Yıldırım: 'Büyük ve güçlü Türkiye'nin önünü kimse kesemeyecek'
Başbakan Binali Yıldırım, sanayi esnafı ve iş adamlarıyla bir araya geldi. Başbakan Yıldırım, burada yaptığı konuşmada 'Büyük ve güçlü Türkiye'nin önünü kimse kesemeyecek' ifadelerinde bulundu.
Ankara'da 11 organize sanayi bölgesi bulunduğunu, İvedik Organize Sanayi'nin çalıştırdığı kişi ve iş yeri sayısı bakımından başkentin en büyük organize sanayi bölgesi olduğunu ifade eden Yıldırım, pek çok ilin nüfusundan fazla vatandaşın organize sanayi bölgesinde ekmeğini kazandığını belirtti.
Yıldırım, organize sanayilerinde çalışan kişilerin ve iş verenlerin Türkiye için ürettiğini, ülkenin gücüne güç kattığını söyledi.
Organize sanayi bölgesinin bugün dünyaya açılmış bir ekonomiye sahip olduğunu dile getiren Yıldırım, "Organize sanayi bölgesi Türkiye ekonomisinin küçük bir ölçeği niteliğinde. Tıpkı ülke ekonomisi gibi İvedik de parlak bir randıman ortaya koyuyor. İvedik Organize Sanayi'nin benzeri yüzlerce organize sanayi, finans ve hizmet kuruluşlarımızın tamamı Türkiye'nin büyümesi ve kalkınması için önemli katkı sağlıyor. Bu da bazılarını rahatsız ediyor. Onlar diyorlar ki 'İvedik OSB büyümesin, Ankara'da sanayi gelişmesin, Türkiye'de sanayi gelişmesin, Türkiye ekonomisi 2002'de ve önceki yıllarda olduğu gibi IMF'ye muhtaç olarak yoluna devam etsin'. Bu uğurda yapılması gereken her yolu deniyorlar." diye konuştu.
Yıldırım, yıllardır engellemelerle uğraştıklarını, birtakım odakların cumhurbaşkanı seçtirmemek için e-muhtıra verdiğini, yargı darbesi yaptığını, Gezi olaylarıyla memleketi birbirine katmaya çalıştığını, 17-25 Aralık darbesini denediğini, nihayetinde 15 Temmuz'da olup bitenlerin hep bu hesabın tezahürü olduğunu dile getirdi.
Türkiye'nin millet sayesinde bu hesapların tamamını bozduğunu anlatan Yıldırım, 15 Temmuz gecesi hain kadroların ülkeye, millete, bayrağa, demokrasiye kastettiklerini, aziz milletin hükümetini, Meclisini, demokrasisini koruduğunu, bayrağını indirtmediğini, ezanı dindirtmediğini belirtti.
Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ana muhalefet partisi Genel Başkanı, bugünkü konuşmasında diyor ki '15 Temmuz kontrollü bir darbe girişimidir.' Ne demek kardeşim? Kontrollü darbe girişimi ne demek? Bu şehitlerimize karşı hakaret değil mi, onların yakınlarını incitmek değil mi, gazilerimize karşı yapılan hadsizlik değil mi? Ne demek kontrollü darbe? Yani 'Bu darbeyi birileri özel olarak kurguladı, uçaklar bombaladı, ağır silahlar, tanklar, tüfekler çıktı milletin üzerine ateş etti, bunu da birileri yaptı'. Böyle bir iddiayı ortaya koyan bunu ispatla mükelleftir. Bu millete kimse hakaret edemez. Bu millet bir destan yazmıştır. Bağımsızlık destanı yazmıştır. Dünyaya örnek olmuştur. Siz kalkıp diyeceksiniz, 'Efendim saat 9.00'da darbe mi olurmuş?'. Sana sorsalardı saatini madem beğenmedin. Adamlara, niye önceden biliyordun da bu kadar yanlış saatte yaptırdın. Şu kepazeliğe bak. Türkiye uçurumun kenarından dönmüş, 15 Temmuz acaba darbe miydi değil miydi? Hiç yeri zamanı olmayan bir konuyu gündeme getiriyor. Bu Türkiye'nin ana muhalefet partisinin başkanı. Sıradan biri değil. Yazıklar olsun, başka bir şey demeyeceğim."
"BU FETÖ'CÜ ALÇAKLARIN ARKASINDA DURMAYI ARTIK BIRAK"
Yıldırım, Türkiye'nin bazı dost bildiği ülkelerin de CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile aynı şeyi söylediğini aktardı.
Kılıçdaroğlu'na seslenen Yıldırım, şunları söyledi:
"Senin onlardan farkın ne? Sen bu ülkenin ana muhalefet partisisin. Sen iktidar ortağısın. Ülkenin geleceğine kasteden bu FETÖ'cü alçakların arkasında durmayı artık bırak. Onlara karşı bir gebeliğin, zaafın mı var? 15 Temmuz'u unuttu adam. Be kardeşim bu millete bunu kimsenin yapmaya hakkı yok. Bir tane densiz milletvekili de çıkmış, CHP'nin Konya milletvekili, 'Efendim evet çıkarsa nasıl Samsun'a çıktık, Amasya'ya gittik, Erzurum, Sivas'a gittik, Ankara'dan, Polatlı'dan, Sakarya'dan bunları deniz döktük, bu evet verenleri de denize dökeceğiz.' diyor. Alçak, kimsin sen Türk milletine hakaret ediyorsun. Haddini bil. Bu ülkenin bayrağının altında siyaset yapıp, bu milleti denize dökmekle tehdit etmek, itham etmek senin ne haddine. Artık milletin kafası netleşti, geleceği gördü, kararını verdi, hırçınlık başladı. Vitesten attılar. Vitesten atan arabanın nereye toslayacağını bu millet bilir. Gelir millete toslarsınız, dersinizi alırsınız. Akıllı olun, sakin olun. Milletin kararına boynunuzu eğin. Ama bunların kafalarında hep vesayet var. 'Hep milletin iradesi dışında bir şeyler olabilir mi, bir karambol olur biz de işin bir tarafından tutabilir miyiz.' düşüncesindeler. Yıllardır böyle."
"BİZ MİLLETİN GÜCÜNDEN BAŞKA GÜÇ TANIMAYIZ"
Başbakan Yıldırım, 1950'den bu yana Türkiye siyasetinde CHP'nin tek başına iktidar için hiç zahmet etmediğini, çaba harcamadığını söyledi.
CHP'nin, "bazı güçleri gıdıklayarak, onları ön plana çıkarıp, ülkede kaos, kargaşa oluşturarak" iktidarın bir tarafından tutunma yolunu seçtiğini" ifade eden Yıldırım, şunları kaydetti:
"İşte 16 Nisan bu sayfayı kapatıyor. İşin özü budur. İktidarı, vesayetin kumpasın elinden alıyor, millete teslim ediyor. Bu kadar kolay. Sandığa gideceksiniz, oyunuzu vereceksiniz, o akşam memleketi kim yönetecek belli olacak. 2002'de milletimiz bize destek oldu, iktidara geldik. Ankara'ya geldik her taraftan bir kafa. 'Yeni ortaklarınız ben bilmem kim'. Kardeşim siz nereden çıktınız? Biz Ankara'da Ostim'de, Kalecik'te, Güdül'de, Erzincan'ın Kemaliyesinde, Ekşisu'da, Pozantı'da, Battalgazi'de, Diyadin'de, Kırklareli'nin Pınarhisarı'nda dolaşırken, vatandaşa derdimizi anlatırken, projelerimizi anlatırken neredeydiniz? 'Yok, biz o zahmetlere katlanmayız. Bizim milletle işimiz olmaz, biz derin devletiz, devletin sahibiyiz. Siz oyu alır gelirsiniz ama burada neyi, ne kadar yapacağınıza biz karar veririz'. Öyle mi? Hadi buyurun dedik. Karşımıza çıktılar, engel koydular, zannettiler ki eski Türkiye. 28 Şubat, 12 Eylül, 12 Mart, 27 Mayıs... Kardeşim 'Biz milletin gücünden başka güç tanımayız, hiçbirinize de prim vermeyiz. Hadi defolun milletin önünden' dedik. 27 Nisan'da yaptık mı? 17-25'te yaptık mı? Topuyla tüfeğiyle geldiler, 15 Temmuz'da yaptık mı? İşte bu kadar. Bundan sonra millete ortak yok. Millet patron, kimi seçerse o iş görecek."
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin özetinin "garanti hükümet" olduğunu vurgulayan Yıldırım, "Vekilleri seç, Ankara'ya gönder, hükümet kuruldu mu, kurulmadı mı, kim başbakan olacak, bakanlar kim olacak? Kapalı odalarda pazarlıklar, medya patronlarının evinde pazarlıklar... Minnetle gelen diyetini öder kardeşim. Minnetle memleket yönetilmez. Memleket, milletin iradesi ile yönetilir, milletin verdiği güçle yönetilir. Sizin iradenizi yere düşürmedik. Asla iradenize kimsenin saygısızlık yapmasına izin vermedik. Zorda kaldığımız zaman, emaneti getirdik size teslim ettik." ifadesini kullandı.
Yıldırım, 2007'de cumhurbaşkanının seçtirilmediği bir dönem yaşandığını belirterek, "Kavga mı edeceğiz? Bize yakışmaz. Dedik ki sahibine gidiyoruz, millete gidiyoruz. Siz de dediniz ki vekillerle olmuyor bu iş. 50'den beri cumhurbaşkanlığı seçimi hep entrika, hep kriz... Artık bunu vekillerin elinden alıyorum, kendim seçiyorum. İş bitti." diye konuştu.
Türkiye'nin 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 10 Ağustos 2014'de seçildiğini anımsatan Yıldırım, "Sizin seçtiğiniz, size hizmet edecek. Sizin seçtiğiniz, başkalarının gözünün içine bakmayacak. Demokrasi bu. Halkın seçtiği, karar verdiği kimse patron o." değerlendirmesinde bulundu.
"İNSANLARIMIZI BUNLAR CANLARINDAN BEZDİRDİLER"
Başbakan Yıldırım, cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin getirdiği değişiklikte işin sahibinin ve patronun millet olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:
"Milletin dediğinden milim sapmak yok. Asıl patırtı gürültü bu. Bu olunca bütün yancılar, aradakiler, karambolden iş tutmak isteyenlerin piyasası kapanıyor. Bağırıp çağırmakta haksız değiller canım. Varsın bağırsın çağırsınlar. Kandildekiler her gün 'Aman hayır için çalışın, hayır çıksın, evet çıkarsa biz biteceğiz...' Evet çıkacak, o Kandil de sönecek, göreceksiniz. Bu milletin birliğine, dirliğine, kardeşliğine, göz dikenler hesabını verecek, vermeye başladılar. Neredelerse arkasındayız.
Diyarbakır'daydık, Van'daydık, Bitlis'teydik, Muş'taydık, Hakkari'ye, Şırnak'a gideceğiz. İki yıl önce orada vatandaşlarımız bırak bayrak taşımayı, kapılarını açıp selam veremiyorlardı. Allah'a şükür. Şimdi PKK'ya lanet mitingleri yapıyorlar. Çünkü insanlarımızı bunlar canlarından bezdirdiler. İşlerini aşlarını yok ettiler, hayatlarını tehdit ettiler. O belediyeler, giden paralar... Ortada ne yol var, ne kaldırım var, ne yeşillik var, ne hizmet var. Van'a 400 trilyon para gitmiş yılda, 750 trilyon borç yapmış iki yılda. Nerede bu para? Her taraf çöp, her taraf çamur. Nere gitti? Dağa gitti dağa, silah oldu, vatandaşın üzerine geldi, polisin üzerine geldi, askerin üzerine geldi ama bitti bunlar. Şimdi artık bitti. Bana diyorlar ki, 'Çözüm.' Çözüm mözüm yok kardeşim. Çözüm, ay yıldızlı bayrak. Bu bayrağın altında 80 milyon yaşayacak, o kadar basit. O alçak örgütleri milletle aramızdan atacağız. Bu kadar net. Hem PKK'sı, hem FETÖ'sü hem DEAŞ'ı, bu milletin hayatını karartan hiçbir terör örgütüne yer yok. Bunlar bizim hızımızı kesiyor, bunlar bizim enerjimizi tüketiyor, bunlar bizim kalkınmamızı geciktiriyor."
"BİR BÖLGENİN PARTİSİ OLUP, İKTİDARA GELMEK DE YOK"
Yıldırım, yeni hükümet sisteminde, hükümet kurulmama, zayıf, parçalı hükümet diye bir şeyin söz konusu olmadığını vurguladı.
Yıldırım, şu görüşlere yer verdi:
"Öyle bir bölgenin partisi olup, sahillerin partisi olup, iktidara gelmek de yok. Yüzde 50'den fazla oy alacaksın. Nasıl oy alacaksın? 'Sadece Ege'yi, sadece Trakya'yı yahut sadece Güneydoğu'yu, Doğu'yu ikna edersem iktidar olurum.' dersen avucunu yalarsın. Bütün milletin desteğini alacaksın. Çünkü yüzde 50 artı 1'e ihtiyacın var. Bütün milletin desteğini alan iktidarlar da bütün milletin dediğini yapar. Onun için bu değişiklik, birlik, beraberlik getirecek, kardeşlik getirecek. 80 milyon birlikte Türkiye olacak. Buna ihtiyacımız var. Buna bugün, dünden daha fazla ihtiyacımız var."
"Hayır' diyenlere terörist" denildiği yönündeki iddialara değinen Yıldırım, şunları kaydetti:
"Haşa ne haddimize. Bizim dediğimiz şu, diyoruz ki, bakın PKK kendini parçalıyor 'hayır' diye. HDP aynı şekilde zaten PKK'nın kuyruğu, onun dümen suyuna girmiş gidiyor. Kendi iradeleri yok. Kıymeti harbiyeleri de yok, bölgede sokağa çıkamıyorlar. Bırakın miting yapmayı, kimse yanlarına yaklaştırmıyor. FETÖ'cüler, bütün güçleriyle 'hayır' çıksın diye uğraşıyorlar. Bir de bakıyoruz, Avrupa'da bazı ülkelerde Türkçe gazete basıyorlar. Başlıklar 'hayır', 'Erdoğan'a ölüm', 'Türkiye diktatörlüğe gidiyor'... Size mi düştü? Türkiye'nin milletinin verdiği karara karışmak sizin ne haddinize. Biz sizden oy mu istiyoruz? Biz Avrupa'da seçimde şu kazanmasın bu kazanmasın diye propaganda mı yapıyoruz? Ne haddinize bizim işimize karışıyorsunuz. Bu bir şeyi gösteriyor, eğer terör örgütleriyle onların sırtını sıvazlayanlar bugün kendilerini parçalarcasına bu değişikliğe karşı çıkıyorsa değerli kardeşlerimiz siz iş adamısınız, bunun ne anlama geldiğini en iyi siz bilirsiniz. Demek ki burada ülkeye karşı, Türkiye'ye karşı bir tuzak kuruluyor. 'Bu düzen devam etsin, bu vesayet devam etsin, Türkiye terörle iç sorunlarıyla enerjisini tüketmeye devam etsin, biz de Türkiye'yi arkamıza takalım, istediğimizi yaptıralım'. Yağma yok, bitti o işler. Bitti.
Türkiye'nin en büyük havalimanını yapıyoruz, hasetten yerlerinde duramıyorlar. Nasıl Türkiye bu kadar büyük proje yapar? Türkiye'nin en geniş köprüsünü yapıyoruz, yine bunlar tedirgin. Hızlı tren getiriyoruz, ne oluyor bu Türklere? Daha çok şey göreceksiniz. Vatikan'a gidip Papa'nın önünde el bağlamakla Avrupa değerleri olmuyor.
Avrupa değerlerinin ne olduğunu biz Hollanda'da gördük. Atlarıyla itleriyle milletin üzerine saldırırken o Avrupa değerlerinin nasıl ayaklar altında olduğunu gördük. Konuştular mı demokrasi, insan hakları, mangalda kül bırakmıyorlar, ama uygulamaya gelince mesele Türkiye olunca hemen plağın öbür tarafını çeviriyorlar. "
Avrupa'nın bazı ülkelerinde PKK propagandasının serbest olduğunu, Kandil'den mitinglere canlı bağlantı yapıldığını, "hayır" kampanyasına izin verildiğini kaydeden Yıldırım, gurbetçi vatandaşlara değişiklik anlatılmak istendiğinde kapıların kapandığını söyledi.
Yıldırım, "Ne yaparsanız yapın, oradaki vatandaşlarımız, bayrağını, ülkesini, milletini, devletini seven 80 milyon vatandaşımız oynanan oyunun farkında, cevabını da 16 Nisan'da öyle bir verecek ki bir daha konuşacak haliniz kalmayacak. İnanıyorum ki 16 Nisan'da hainlerin oyununu bozacaksınız. Büyük ve güçlü Türkiye'nin önünü kimse kesemeyecek, Türkiye, Ankara, İvedik Organize Sanayi buna izin vermeyecek." ifadesini kullandı.
Anayasanın her detayını, maddesini gece gündüz çalıştıklarını, MHP ile müzakere ettiklerini, her detayın TBMM'de bir ay boyunca konuşulduğunu anımsatan Yıldırım, şunları kaydetti:
"CHP orada konuşmak yerine yumrukları konuşturdu, kürsüleri işgal etti. Şimdi de meydanlarda kuzu taktiği yapıyor, efendim kızmıyor, cevap vermiyor filan, falan. Unutturmaya, eski sicilini düzeltmeye çalışıyor. Hani sicil affı geliyor ya sicil affını 16 Nisan'dan sonra yapacağız CHP'ye. Biraz daha takip edelim, iyi halini biraz daha izleyelim. Milletimizin iyiliğine olmayan hiçbir işin içinde biz olmayız. Çünkü biz, sizler sayesinde buradayız. Sizin desteğiniz olmasaydı biz bu işleri nasıl yapacaktık?"
"ÇOCUKLAR BİLE İNANMIYOR"
Otobüsçülerin ve kamyoncuların yapılan yolları, tünelleri anlattığını belirten Yıldırım, yapılan yol ve tünellerle yolculuk sürelerinin yarı yarıya indiğini söyledi.
İstanbul-İzmir arası otoyol yaptıklarını, köprü inşaatının Bursa'ya kadar olan bölümünün bittiğini hatırlatan Yıldırım, bu inşaat 2018'de bittiğinde Bursa-İstanbul arasının 2 saat 50 dakikaya düşeceğini ifade etti. Zamanın önemine işaret eden Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Zaman, paradan kıymetli ama bu CHP'liler için zamanın hiçbir anlamı yok. Çünkü bütün sermayeleri konuşmak. Konuş, konuş, konuş... Ama haklarını yemeyelim konuşmada uzmanlar. Yıllardır konuştukları için uzmanlaştılar, biz o kadar uzman değiliz, biz de iş yapmada uzmanız. Laf üstüne laf değil, taş üstüne taş koyarak bugünlere geldik. Konuşuyorlar da boş konuşuyorlar. 80 senede 50 kilometre tünel yaptılar, AK Parti iktidarı 350 kilometre tünel bitirdi, 600 kilometre de tünel devam ediyor. İşte fark bu. Yani şu anda Kılıçdaroğlu'nun yalanlarını uç uca dizsen bizim 350 kilometrelik tüneli geçer, bu kadar açık söylüyorum."
Kılıçdaroğlu'nun bir araya geldiği kahvecilere, "Evet çıkması durumunda kahveler kapanıyor", minibüsçülere "Hatlarınız iptal edilecek", esnafa "İş yerleriniz elinizden alınacak", muhtarlara "Muhtarlıklar kalkıyor" dediğini aktaran Yıldırım, "Kardeşim ağırbaşlı ol, sen ana muhalefet partisi genel başkanısın. Bu kadar korku, bu kadar endişe... Bu kadar yanlış, yalan konuşulur mu? Çocuk mu zannediyorsun sen bu milleti? Çocuklar bile inanmıyor." diye konuştu.
"TEK ADAM GÖRMEK İSTİYORSAN AYNAYA BAK"
Yıldırım, "tek adam, diktatör" söylemlerini de anımsatarak, "Tek adam görmek istiyorsan aynaya bak kardeşim, aynaya. Milletin patron olduğu yerde tek adam olur mu? 5 sene seçtin, ondan sonra bir iş çıkmadı, bir şey yapmadı 'Hadi kardeşim, yallah' gönderirsin. Yok iyi yaptı, bir daha seçersin ama üçüncü sefer 'Bu iyi adam, bir daha seçelim' yok, bitti, 10 sene." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, 11 yıl 5 ay 15 gün başbakanlık yaptığını hatırlatan Yıldırım, "Diktatör mü? Siz seçtiniz yaptı. İsteseydi daha da yapar mıydı? Bu kadar basit. Kimi kandırıyorsun sen kardeşim? Padişahlık değil, babadan oğula geçmiyor. Milletin oylarıyla hem de öyle yüzde 30'la, 35'le değil, 50 artı 1 almadan iktidar yok." ifadesini kullandı.
Yıldırım, "Şimdi tabii o diyor ki 'Ben yeni sistemde aday olsam kazanamam, hem milletvekilliği gidiyor hem cumhurbaşkanlığını da kazanamayacağız, ne olacak bizim halimiz.' derdi o. Çünkü aday olduğun zaman vekil de olamıyorsun, ikisinden de oluyorsun." diye konuştu.
Bazı çevrelerin Türkiye'nin 15 Temmuz'dan sonra tepetaklak olacağını iddia ettiğini belirten Yıldırım, şunları dile getirdi:
"Türkiye her şeye rağmen 2,9 büyüdü, her türlü olumsuzluğa rağmen. Türkiye'nin milli geliri 300 milyar lira arttı. Eğer 90'lı yıllar gibi 2000'li yıllar gibi tek parti iktidarı olsaydı bugün Türkiye üç kat büyümeyecekti beş kat büyüyecekti. Milli gelir 20 bin dolar olacaktı. Kore, 1987'de başkanlık sistemine geçiyor. Türkiye'de o kişi başı milli gelir bin 706 dolar, Kore'de 3 bin 200 dolar. Bugün ne? Türkiye 11 bin dolar, Kore 30 bin dolar. İşte fark bu. Niye 87'den beri altı tane hükümet değişmiş. Bizde ise 20'den fazla. Hükümetin göreve gelip gitmesine bir buçuk yıl bile düşmüyor. Allah'tan 2002'den beri AK Parti var da biraz toparladık. Yoksa yanmıştı memleket. Kardeşim bu sistem yürümüyor."
"DERVİŞİN FİKRİ NE İSE ZİKRİ DE ODUR"
Mevcut sistemde başbakan, cumhurbaşkanı olmak üzere iki tane güçlü iradenin olduğunu belirten Yıldırım, Ahmet Necdet Sezer ile Bülent Ecevit arasında yaşanan "anayasa kitapçığı fırlatılması" olayının bedelini milletin ödediğini bildirdi.
Başbakan Yıldırım, "23 banka gitti. Bir gecede Türkiye yüzde 26 fakirleşti. Ana para ve faiz dahil 638 milyar lira ödedik. Bunu ödemezsek ne yapardık. Milli gelirimizin dörtte biri kadar. Yani kişi başı milli gelir dörtte biri daha olacaktı. Bu da ne demektir 15 bin dolar olacaktı, 2011'e kadar bu paraları ödedik. Yazık günah değil mi bu ülkeye. Birisinin bir anayasa fırlatmasıyla bu oldu." diye konuştu.
Yıldırım, CHP'li bir milletvekilinin geçmişte seçilme 18'e indiren kanun teklifi verdiğini anımsatarak, aynı CHP'nin bugün anayasa değişikliği paketinde yer alan 18 yaşında seçilme maddesine karşı çıktığına dikkati çekti.
Kılıçdaroğlu'nun seçilme yaşının 18'e düşürülmesinin ardından hükümettekilerin akrabalarını milletvekili seçtireceği yönündeki iddialarına da tepki gösteren Yıldırım, "Dervişin fikri ne ise zikri de odur. SSK Genel Müdürlüğün döneminde 14 aylık torununu sigortalı yapan ben miydim? Sen bunları konuşacak en son kişisin. Kusura bakma. Bizim 14 yıllık sicilimiz ortada. Kimin siyasette nerede olduğu belli." dedi.
"SÜREKLİ BÜYÜME, SÜREKLİ KALKINMA, SÜREKLİ GÜÇLÜ İKTİDAR"
Başbakan Yıldırım, hükümet olarak sağladıkları KOBİ kredilerinden şimdiye kadar 117 bin 802 işletmenin faydalandığına işaret ederek, şöyle devam etti:
"Ödenen para 3 milyar lira. Kredisi hazır çıkmış, tahakkuku yapılmış sayı 102 bin 137. İşlemde olanlar da devam ediyor. Yani şu anda 220 bin küçük esnafımız kredi almaya hak kazanmış, 117 bin 802'si almış, diğerleri de alacak. Hedefimiz 11 milyar liraya çıkmak. Yani piyasaya 11 milyar lira para vereceğiz. Bu bir fasıl, diğer fasıl da Kredi Garanti Fonu ile kullandırılan kredi. Bundan da 91 bin 632 işletme yararlanmış. Kullandırılan miktar 61 milyar 300 milyon lira. İşte ekonomiye can suyu vermek bu. Bakın Türkiye'de genel büyüme 2,9, sanayideki büyüme yüzde 4,5. Hani 'Türkiye ekonomisi kötüye gidiyor', 'Türkiye'nin notu düştü', 'Türkiye mahvoldu' diyenler? 16 Nisan'dan sonra Türkiye şaha kalkacak, bak bu kadar açık söylüyorum. Ekonomisi, demokrasisi, kalkınmasıyla şaha kalkacak. Çünkü Türkiye ayak bağlarından kurtuluyor. Türkiye artık engelli koşudan, engelsiz koşuya geçiyor. Sürekli büyüme, sürekli kalkınma, sürekli güçlü iktidar. Zayıf iktidar yok, hükümet kuruldu-kurulmadı yok, ayak oyunları, entrikalar hepsi tarihe karışacak. Mührü millet veriyor, millet alıyor. Bu kadar basit."
"YOLUMUZA DEVAM EDECEĞİZ, ZAMAN KAYBETMEYECEĞİZ"
Kılıçdaroğlu'nun erken seçim ihtimalinin zor olduğu yönündeki açıklamalarını anımsatan Yıldırım, "Olmayacak, doğru. Çünkü inanıyoruz ki 'evet' çıkacak, yolumuza devam edeceğiz, zaman kaybetmeyeceğiz. 'Meşruiyet tartışması olmaz' demiş. Bu da önemli bir laf, görelim 17 Nisan'ı. 'Evet çıkması başarısızlık değildir' demiş. O zaman niye kendini yoruyorsun, bırak. Hemen arkasından, 'Evet çıkarsa Türkiye'nin itibarı sıfıra inecek' diyor. Hangisi doğru acaba? 'Yüzde 10 seçim barajı indirilmeli' demiş. Tamam indirilebilir. Biz de aynı şeyi söylüyoruz, insin. Çünkü artık partilerden ziyade milletin hükümeti var. Millet seçiyor hükümeti. Partilerin ne kadar oy aldığının ne kadar vekil sayısına sahip olduğunun önemi azalıyor. Yüz bin tane seçmen müracaat ediyor cumhurbaşkanını aday gösteriyor." ifadesini kullandı. HABER-FOTO: BAŞBAKANLIK BASIN MERKEZİ