Saltanatı boyunca iftarlarını soğanlı yumurta ile açtı
Sultan 2. Abdülhamid Han, saltanatı süresince, Yıldız Sarayı'nda verdiği geniş katılımlı iftarlarda, davetlilerle birlikte Ramazan boyunca soğanlı yumurta yedi.
Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Yakınçağ Tarihi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şakir Batmaz, Sultan 2. Abdülhamid'in Yıldız Sarayı'nda verdiği iftarların, Osmanlı saray tarihinde geniş katılımı ile farklılık arz ettiğini söyledi. Öğrenciler, askeri erkan ve devlet erkanının katıldığı, Ramazan boyunca süren iftar davetlerindeki temel amacın, imparatorluktaki birlik ve beraberliği göstermek olduğunu belirten Prof. Dr. Şakir Batmaz, Sultan'ın, katılımcılarla birlikte Ramazan boyunca soğanlı yumurta yediğini ifade etti.
SOĞANLI YUMURTA, PIRASA, KAYMAKSIZ EKMEK KADAYIFI
İftar için gelen davetlilerden devlet adamı olanların Mabeyn kısmında, öğrenciler ve askeri erkanın da, 1897 Savaşı'nda askeri personelin yaralarını tedavi etmek için kullanılan barakalar ve bahçedeki masalarda iftar açtığını dile getiren Prof. Dr. Şakir Batmaz, Sultan 2. Abdülhamit'in, devlet erkanı ile birlikte oturduğunu, ancak asker ve öğrencilere de, bahçeye çıkarak, 'hoşamedi' ettiğini yani 'Hoşgeldiniz' dediğini söyledi. Prof. Dr. Şakir Batmaz iftar menüsü ile ilgili şu bilgileri verdi: 'İftar menüsü çok zengin değildi. Herkese üzeri beyaz örtülerle örtülmüş yuvarlak masalarda, peynir, zeytin ve reçelden oluşan iftariyelikler verilirdi. Bunun yanında çorba dağıtılır, çorbadan sonra her bir sahanda 5 yumurta bulunacak şekilde soğanlı yumurta, yanında sebze yemeği olarak pırasa, en sonda da, yalınkat yani kaymaksız ekmek kadayıfı verilirdi. Rütbelerine göre bazen börek ve daha da yüksek rütbeli ise muhallebi verildiği de görülmektedir. İftar menüsünün bu kadar sade olması, özellikle Sultan Abdülhamid'in tasarrufa riayet eden bir padişah olmasından kaynaklıdır. Bu iftarların maliyeye büyük yük getirmemesine gayret edilmiştir. Ramazan geleneğinin en ilginç tarafı, 'Halife-i Ruyi Zemin' diye tanımlanan ve Osmanlı'nın en güçlü padişahlarından biri olan Sultan 2. Abdülhamit'in, 30 gün boyunca davet ettiği insanlarla birlikte soğanlı yumurta ve pırasa yemesidir. Kendisi bizzat menüyü değiştirmemiş, diğer katılımcılarla birlikte aynı menüden yiyerek, devletin bu konudaki tavrını ortaya koymuştur. Bu gelenek İkinci Abdülhamit'in tahttan indirildiği tarihe kadar devam etmektedir.'
SADE İFTAR MENÜSÜNDEN SONRA ALTIN HEDİYESİ
Bu sade iftar menüsünden sonra asıl sürprizin, iftardan sonra 'diş kirası' ya da 'atiyye-i seniyye' olarak hediye edilen altınlar olduğunu kaydeden Prof. Dr. Şakir Batmaz, 'Verilen atiyye miktarı çok fazladır ve herkes rütbesine göre atiyye alır. Ramazan'da verilen atiyyeler, maaşlar ve bayramda verilen atiyyeler ile birlikte hemen hemen her personel yaklaşık 3 defa çok kısa aralıklarla Yıldız Sarayı'nın iltifatına mazhar olur' dedi.
CUMA SELAMLIĞINDAN SONRA DEVLET ERKANI İLE İKİNCİ BÜYÜK BULUŞMA
Sultan Abdülhamit'in Yıldız Sarayı'nda verdiği iftarların, 'Cuma selamlığı' geleneğinden sonra, padişah ile devlet erkanı arasında bu kadar kolay görüşmenin sağlandığı ikinci merasim olduğunu ifade eden Prof. Dr. Şakir Batmaz, törenin son kısmına dair şunları söyledi: 'Atiyye alanlar atiyye töreni bittikten sonra, yatsı namazından önce 3 kez 'Padişahım Çok Yaşa' diye dua ettikten sonra Yıldız Sarayı'ndan aşağı Beşiktaş'a yol alırlar. Bu sırada büyük bir güvenlik önlemi vardır Saray'da. Her 30 metrede bir Arnavut ve Arap askerleri yerleştirilmiştir. Bu merasimler esnasında, talebenin, zabıtanın ve diğer davetlilerin Padişahı görmesi mümkündür. Böylece Osmanlı sarayında, Cuma Selamlığı dışında, padişah ile devlet erkanı arasında bu kadar görüşmenin olduğu ikinci merasimin, 2. Abdülhamid'in tertip ettiği iftar davetleri olduğu söylenebilir.'
SOĞANLI YUMURTA, PIRASA, KAYMAKSIZ EKMEK KADAYIFI
İftar için gelen davetlilerden devlet adamı olanların Mabeyn kısmında, öğrenciler ve askeri erkanın da, 1897 Savaşı'nda askeri personelin yaralarını tedavi etmek için kullanılan barakalar ve bahçedeki masalarda iftar açtığını dile getiren Prof. Dr. Şakir Batmaz, Sultan 2. Abdülhamit'in, devlet erkanı ile birlikte oturduğunu, ancak asker ve öğrencilere de, bahçeye çıkarak, 'hoşamedi' ettiğini yani 'Hoşgeldiniz' dediğini söyledi. Prof. Dr. Şakir Batmaz iftar menüsü ile ilgili şu bilgileri verdi: 'İftar menüsü çok zengin değildi. Herkese üzeri beyaz örtülerle örtülmüş yuvarlak masalarda, peynir, zeytin ve reçelden oluşan iftariyelikler verilirdi. Bunun yanında çorba dağıtılır, çorbadan sonra her bir sahanda 5 yumurta bulunacak şekilde soğanlı yumurta, yanında sebze yemeği olarak pırasa, en sonda da, yalınkat yani kaymaksız ekmek kadayıfı verilirdi. Rütbelerine göre bazen börek ve daha da yüksek rütbeli ise muhallebi verildiği de görülmektedir. İftar menüsünün bu kadar sade olması, özellikle Sultan Abdülhamid'in tasarrufa riayet eden bir padişah olmasından kaynaklıdır. Bu iftarların maliyeye büyük yük getirmemesine gayret edilmiştir. Ramazan geleneğinin en ilginç tarafı, 'Halife-i Ruyi Zemin' diye tanımlanan ve Osmanlı'nın en güçlü padişahlarından biri olan Sultan 2. Abdülhamit'in, 30 gün boyunca davet ettiği insanlarla birlikte soğanlı yumurta ve pırasa yemesidir. Kendisi bizzat menüyü değiştirmemiş, diğer katılımcılarla birlikte aynı menüden yiyerek, devletin bu konudaki tavrını ortaya koymuştur. Bu gelenek İkinci Abdülhamit'in tahttan indirildiği tarihe kadar devam etmektedir.'
SADE İFTAR MENÜSÜNDEN SONRA ALTIN HEDİYESİ
Bu sade iftar menüsünden sonra asıl sürprizin, iftardan sonra 'diş kirası' ya da 'atiyye-i seniyye' olarak hediye edilen altınlar olduğunu kaydeden Prof. Dr. Şakir Batmaz, 'Verilen atiyye miktarı çok fazladır ve herkes rütbesine göre atiyye alır. Ramazan'da verilen atiyyeler, maaşlar ve bayramda verilen atiyyeler ile birlikte hemen hemen her personel yaklaşık 3 defa çok kısa aralıklarla Yıldız Sarayı'nın iltifatına mazhar olur' dedi.
CUMA SELAMLIĞINDAN SONRA DEVLET ERKANI İLE İKİNCİ BÜYÜK BULUŞMA
Sultan Abdülhamit'in Yıldız Sarayı'nda verdiği iftarların, 'Cuma selamlığı' geleneğinden sonra, padişah ile devlet erkanı arasında bu kadar kolay görüşmenin sağlandığı ikinci merasim olduğunu ifade eden Prof. Dr. Şakir Batmaz, törenin son kısmına dair şunları söyledi: 'Atiyye alanlar atiyye töreni bittikten sonra, yatsı namazından önce 3 kez 'Padişahım Çok Yaşa' diye dua ettikten sonra Yıldız Sarayı'ndan aşağı Beşiktaş'a yol alırlar. Bu sırada büyük bir güvenlik önlemi vardır Saray'da. Her 30 metrede bir Arnavut ve Arap askerleri yerleştirilmiştir. Bu merasimler esnasında, talebenin, zabıtanın ve diğer davetlilerin Padişahı görmesi mümkündür. Böylece Osmanlı sarayında, Cuma Selamlığı dışında, padişah ile devlet erkanı arasında bu kadar görüşmenin olduğu ikinci merasimin, 2. Abdülhamid'in tertip ettiği iftar davetleri olduğu söylenebilir.'