Önceliğimiz liyakat!
Gelecek Partisi İl Başkanı Zülküf Arslan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni eleştirerek, '85 milyonluk bir ülkenin sadece bir kişi tarafından idare edilmesi maddi olarak mümkün değildir' dedi.
“Gelecek Partisi'nde Ahmet Davutoğlu için varım”
Gelecek Partisi İl Başkanı Zülküf Arslan ile seçimlerden ekonomiye, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nden Ukrayna ve Rusya arasında devam eden savaşa dair birçok konudan keyifle söz ettik. Henüz çok yeni olan Gelecek Partisi'nin 2 yıl gibi kısa bir sürede Türkiye'nin 75 ilinde teşkilatlanmayı tamamladığını ifade eden Zülküf Arslan, seçimlere girebilecek 26 partiden birisi olduklarını anımsattı. Arslan, Gelecek Partisi'ni ise Ahmet Davutoğlu'nun dürüstlüğü ve doğruluğundan ötürü seçtiğini söyledi.
“Ukrayna – Rusya görüşmeleri ahbap çavuş ilişkisi içerisinde ilerliyor”
Zülküf Arslan 6 siyasi partinin Geliştirilmiş Parlamenter Sistem ile ilgili deklarasyonunun yerinde ve çok doğru olduğunu belirtti. ‘Türkiye 'nin omurgasıyla oynanıldı' diyen Arslan, “Halk şu anki ekonomik ve diğer sıkıntıların müsebbibinin bu sistem olduğunun farkında. Bizi yönetenler de bunun farkındalar. Ancak onların gururu bunu söylemeye müsaade etmiyor” diye konuştu. Zülküf Arslan, Ukrayna ve Rusya arasında süregelen görüşmelerin devlet kuralarına göre değil ahbap çavuş ilişkisi içerisinde ilerletildiğinin de altını çizdi.
Aynı dönemde birçok parti kurulmasına rağmen, neden Gelecek Partisi'ni tercih ettiniz?
Gelecek Partisi 'ni seçmemizin en temel nedeni Ahmet Davutoğlu 'nun dürüstlüğüne güvenmiş olmamdır. Ahmet Davutoğlu 16 yıl Türkiye Cumhuriyeti Devleti 'nin birçok makamında ve bu makamların içinde en yüksek olan başbakanlık makamında görev yaptı. Ahmet Davutoğlu bu işlere başlarken vermiş olduğu mal beyanı bellidir. Bu görevlerden ayrılırken de malı, mülkü, menkul kıymetleri ortadadır. Yani bu bizim için çok önemli bir kriterdir. Bugünün şartlarında yolsuzluğa bulaşmadan, temiz kalmak benim için çok önemli bir kriterdir.
Davutoğlu ben başbakanken birçok şeyle mücadele ettim diyor…
Ahmet Davutoğlu Başbakan olarak gittiği her yerde kırmızı halılarla karşılanıyordu. El üstünde tutuluyordu. Ancak Ahmet Davutoğlu Başbakanlık vazifesini aldıktan sonra bazı şeyleri daha net görmeye başlıyor. Nedir bunlar? İmar Yasası'ndaki açıklar; imar değişikliklerinde yapılan vurgunlar. İnsanlara hediye adı altında verilmiş olan çok yüksek değer taşıyan hediyeler, meblağlar. İşte Ahmet Davutoğlu bunların hepsini elinin tersiyle itti. Bu çok önemli bir kriterdir. Devletin malına sahip çıkmak, onu emanet bilmek, devletin vergilerini heba etmemek birilerine peşkeş çekmemek.
Aslında olması gereken budur, gelinen süreçte yapılması gerekenler dürüstlük olarak algılanıyor.
Bizim toplumda biz bu kriterleri diğerleri tarafından görmediğimiz için, bize çok yüksek bir meziyet gibi geliyor. Ahmet Davutoğlu temiz bir politika, temiz bir siyaset, yolsuzluğa bulaşmadığı için tercihimdir. Hakkında eğer şu ana kadar en küçük bir yolsuzluk olmuş olsaydı; şu anki iktidarın bunu afişe edeceğini hepimiz biliyorduk.
Bugün bir erken seçim olduğu takdirde Gelecek Partisi buna hazır mı?
Hükümet şiddetli bir şekilde erken seçimden kaçıyor. Çünkü yapılan ilk seçimde akıbetlerinin ne olacağını, bu halkın bunlara asla ve kat 'a oy vermeyeceklerini çok iyi biliyorlar. Bu yüzden mümkün mertebe son noktaya kadar süreyi kullanmak istiyorlar. Ancak süre de uzadıkça günden güne oy kaybediyorlar. Çünkü ülkede artık bir güvensizlik havası var. Daha büyük sıkıntılar ortaya çıkıyor. Yapılması gereken aklıselim davranarak hükümetten izzet ve ikbal ile ayrılmaları gerekirdi. Ancak Babül Selamet 'ten izzet ile ikbal ile ayrılmayanları halk göndermesini çok iyi bilir.
Anketler Gelecek Partisi için ne diyor?
Şu anda Türkiye 'de rakamsal olarak yapılan anketlerin ben doğru ve tarafsız yapıldığına inanmıyorum. Ankete katılan insanların da korkuları oluyor. Gerçek düşüncelerini söylemiyorlar. Gerçek düşüncelerini söyleseler bile bazen tarafsızlık ilkesi göz ardı ediliyor. Bunlara rağmen şu anda en fazla oyunu arttıran partilerden biri biziz.
Yargıtay'a göre seçimlere girebilecek 26 partiden birisi de Gelecek Partisi…
Yani biz açık ve net söylüyorum. Keyfiyetten daha ziyade kaliteye bakıyoruz. Evet, bugün siz çok yüksek bir oranda tüm illerde, tüm ilçelerde, teşkilatlarınızı kurabilirsiniz. Her önünüze gelen kişiye, ilçe başkanlığı görevini tevdi edebilirsiniz. Ancak eğer o kişi o makamı mevki taşıyabilecek olgunlukta ve bilgide değilse bu partiye zarar verir. Biz bu yüzden kaliteye daha önem veriyoruz. Bu yüzden daha yavaş adımlarla ancak daha kaliteli gitmeye çalışıyoruz. Halk tarafından saygı gösterilen kişiler olması gerekir. Bu böyle olmadığı zaman bu partinin şahsi manevisine zarar verir.
O zaman yavaş ama kaliteli büyüyoruz diyebilir miyiz?
Biz yavaş ama kaliteli büyüyoruz. Ancak şu anda seçime giren 26 partiden biriyiz, Biz 2019'un 12'nci ayında kurulduk. 2 yılda Türkiye'deki 75 ilde teşkilatlandık. Bu müthiş bir rakamdır. Halk bize teveccüh gösteriyor. Halk eskiden şu anki mevcut iktidarın alternatifi yok diyordu. Alternatifi olmadığı için kerhen yani mecburen bunlara oy veriyorum diyordu. Ancak şu anda halk alternatifleri görüyor. İnsanların bu koalisyon iktidarına muhtaç olmadıklarını görüyorlar.
6 parti 28 Şubat'ta bir deklarasyon yayınlayarak Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'e geçilmeli dedi…
Biz parti olarak ve diğer 5 tane partiyle birlikte bir ittifak deklarasyonu yayınlandık. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem. Çünkü şu anki ülkedeki ekonomik, hukuk, sağlık, eğitim alanındaki sıkıntıların temel sebebi ülkenin idare edilmemesidir. Yani nedir? Yönetimsel siyasal bir boşluktur. 2018 24 Haziran 'ında resmi olarak Türkiye 'de ucube bir sistem olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçildi. Ucube bir sistem diyorum çünkü dünyanın hiçbir yerinde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi özelliklerine haiz bir sistem yoktur. 2,5 yıl gibi kısa bir sürede ülkede enflasyon şu anda yüzde 123.
Peki, tabanımızdan nasıl bir dönüş aldınız bununla ilgili?
85 milyonluk bir ülkenin sadece bir kişi tarafından idare edilmesi maddi olarak mümkün değildir. Sistem çökertildi şu an. Türkiye 'nin omurgasıyla oynanıldı. Türkiye 'de bir yasama organı vardı, Meclis vardı. Meclisteki milletvekilleri halkın temayüllerini yansıtırlardı. Onlara uygun olarak da kanunlar çıkardı. Şu anda tamamen tek kişiye bağlı; bakanların hiçbir yetkisi olmayan görünüşte adı olan ama fiili olarak bir etkisi olmayan bir yapı var. Halk sistemin artık gitmediğini, bu sistemin iki yılda tefessüh ettiğini gördü. Halk şu anki ekonomik ve diğer sıkıntıların müsebbibinin de bu sistem olduğunun farkında. Bizi yönetenler de bunun farkındalar. Ancak onların gururu bunu söylemeye müsaade etmiyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın doktorlar ile ilgili sözleri oldukça gündem oldu. 14 Mart Tıp Bayramı öncesi neler söylersiniz?
Cumhurbaşkanımız doktorlara, istemeyen çekip gider dedi. Bunun üzerine Genel Başkanımız Cumhurbaşkanımıza kısa bir video ile seslendi. Dedi ki niçin nitelikli insanlardan rahatsız oluyorsunuz? Doktorlarla ilgili bir açıklaması oldu. Doktorlarımızın bir yere gitmeye niyetleri yok. Bir yere de gidemezler. Onlar bu ülkenin hekimleridir. Gitmesi gereken birileri varsa ehliyetsiz, liyakatsiz bir şekilde ülkenin makamlarını işgal edenlerdir. Bundan kastım kesinlikle asla ve kat 'a Cumhurbaşkanı değil bakın. Bundan kastım kim biliyor musunuz? Ehliyetsiz, liyakatsiz bir şekilde vali olanlar, ehliyetsiz, liyakatsiz bir şekilde bakan olanlar. Yani siz Nurettin Nevati 'den tutun, Berat Albayrak 'tan tutun, Süleyman Soylu 'dan tutun bunların ehliyet ve liyakat sahibi olduğuna ben inanmıyorum. Eğer ehliyet, liyakat sahibi olmuş olsaydılar, bir mafya lideri tarafından hakkında yüzlerce iddia ortaya atılmazdı. Mafya lideri İç işleri Bakanı'na boynuna tasma takarım dedi. Bu ülkenin bir vatandaşı olarak İçişleri Bakanının bu noktaya gelmiş olmasından dolayı ben hicap ediyorum. Bunları biz söylediğimiz zaman onları eleştirmiyoruz. Bir maddi vakanın tespitini yapıyoruz.
Ekonomi diyelim mi?
Önceden kuruş kuruş geliyordu. Şimdi bir liralar, bir buçuk liralar. Geçenlerde bir arkadaşımız, akaryakıta gelen zam ne güzel; bak, araç trafiği azaldı diyor. Siz bir olayı çarpıtmak isterseniz çok rahat çarpıtırsınız. İşte meşhur bir ulusal yandaş televizyon ne diyor? Bunu duyduğumda kanım dondu. İnsanlar gece ucuz mazota hücum ediyorlar. Bunu ama güzel bir şeymiş gibi sunuyor. 30 bine yakın Türkiye Cumhuriyeti Devleti 'nde sırf trollük yapmak için para alan insanlar var. İnsanlar üzerinde siyaset mühendisliği yapılıyor. İnsanlarda bir algı operasyonu yapılıyor. Ve gerçek tam tersine çevrilerek gösterilmeye çalışılıyor.
Siyaset de algı işi değil midir?
Rahmetli Demirel demişti ki, tencerenin götüremediği hükümet yok. Şu anda elektriğe yüzde 170, akaryakıt yüzde 300'ü geçti zamlarla şu anda. Tohum ve gübre zamları… Köylü diyor ki kullanacağım tohum ve gübre tarlanın fiyatından daha pahalıya geliyor. Şimdi siz böyle bir ortamda ben ülkeyi idare ediyorum, yönetiyorum diyebilir misiniz? Demek ki siyaseten bir boşluk var. Bu yönetim boşluğunun da temel sebebi nedir biliyor musunuz? Bir yolsuzlukların engellenememesi, iki hukukun işlememesidir. Hukuk işlemediği için, kişiye göre hukuk olduğu için, mülkiyet korunmadığı için… Düşünebiliyor musunuz? Vali çıkıp diyor ki ben senin yağını alırım dağıtırım. O yağını alırım dağıtırım dediği yer zaten bir depo. Burada amaç şov yapmak olduğu için popülist davranışlarla ben bunu dağıtırım. Hadi çık dağıt bakalım. Dağıtabildin mi? Dağıtamazsın. Şov yapıyorlar.
Eskiden bürokraside, devlet adamlarının bir ağırlığı, bir vakarı vardı. O ağırlık ve vakarı da bitirdiler. Çünkü kaliteli olan her şeyi düşman oldular. Kalitesiz, kifayetsiz insanlar, mevki makamlara getirildiği için ülkenin bürokrasinin düşmüş olduğu durum bu halde. Yani ülkenin omurgasıyla oynadılar. Bizim iktidarımızda ehliyet ve liyakat önceliğimiz olacak. Ehliyetli ve liyakatli insanlar olmadığı zaman ülkede işler yürümez.
Ekonomide mi böyle toparlanabilir diyorsunuz?
Hukuk olmadığı için, hukuka güven olmaz. Biz buna hukuki güvenlik ilkesi diyoruz. Hukuki güvenlik ilkesi nedir? İnsanlar bir hareket yaptığı zaman o hareketin neticesini bilmektir. Suç olmayan bir şey 4 gün sonra suç oluyorsa o ülkede hukuki güvenlik ilkesi yoktur. Veya suç olan bir şeyi siz suç olmaktan çıkartıyorsanız yine hukuki güvenlik ilkesi yoktur. Şimdi büyük bir araba markası geldi Manisa 'da fabrikasını kuruyor. Gerekli fizibilite çalışmalarını yaptı ve bu Manisa için çok büyük bir imkandı. Ancak Türkiye 'nin kredi risk primi çok düşük olması hasebiyle Manisa 'dan ayrıldı. Sanayi Bakanımız çıkıp ne dedi? Volkswagen kaybetmiştir dedi. Ya Volkswagen kaybetmez kardeşim, Volkswagen gider hukuk güvenliğinin olduğu kendi mülkiyetinin bir kişinin dudakları arasında değil, kanuna, hukuka bağlı olduğu yerde açar.
Türkiye 'nin Ukrayna ve Rusya arasındaki arabuluculuk girişimlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şimdi Türkiye bir NATO üyesi devlet. Rusya şu anda işgal ediyor Ukrayna 'yı. Ve işgal ederken tüm insani değerleri ayaklar altına alıp, çiğneyerek işgal ediyor. Sivil, kadın, çocuk, yaşlı demeden işgal ediyor, her tarafı bombalıyor. Türkiye 'nin hem Ukrayna hem Rusya ile arada ara buluculuk yapması tabii ki çok güzel bir şeydir. Çünkü bu savaştan en büyük zarar gören ülke biziz. Hem Rusya 'yla hem Ukrayna 'yla hem ticari hem siyasi çok büyük ilişkilerimiz var. Ancak burada bu arabuluculuğu yaparken katledilen hakları, gasp edilen öldürülen Ukrayna devletinin bu mağduriyetinin de bilinciyle hareket edilmesi lazım. Biz Türkiye 'nin girişimlerini takdirle karşılıyoruz. Ancak çok pasif bir diplomasi yürütüldüğüne inanıyorum. Şu anda en aktif, en belirleyici rolü Türkiye 'nin oynaması gerekirdi. Çünkü Türkiye 'den daha fazla o bölgeye yakın olan ikinci bir devlet ve zarar gören ikinci bir devlet yok. Ukrayna lideri Zelenski de bunu belirtiyor. Türkiye 'nin arabuluculuk yapmasını istiyor. Ancak şu anda yürütülen diplomasi, diplomatik kurallara Dışişleri kurallarına uygun yapılmadığı için ahbap çavuş ilişkisi içerisine yapıldığı için netice tam olarak alınamıyor. İnşallah daha güzel olur. Ve bir an evvel bu Ukrayna 'daki katliam son bulur.
>>Dilek Bayram