Uzmanlar uyarıyor: Deprem anksiyetesine dikkat!

Kahramanmaraş merkezli büyük deprem felaketi sonrası sadece deprem bölgesindekilerin değil herkesin psikolojik anlamda etkilendiğini belirten Psikolog Berat Hazar, 'Deprem sonrası 1 ay kaygı durumu normaldir fakat 1 ayın sonunda deprem anksiyetesi belirtileri hala devam ediyorsa bir kırmızı alarm çalıyor demektir' dedi.

Kahramanmaraş merkezli yaşanan ve 11 ilde yıkıma sebep olan büyük depremler ve peşi sıra gelen artçılar, 44 binden fazla insanın hayatını kaybetmesine ve 100 binlerce vatandaşın bölgeden ayrılmasına neden oldu. Art arda gelen sarsıntı haberleriyle toplumun çoğunluğu etkilenirken, Psikolog Berat Hazar yaşanan kaygı bozuklukları ve anksiyete hakkında bilgilendirmelerde bulundu.

“1 AYDAN FAZLA DEVAM EDİYORSA DESTEK ŞART”

Yaşanan travma sonrası ilk 1 ay korku durumunun oluşmasının normal olduğunu söyleyen Hazar, “Deprem doğal yolla gerçekleşen bir travmadır. Hayatta hepimizin birçok travması olabiliyor. Travmalar da ikiye ayrılıyor. Bunlardan biri doğal yollarla gerçekleşen travmalar. İkincisi de insan eliyle gerçekleşen travmalar. Biz şu anda güncelde doğal yolla gerçekleşen travmalardan birisi olan depremi yaşıyoruz. Birçoğumuz da bunu hissettik. Belli bir etkisinin içinde kaldık. Bundan sonra da çok doğaldır ki bir travmadan sonra bir stres tepkisi yaşanması gerekir. Çünkü travmalar hayati tehlike barındırır. Belli duyguların yoğun şekilde yaşanmasına sebep olur. Özellikle doğal yolla gerçekleşen travmalardan sonra korku duygusu çok yoğun yaşanır. Korku burada çok hakimdir. Çünkü hiç beklemediğimiz bir anda gerçekleşir. Ani süreğen ve kişiyi son derece beklenmedik bir araba yakalayan hayati tehlikeyi saniyede zirveye çıkaran bir doğal yol, bir travma. Travmaların hepsinden sonra bir stres tepkisi yaşamak çok normal. Yani stres tepkisi ne demek? Bu tür durumlardan sonra bir hissizleşme yaşanabilir, yabancılaşma yaşanabilir. Belli bir fiziksel belirtiler yaşanabilir. Kalp çarpıntıları nefes darlıkları, vücutta uyuşmalar, baş dönmeleri, sürekli sallanıyormuş hissi yaşanabilir. Bunlar aslında bizim klasik olarak gördüğümüz stres tepkileridir. Her türlü travmadan sonra bu tepkiler görür konuşur. Ama travmanın cinsine göre yaşanış şekline göre sonuç olarak yarattığı davranışlarda belli değişmeler olur. Yani bir depremden sonra az önce bahsettiğim bilişsel anksiyöz korkulardan sonra kaçınma davranışları gerçekleşebilir. Bu kaçınma davranışları depreme yakalandığımız ortamdan biraz uzak durmak, yani yaşadığımız yer ev büyük ihtimalle herkes o gece evinde yakalandı. Tabi ki bu korku bu travmayı o ortamda yaşadığımız için o evin içinden biraz uzak kalmak istiyoruz. Çünkü bize korku verici bir etkisi oluyor. Ya da bunu tabii ki boyutları var. Bazen hiçbir evin içinde duramıyor kişiler, bazen kendi evinde duramıyor. Aynı evin içinde değişen hiçbir şey yok ama farklı bir odada uyuyan insanlar var. Bunu aslında beyin sanki bir çözüm yolu olarak düşünmeye başlıyor. Aslında realiteye baktığınız zaman tabii ki bir çözüm yolu değil. Akut dönemi olduğu için akut dönemindeki stresi biz akut stres olarak kabul ediyoruz. İnsanlara psikolojik manada çok müdahale edilmemesi gerekiyor. Psikoterapik bir yönteme de girilmemesi gerekiyor. Çünkü bu kişiye uzun vadede orta vadede bir zarar verebilir. Şunu beklememiz gerekiyor. Psikiyatri, bilim buna 1 ay diyor. Yani 1 ay akut stres olarak kabul edilir. Bunlar yani oluşan o korku hissi, bu korku hissinden kaynaklı belli kaçınma davranışları bir aylık süreçte izlenmeli sadece o kişilerin yanında olduğumuzu kendimizi hissetmeliyiz. Yani yanındayız, yalnız değilsin, birlikteyiz, bir sevgi gösterme, fiziksel temaslar, bu tür şeyleri davranışlar göstermeyiz. Bir aylık süreyi aştıktan sonra biz buna psikiyatride artık bir tanı koyuyoruz ve diyoruz ki bunların ismi artık post travmatik stres bozukluğudur. Yani travma sonrası gerçekleşen stres bozukluğu. İşte o zaman tabii ki de bu insanlara bir psikolojik destek şart oluyor.” dedi.

“BİZZAT YAŞAMASANIZ DA TRAVMA YAŞAYABİLİRSİNİZ”

Deprem travmasını sadece bizzat depreme şahit olanların yaşamadığını kaydeden Psikolog Hazar, “Travma sadece o depreme bizzat şahit olan kişilerin yaşadığı bir durum değil. Tabi ki bizzat yaşananlar aslında diğer kişilerle bir arada fark oluyor. Çünkü o kişiler daha fazla duyu organıyla buna şahit oluyorlar. Biz daha az duyu organıyla şahit oluyoruz ama seviye her ne kadar farklı olsa da etki seviyesi aslında çok da değişmeyebiliyor. Yani yolda yürüyorsunuz, birisi telefona bir şey anlatıyor. Siz ona şahit oluyorsunuz. Sadece onun anlattığı şeye ya yolda geçerken şahit oluyorsunuz. O bile sizin için travma yaratabilir. Yani bunun için bizzat bu olayı yaşamamıza gerek yok. Bir birincil travma yaşayan kişiler var. Bu durumdan dolayı Türkiye'nin birçok yerinde korku yaşayan insanlar var. Belki de dünyada da var. Çünkü şahit olduk. Travma sadece direkt yaşanılan bir olay değil. İkinci planda insanları etkileyen bir olay. Bu durumda dikkat etmemiz gereken şeyler aslında bunlar. İnsanların yaşadığı korkulara saygı duymamız lazım, eleştirmemiz lazım. “Ne var ki? Çok abartıyorsun. Çok abartıyorsun. Çok aptalca bir şey. E sanki yan yatakta yattığın zaman ne değişecek” diyerek üzerine gitmememiz lazım. Bu kişiyi şu an mantığa davet etme döneminde değiliz. Bir de ekstradan bu tramvayı bizzat yaşayıp aile ve yakınlarını kaybetmiş insanlar var. Bunların da şu anda yapması gereken tek şey aslında sadece yas tutabilmek. Yaslarını tutmalarına insanlara müsaade edeceğiz. Kimsenin duygularını bastırmayacağız. Bu insanları yaslarını tutmalı. Daha sonra buluyorum psikolojik etkilerine bakılmalı. Burada dediğim gibi şu bir aylık süreç çok önemli. Ama burada eklemem gereken şeyler var. Mesela bu kişi yaşanan bir depremden sonra yoğun bir hadise de yaşıyor. Henüz bu bir aylık sürecin içinde artık stres belirtileri gösteriyor. Lakin bir de intihar düşüncesi var. Ama bu intihar düşüncesi varsa bizim için o bir aylık sürecin falan hiçbir anlamı kalmıyor. Çünkü kişinin kendine ve çevresindeki bir kişiye zarar verme durumu ya da ihtimali oluştuğu için örneğin bir yakınını kaybetmiştir. Ve kendini de öldürmeyi düşünüp böyle davranışlar sergilemeye başlamıştır. Burada biz kişiye daha bir ayın içinde yas döneminin içinde ya da akut stres belirtileri gösteriyor deyip bekleyecek durumda değiliz. Bu önemli. Bunu durumun dışında tutuyoruz. Onun dışında şu anda insanların yaşadığı konular hepsi çok normal. Ama lakin hala devam ediyorsa bir kırmızı alarm çalıyor diyebiliriz. Yani ne psikolojik destek gerekebilir. Bu durumları sakın ertelemesinler. Eğer hala bu durumlar yaşanıyorsa onlar da çok etkilenmişse ve mutlaka beyin psikolojik bir adaptasyona sahip. Bu duyguları bu duyguları bastırmaya gidecektir. Her zaman aynı yoğunlukta olmaz. Bu durum ortadan kalktıktan sonra ama her şey oldu bitti. İşte üç ay kötüydüm. İki ay kötüydüm ama geçti diye düşünmesinler. Sadece depreme alıştıkları için ve aktif deprem hala olmadığı için daha sonra bu durumu yaşamıyorlardır. Yeni bir uyarıcı çıktığında hayati tehlikeye sebep olabilecek yeni bir uyarıcı çıktığında bu işte fiziksel bir şiddete ya da işte ne bileyim çocuğu eve geç geldi, eşi telefonu açmıyor gibi uyarıcı durumlardan ne aynı anda ortaya çıkacak. Bu süreçte kendimizi çok iyi hissetmiyorsak belli şeylerin yolunda gitmediğini düşünüyorsan bir uzmanla görüşelim. Zaten psikoterapik yöntemlerde de daha önce Marmara depreminde de kullanılmış belli yöntemler var, dünya genelinde kullanılan geçerli, güvenilir, EMDR diye geçiyor. Göz hareketleriyle yaşadığımız olaylara karşı, geçmişte yaşadığımız olaylara karşı duyarsızlaştırma dediğimiz daha acil kullanılan bir yöntem. Ama tabii çok geçmişte yaşanılan olaylar için de kullanılıyor. Yaşanan travmatik durumlara yönelik kullanılan yöntemler. Bunun dışında bu bilgisayar davranışı terapiler kullanılabilir. Yani düşüncenin değişip duyguları ve davranışların değiştirilmesini amaçladığı bir yöntem. Bu tür yöntemlerle psikolojik sağlığına kavuşabiliyorlar. Ama özet olarak rahat olsunlar. eğer dediğim gibi kırmızı noktada belli çizgilerde yani intihar düşüncesinde, saldırgan davranıp da başkasına zarar verecek durumlarda değillerse ve anksiyeteyi yoğun hissetmiyorlarsa şimdiye kadar beklemiş olmaları olağan karşılanabilir. Ama hala bir düzelme ve kendilerinde anksiyete bakımından bir ferahlama yoksa artık bir psikolojik desteğe ihtiyaç olduğu görülüyor demektir. Alışmak iyileşmek değildir.” ifadelerinde bulundu.

“SOSYAL MEDYA PAYLAŞIMLARINDAN UZAK DURUN”

Sosyal medya paylaşımlarının deprem anksiyetesini daha çok tetiklediğini vurgulayan Berat Hazar, “Ben sosyal medyada da paylaşım yapanların yaparken aklında herhangi bir iyi niyet olabileceğini ben çok düşünmüyorum. Bu kişinin sanırım o an yine yaşanan olumsuzluktan bir kar çıkarma çabası. Lakin bizler de bu durumları sanki bunları izlemezsek bakmazsak bir suçluluk hissediyoruz. Sanki üstümüze düşen bir şeyi yapmıyormuş gibi hissediyoruz ve var olan olayın daha ciddi yaşandığı yerlere şahit olmak istiyoruz ki hani biz de farkında olalım. Sanki biz de üzülelim. Ama bu durumda üstümüze düşen şey yoğun bir üzgünlük çabası içinde kendimizi çekmek değil. Bu durumda yapılması gereken şey yapabileceğiniz yardımları yapmak. Çünkü bu tür birey olarak bu tür direkt etki, direkt görülen o videolara kişilerin can cansız bedenlerini gösterildiği parçalandığı videoların görüldüğü, arkasından duygusal müziklerimi paylaşıldığı video olarak şahit olmak yaşadığımız travmayı işte bir travma sonrası stres bozukluğuna dönüştürmek için çok net bir sebep. Onları izlememek bizim için bir suçluluk yaratmamalı. Biz kendimizi eğer bu durumda yapabileceğimiz şeyler var iken yapmıyorsak o zaman suçlayabiliriz. Bunu izlememek suç değil. Diğer kişinin kendi bireysel psikolojik sağlığını düşünmesi bencillik değildir. Tabii ki insan kendini düşünecek. Şu an için kendinizden başka neyimiz var şimdi dünyada? Kabul edelim ki bu travmayı yaratacak doğal afeti biz çok yoğun bir şekilde yaşamadık yani. Belki birçoğumuzun sevdiği, hala hayatta birçoğumuz arkadaşlarımız, eşlerimizi kaybetmedik. O yüzden bu videolara şahit olmamak, oradaki insanların yaşadığı şeyi anlamamak değildir. Bu videoları izlememek bencillik değildir. O yüzden o videolardan uzak duracağız. Paylaşanları da uyaracağız. Uyarmamız ne kadar fayda eder bilmiyorum ama yapabilirsek bunu yapabiliriz. Bu durumlarda sadece böyle hak, gazete haberlerini ya da haber bültenlerini izlememiz daha uygun.” diye konuştu.

>>Selma Kan

https://berathazar.com.tr/

Bakmadan Geçme