Ayva: 'Artık bu cahiliye dönemlerinin bir an evvel bitmesi gerekiyor'
Bu hafta söyleşimizi Türkiye Beyazay Derneği Başkanı Lokman Ayva ile engelliler ve engellilik konusunda gerçekleştirdik.
Yaptığımız söyleşide, bugüne kadar engelliler adına birçok projeyi hayata geçirmiş olan Beyazay Derneği’nin Başkanı Ayva, inşa edilen yüksek binaları yapıp, sonra da ‘tekerlekli sandalye kullananlar giremiyor’ diye onları ‘zayıf’ ilan eden cahiliye zihniyeti ile dönemlerinin bir an önce bitmesi gerektiğini kaydetti.
BEYAZAY DERNEĞİ VE FAALİYETLERİNDEN BİZE BİRAZ BAHSEDER MİSİNİZ?
Beyazay hareketi, 1988 senesinde bir grup görme engelli gencin, o zamanlar bulunan çıkmazın, kısır döngünün aşılması için başlattığı bir harekettir. STK’lar belli sorunların etrafında dönüp duruyorlardı. Kamu kuruluşları çözüm konusunda köklü veya yeni çalışmalar yapamaz durumdaydı. Dolayısıyla STK’lar şikayet ediyor, kuruluşlar yapamıyor, yapmadıkları için şikayet bitmiyordu. Başka ülkelerde yapılan çalışmaları bilen gençler bu kısır döngünün kırılabileceğine inandılar. Hareket 1992 yılında Beyazay olarak ete kemiğe büründü. Kuruluşundan bu yana sürekli Türkiye’de ve dünyada ilk sayılabilecek bir çok projeye imza atıldı. Türkiye’nin ilk görme engelliler bilgisayar laboratuvarını 1 Eylül 1992 tarihinde kurdu. Okul dışarıdan bitirme kursları, meslek kursları, yabancı lisan kursları, üniversite hazırlık kursları gibi bir çok kursu hayata geçirdi. Ulusal kampanyalar düzenledi. Dünyanın en kapsamlı ve başarılı sosyal sorumluluk projesi olan “eğitim her engeli aşar” kampanyasını 11. Cumhurbaşkanımız’ın eşi Hayrünnisa Gül Hanımefendi’nin himayelerinde gerçekleştirdi. Bu kampanyada yüzde 144 başarı elde edilince Hanımefendi Avrupa Konseyi tarafından, başarının anlatılması için davet edildi. Beyazay, dünyada ilk defa ee-ticaret veya ee-trade projesini organize etti. “online eğitimle engelleri aşıyoruz” projesi de hayata geçirilen projelerimizdendir. Buna benzer çok proje hayata geçirilmiş ve halen devam etmektedir. Halen Türkiye çapında 72 şubemiz ve yurtdışında da 7 ülkede şubelerimiz bulunmaktadır. Yeni kurduğumuz ‘İrtibat Kişi’ (Contact person) sistemiyle dünyada 14 bölgede aktif iletişimlerimiz sürmektedir.
DERNEĞİNİZİN ENGELLİ BİREYLERE BAKIŞI NASILDIR VE ENGELLİLERE DESTEK ADINA NASIL BİR FELSEFESİ BULUNMAKTADIR?
Her insanın diğer canlılardan farklı olduğuna ve ‘engel’ denen özelliklerin de bu farklar bağlamında değerlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Engellilik özellikleri ne utanılacak, ne övünülecek özellikler değildir. Dışlanma, hakaret gerekçesi olarak görülmesini ve bu tür uygulamaları şiddetle kınıyoruz. Bunun modernizmin insanlığın başına sardığı bir bela olduğunu düşünüyoruz. Delillerimiz de modernizmin en yoğun yaşandığı 20. YY’da yaşanan savaşlardır. Bu savaşlarda yüz milyonlarca insan ölmüştür. Engelliler de en çok sorunu 19. ve 20. YY’larda yaşamışlardır. Hitler kendi döneminde 270 bin engelliyi temerküz kamplarına göndermiştir. ABD’de 50 yıl öncesine kadar 24 eyalette engellilerin öldürülmesi bu sebepledir. 50 sene öncesine kadar İskandinav ülkelerinde engellilerin öldürülmesinin serbest olmasını bu felsefenin yanlışlığıyla açıklıyoruz. Özellikle Sosyal Darvinizm gibi insanlık dışı fikir akımlarının insanlık düşmanı akımlar olduğunun farkındayız. “Güçlüler savaşlarda ölmektedir, zayıflar savaşlara gitmediği için yaşamaktadırlar. O halde engellilerin desteklenmesine, yaşamasına gerek yoktur” gibi safsataların insanlık yararına felsefelermiş gibi sunulması da en büyük cehalettir. Önce merdivenli yüksek binalar yapıp sonra da ‘tekerlekli sandalye kullananlar giremiyor’ diye onları ‘zayıf’ ilan etmek ancak kendi kendini kandırmaktır. Bir zamanlar kız çocukları da diri diri toprağa gömülüyordu. Artık bu cahiliye dönemlerinin de bir an evvel bitmesi gerekiyor.
TÜRKİYE'DE ENGELLİLERİN DURUMU, TOPLUMUN BAKIŞI VE ENGELLİLERE KARŞI TAKINILAN TAVIR İLE HİZMETLER DİĞER ÜLKELERLE KIYASLANDIĞINDA NASIL DEĞERLENDİRİLEBİLİR
Diğer ülkeleri tek potada görmemek lazım. Avrupa tarzı peşinen engelliyi ‘aciz’ kabul ediyor. ABD tarzı engellilerin de diğer insanlar gibi mücadele etmesi gerektiğini kabul ediyor. Afrika’da Pagan inancına mensup olanlar albino özelliğin bile ciğerlerini ezip içiyor, derilerinden bileklik yapıyorlar. Uzak-Doğu’da dilencilik, masörlük gibi toplumun alt tabakasında değendiriyorlar. Bizim medeniyetimiz insana saygıyı esas alıyor. Fakat Batı’nın zengin oluşu ve harcadığı para yanlışlarını örtüyor adeta. Almanya’ya giden birçok dostumuz şehir dışına izole edilmiş engellilerin tesislerini görünce neredeyse imreniyorlar. “Şehir dışında böyle yerlerde yaşamak ister misin?” deyince cevap veremiyorlar. Türkiye’de de modernizmin etkisiyle engellileri dışlayan bir kültür hakim olmaya başladı. Ama inşallah fazla zarar görmeden kendimizi toparlarız. Şu anki yasalarımız, çalışmalar dünyanın önde gelen ülkeleri arasına bizi soktu.
ENGELLİLER İÇİN NE TÜR PROJELERİNİZ BULUNMAKTADIR VE HÜKUMETTEN NE GİBİ TALEPLERİNİZ VAR BU KONUDA?
Hükümetten temel talebimiz her uygulamasını tüm vatandaşları için yapsın ve eskiden kalan dışlayıcı mevzuat ve uygulamaları da bir an evvel çöpe atsın. Bu kadar. Başka hiç birşey istemiyoruz. Hükümete destek olmak, ülkemizin hükümetiyle aynı hedefe doğru koşmak için projelerimiz var tabi. İnsanlarımızın arasındaki dışlamayı, soğukluğu, önyargıları, aşağılamayı ve bilinmezlik perdelerini “aşmak için hareket’’ kampanyasını organize ediyoruz. Burada engel(li/siz)lerin birlikte faydalı bir faaliyet olan spor yaparak birbirlerini tanımalarını hedefliyoruz. İnşallah 100 bin engelliye, 100 bin engelsize ulaşmayı arzu ediyoruz. Bu noktada en önemli projelerimizden biri de Eurecert sistemi. Türkiye’nin herkese göre olmasını istiyoruz. Türkiye’deki kuruluşlarımızın tüm vatandaşlarımıza hizmet verebilir hale gelmelerini, müşterilerini artırmalarını, dünya klasmanına çıkmalarını arzu ediyoruz. Türkiye’nin mekan, hizmet, ürün yapısı çok geride. Her mekanı, ürünü ve hizmeti herkes kullanabilmeli. Farklı boyda, kiloda, cinsiyette, ekonomik yapıda, bedensel özellikte, kıyafette herkes kullanabilmeli.
SİZCE TÜRKİYE'DEKİ ALTYAPI DÜŞÜNÜLDÜĞÜNDE, GENEL OLARAK ENGELLİ VATANDAŞLARIN RAHATLIKLA YAŞAYABİLECEĞİ GİBİ BİR DÜZEYDE MİDİR?
Temel felsefemiz “hepimiz farklıyız hepimiz insanız”. Böyle olunca Türkiye’deki alt yapı veya üst yapı yahut hizmetler, ürünler herkese göre olmalıdır. Bir çok otogar engellilere için uygun olabilir. Ama ya çocuklar? Çocuklar için de uygun olmalı. Aile olarak lokantaya gidiyoruz; çocuklar için oyun alanı soruyoruz. Birkaç top koyarak çocuklara da hitap ettiklerini sanıyorlar. Eğer o kuruluşun Eurecert aile, Eurecert yaşlı, Eurecert engelli gibi belgeleri olsaydı aileler, insanlar gidecekleri yerleri ona göre seçeceklerdi. Benim ülkemin kuruluşları ‘mış gibi’ değil, samimi olarak hizmet vermelidir. Ancak böyle dünyadaki iyi yerimizi alabiliriz. Okullarımız herkese göre, işyerlerimiz herkese göre, açık ve kapalı alanlarımız, parklarımız herkese göre olmalı. Dünyadaki slogan ‘Herkes için tasarım’dır. Bizim insanımız dünyadaki her hangi bir ülkeden daha mı az kıymetli? Şunu da zannetmeyelim, bunlar pahalı şeyler değil. Eğer bir mekan ‘herkes için’ yapılırsa maliyet ne kadar artar biliyor musunuz? On binde yedi.
SON OLARAK ENGELLİLER İÇİN EN GÜZEL VE FAYDALI HİZMET NEDİR, TOPLUMDAN ENGELLİLER ADINA NE GİBİ BEKLENTİLERİNİZ BULUNMAKTA?
Toplumumuzdan sadece ve sadece şunu bekliyoruz; Şu ana kadar toplumumuza ezberletilen engelli kavramını unutsunlar, paylaşabildikleri kadar hayatın her ânını engellilerle paylaşmaya çalışsınlar. Gerçekçi olmak gerekirse şu anda biliyoruz ki bu, imkansız. En azından samimi şekilde niyet edelim. RÖPORTAJ: KAAN AKBAŞ