Bilici: 'Televizyon çocuk bakıcısı, hatta bebek bakıcısı olarak kullanılmaktadır'
Televizyon ve bunun gibi medya unsurlarının çocuklara, topluma etkisi konusunda bilgiler paylaşan Erciyes Üniversitesi (ERÜ) İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. İbrahim Ethem Bilici, televizyonun çocuk bakıcısı, hatta bebek bakıcısı olarak kullanıldığını ifade etti.
Konuya ilişkin olarak bilgi ve görüşlerini paylaşan Öğretim Üyesi Bilici, güvenlik nedeni ile dışarıya çıkamayan çocukların televizyon, internet ve bilgisayar oyunlarına mahkum olduklarını ve acınacak bir durumda bulunduklarını dile getirerek şunları kaydetti; “Çocuklarla ilgili işlenen suçların ebeveynler üzerinde ciddi bir kaygıya neden olması yüzünden çocuklar dışarıda oynamaya çıkamıyorlar. Mesela ben çocukluğumda dışarıda oynayabiliyordum, benim çocuklarım dışarıya çıkamıyor, kendi çocuklarımı da kısıtlı olsa da çizgi filme teslim etmek durumumda kalıyorum. Şimdiki çocuklar saksıda çiçek, akvaryumda balık, kafeste kuş gibi apartman dairesine sıkışmış vaziyette; yaşlı, genç, çoluk-çocuk insan silolarında istiflenmiş vaziyetteler. Gerçekten acınası bir durum. Her semtte bir kapalı oyun alanı ve gelişim alanı hazırlanmalı. Belediyelerden bu konuda önemli bir beklentimiz var. Aileler çocuklarını dış dünyanın tehlikelerinden korumak için, ‘gözünün önünde bulunsun’ diye çocuğu eve hapsederken, sürekli sıkılmaktan şikayet eden çocuğunu televizyona veya dijital teknolojilere teslim etmektedir. Televizyon çocuk bakıcısı, hatta bebek bakıcısı olarak kullanılmaktadır.”
“GENİŞ TALEP OLURSA EBEVEYN EĞİTİMİYLE İLGİLİ GÖNÜLLÜ ÇALIŞMALAR YAPMAYA HAZIRIM”
Medya’yı doğru okuma noktasında geniş bir talep gerçekleşirse gönüllü olarak ebeveynler için çalışmalar yapmaya hazır olduğunu ifade eden ERÜ Öğretim Üyesi Bilici; "Dört duvar arasına hapsolan çocuklar televizyon başta olmak üzere dijital eğlencelere yöneliyorlar. Dijital oyunlar başta olmak üzere, video seyretme, facebook gibi tanımadığı erişkinlerle karşılaşma ortamlarında bulunabiliyorlar. Ebeveynlerin bu konuda ciddi anlamda eğitilmeleri, bilgilendirilmeleri gerekir. Bu konuda geniş kapsamlı bir talep gelirse, ben bu ebeveyn eğitimi konusunda gönüllü çalışmalar yaparım. Çocukların dijital mecralarda şiddet, pornografi, kötü dil kullanımı gibi uzun vadede çocuğun iç dünyasında ciddi yaralar açacak konularda bilgilendirilmesi ve dijital ve fiziksel yollarla etkin bir şekilde korunması acil eyleme planlarına alınmalıdır. Öte yandan televizyon ve dijital mecraların çocuklar için yararlı olacak özellikleri ön plana çıkartılmalı ve çocuk dozajında medya tüketmelidir. Televizyon ve dijital mecraların çocuklar üzerinde pek çok olumsuz etkisi vardır. Dışarıda fiziksel oyun oynayıp, güneşini alamayan, biraz toz yutup bağışıklık sistemini geliştiremeyen, eli ayağı yaralanınca kendince bir ilk yardım girişiminde bulunamayan ve neticede hayatın çeşitli zorluk ve zevklerini tadamayan çocuk mantar gibi, robot gibi, zombi gibi, frankeştayn gibi yetişecektir. Oyun oynayan çocuğun daha sağlıklı fiziksel gelişimi söz konusudur. Öte yandan ekran bağımlılığının sedanter yaşam tarzıyla obezite vb. sağlık sorunlarına neden olduğunu bulan pek çok araştırma vardır" dedi.
“EĞİTİM BAĞIMSIZ, YERLİ VE MİLLİ OLMALIDIR”
Konuya ilişkin olarak verdiği bilgilerde eğitimin önemine vurgu yapan Bilici, Türkiye’de ‘milli’ eğitim sisteminin tam olarak bağımsız, yerli ve milli olması gerekir” diyerek şunları kaydetti; “Ancak o zaman gerçek anlamda ülkesi için fedakarca çalışacak insanların sayısı yarıyı aşar. Yarı eşiği bizim için çok önemlidir çünkü yarıdan aşağı düştükçe gerileme (ve batış) yukarıya çıktıkça da ilerleme gerçekleşir. Eğitimcilik tepeden tırnağa bir aşk işidir. Yetiştireceğin insanın dili, dini, ırkı, kimliği ne olursa olsun sevmen ve onu geleceğe taşıyacak şekilde iyi yetiştirmen, gerekli bilgiyle donatman, ilgiyle kuşatman gerekir. Çocuklara sevgiyi ve sevgi dilini aşılamak gerekiyor. Geleneksel Japon eğitim sistemini çok beğeniyorum. Eğitim sistemi, öğretmen, çocuk, aile, akran bunlar tam bir uyum içinde olmalıdır. Bunların bakış açıları, ürettikleri bilgi veya telkinleri çatıştığı hatta çeliştiği durumlarda parçalanmış eğitim ortaya çıkar ki bu hiç bir ülkeyi geliştirip kalkındıramaz.”
"GELİŞMİŞ ÜLKELERDE ÜLKE ÇIKARLARINA KARŞI YAYIN GÖREMEZSİNİZ"
ERÜ İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesi Bilici verdiği bilgilerde son olarak ise gelişmiş ülkelerde ülkenin çıkarlarına, değerlerine, kültürüne karşıt, onu aşağılayan tek bir yayın içeriğine rastlanılmadığını bildirerek, yapılması gerenlere dair şunları dile getirdi; “Yayın içeriğinin kalitesi sıkı denetlenmelidir. Yayın içeriği mümkün olduğunca dezenformasyondan, manipüsyon ve propagandadan arındırılmalıdır. Ülkeye ve insana katkısı oranında farklı bakış açılarına yer verilmelidir. Medya eğlendirmeden çok eğitme işinde etkin bir araç olarak kullanılmalıdır. Eğitmenlerde sağlam bir medya okuryazarlığı birikimi ve bilinci oluşturulursa, öğrencileri daha iyi yetiştirmek mümkün olur. Öğretmen istediği kadar iyi ders anlatsın, evdeki uygulama, bir örnek olarak ebeveynin yaptıkları okuldaki eğitim ile paralel gitmiyor da çelişiyor hatta çatışıyorsa eğitim başarıya ulaşamaz. O yüzden ebeveynlerin de eğitilmesi gerekli ve faydalıdır. Medya aracılığıyla çocuklara doğru bilgiye ulaşmaya çalışmayı, olaylar konusunda mümkün mertebe tarafsız ve her halükarda dürüst olmayı öğretmeliyiz. Medyadan bilgilenme konusunda da her gördüğüne, her duyduğuna inanmak yerine bilginin kaynağını sorgulamayı, eleştirel bakış açısına sahip olmayı öğretmeliyiz.” ÖZEL HABER: KAAN AKBAŞ