Kayseri'nin 1705'teki Sırları!
1705 yılında Fransa Kralı XIV. Louis tarafından Osmanlı İmparatorluğu'na keşif gezisine gönderilen Paul Lucas'ın seyahatnamesinde Kayseri'yi de ziyaret ettiğini biliyor muydunuz? Fransız Seyyah, Kayseri halkı hakkında neler söylemiş, halk tarafından nasıl karşılanmış? Detaylar Kayseri Anadolu Haber'de…
1664 yılında Rouen yakınlarında Quevilly'de doğan Paul Lucas, Fransa Kralı 14. Louis'nin de teşviki ile 1699-1703, 1704-1708 ve 1714-1717 olmak üzere üç farklı dönemde seyahatler yapıyor.
Şehir Kültür Sanat Dergisi, 30'uncu sayıda Osman Eravşar tarafından kaleme alınan yazıda, asıl mesleği doktorluk olan Paul Lucas'ın 7 Ekim 1705 tarihinde Kayseri'ye geldiği ifade ediliyor.
Ürgüp üzerinden Kayseri'ye gelen seyyah, Ürgüp'ten ayrıldıktan bir süre sonra İncesu'da duraklıyor. İncesu'nun büyük bir şehir olması, Lucas'ın dikkatini çekerken, Lucas şehrin içinde bulunan Kara Mustafa Paşa Kervansarayı'nı, saray olarak algılıyor.
İncesu'dan ayrıldıktan sonra, hırsız (eşkıya) olabileceği korkusuyla ovadan değil dağların tepelerinden dolaşarak Kayseri'ye doğru yola çıkan Lucas, 7 Ekim sabahında şehre giriş yapıyor.
Paul Lucas, şehre geldikten sonra bir süre bir handa kalmış, ancak sonraları doktor olarak ününün buralara kadar yayılması nedeniyle büyük bir iltifatla karşılanıyor.
Kayserililer, Fransız seyyahtan mucize beklemişler
Lucas'ın kentle ilgili gözlemleri dikkat çekerken, Anadolu'da yayılan ünü ile ilaç olmadan mucizevi olarak tedavi yaptığı halk arasında yayılıyor. Lucas bu ünü nedeniyle Kayseri'de de kendisinden mucize bekleyen hastalarla karşılaşıyor. Bunlardan bir olayı Lucas şöyle anlatır: “Beni görmeye gelenlerin içinde görme özürlü bir bayan soğukkanlılıkla onu tedavi etmemi istemişti. Ona göz tedavisi için hiçbir ilacın olmadığını söyledim. Fakat buna rağmen ilaç tedavisini istemediğini, benim tarafımdan bir mucizenin gerçekleştirilmesini istiyordu. Aslında çaresiz olduğunu kendisi de biliyordu. Çarenizin sadece Allah'ta olduğunu bilmenize rağmen hâlâ ne istiyorsunuz dediysem de kadın buna anlam veremiyordu ve memnuniyetsiz bir şekilde evden çıkmıştı. Eğer Fransız doktorlar her şeyi yapabiliyorsa, neden o zaman bu doktor benim gözlerimin açılmasını istemiyor; diye benden bahsediyormuş.”
Lucas şehirde kaldığı sürece başka enteresan olay ve isteklerle de karşılaşmıştır. Bunlardan bir diğeri de ziyaretine gelen birisinin kendisine altın yapmayı öğretmesini istemesiydi. Lucas bu teklif karşısında ilk önce şaşırmış daha sonra gülerek neden altın yapma ilmini daha önce öğrenmediğini düşünmüştü. Lucas'ın karşılaştığı diğer bir olay da yine altınla ilgiliydi. Kayseri ziyareti süresince yanında olan bir derviş bir gün ona altın yapmasını öğreteceğini söylüyor.
Şehir halkının çoğu terbiyeli ve nazik insanlardı
Lucas, şehirdeki yapılar ve harabeler dışında sosyal yapı ve gelenekler üzerinde Batı'yla kıyaslayıcı birtakım bilgiler de verir. Bu durumu Lucas şöyle anlatır: “Şehir halkının çoğu terbiyeli ve nazik insanlardı. Çoğu şişman olmalarına rağmen boylarının uzun olması onları bir yerde avantajlı kılarken, kadınlar ise Türkiye'deki diğer birçok kadına göre çekingendi.”
Ayrıca Lucas'ın şehrin tam ortasında olduğunu belirttiği saray Osmanlı döneminde Paşa Sarayı olarak adlandırılan yönetim binasıdır. Bu saray günümüzde kentin Cumhuriyet Meydanı olarak adlandırılan bölümünün doğusunda yer alıyordu. Şehrin pazarlarının temizliği ve güzelliğinden bahseden Lucas, halkın terbiyeli ve nazik insanlar olduğunu özellikle vurguluyor.
Seyyah şehrin yakın çevresinde de birtakım incelemeler yapmıştır. Erciyes Dağı eteklerine geldiğinde bu dağın yüksekliği ve yılın dört mevsiminde tepesinde bulunan kardan etkilenen seyyah, dağın eteklerinde bulunan antik Mazaka kentinin (eski Kayseri) harabelerinden ayrıntılı olarak bahsediyor.