Aras: 'Kontrol edilmesi zorlaşan öfke, toplumsal bir tehdit halini alıyor'
Günlük hayatta meydana gelen olaylara karşı insanların duygu kontrolünde zorlandıklarının görüldüğü günümüzde, konu ile ilgili Yaşam Koçu Ozan Haluk Aras'tan bilgiler aldık.
Söz konusu durumlara ilişkin görüşlerini paylaşan Yaşam Koçu Aras, “Öfke, kontrol edilmesi zorlaştıkça toplumsal bir tehdit halini alıyor” dedi.
Yaşanan olaylar karşısında insanların duygu kontrolünde zorlandığını ve duygularına istedikleri gibi yön veremediklerini dile getiren Aras, konuya ilişkin şunları paylaştı: “Günümüz toplumuna baktığımız da insanların bir çok konuda kaygı düzeylerinin yüksek olduğunu görüyoruz. Gerek iş yaşamında gerekse ev yaşamında ki stres insanların olaylar karşısında duygularına istedikleri gibi yön veremediklerini gösteriyor. Bu durumda da her ne kadar istemeseler de duygularını kontrol etmede zorlanıyor ve telafisi pek mümkün olmayan kararlar ve tepkiler verebiliyorlar. Bu duygular içerisinde öfke kontrolü ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkıyor diyebiliriz. İnsanın bir tehlike karşısında gösterdiği doğal bir tepki olan öfke kontrol edilmesi zorlaştıkça toplumsal bir tehdit halini alıyor. Öfke anında vücudumuzun gösterdiği tepkiler bizim olayla karşısında sağlıklı düşünmemizi de engeller. Öfke de diğer tüm duygular gibi bilinçaltımızda ki düşünceleri izler. Kişinin daha önce yaşadığı olumsuz durum ile karşılaşması ya da kendisinin yapmakta zorlandığı bir şeyi başkasının rahat bir şekilde yapıyor olması da öfke sebebi olabilir. Örneğin randevu saatine sadık olan birisi aynı şeyi karşısındakinden göremeyince öfkelenir. Bu tür durumlarda öfkenin sonucunun ne olacağı belli değildir. Bulunan konuma göre öfkenin büyüklüğüne göre tepki değişebilir. Geçmişte yaşanan farklı deneyimler de o insanın diğer insanlara gör daha büyük tepki göstermesine yol açabilir. Bu durumda öfkeyi bastırmak da doğru bir davranış olmayabilir. Bastırılan öfke çeşitli hastalıklara yol açabildiği gibi depresyon ve kaygı gibi durumlara da yol açabilir. Burada yapılması gereken şey bence öfkenin altında yer alan sebeplere odaklanmak ve bu durum karşısında o sebepler ile yüzleşerek baş edebilmenin yollarını aramak. Öfkeyi doğru ve yerinde ifade edebilme becerisi öfke kontrolünü sağlar. Burada ki temel amaç, öfkelenen kişinin verdiği tepkileri yumuşatmak ve kişiye saldırganlıktan uzak, şiddet içermeyen iletişim becerisi kazandırmaktır.”
AMAÇ ÖFKEYİ YOK ETMEK DEĞİL, KONTROLLÜ HALE GETİRMEK
Verdiği bilgilerde öfke kontrolüne dikkat çeken Yaşam Koçu Aras, öfke kontrolünde amacın öfkeyi yok etmek değil, kişinin öfkeyi sağlıklı bir şekilde yaşayarak kontrol etmesini sağlamak olduğunu kaydederek: “Öfke kontrolü ile kişi özel ve iş yaşamında olumsuz yaşanan olaylara karşı daha tarafsız tepkiler vererek olayları doğru bir süzgeçten geçirecek ve ön yargılarından kurtulacaktır. Unutmamak gerekir ki öfkenin inkar edilmesi ya da bastırılması kişi için sağlıklı yollar değildir. Çünkü öfkenin kişiyi harekete geçirici bir işlevi de vardır. Öfke, bir tehlike anında kişiyi uyarır ve kendisine zarar verici davranışlardan bireyin haberdar olmasını sağlar. Öfkenin sağlıklı şekilde yaşanıp, doğru şekilde kontrol edilebilmesi için öncelikle bu duygunun kabul edilmesi, nedenlerinin, sonuçlarının anlaşılması ve saldırgan şekilde ifade edilmesinin engellenmesi gerekir. Bu noktada öfke kontrolü ile amaçlanan öfkeyi yok etmek değil öfkeyi kişinin normal ve sağlıklı sınırlarda hissetmesini sağlamak ve buna bağlı olarak davranışlarını daha kontrollü hale getirmektir. Duyguların sağlıklı bir şekilde ifade edilebilmesi için öncelikle bazı farkındalıkların kazanılması gerekir. Ne istediğini bilen, duygularını tanıyan ve düşüncelerini tespit eden insanlar duygularını da doğru bir şekilde ifade ederler Öfke anında kurulan cümleler de duygusal yoğunluğun artmasına ve kontrol edilmesinin güçleşmesine yol açar. Örneğin ‘asla’ gibi genelleme mesajı veren kelimeler ile başlayan cümleler zihinde olumsuzluk duygusu bırakır. Duygusal yoğunluk yaşandığı anlarda asla ilk düşündüğünüzü söylememekte fayda var. Sevinç anında verilen bir söz ya da üzüntü anında söylenen bir laf daha sora telafisi olmayan sonuçlar ortaya çıkmasına yol açabilir. Bu durumda önce derin nefes alma ve daha sonra söylenmek istenenleri akıldan geçirme ve içinden tekrarlama olası bir kötü sonucun önüne geçmede etken olabilir. Öfke sevinç gibi duygular asla yok edilemezler önemli olan o duyguları kontrol altına alabilmekti. Sevinç öfke mutluluk, korku gibi duyguların hayatımızın her anında karşımıza çıkabileceğini unutmamak gerekiyor. Bu duygulardan arınmış bir hayat yaşamamız mümkün değil. Ama biz yapacağımız çalışmalar ile olaylara bakış açımızı gözden geçirerek değiştirebiliriz” şeklinde konuştu.
DUYGULARI KONTROL ALTINA ALAMAMA HAYAL KIRIKLIĞINI ARTTIR
Hayatta meydana gelen çeşitli olaylar karşısında duygu kontrolünün sağlanması, sağlanmadığı taktirde ne gibi sonuçlara neden olacağı konularında bilgiler veren Aras, “Duyguları kontrol altına alamama yaşanacak hayal kırıklığını da arttıracaktır” diyerek devam ettirdiği açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Örneğin alınan bir haberde ki sevincini kontrol edememen daha sonra ortaya çıkacak olumsuz bir durumda hayal kırıklığının da aynı sertlikte olmasına yol açabilir. Korku duygusunun kontrol altına alınamaması da bazı risklerin alınamamasına ve gereğinden fazla kontrolcü bir hayat yaşanmasına yol açabilir. Bireyin yaşam koşullarına uyum sağlayabilmesi yeri geldiğinde olacak değişimi kabul edebilmesi ve kendisini geliştirerek esneklik kazanması duygusal yoğunluğu kontrol edebilme de etken olacaktır. Bu duyguların kontrol altına alınması sonucunda çevresel olduğu kadar içsel huzurda sağlanacaktır. İnsanlar kendilerini gereksiz yere suçlamaktan, kendilerini olması gerekenden fazla sorgulamaktan bu sayede kurtulabilirler. Duygularda yaşanan aşırı yoğunluk bizi performansımızı da olumsuz etkilemektedir. Olumlu ya da olumsuz anlamda yaşanan yoğun duygu durumları zihnin dalgın olmasına ve dikkati vermeye engel olacaktır. Bu durumda da kişi ana görevini yerine getirmekte oldukça zorlanacaktır. Duyguları kontrol edebilmenin bazı yolları vardır. Örneğin, farkındalık duygusu yüksek insanlar duygularının kendilerini yönetmesine izin vermezler ve kontrol altında tutmayı daha iyi becerirler. Özdenetim de aynı şekilde kişinin davranışlarını kontrol altına almasına yardımcı olacaktır. Bu nedenle insanları özdenetimi artıracak çalışmalar yapmaları gerekmektedir. Yoğun duygu anında insanlar empatiyi kullanarak da denetim altına alabilirler Karşıda ki insanı anlayabilme becerisi olan empati kişinin karşısında ki insanın duygularını, isteklerini anlayabilme de yardımcı olacaktır. İnsanlar duygularını kontrol altında tutabilmek için öncelikle kendilerini izlemelidirler. Kararı neye göre veriyorsunuz, duygularınız kararın zamanında alınıp alınmamaya etken mi gibi d-sorulara bu şekilde cevap bulabilirler. Değerlendirme yapmalıyız. Bu değerlendirme de kendi zayıf yönlerimizi güçlü yönlerimizi, hassas olduğumuz konuları bu şekilde değerlendirmek ve belki de yeni duygular keşfetmek duygusal yoğunluğun azalmasına neden olacaktır. Ayrıca yoğun duygu anında nasıl davrandığımızı da daha sonra düşünürsek ve o anki hislerimizi anlayabilirsek bir sonra ki adımda sakin kalabilmenin yollarını da bulmuş olacağız. Unutmamak gerekir ki ne olursa olsun onlar bizim davranışlarımız. Onları görmezden gelmek yerine sorumluluklarını almamız daha sonra ki adımlarda kendimizi sorgulamamamıza yol açacaktır. Diğer bir yapmamız gereken şey de stresli durumlarda harekete geçmeden önce ayrıntılı bir değerlendirme yapmak ve sonuçların göz önünde bulundurmaktır. Duyguların kontrolü ve değişimi kolay bir şey değildir. Bazen çözmeye çalıştıkça işler daha zor hale gelebilir. Burada bence önemli olan bir etken o duyguyu kabul edebilme başarısıdır. Aşırı tepkiye yol açan duyguyu bilmeden onunla yüzleşmeden bu durumun geçmesi maalesef pek mümkün görünmüyor.” ÖZEL HABER: KAAN AKBAŞ