Çiftçi hakkını helal etmiyor

Kayseri Ziraat Odaları Birliği Başkanı Abdülkadir Güneş ile yaşanan kuraklık ve çiftçi sorunları ile ilgili keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Kuraklıktan çiftçi sorunlarına kadar bir çok konuya değinen Güneş, 'Çiftçi para kazanamayıp tedarikçiler kazanıyorsa bizler hakkımızı helal etmiyoruz!' diye konuştu.

Çiftçi hakkını helal etmiyor

PANDEMİ DE 700 YENİ ÇİFTÇİ

Özellikle kıraç yerlerde kuraklığın kendisini ciddi manada etkilediğini belirten Abdülkadir Güneş, çiftçilere müjdeyi vererek her çiftçinin dekar başına zararının devlet tarafından ödeneceğini belirtti. Pandemi döneminde 700 çiftçinin odalarına yeni kayıt yaptırdığını da söyleyen Güneş, aracılara ise el insaf diye serzenişte bulunarak çiftçi hakkını helal etmiyor dedi.

GENÇLER EVLENEMİYOR!

Köyde yaşayan gençlerin en büyük sorunu ise evlenememeleri. Kız istemeye gittiklerinde köyde yaşayan gençlere kız verilmediğinin altını çizen Güneş, çiftçi olmazsa herkes aç kalır diyor. Güneş; kadın çiftçilere yönelik projelerine de değinerek, kimse kadın çiftçilerden çok çalışmıyor, devlet hanım kardeşlerimizin bağkur primlerini kendisi yatırsın dedi.

 

ÇİFTÇİ HAKKINI HELAL ETMİYOR

 

Kayseri Ziraat Odaları Birliği Başkanı Abdülkadir Güneş ile yaşanan kuraklık ve çiftçi sorunları ile ilgili keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Kuraklıktan çiftçi sorunlarına kadar bir çok konuya değinen Güneş, “Çiftçi para kazanamayıp tedarikçiler kazanıyorsa bizler hakkımızı helal etmiyoruz!” diye konuştu

 

Kayseri’de kuraklık ciddi manada itkisini gösterdi, çiftçi bu durumdan nasıl etkilendi?

Türkiye’de 41 il kuraklıktan etkilendi bunlardan birisi de Kayseri. Biz bunu defalarca Sayın Bakana, ilimizin milletvekillerine, Kayseri kuraklıktan ciddi derecede etkilendi, çiftçilerimizin yüzde 50-60 gibi bir zarara uğradığını söyledik. Onlarda bu raporları Tarım İl Müdürlüğü’nden istediler. Bu raporlar Tarım İl Müdürlüğü, Tarım İlçe Müdürlüğü tarafından tutulan kuraklık ve hasar tespit raporudur.

Devlet kuraklık da çiftçinin zararını karşılayacak mı?

İl Tarım Müdürlüğü’nün ve meteoroloji Müdürlüğü’nün tuttuğu raporlar var. Onların neticesinde zarar görenlerin zarar oranlarına göre bir destekleme yapılacak. Dekar başına 30 liradan başlayacak. Çiftçi dekar başına ne kadar zarar etmişse o kadar ödeme yapılacak. Aynı zamanda 2021 yılı mazot ve gübre desteğinin bu yıl içerisinde verilmesini istiyor. Çünkü çiftçi madur oldu. Bu paralar çiftçiye can suyu olur. Bu yıl özellikle kıraç yani su sıkıntısı yaşayan bölgelerde yüzde 60 bir verim kaybımız var. O yüzden de bu bölgelerde çiftçimiz umduğunu bulamayarak mağdur oldu. Ama sulu bölgelerde tarım yapan çiftçimizin durumu fena değil.

Çiftçiler gider maliyetlerinin artmasından çok şikayetçi. Sizin oda olarak bu konuda bir çalışmanız var mı?

Sulama, gübre, mazot fiyatları arttı. Biz bu fiyatların fazlaca arttığını defalarca kime ulaşabildiysek ilettik. Bu sadece Kayseri’nin değil, Türkiye’nin sorunu. Bu fiyatların bu kadar arttığını Türkiye’de bilmeyen bir tane milletvekili yoktur. Çünkü her ilin oda başkanları ve çiftçileri il milletvekillerine iletiyor. Genel Başkan Şemsi Bayraktar her gün televizyon ve sosyal medyada girdi maliyetlerinin yüzde 150’lere varan artış olduğunu söylüyor. Ama şu ana kadar ne gübre fiyatlarında bir gerileme var, ne de mazotta bir iyileşme var, ne elektrik fiyatlarında bir indirim var ne de sulama fiyatlarında bir gelişme var. Ben bir gelişme olacağı inancındayım. Çünkü biz üretmek zorundayız. Eğer biz üretemezsek ülkemiz aç kalır.

Çiftçi bu girdi maliyetlerine direnebiliyor mu?

Bu girdi maliyetleri bu kadar yüksekken ve daha da yükselmeye devam ederse bu girdi maliyetleriyle üretme imkânımızın kalmayacağını ben herkese söyledim. Bir çiftçi bir sene eker zarar eder, ikinci, üçüncü senesinde de zarar ederse dördüncü sene bir daha ekmez. Eğer çiftçi, çiftçiliği bıraktıysa bir daha o adam çiftçiliğe başlayamaz. Çünkü çiftçilik örneğin bir işyeri gibi değil. Bugün kapıyı kilitleyim, bir ay sonra kapıyı açıp, şartelimi kaldırayım diye bir imkânımızı yok bizim. Çünkü çiftçinin her ekeceğinin sezonu bellidir. Buğday arpa, sonbaharda, ay çekirdeği ilkbaharda ekilir. Her ürünün sezonu ayrı ayrı belli. Sezonu geçirdikten sonra da ekemeyiz, üretemeyiz. Çiftçilerimiz üretmek işitiyor ama bu girdi maliyetlerinden çok sıkıntılı. Mutlaka bu girdi maliyetlerinin düşürülmesi lazım. Ya da girdi maliyetleri ne kadar yükseliyorsa desteklerin de o kadar yükselmesi lazım ki insanlar devletten aldığı desteklerle ayakta durabilsin. Devlet destek veriyor, zamanı geldiğinde gününde veriliyor. Desteklerde bir sıkıntımız yok. Sıkıntı burada girdi maliyetlerine göre desteklerin yetersiz kalması.

Peki devletin sağladığı destek fiyatları bu yıl için açıklandı mı, dişe dokunur bir artış olur mu?

Geçen yıla göre destek hizmetlerinde artış olup olmayacağı daha belli değil. Olsa buğdaya 100 lira pirim veriyorlardı, 270 liraya çıkacak dediler, çıkmadı. Keşke çıksa, artık netleşse. Buğdaya 300 lira pirim vermeleri lazım. Devletimiz destek veriyor, 100 lira. Mazot, gübre desteği veriyor ama bu maliyetler karşısında verilen destek eriyor. Desteğin bir anlamı kalmıyor. Gününde veriyorlar, ödemelerde sıkıntı yok. Ama bu maliyetlerin gözden geçirilmesi gerekiyor. Zaten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, fahiş fiyatlara satılan ürünlerin neden bu kadar pahalı olduğu ile ilgili gerekli yerlere yapılması gerekenler ile ilgili talimatlar verdi.

Cumhurbaşkanı bu konuyla ilgili 5 büyük marketi sorumlu tutmuştu…

 

Ben 5 büyük market nedir, nasıl pahalı satarlar orayı bilemem. İncelemeyi devlet yapıyor. Aynı uygulamanın ben gübre satanlarda da olması gerektiğini düşünüyorum. Gübre kaça alında, kaça satılıyor. Devlet bunu araştırsın, neden alış fiyatta fark bu kadar fazla devlet bunu bilsin istiyorum. Gübrenin ham maddesi geçen sene 250 dolarken, bu sene 600 dolara çıktı. Ben bunu biliyorum ama bizim çiftçimizin geçen yıl aldığı gübre 2 bin 600 lirayken bu sene 6 bin 600 lira ediyorsa aradaki farkı bilir. Çiftçi ithal edilirken pahalı ucuz gelmiş, dolar artmış onları bilmez. Çiftçi kendi cebinden geçen yıl ne kadar para çıkmış bu yıl ne kadar para çıkmış onu bilir.

Peki, tarladan çıkan ürünün fiyatıyla, market tezgahındaki ürün arasında uçurum var. Bu konu da neler söylersiniz?

Üretici ile tüketici arasında uçurum var. Biz üretiyoruz kar edemiyoruz. Biz patatesi tarladan 2 liraya satıyoruz, vatandaş marketten 5 liraya alıyor. Vicdan, el insaf! Biz bu adamlara hakkımızı helal etmiyoruz. Eğer ben patatesi 2 liraya satıyorsam markette de 3 lira olsun. Sende masrafını bu 1 liralık kazançtan çıkar. Ama fahiş fiyata satılınca bizi rahatsız ediyor. Çiftçinin kazanamadığı bir yerde gübre, mazot satan, elektrik şirketi, su satan sulama birlikleri kazanıyorsa burada bir anormallik var.

Türkiye’de ki kuruyemiş çekirdeğinin anavatanı neredeyse Kayseri. Rekolte çoktu bu yıl, çiftçi ay çekirdeğinden para kazanabildi mi?

Geçen yıl Çin çekirdeği denilen ay çekirdeğinin elenmiş satışa hazır halinin kilosu 11 liraydı. Biz gübreyi 2 bin 600 liraya almıştık. Bu yıl ise gübreyi 6 bin 600 liraya aldık, ay çekirdeğinin kilosu hala 11 lira. Bizim çiftçimizin elinden 11 liraya çıkan ay çekirdeğinin kilosu 11 lirayken, kuruyemişçide 30 lira. İnsaf! Bu kadar olmaz! Biz fedakârlık yapıyoruz, 11 liraya satıyoruz ama 3-5 kuruş kazanıp kazanamıyoruz ama siz neden 30 liraya satıyorsunuz? Devletimizin buraları mutlaka kontrol etmesi gerekir. Çiftçi para kazanamayıp tedarikçiler kazanıyorsa bizler hakkımızı helal etmiyoruz! Geçen yıllarda yerli tohum İnegöl ay çekirdeği tohumu ekilirdi. İki yıldır ithal Çin çekirdeği ekiyor çiftçilerimiz. Geçen yıllarda İnegöl çekirdeğini 12 liraya kadar satmıştık, bu yıl 6 liraya satamıyoruz, elimizde kaldı. Bu yıl Çin çekirdeği 13 liraya satılsaydı yine çiftçi para kazanabilirdi. Ama 9 liraya kadar düştü alımlar. Girdi masraflarının mutlaka revize edilmesi lazım yoksa kimse çiftçiliğe devam edemez.

Ay çekirdeğinde de devlet alımı olmalı mı?

Çerezlik ay çekirdeği ve kabak çekirdeğinde devlet alım yapmıyor.  Örneğin fındık, çan Trakya’nın pirincini Toprak Mahsulleri Ofisi alıyor. Bu yüzden de bir taban fiyatı belirliyor. Çiftçi işine gelirse Toprak Mahsulleri Ofisi’ne işine gelmezse tüccara satıyor ürününü. Burada devlet çiftçinin ektiği her ürüne müdahale etmeli, bir taban fiyat belirlemeli. Çiftçi de ister devlete ister tüccara verir. Eğer sistem böyle olsa devlet sigortadır. Tarım Bakanlığı, Toprak Mahsulleri Ofisi çiftçinin sigortasıdır. Eğer devlet fındığı de taban fiyatı açıklamasa, fındık da ayağa düşer.

Artan gübre fiyatları hakkında neler söylersiniz?

Bu yıl devlet 2 bin 400 liraya buğday taban fiyatını açıkladı. Eğer gübreyi geçen yılki 2 bin 600 liradan alırsak çiftçi zarar etmez. Ama 6 bin 600 liraya gübre alıp 2 bin 400 liraya buğdayı satarsak çiftçi zarar eder. Buğday ile gübre fiyatları aynı olsa çiftçi buna razı. Diğer masrafları da eklersek çiftçi dekardan 200 ton buğday alacak ki zararını kurtarsın. Bu yıl kuraklık nedeniyle kıraç yerlerde bu verim alınamadı. İlçe tarım da raporları tuttu, bu çiftçilerin zararına yardımcı olacaklar.

O zaman çiftçi kar etmek yerine, zarar etmemek için mi ekiyor?

Çiftçi hiçbir zaman zararını kurtarmak için ekmez. En zor meslek çiftçilik. Çiftçinin kazandığı para anasının ak sütü gibi helaldir. Çiftçi devletine ihanet etmez. Bankaları dolandırayım mantığı olmaz. Köyde çiftçinin evine haciz gelirse o yaşadığı en zor andır. Çünkü köyde itibarı biter.

Çiftçinin en büyük sorunu nedir?

Çiftçinin en büyük sorunu kuraklık ve girdi masraflarının çok olması. Eğer bunlara bir çözüm bulunamazsa çiftçilik biter. O zaman da ithal girer ülkeye. Biz şimdi devletten şunu bekliyoruz. Yurt dışından bir makarnalık buğdayı 3 bin 400 liraya getiriyorsan, çiftçinin buğdayını da o paraya al. Biz de bu sayede para kazanalım, devam edelim.

Çiftçiler gerekli makamlara sesini duyurabiliyor mu?

Akşama kadar bir sürü kişi arıyor beni. Başkanım traktörle yol keselim, eylem yapalım diyorlar. Ben de bu bize yakışmaz diyorum. Bizim devletimiz, bizim sesimizi duysun, bizim sorunlarımıza çözüm bulsun. Yol kesmeyle, devlete kafa tutmayla bu işler olmaz. Biz devletin yetkililerine bir şekilde sesimizi duyuruyoruz. Bir yıldır ben girdi masraflarının fazla olduğunu anlatıyorum. Ama hala bir çözüm bulamadık. Hala gübre zamlanmaya devam ediyor. Tarım Bakanlığı bürokratları bu noktada çalışma yapmaları gerekiyor. Yoksa 2022 yılında rekolte düşer, çiftçi kazanamaz. Devlet de yurtdışından ithal etmek zorunda kalır.

Özellikle Pınarbaşı ve Bünyan çevresinde borcunu ödeyemeyen çiftçiler traktörlerini sattığını veya haciz edildiği söylenmişti. Bunlar doğru mu?

Bu meselede kötü niyetli insan çok ama benim borcum var ödeyemiyorum diyerek traktörünü satan insan da çok. Geçenlerde bir televizyon kanalında Tarım Kredi Kooperatifi çiftçinin traktörünü haciz ettiği diye bir takım haberler çıktı. O olayın aslı bir çiftçinin Tarım Kredi’ye 35 bin lira borcu var, 3 de kefili var. Kooperatif kefillerden borcu tahsil ediyor, kefiller de çiftçinin traktörünü icraya veriyorlar. Olayın aslı budur, Tarım Kredi ile hiçbir alakası yok. Ama Bünyan ve Pınarbaşı bölgesinde birkaç çiftçinin traktörü icralıktı biz de bu olayları çözdük.

Devlet bu konuda neler yapıyor?

Devletimizin geçmişe dönük Ziraat Bankası ve Tarım Kredi’ye olan borçları yapılandırdı. Şimdi burada şöyle bir olay ortaya çıkıyor. Kötü niyetli çiftçiler zaten yapılandırma olur, faizler silinir diye ödeme yapmıyorlar. Burada günü geldikçe parasını tıkır tıkır ödeyen çiftçinin suçu ne? Eğer insan gerçekten bakmışsa iyi niyetliyse evet ona yardım edilsin ama diğer kötü niyetli insanlara hakkımı da helal etmem ben.

Pandemi döneminde özellikle köye dönüş yaşandığını gözlemliyoruz…

Bu pandemi ile birlikte insanlarda köye dönüş yaşandı. Köyde küçük bir bağı bahçesi olan insan oraları yaptırdı, ekiyor biçiyor, onu da yol kenarlarında satıyor. Böyle olunca hem üretim oluyor hem de kendine bir kazanç sağlıyor. Çiftçilik kolay kolay bitmez. Kimse kurulu düzenini bırakıp şehre yerleşmez. Daha geçen yıl pandemide odamıza 700 yeni çiftçi kaydoldu. Çiftçiliğin kutsal bir meslek olduğunu, devletin önem verdiğini anlayan çok insan var. İnsanları doğduğu yerde doyurmak önemli.

Köyde yaşayan gençlerin sıkıntıları neler?

Köydeki gençler evlenemiyor. Adamın durumu da geliri de iyi. Bir kızı istemeye gittiklerinde, oğlun ne iş yapıyor diyorlar. Bunlarda oğlum çiftçi, köyde yaşıyor, durumu iyi dese bile illa şehirde bir işi olsa, evi şehirde olsa diyorlar. Bizler orada bile sıkıntı yaşıyoruz. Pandemi döneminde köy hayatının önemi daha iyi anlaşıldı.

Sizin çiftçi kadınlar ile ilgili bir projeniz vardı…

 Devletimizin hanım kardeşlerimize bir jest yapması lazım. Biz hanım çiftçilerin bağkurunun devlet tarafından ödenmesini önerdik. Çünkü kadın tarlasını ekiyor, suluyor, traktörünü kullanıyor, ekinin hasat ediyor, bunu da yol kenarlarında satıyor. Bir de evinin işi, yemeğini yapıyor. Bu kadından daha çok yorulan, bağkuru hakeden kim var?

DİLEK BAYRAM