Kayseri Barosu'ndan 10 Aralık açıklaması – 'Her koşulda mücadeleye devam edeceğiz!'

Kayseri Barosu 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla bir basın bildirisi yayınladı. Bildiride sürdürülebilir kalkınma hedeflerine değinen Kayseri Barosu, her koşulda mücadeleye devam edeceklerini ifade etti. Detaylar Kayseri Anadolu Haber'in Kayseri haberinde…

TAKİP ET

Kayseri Barosu 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla yazılı bir basın bildirisi yayınladı. Sürdürülebilir kalkınma hedeflerine değinen Kayseri Barosu, ‘İnsan, haklarıyla insandır ve insan onuruna yaraşır bir yaşam ise herkesin hakkıdır. 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü vesilesiyle BM Evrensel Beyannamesine taraf ülkeleri sözleşmenin yükümlülüklerini yerine getirmeye ve temel hak ve özgürlüklerin güvencesi olmaya davet ediyoruz' ifadelerinde bulundu.

Kayseri Barosu, tüm insanların özgür, değer ve hak bakımından eşit olarak doğduğu ve eşit haklara sahip olduğu ilkesi temel alınarak; dil, din, ırk, cinsiyet vs. hiçbir ayrım gözetilmeksizin, herkesin tüm haklardan ve özgürlüklerden olması gerektiği gibi eşit şekilde yararlanabilmesi için atılması gereken somut adımları her durumda ifade etmeye ve her koşulda mücadeleye devam edeceklerini ifade etti.

Kayseri Barosu tarafından yapılan açıklama şöyle; ‘Uzay çağı diye tabir edilen bu yüzyılda savaşların devam ettiğini, çocukların dahi yaşam hakkının yok sayıldığını, savaş hukukunun tanınmadığını, insanlığa karşı suçların çok kolay ve sürekli işlendiği görülmektedir. Eğitim, sağlık, insan onuruna yaraşır çalışma hakkı dünyanın büyük bir kesiminde göz ardı edilmektedir. Yoksulluk ise; ülkemiz dahil pek çok ülkede çocukların da içinde bulunduğu çok sayıda insanın beslenme hakkının yok sayılmasına neden olmaktadır. Özellikle kadın ve çocukların maruz kaldığı şiddetin ve ayrımcılığın geldiği nokta doğrudan yaşam hakkının ihlaline dönüşmüştür. İfade özgürlüğü, en çok saldırı altında olan haklar kategorisinde ilk sıralarda yer almaktadır. İnsanca çalışma hakkı alınmayan iş güvenliği önlemleri ile kullanılmaz hale gelmekte, iş kazaları birçok işçinin yaşamının son bulmasına sebebiyet vermektedir. Nitelikli eğitim hakkı birçok çocuk için hayale dönüşmekte, okul sıralarında olması gereken çocuklar makinelerin arasında yaşam mücadelesi vermektedir. Yoksulluğun geldiği nokta barınma hakkı dahil olmak üzere temel ihtiyaçlara erişimi imkânsız kılmaktadır. Adalete erişim ve adil yargılanma hakkının kullanımı her geçen gün daha da zorlaşmakta, niteliği gereği bağımsız olması gereken ve hatta insanların hak-özgürlüklerinin teminatı olması gereken yargı, hak ve özgürlüklerin kullanımı önünde baskı aracına dönüşmektedir. Temel insan hakları ihlal edildiği gibi insan hakları savunucuları da yeni ihlallerin mağduruna dönüştürülmekte, bu insanlara bilinçli ve sürekli olarak yıldırma politikası uygulanmakta, bu kişiler toplum nezdinde de hedefe konularak pasifize edilmeye çalışılmaktadır. Son dönem yayınlanan Türkiye İnsan Hakları Vakfı raporunda ‘İnsan hakları ortamındaki derin tahribata paralel olarak insan hakları savunucularına yönelik tehdit, baskı ve tacizlerdeki olağanüstü bir artışa tanık olunmaktadır. İnsan hakları savunucularının hedef alınması hak ihlallerinin görünmez kılınmasını ve cezasızlığı hedefleyen açık bir politikaya dönüşmüş durumda...Kısacası, son dönemde insan hakları aktörlerinin içinde hareket edebilecekleri alan büyük ölçüde daraltıldı.' denmek suretiyle farklı bir tehlikenin de varlığına işaret edilmektedir. İkinci Dünya Savaşı sonrası devletlerin, bireylerin temel hak ve özgürlüklerini güvence altına almaya çalışmasının da etkisiyle 10 Aralık 1948 tarihinde İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi imzalanmıştır. Bildirinin imzalandığı bu 10 Aralık, Dünya İnsan Hakları Günü olarak kutlanmaktadır. İnsan hakları ve özgürlükleri evrensel bir değer olup, insan olmanın doğuştan getirdiği temel hak ve özgürlüklerin İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ile tekrar tanımlanması ve güvence altına alınması insanlık için çok önemli bir kazanımdır. Bu bildiriyle, yalnızca demokratik anayasalarla tanınan temel, medeni ve siyasi haklar değil; ekonomik, toplumsal, kültürel haklar da genel tanımlarla belirli hale gelmiştir. İlk grup haklar arasında yaşama, özgürlük ve kişi güvenliği gibi haklarla birlikte keyfi tutuklama, hapis ve sürgünden korunma, bağımsız ve tarafsız mahkemelerde adil ve kamuya açık olarak yargılanma hakkı ile düşünce, vicdan, din, toplanma ve örgütlenme özgürlükleri de yer almaktadır. Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi'nin imzalanması üzerinden geçen 76 yıla karşın dünyada ve ülkemizde, insanların ırkından, renginden, cinsinden, dilinden, din ve mezhebinden, inancından, etnik kimliğinden, siyasi-vicdani ve felsefi kanaatinden bağımsız olarak, sadece insan olarak doğmaktan kaynaklanan hakları ve dokunulmazlıkları olduğu gerçekliği yok sayılmakta, ulusal ve uluslararası yasa metinleri ile güvence altına alınan temel haklar yeterince korunmamakta, her fırsatta sürekli ve bilinçli olarak ihlal edilmektedir. Bu ihlalin faili maalesef sözleşmeyi imzalayan devletler olup, devlet adına hareket eden kişi veya kişiler ise; çoğunlukla çıkarları sebebiyle bu ihlallere her seferinde sessiz kalmayı tercih etmektedirler. Ülkemizde ve dünyada; tüm insanların daha iyi koşullarda yaşaması ve hak ihlallerine maruz kalmaması için toplumsal farkındalığı artırmak; sahip olduğumuz hakların kâğıt üzerinde kalmasını engelleyip toplumsal hayat içerisinde uygulanmasını sağlamak adına çalışma yapma zorunluluğu her geçen gün daha da artmaktadır. Bu sebeple Kayseri Barosu olarak Güney Afrikalı lider Nelson Mandela'nın dediği gibi ‘İnsan haklarını inkar etmek, insanlığa meydan okumaktır.' görüşünden hareketle İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ni daha çok savunmak, bildirgenin ortaya koyduğu hak ve özgürlükleri ilerletmek, insan hakkı ihlallerini önlemek ve bunun toplumsal bir bilince dönüşmesi için sorumluluğumuzun farkındayız ve çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.

Bakmadan Geçme