Metin Feyzioğlu siyasete gireceği iddialarını yalanladı

Türkiye Barolar Birliği Başkanı (TBB) Metin Feyzioğlu, Demokrat Parti'den siyasete gireceği yönündeki haberleri yalanladı. Feyzioğlu, 'Bunlar, minik tirajlı tetikçi gazetelerdeki, rant yeme telaşında olan bir kısım siyasetçinin hezeyanlarıdır' dedi.

Bir dizi ziyarette bulunmak üzere Kayseri'ye gelen TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, Kayseri Barosu toplantı salonunda basın mensuplarına yaptığı açıklamada, aktif siyasete girmek gibi bir düşüncesinin olmadığını açıkladı. Bununla bağlantılı olarak, Demokrat Parti'den siyasete gireceği haberlerini de yalanlayan Feyzioğlu, 'Ben siyasetle herkes kadar ilgili bir insanım. Ama çok açık söyleyeyim, siyasetle ilgilenmek bir siyasi partiyi takım tutmak gibi savunmak anlamına gelmez. Bu ülkenin CHP'lisine de, MHP'lisine de, AK Parti'lisine ihtiyacı vardır. Ama particisine ihtiyacı olduğunu sanmıyorum. Siyaseti hizmet için yapanlara ihtiyaç vardır. Bahsettiğiniz haberi minik tirajlı tetikçi gazetelerine taşıyanlar aslında iktidara talip olması gereken ama asla böyle bir niyeti olmayıp kendi bulundukları yerlerden rant yeme telaşında olan bir kısım siyasetçinin hezeyanlarıdır. Biz işimizi yapıyoruz' diye konuştu.
'EVLATLARIMIZIN DEVLET KONTROLÜNDE YURTLARDA BARINMASI LAZIM'
Karaman'da Ensar Vakfı'nda meydana gelen ve duruşması bugün görülen tecavüz davası ile ilgili de konuşan Feyzioğlu, siyasilerin konuyla ilgili atışmalarını kınadıklarını belirtti. 'Çocuklarımızı cinsel istismardan kurtaracağız derken, evlatlar siyasilerin sözlü istismarına maruz kaldı' diyen Feyzioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Karaman'da Cumhuriyet Başsavcısı büyük bir titizlikle olaya girmiştir. O sırada başsavcının görevden alındığı gibi balon haberler yapıldı. Derhal Karaman Baro Başkanımızı aradım. Öyle bir şey olmadığını söyledi. Büyük bir ciddiyetle olayın üzerine gidiyor Başsavcı. Ailelerden beşi çocuklarının vekaletlerini, işin siyasete karıştırılmasını istemedikleri için baro başkanımıza verdi. Bu arada biz de Barolar Birliği olarak hem Karaman Barosunun arkasında durduk hem de sessiz sedasız ziyaretlerimizi yaptık. Ama televizyonlara çıkıp o iğrenç polemikleri yapmadık. Çünkü çocuklar söz konusu. Siyasetçilere sesleniyorum, çocuklar söz konusu olduğunda biraz ciddi davranalım. Konu o şahsın ceza almasının çok ötesinde. Taşımalı eğitime son verildi. Çocuklarımız il ve ilçe merkezlerinde yatılı kalmak zorundalar. Devletin bu durumda güvenli yurtlar yapması lazım. On küçük çocuğu bir abinin ya da ablanın gözetiminde bir apartman dairesine koyarsanız, o çocukların ruh sağlığını, yaşam haklarını bir kişinin insafına bırakmış olursunuz. Bu tür işlerde siyasi görüş olmaz. Cinsel sapıklık, cinsel istismarcılık, şiddete meyil, mücadele etmemiz gereken ve hoş görülmeyen zaaflardır. Bu tür kişilik bozukluklarını ve sapkınlıkları o kişilerin bir şekilde irtibatlı oldukları toplumsal kesimlere bağlarsak işin aslını kaçırmış oluruz. Sorun gayet açıktır, Türkiye'de evlatlarımızın devlet gözetiminde yurtlarda barınması lazımdır. Yoksa, kontrolsüz kiralanmış olan evlerde başlarına abi, abla konularak bir eğitim sistemi olamaz. Bizim bununla mücadele etmemiz lazımken ayakta mı durdu, üstüne mi yattı, siyasi sapık mı bilmem ne mi… Yazıklar olsun, olan çocuklara oluyor.'
'CEZALARIN ARTIRILMASI KONUSU UCUZ SİYASET ARACI'
Feyzioğlu son olarak, özellikle cinsel taciz ve tecavüz davalarından sonra dillendirilen cezaların artırılması konusuna değindi. Yapılan bilimsel araştırmaların, cezaların artırılmasının suç oranlarını düşürmeyeceğini ispatladığını kaydeden Feyzioğlu, bu tür söylemlerin ucuz siyaset aracı olduğunu vurguladı. Feyzioğlu, 'Cezaların azlığı ya da çokluğu değil mesele. Asıl mesele cezaların mutlak olarak uygulanması ve hiç kimsenin eşini, dostunu bulup hukuktan kaçamaması. Suçu önleyecek olan suç işleyenin cezadan kaçamayacağını bilmesi yani adaletin etkinliğidir. Kişi bir suç işlerse cezayı çekeceğini düşünmelidir. Bu, siyasilerin çok ucuz yaklaşımlarıdır. Vahşi bir olay olduğunda hemen cezayı artıralım diye yola düşerler. Zaten ceza geriye yürütülemez. Ayrıca caydırıcı olmadığı da bilimsel olarak sabittir. İngiltere'de yankesicileri asarlarmış. Yankesicilik suçunun en fazla arttığı dönem, bu cezaların olduğu dönemlermiş. Çünkü, o sırada mesai arkadaşları fırsat bilip ağızlarını açıp idamı seyredenlerin ceplerinden keselerini çalarmış. Asıl önemli olan bu işin üzerine kararlılıklar gitmemiz.' ifadelerini kullandı.

Bakmadan Geçme