca yargı ve adalete yapılmaya çalışılan her türlü müdahale tam tersi sonuçlar doğurmuştur bunun iç de demişlerdir ki ayarını bozduğun kantar gün gelir seni tartar. Türkiye bu gibi hukuksuzlukların bedelini sonuçlarıyla birlikte 15 Temmuz ve sonrasında görmüştür. Dün, devlet benim diyenlerin hukuksuzluk ve vicdansızlık yapanların geldiği nokta ibretliktir, herkes bundan ders almalıdır ve bu paralel çoklu baro yapısından vazgeçilmesi gerektiğini söylüyoruz bu yapılmadığı takdirde hakim ve savcının verdiği karara hiçbir saygı kalmayacak bu barolar siyasi partilerin baroları haline gelecek, gerçek barolar sindirilmeye çalışılacak. Baroların kendi arasında bölünmesi, sarı sendikalar gibi yandaş barolar kurulması ülkenin yargıdaki sorunlarını artıracak Türkiye'yi bir hukuk devleti olmaktan çıkaracak, üçüncü dünya ülkesi, istibdatla yönetilen bir ülke algısı haline sokacaktır. Biz devletin varlığını ve birliğini savunan insanlar olarak biz bu zararları şimdiden görerek iktidarı uyarıyor ve diyoruz ki kandırılıyorsunuz ve bir kez daha aldatılıyorsunuz. Yete bu kadar kandırılmak ve aldatılmak. Elinizi vicdanınıza koyun, Allah'tan korkun.”