Atatürk'ün ebediyete göçüşünün Kayseri'deki yankıları

Milli mücadelede Kayseri, Mustafa Kemal'in önderliğindeki bu mücadelede yerini alarak, sosyal ekonomik ve siyasal yapısıyla daima bir güven kaynağı olmuştur. Mustafa Kemal Paşa Kayseri'yi beş kez ziyaret etmiştir ve Kayserililerle arasında oldukça kuvvetli bir bağ kurmuştur. Ata'nın ebediyete intikali de Kayseri'de geniş yankı bulmuştur.

Atatürk'ün ebediyete göçüşünün Kayseri'deki yankıları

1920’lerde kurulmaya başlanan ve 1923’te dünya milletleri içinde bağımsız hüviyetiyle yerini alan Türkiye Cumhuriyeti; “Binlerce yıldır çekilen milli musibetlerin bir intibahı ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bir bedelidir.” Mustafa Kemal Paşa, Milli Mücadele’yi Anadolu’dan başlatmıştır. Bu mücadeleyi başarıya ulaştırabilmek için çeşitli yörelere giderek halkın desteğini sağlamayı amaçlamıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın ilk yurt gezileri Milli Mücadele’yi başlatmak ve geliştirmek amaçlı olmuştur. Milli bilinci ve milli birliği kuvvetlendirmeye çalışmıştır. Atatürk’ün Cumhuriyetin ilanından sonra yapmış olduğu yurt gezileri ise Cumhuriyet’i ve onun kurumlarını oluşturup benimsetmek amaçlı olmuştur. Atatürk’ün yurt gezilerinden beklentilerine bakılacak olursa; halkla birlikte halk için bir şeyler yapmak ve onunla bütünleşmek amacı içerisinde olduğu görülür.


Gezilerinde halkla yakın diyaloglar kurmuş, onları dinlemiş, karşılıklı fikir alışverişi içinde olmuş ve yapılması gerekli olan yenileşmeleri anlatmıştır. Bunu yaparken de; ülke koşullarını iyi bilen bir kişi olarak, asker ve sivil uzmanlarla alınması gereken gerçekçi önlemleri ortaya koymaya çalışmıştır. Genel olarak hükümetlerin ve bakanlıkların çalışmalarını yakından izlemiş ve belli sorunlara yoğunlaşmıştır. Halkın sorunları ile yakından ilgilenilmeyi sağlamıştır. Dolayısı ile bu sayede halk üzerinde oldukça etkili olmuştur. Milli Mücadele döneminde Mustafa Kemal Paşa’nın adı yurdun her tarafında olduğu gibi Kayseri’de de duyulmuş ve burada da ismine karşı büyük bir güven belirmiştir.


Türk Milleti’nin hayat-memat mücadelesinde Kayseri, Mustafa Kemal’in önderliğindeki bu mücadelede yerini alarak, sosyal ekonomik ve siyasal yapısıyla daima bir güven kaynağı olmuştur. Mustafa Kemal Paşa Kayseri’yi beş kez ziyaret etmiştir ve Kayserililerle arasında oldukça kuvvetli bir bağ kurmuştur.


1938 yılı Türk siyasi tarihi için trajik bir yıl olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938 günü hayatını kaybetmiştir. Atatürk’ün ölüm haberinin ardından tüm ülkede, derin bir üzüntü yaşanmıştır. Atatürk’ün naşının Etnografya Müzesi’ne nakledildiği 21 Kasım günü, başta İstanbul olmak üzere yurdun pek çok yerinde hazin mitingler yapılmıştır. Kayseri de aynı duyguları paylaşmıştır. Yapılan saygı duruşu ve konuşmalarla, Atatürk’e olan bağlılık ve onun ölümünden duyulan üzüntü en net biçimde ortaya konmuştur.


Atatürk’ün cenaze programı 13 Kasım’da hazırlanmış ve cenaze programı için yapılacak harcamalara ilişkin kanun 14 Kasım 1938’de Meclis’te kabul edilmiştir. Atatürk’ün naaşının Ankara’ya nakli, Ankara’daki cenaze töreni, buraya gelecek olan askeri kıtaların nakli ve iskan masraflarının yanında, tören için yurdumuza gelecek yabancı konukların misafir edilmeleri hususu da ayrıntılı olarak belirlenmiştir.


Tören sadece İstanbul ve Ankara’da değil, yurdun pek çok yerinde, Atatürk büstleri çevresinde veya halkevlerinde yapılmıştır. Atatürk’ün naşının Etnografya Müzesi’ne nakledildiği 21 Kasım günü, başta İstanbul olmak üzere yurdun pek çok yerinde hazin mitingler yapılmıştır.


Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün aziz hatırasına saygı törenleri, aynı gün ve saatte, 14.00’te başlayacak, halkımız Atatürk büstü ve heykeli etrafında, bulunmadığı yerlerde de, Cumhuriyet meydanlarında toplanacaktır. Meydanlara Türk bayrağı ile örtülmüş büyük bir kürsünün üzerine Atatürk’ün güzel bir fotoğrafından başka bir işaret bulunmayacaktır. Vatandaşların toplanması güdümlü ve nizami olacak, Cumhuriyet’in emanet edildiği Türk gençliği ve öğrencilere ön safta yer verilecektir. Tören İstiklal Marşı ile başlayacak, bando bulunsun, bulunmasın, hep bir ağızdan bu marş okunacaktır. Sırasıyla; parti temsilcisi, belediye temsilcisi ve halkı temsilen de bir genç, duyulan üzüntü ve yastan bahsedecekler, Nutuk’tan bazı kısımları da okuyacaklardır. Konuşmalarını, Atatürk’ün eserine sahip olacaklarına ve daha da geliştireceklerine dair yeminle sonlandıracaklardır. Nihayet, saat 16.00’da üç dakikalık bir saygı duruşu yapılacak, ardından altı meşalenin (Cumhuriyetçilik, Devletçilik, Halkçılık, Laiklik, Milliyetçilik, İnkılâpçılık ilkelerinin alameti olarak) yakılarak, Atatürk’ün büstü, heykeli veya fotoğrafı önünden saygı geçişi yapıldıktan sonra halkın dağılacağı, arzu edenlerin tören yerine çelenk koyabileceği, halkevlerinin etkinliklerine 22 Kasıma değin ara vereceği, toplantılarda ve törenlerde asla siyah bir işarete yer verilmeyeceği, dolayısıyla Türk Milleti’nin intizam ve olgunluğunun bütün dünyaya gösterileceği belirtilmiştir.


Cumhuriyet Arşivinde ilgili fotoğraflar mevcuttur. Bu fotoğraflarda Kayseri halkının Ata’nın cenaze merasimi için Cumhuriyet Meydanındaki toplanması görüntülenmiştir. Vilayet Konağı, Sahabiye Medresesi, Kayseri Kalesi üçgenindeki alan hınca hınç dolmuştur. Askerler, öğrenciler ve halk birlikte, Atatürk heykeli önünde merasime iştirak etmişlerdir.
Kayseri’de çıkan Erciyes Halkevi Dergisi 9. sayısını Atatürk’ün vefatına ayırmıştır. Bu sayıda törenlerin hem ulusal basındaki yankıları hem de Atatürk’ün ölümünün Kayseri’deki yankılarını içeren yazılara yer verilmiştir. Bu manada Naci Özsan’ın gazetede yer alan nutku örnek gösterebilir. Nutuk şu şekildedir:


“Dünyaya Bir Gelen ve Dünyadan Bir Giden
Gözü yaşlı bağrı taşlı kardeşler… Ey genç yaşta Büyük atalarını kaybeden Türk gençleri,
Türkiye ve Türklerin en Büyük Atası, dünyanın en büyük adamı olan Atatürk’ü kayıp ettiğimizden dolayı bizim ve bütün Türk ulusunun duyduğu acı çektiği ıztırap o kadar ağır derin ve o kadar kuvvetlidir ki bu gün Türk’ün bu elim acısını tasvir edecek ne bir dil ve kalem, ne bir şair ve edip ne de bir hatip yoktur. Ve o ‘anlayacaktır.
Büyük Atamızın bu elim acısını duyan koca küre müthiş bir sarsıntı ile yerinden oynamış ve bütün beşeriyet bir volkan gibi için için yanmıştır.”


Sonraları Türkiye’nin ünlü girişimcilerinden biri olacak olan Nuri Cıngıllıoğlu’da Erciyes Dergisi’nde şunları yazmıştır:

“Derin Yasımız Var”
Öksüz ve atasız kalan, 18 milyon Türkün: Bu gün kalbi acılı yaralı. Yalnız acılı ve sızılı değil can evinden vurulan bir kuş gibi derin yara olmuştur. Bütün bir cihanın dilediği, onun hayatı, onun sağlığı yüreklere ölüm, kalplere durgunluk, ruhlara uyuşukluk, ciğerlere anılmaz yaralar açmıştır. Onun ölümüne 18 milyon Türk ağlıyor. Bütün cihan ağlıyor. Kâinat ağlıyor. Yetim kalan Türk ulusu, kadını ile erkeği ile çocuğu ile yaşlısı ile ağlıyor hep ağlıyor.
Asırlar geçer, bu hicran gözyaşları hiç diner mi? Bu sonsuz sızı hiç söner mi? Bütün dünya Türk yasıyle yaslı. Bütün insanlığın boynu bükük onun iradesi ile kurtulan Türk toprağı bütün zerresine kadar yaslı. Çünkü; Türk ulusu atasını, Türk toprağı kurtarıcısını, beşeriyet sulhun hamisi, en büyük evladını kaybetti. Ona yalnız insaniyet değil, ihtiyar tarih ağlıyor. Faniler ağlıyor. O yalnız gençliğin değil, yaşlıların değil bütün ulusun can evinde yaşardı. Ona inancımız sevgimiz çok derindi. Aziz hemşehrilerim: Acılarımız çok derindir. Sızılarımız çok içlidir. Uçurumlar içinde kıvranan bizleri bir hamlede o çıkardı. Benliğimizi, Türklüğümüzü o tanıttı. Yıkık yurdumuzu fabrikalarla, demir ağlarla o bezedi. Köylümüzü zehirli kırbaçlardan o kurtardı. Cehaletin karanlığından bizi aydınlığa o çıkardı. Bizi tutulduğumuz illetlerden kurtararak yaralarımıza o merhem oldu… Kaybettiğimiz ebedi atamızın acısı asırlarca dinmez, dinemez. Yasımız teselli bulamaz. Yaralarımız kapanamaz. O! Ebedi Ata ölmedi. Onun aziz ruhu, semadan 18 milyon Türkün çırpındığını, gözyaşı döktüğünü, kalbinden kan akıttığını seyrediyor. O! Ebedileşen insan; gözümüzün önünde değil, toprak üzerinde değil, Türklüğün kalbinde, benliğinde, can evinde yaşıyor!


Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Heyet-i Temsiliye Reisi olarak Kayseri’ye gelişinden başka, Cumhurbaşkanı sıfatıyla da dört defa gelmiştir. O’nun Kayseri’ye gelişleri, Kayserililer için büyük bir gururun ve onurun hikâyesi olmuştur. Kadın, erkek, çocuk bütün halk her seferinde artan bir coşku, sevgi ve içtenlikle Atatürk’ü karşılamıştır. O’da Kayserililer’i takdir etmiş, Kayserililerle arasında kuvvetli bir bağ kurmuştur.


Atatürk, naçiz vücudunu devleti, milleti ve vatanı için kurban etmekten çekinmeyen bir milli kahraman idi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün genç yaşta ebediyete göçmesi, Türk milleti, hatta yabancı ülkeler ve milletler arasında büyük bir üzüntüye sebep olmuştur. Atatürk'ün beklenmedik ölümünün ardından Kayseri halkı, Türkiye'nin tümünde olduğu gibi, aynı üzüntüyü yaşamış ve matem merasimleri düzenlemiştir.


Atatürk’ün, ölümünün her yıl dönümünde, ülke genelinde olduğu gibi, Kayseri’de de anma törenleri yapılmakta, Erciyes Üniversitesi kurulduktan sonra bu törenler hem akademik seviyede yapılmakta, hem de çeşitli yazılı ve görsel yayın organları aracılığıyla Kayseri halkıyla paylaşılmaktadır.

Dr. Öğretim Üyesi neslihan Altuncuoğlu - ERÜ Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Cumhuriyet Tarihi Bilim Dalı Öğretim Üyesi