Bahçeli: 'Hedef ülke hiç kuşku yok ki Türkiye'dir'

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Amerikan askerlerinin Haseke'de, Suriye Demokratik Güçleri'nin eğitim gördüğü kampta düzenlenen törene katılmasına ilişkin, 'Bu pervasızlık, bu hasımlık, bu meydan okuyan bayağılık, sorarım sizlere dostluk ve müttefiklik hukukuyla nasıl bağdaşacaktır? Hedef ülke hiç kuşku yok ki Türkiye'dir' dedi.

Bahçeli: 'Hedef ülke hiç kuşku yok ki Türkiye'dir'

Türkiye’nin 16 Nisan halk oylaması ile birlikte yeni bir sürece girdiğini belirten Bahçeli, “Bu yeni sürecin doğal olarak siyaset ve devlet hayatına yüklediği önemli sorumluluklar vardır ve bu herkesçe az veya çok kavranmaktadır. Kavramayanlar için söylenecek bir söz zaten yoktur. Onlar kendi kısır ve sığ gündemlerinin tutsağı olduklarından ya iftirayla ya da yalan ve karalamayla meşgul olacaklardır. Dilleri kilitlenmiş, vicdanları mühürlenmiş odak ve çıkar ortaklarının Türkiye’nin ufkunu perdelemesine elbette müsaade edilmemeli, müsamaha gösterilmemelidir. Yapacak işlerimiz çoktur; oyalanacak, boş işlerle kaybedecek zamanımız ise hiç yoktur. Türkiye yüklerinden kurtulmalı, millet tarafından inşa edilen yeni hükümet sistemiyle kuruluş ruhunu canlandırmalıdır. Milli gerçeklerden uzaklaşmadan, her alanda kalıcı ve kapsayıcı uzlaşma zemini açılmalıdır. Her fırsatta önerdiğimiz ‘temiz siyaset, temiz toplum, temiz yönetim’ anlayış ve bekleyişi gecikmeden hayata geçirilmelidir. Yeni bir Türkiye’ye gerçekten açılmak isteyen herkes için başlangıç noktası temizlik olmalıdır. Türk siyaseti ve siyasi partiler geleneksel çatışma dinamiklerinden, yıllarca birikmiş uzlaşmaz çelişkilerden, akıl körlüğüne işaret eden yel değirmenleriyle cebelleşmekten artık kaçınmalıdır” diye konuştu.
 
“21 Mayıs'ta ne kadar diri bir teşkilat ve inanmış kadrolara sahip olduğumuzu göstereceğiz”
 
Milliyetçi Hareket Partisi’nin sırtında kurban kestirmeyeceğine dikkat çeken Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti: “MHP elinde hançerle dolaşan siyasi çürümüşlere teslim olmayacak, dün olduğu gibi bugün de asla fırsat vermeyecektir. Davasını bilmeyene ne tanık ne de kefil olunmayacağını yaşayarak gördük ve şahit olduk. Gücümüze güç katıp yolumuzda ilerleyeceğiz. Tamamladığımız 647 ilçe kongremizi müteakiben 21 Mayıs 2017 Pazar günü 41 ilimizde aynı anda kongrelerimizi coşkuyla yapıp ne kadar diri bir teşkilat ve inanmış kadrolara sahip olduğumuzu göstereceğiz. Bunu ısrarla görmek istemeyenleri ise yok farz edeceğiz. Hatırlarsanız, 16 Nisan’dan sonra olmayan ganimeti paylaşmak için kuyruğa girenler, düne kadar aleyhimizde faal halde çalışıyorlardı. Akıllarınca bizi zora sokacaklar, köşeye sıkıştıracaklardı. Siyaseti dünyevi menfaatlerinin temini ve makam hastalıklarının tedavisi için araç görenler çevremizde tuzak kuruyorlardı. Tezvirat kazanını karıştırmaktan haz alıyorlardı. Fitne, fesat dümenini çevirmekten keyif duyuyorlardı. Hallerine baksanız, yoğurdum ekşi demezler. Derelerin sığ yerlerinde balık avına çıkan pelikan kuşları gibi davrananlar bizi isteler de özümseyemezler. Kendi gözlerindeki kirişi görmeden, başkalarının gözünde çöp arayanlar, şu feleğin işine bakın ki bugün birbirlerine düşmüşlerdir. Biliyoruz ki, Allah imhal eder, yani mühlet verir, ama katiyen ihmal etmez. Kulun bir hesabı varsa Allah’ın da bir hesabı vardır. Milliyetçi Hareket Partisi’ni hedef alan çok ortaklı saldırı ve operasyonun kumanda merkezinde şimdi yangın çıkmış, alevler bacayı sarmıştır. Üzerimize doğrultulan namlu ters tepmiş, ayak oyunları, karanlık senaryolar bumerang gibi muhataplarına dönmüştür. Şunu da eklemeliyim ki, rüzgar ekerken mutlu olanlar, fırtına biçerken şikayet etmemelidir. Bize göre, 16 Nisan halk oylamasında hayır tercihinde bulunan vatandaşlarımızı sanal ve temelsiz bir siyasi kümeye dahil etme çabaları beyhude bir çırpınma, ucube bir gayretkeşliktir. Göle maya çalmak için uğraşanlar, önce milletin mesaj ve iradesini anlamaya, sandık sonuçlarını samimiyetle yorumlamaya çalışmalıdır.”
 
“MHP’yi zayıflatmak ve kösteklemek için rekabete girenler eninde sonunda hak ettiklerini bulacaklardır”
 
Bahçeli, MHP’nin siyasetteki kıpırdanmaların, farklı beklenti ve ittifak arayışlarının sonu olmayan bir macera olduğuna inandığını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:
“MHP’ye engel olmak, MHP’yi zayıflatmak ve kösteklemek için rekabete girenler eninde sonunda hak ettiklerini bulacaklardır ve bulmaya başlamışlardır. Bunlar birbirlerini yerken Milliyetçi Hareket Partisi emin adımlarla, engin fikriyatıyla, erdemli ve etik değerlerle harmanlanmış milli siyasetiyle Türk milletine sevdayla hizmet edecektir. Kutlu geçmişimizin rehberliğiyle yürüyeceğiz. Ecdadımızın hayır duasına layık olabilmek için mücadele edeceğiz. Şehitlerimizin aziz hatıralarına leke sürdürmemek için uğraşacağız. Türklüğün bekasını, Türk milletinin birlik ve dayanışma ruhunun ebedi olması için her şeyi göze alacağız. Hiçbir zaman akıllardan çıkarılmasın ki, bizim için siyaset; kısa vadeli ve ucuz kişisel çıkarların dirsek dirseğe yarıştığı bir koşu parkuru değildir. Siyasi köklerini inkar ederek yabancı çekim merkezlerine kapılmışların bekleme odası değildir. Fikri tutarlıklarının olmadığı, ilkelerinin ayaklar altında çiğnendiği, meselelere günübirlik bakanların toplanma yeri değildir. İnsan, millet ve dünyaya bakışın yabancı tesirlerle her gün, her saat değiştiği kaypak fikirlerin buluşma mekanı değildir. Duruma göre şekilden şekle, kılıktan kılığa girenlerin; durmadan kostüm değiştirenlerin ve nabza göre şerbet verenlerin tiyatro sahnesi değildir. Girdiği kabın şeklini alan, üst üste taktığı maskelerden gerçek yüzü görünmez hale gelmişlerin makyaj malzemesi değildir. Dün söylediğini bugün yalanlayan, bugün söylediğini de yarın unutacak olanların çıkar kapısı hiç değildir. Siyasetimizin öznesi insan, nesnesi devlet, yüklemi demokrasi, cümlesi ise millettir. Bizi diğerlerinden ayıran mümeyyiz fark burada aranmalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi bu yüzden Türk milletinin ta kendisidir. İlkeliyiz, iradeliyiz, ilk günkü gibi heyecanlı ve azim doluyuz. Bazen iktidarda, bazen muhalefette, siyasetin inişli çıkışlı yollarında ama asla kırılmadan ilerleyen üç hilal, milletinin güvencesi olarak yüzyıllarca mutlaka yaşayacaktır. Zira bizim siyasetimizin yol haritasında hiçbir zaman istismar, aldatma, yalan, riya, ikiyüzlülük olmayacak, yalnızca ve yalnızca sabır, akıl, şuur, denge, ihtiyat, heyecan ve dava adamlığı yer alacaktır. Bunu anlamayan, anlamak istemeyen çıkabilir, nitekim çıkmıştır. Ama onlara takılmayacağız, ardımıza bakmayacağız, dedikodulara aldanmayacağız, zorluklara direnip hedeflerimize Allah’ın izniyle muhakkak varacağız.”
 
Suriye’de 6 yıldır devam eden iç savaş ile ilgili de değerlendirmede bulunan Bahçeli, “Devamlı körüklenen vekalet savaşları, terör örgütlerinin bitmeyen saldırı ve tahrikleri özellikle Suriye’yi içinden çıkılmaz bir hale sokmuştur. Suriye’de devam edegelen derin ihtilaf ve kanlı cepheleşme nice felaket ve facialara ortam açmıştır. Bilindiği üzere Suriye’de 30 Aralık 2016’da ülke genelinde ateşkes ilan edilmişti. Bu kapsamda ateşkes kararını güçlendirmek amacıyla ilki 23-24 Ocak, ikincisi 15-16 Şubat, üçüncüsü de 14-15 Mart 2017 tarihlerinde Kazakistan’ın başkenti Astana’da toplantılar yapılmıştı. Astana sürecinin ilk aşamasında, Türkiye, Rusya, İran, BM, muhalefet ve rejim heyetleri ateşkesi izlemek için üçlü mekanizma kurulması hususunda anlaşmaya varmışlardı. Dördüncü Astana toplantısı da 3-4 Mayıs 2017’de yapılmış ve önemli bir dizi kararlar alınmıştır. Buna göre Suriye’nin İdlib vilayetinin tamamı; Lazkiye, Halep ve Hama vilayetlerinin belli bölümleri, Şam Doğu Guta bölgesi, Deraa ve Kuneytra vilayetlerinin beli kısımlarını kapsayan çatışmasızlık bölgeleri oluşturulmuştur. Söz konusu çatışmasızlık bölgelerinin kurulması, bir yönüyle Türkiye’nin güvenli bölge teziyle benzerlikler taşımaktadır. Suriye’de can çekişen ateşkes kararının desteklenmesi adına teşkil edilen çatışmasızlık bölgelerinde bundan sonra nasıl ve hangi tür gelişmelerin olacağı mutlaka görülecektir. Önemli olan çatışmayı ertelemek değil, tümden engelleyip yok etmektir. Birleşmiş Milletler 2014’de de çatışmasızlık fikrini ortaya atmış, ne var ki bu durum Halep kuşatmasından dolayı hayata geçememişti. Ancak belirlenen bölgelerde herhangi bir çatışma olması halinde buna nasıl müdahale edileceği açık değildir. Bir diğer belirsizlik de, uzlaşmazlıklarda hakem heyetinin nasıl ve kimler tarafından oluşturulacağıdır. Bir başka karanlıkta kalan nokta da, oluşturulan çatışmasızlık bölgelerinin güvenli bölgeye dönüşüp dönüşmeyeceği, uçuşa yasak alan ilan edilip edilmeyeceğidir. Eğer mezkur bölgeler uçuşa yasak kapsamına alınırsa, bunun YPG’nin hakimiyet alanlarına uygulanıp uygulanmayacağı da meçhuldür” ifadelerini kullandı.
 
“YPG, ABD ve Rusya tarafından silahlandırılmakta, desteklenmektedir”
 
Rusya ve ABD’nin, YPG ile ilişkilerinin saklanamayacak derecede ortada olduğunu kaydeden Bahçeli, açıklamalarına şöyle devam etti:
“Ülke olarak aynı masaya oturduğumuz, aynı müttefiklik hukuku içinde bulunduğumuz devletlerin kanlı terör örgütleriyle emel ve hedef birlikteliği içinde hareket etmesi tarifi olmayan bir rezilliktir. YPG, ABD ve Rusya tarafından silahlandırılmakta, desteklenmektedir. Ha YPG, ha PKK, aralarında herhangi bir ayrım olmadığını cümle alem bilmektedir. PKK’nın elinde yeni nesil silahlar olduğu neredeyse kesindir. Bu silahların batı kaynaklı olduğu da açıktır. Şu işe bakınız ki, PKK’nın kullanım ve kontrolünde 18 adet yeni nesil füze sistemi olduğu açık seçik iddia edilmektedir. Bu füzeleri veren dost görünümlü hangi muhasım ve melanet ülkedir? Suriye PKK’sına çek de vur, al da öldür manasına gelen silah, cephane, mühimmatın dağıtım merkezi hangi güçlerin denetimindedir? Sayın Erdoğan, geçen hafta Soçi dönüşü uçakta Putin ile YPG’yi konuştuklarını açıklamıştı. Rus askerleriyle YPG’li teröristlerin birlikteliklerini belgeleyen fotoğrafları paylaştığını anlatmıştı. Ne ilginçtir ki, Putin, kendi askerlerinin böyle bir şeyin içinde olmayacağını, iddiaları inceleyeceğini ifade etmiştir. YPG’li hainlerin yanında keyifle gülümseyen, podyuma çıkmış manken gibi poz veren Rus askeri değildir, ABD askeri değildir de, peki kimdir bu üniformalı kokuşmuşlar? Rus askerlerinin Afrin’de ne işi vardır? İnkar bırakılsın, şu sorunun cevabı verilsin; ABD ile Rusya YPG’yi arkalarına almakla, silahla donatmakla nereye varmak istiyorlar? Ne yapmayı akıllarından geçiriyorlar? YPG’ye verilen silahlar, çok geçmeden Türkiye’ye sokuluyor. Kanlı eylemlerde, alçak suikastlarda kullanılıyor. Bunu görmemek için ya kör ya da zihnen kötürüm olmak kafidir” dedi.
 
“ABD istiyor diye, Avrupa dayatıyor bahanesiyle bu millet teslim olmayacak, Türkiye çözülmeye ve imhaya tamam demeyecektir”
 
Bahçeli, Amerikan askerlerinin Haseke'de, Suriye Demokratik Güçlerinin eğitim gördüğü kampta düzenlenen törene katılmasına ilişkin ise şunları söyledi:
“Bu pervasızlık, bu hasımlık, bu meydan okuyan bayağılık, sorarım sizlere; dostluk ve müttefiklik hukukuyla nasıl bağdaşacaktır? Hedef ülke hiç kuşku yok ki Türkiye’dir. Tehdit her yerdedir. Suriye ve Irak’ta süren kaosun Türkiye’ye tam olarak dönüş yapması konusunda yoğun bir gayret vardır. Güya ABD stratejik ortaktır. Güya Rusya’yla ilişkilerimiz düzelmektedir. Ancak bu ülkeler Türkiye’nin mahvına hizmet etmekte, bunun için geceyi gündüze katmaktadır. Kurulması planlanan Kürdistan için adeta son rötuşlar yapılmaktadır. Barzani ve yakın çevresinin bağımsızlık referandumu için gün saydığı, vade biçtiği görülmektedir. Hatta önümüzdeki Ağustos ayı için çağrı ve değerlendirmeler peşpeşe gündeme düşmektedir. Bunlar oluyorken, Kerkük şehir merkezinin en işlek caddelerinden birine PKK’lı teröristler üzerinde İmralı canisinin resminin bulunduğu bez parçalarını asmışlardır. Türkmenler’in varlık, kimlik ve tarihi hakları çiğnenmektedir. Kerkük üzerinde hak iddia eden teröristler ve bölücü hevesler Türkiye’nin milli güvenliğini yakından ve yıkıcı nitelikte tehdit etmektedir. Şunu bir defa ifade etmeliyim ki, NATO şemsiyesi altında bulunduğumuz, müttefiklik hukukuyla birbirimize bağlı olduğumuz ülkeler Türkiye karşıtı duruş ve tutumdan derhal vazgeçmelidirler. Şayet bu olmadığı takdirde Türkiye’nin ittifaklarını sorgulama, yükümlülüklerini tartışmaya açma hakkı doğacaktır. Yine çok net diyorum ki, Türk milleti yedi düvel bir araya gelse kutsal topraklarını ve milli bekasını hedef alan Kürdistan fitnesine kesinlikle geçit vermeyecektir. Kürt kökenli kardeşlerim, duygularını istismar eden, vatan ve millete bağlılıklarını kırmaya çalışan terör baronlarına, bunların tetikçisi insanlık düşmanı terör çetelerine göz yummayacak, oyuna gelmeyeceklerdir. Türk milleti birdir, beraberdir ve de ayrılma kabul etmeyen bir bütündür. Kovboy mantığı millet kudreti, millet azameti, kardeşlik iradesi karşısında eşkıyalarıyla birlikte hezimet ve hüsrana uğramaya mahkum ve mecbur kalacaktır. Biz bu kutlu toprakları şehit kanlarıyla, nice bedel ödeyerek, nice badireleri geçerek vatan yaptık. Gerekirse, yeri gelirse aynı bedeli gene öder, aynı badireleri yine göğüsleriz. İmanın karşısında ihanet duramayacaktır. Türkiye’nin önünde hiçbir musibet tutunamayacaktır. ABD istiyor diye, Avrupa dayatıyor bahanesiyle bu millet teslim olmayacak, Türkiye çözülmeye ve imhaya tamam demeyecektir. Güvence aranıyorsa, bilinsin ki, teminat Türk milletinin bizatihi varlığı, asırlara sığmayıp taşan muhteşem vakur ve faziletli ruh ve şuurudur. Milliyetçi Hareket Partisi bu ruhu, bu varlığı, bu şuuru yaşatmaya son neferine kadar yeminlidir. Bu nedenle tekrar diyorum ki, bu ülke için yeminimiz vardır, vazgeçilmeyecektir.”
 
“Türk milleti AB’nin elinde oyuncak değildir”
 
Fransa’daki Cumhurbaşkanı seçimlerinde Fransa’nın yeni Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un açık ara önde seçildiğini ve Fransızların kararına saygı duymanın esas olduğunu belirten Bahçeli, “Türkiye-Fransa ilişkilerinin boyutu, muhtevası, ilerleyeceği güzergahı önümüzdeki günlerde daha da netleşecektir. Bizim için asıl öncelik ise iki ülke arasındaki diyalogların saygı ve karşılıklı çıkara dayalı sürdürülmesi ve geliştirilmesidir. Fransa’nın yeni Cumhurbaşkanıyla birlikte sancılı Türkiye-AB ilişkileri yeni baştan değerlendirilecektir. Nitekim bu seçim yapılmadan da AB’den gelen çarpık mesajlar buna işaret etmektedir. AB, Türkiye’ye şaşı bakışını, sorunlu tavrını muhafaza etmektedir. Almanya’nın başını çektiği birlik ülkeleri, adeta Hristiyan kulübü gibi hareket etmekte bir sakınca görmezken, fırsatını buldukları her anda da önyargılarının esiri olmaktadırlar. AB’nin 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsüne yaklaşımı, bölücü terör örgütü PKK’ya bakışı son derece tutarsız, son derece rahatsız edici, insanlık vicdanı ve temel değerleriyle terstir. Sürekli gergin halde bulunan, sürekli iniş ve çıkışlarla enerjisi zayıflayan Türkiye’nin AB macerası, aslında anlam ve bağlayıcılığını çoktan kaybetmiştir. Sistematik olarak Türkiye’nin milli gururunu inciten AB’nin, özellikle siyasi denetim kararından sonra inandırıcılığı yok denecek kadar azalmıştır. Türk milleti AB’nin elinde oyuncak değildir. Türkiye AB’nin şamar oğlanı hiç değildir” şeklinde konuştu. HABER-FOTO: İHA