Çocuk kendini nasıl anlatır?

Psikolog Orhan Altuner ile oyun terapisinin ne olduğunu, oyun terapisiyle ilgili bilenen yanlışları, önyargıları ve çocuklardaki ani öfke nöbetlerini konuştuk. Altuner, oyun terapisinin nasıl hayati olduğunu çocukların özgürleşmesinde, iyileşmesindeki önemini ve değeri anlattı.

Çocuk kendini nasıl anlatır?

Gazi Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümünde Lisans ve İstanbul Esenyurt Üniversitesinde yüksek lisansını tamamlayan Orhan Altuner, Kocasinan ilçesi Sahabiye Mahallesindeki merkezinde ruh sağlığı alanında 6 yıldır oyun terapisinde hizmeti veriyor. 

 

Oyun terapisi nedir?

- Oyun terapisi bizim çocuğun dünyasına ulaşmak için kullandığımız bir yoldur aslında çocuğun kendini anlattığı ifade ettiği bir yolda diyebiliriz. Yetişkinin, ergenin kendini konuşarak ifade ettiği terapi sürecinde çocuk bunu yapabilecek bilişsel kapasitede değildir. Biz çocuğu oyun ve oyuncak üzerinden, kurduğu oyun üzerinden anlamaya çalışırız. Oyun terapisi çocuğa ulaşan ve çocuğun kendi derdini anlatabildiği bir terapi modelidir. Oyun terapisi bilinç dışına ulaşır. Sinir sistemindeki travma enerjisinin boşaltılmasına, bedendeki travmanın iyileşmesine yarar. İlkel beyinle ve sağ beyinle çalışır. 3 yaş altında hatırlayan beyin hipokampus gelişmediği için insan o dönemi hatırlamaz. Travma sinir sisteminde ve bedendedir. Oyun terapisi buraları çalışma imkanı sunar. Hiçbir terapide kolay kolay anne karnı ya da doğum travması ya da sıfır üç yaş döneminde ki travmalara ulaşamayız.  Bu zordur. Beden travmasını iyileştirmek için nöropedagoji, somatik deneyimleme, EMDR veya hipnoz kullanabiliriz. Oyun Terapisi bu yöntemlerden daha derin bir terapi imkanı sunabilmektedir. Çeşitli sebeplerle çocukları bu yöntemlerle iyileştirmek mümkün olamayabilmektedir. Örneğin; anne karnı korkularını, kaygılarını çalışırken çocuk o döneme döndüğü zaman bebeksileşir, bebeksi  tepkiler verir  ve bunu oyunla  oyun terapisinin içerisinde yaşayarak  çalışır. Beyindeki yapılanma değişir.

 

Kimler ve hangi yaş grubu için gereklidir?

- Oyun terapisi 2 ile 12 yaş arası çocukları kapsayan bir terapi modelidir. Genellikle 9 yaş üstü çocuklar oyun terapisine gelmek istemezler veya böyle bir terapi yöntemi ile iyileşmek istemezler. Çünkü artık çocukluk ve oyun çağından çıktıklarını düşünüler. Çok nadiren 10 ve 10 yaş üstü çocuklarla çalıştığımı söyleyebilirim.

- Çocuk ruh sağlığına yönelik kullanılmayacağı bir alan yoktur diyebiliriz. Belli başlı ön plana çıkan konular kaygı, öfke problemleri, anne-baba kaybı, boşanma, obsesyonlar, takıntılar, çocuğun yaşamış olduğu travma veya travmalar, istismar, taciz, kaka tutma, kaka kaçırma, alt ıslatma, kardeş kıskançlığı, duygusal problemler, davranış bozuklukları, yeme problemleri, özgüven problemleri gibi bir çok konuda oyun terapisini çocuğa ulaşmakta kullanabiliriz ve faydalıdır.

 

Oyun Terapisi ile ilgili sizin karşılaştığınız, insanlarda önyargı var mı varsa neler ve önüne nasıl geçilir?

- Şu açıdan zorluklarımız var;  insanların terapiye dair psikolojiye dair ne kadar iyileştirdiğiyle alakalı bir farkındalığı olmuyor. Ülkemizde bunlar yeni yeni emeklemeye başlayan yeni yeni yürüyen yöntemler ve bilimler. Bize daha çok referansla insanlar gelir. Bizim iyileştirdiğimiz, faydamızın olduğu insanlar bir diğerlerine bunu anlatır ve tavsiye ederler. Bununla beraber insanlar önyargısız ve motive bir şekilde gelirler. Bu bir açıdan normal çünkü ülkemizi değerlendirdiğimiz zaman geçmişimizde bu bilimlerin çok bir süreci yok. Yakın zamanda bunlar hayatımıza giren şeyler bir boyutu böyle. Bir diğer boyutu insanların başvuru yapıp etkili ve iyileştirici müdahale ile karşılaşmamaları yani gelenlere yeterli hizmet sağlanamaması ile de alakalı olabiliyor. Bu önyargıların önüne yeterli hizmeti sağlayarak ve anlatarak geçebiliriz. Son zamanlarda psikolojiye dair ilgi artmaya başladı. İnsanlar kendileriyle, çocuklarıyla ilgilenmeye, fark etmeye başladılar ve terapi  sürecinden geçip olumlu geri dönüşler alındığında bu önyargı yavaş yavaş yıkılmaya başlıyor diyebilirim.

 

Oyun Terapisi bir tedavi süreci mi yoksa destek modeli midir?

- Oyun terapisi bir tedavi ve iyileştirme hizmetidir ve derinlikli bir iyileşme hizmetidir. Destekleyici bir niteliği yoktur.

 

Terapi alması gereken çocukların almaması durumunda ilerde karşılaşacağı sorunlar nelerdir?

- Bunu örnekleyelim; kişi ilişkisel olarak bir sorun yaşıyor ise yani anne- baba,  anne-çocuk,  baba-çocuk ilişkisi ve çocuğu etkileyen kardeş ilişkisi. İlişkisel olarak sorun yaşandığı zaman karşı tarafla ilgili bir değişim olmuyorsa sorun kendiliğinden ortadan kalkmamaktadır.  Anne-baba ile çocuk arasındaki ilişki de anne-baba herhangi bir değişim ortaya koymadıkça, kendileri de terapiden geçmedikçe bu durum değişmeyecek ve çocuğun aynı sorunu tekrar etmesine sebep olacaktır. Ev içindeki sorunun düzelmesi için ebeveynler kendilerini geliştirmek değiştirmek için bir çabaya girmelidir. Bu uzman desteği veya kitap okumak, eğitim almakla olabilir veya kendileri terapi almalıdırlar. Bu yollara başvurulmadığında aile içindeki kısır döngü maalesef devam etmektedir.

- Birde bu işin travma odaklı sorunları vardır. Travma odaklı problemler örneğin; hamilelik döneminde yolunda gitmeyen durumlar olabilmektedir. Anne karnındaki çocuğun düşük tehlikesi, annenin çocuğunu kaybetmekle ilgili korkuları, fiziksel ya da psikolojik etkenler, zor bir doğumdan veya doğum kanalında çocuğun sıkışması travması yaşadığını varsayalım. Doğduktan sonra bu problemi çözemeyen çocuk bu süreci bazı semptomlarla göstermeye başlar. Gece uykularında bölünmeler olur, huzursuzluk hali olur, geç sakinleşir, çocuğun rahatlayamama halleri olur, ebeveyn ile tensel temas ister, uyurken yanında olmalarını ister, kucaktan bırakılmak istemez. Yani bu travmalar, çocuğun güvende olma hissini bozar. Çocuk sürekli bakım vereninden bu güveni almak için bir çaba içerisine girer. Bu durum tedavi edilmediği takdirde farklı şekillerde devam eder. Örneğin; gece korkuları, gece uyanmaları, huzursuzluk, ev dışındaki alanlarda sorunlar, misafirliğe gidildiği zaman çocuğun başka insanlara yaklaşmaması, kendini koruması, insanlardan çekinmesi, iletişime geçmemesi, ebeveyninin arkasına saklanması gibi durumlar yaşayabilmektedir. Kreş, okul gibi kurumlarda alışmakta zorluk yaşanabilmektedir. Haftaları bulan okula alışamama halleri olabilmektedir. Bu zorluklar da ilerde özgüvensiz, güçsüz, zayıf kendilik algısı oluşturur yani çocuk kendini zayıf, güçsüz ve korkan bir yapıda algılamaya başlar. Bu travmaya bağlı olarak yaşı büyüdükçe başkasına bağımlı olarak yaşama durumunu etkiler. Çocuk özgüvensiz olduğu için kendini güçlü ve güvende hissedebileceği birilerine bağımlılık ihtiyacı duyar. Bu bağımlılık genellikle çocukken anne-baba da olur. Büyüdüğünde de buna ihtiyaç duyar ve daha güçlü karakterde olan kişilerle ilişki kurup onlarla hayatına devam etmek ister. Kendi fikirlerini beyan etmekte zorlanır kendi ‘hayır’ demesi gereken konularda ‘hayır’ diyemez ve birçok konuda kendini ortaya koymaktan geri durabilir. Çünkü kendi içindeki ego kapasitesi zayıf olduğu için bunları ortaya koyacak güçte hissetmez. Bağımlı olan çocuk kendisine partner olarak da daha güçlü onu koruyan kollayan güvende hissettiren eş seçmek ister ve aslında bağımlılık hali başka ilişkilerde de dönüşerek devam eder yani terapi almak, fark etmek, iyileşmek kişiyi özgürleştirir, güçlendirir ve hayatındaki bir çok hastalıklı davranışın iyileşmesini sağlar.

 

Terapiye hiç başlanmaması ya da yarım kalması nedeniyle çıkarılamayan duygu ileride ne gibi sorunlara yol açar?

- Örneğin; çocuk, kardeş ilişkisinde bir sorun yaşıyor ve o kardeşte kendisinden daha baskın, güçlü, dışa dönük daha özgüvenli birisi olsun ve bu çocukta içe kapanık, özgüvensiz kendini ifade edemeyen bir yapıda olsun. Bu durumda diğeri tarafından yönetilen, yönlendirilen, diğerinin isteklerine boyun eğen, istemeyerek de olsa rıza gösteren pasif çocuk, güçlü olan kardeşine karşı içten bir öfke besliyor ve bu öfkeyi ifade edemiyor olsun. Bu öfke sorunu terapide yarım kaldı ya da hiç terapiye başlanmadı diyelim. Bu durum ilk olarak şuna sebep olabilir; bu döngü hiç kırılmadan tüm ilişkilerinde hangi yaşta hangi dönemde olursa olsun devam edebilir. Arkadaşlık ilişkisinde devam edebilir. Eş ilişkisinde devam edebilir. Çalışma hayatında devam edebilir. Ya kardeşi gibi biriyle sağlıksız bir ilişki kurar. Onu devam ettirir, veya Kardeşi gibi algıladığı kişilerle çatışmalı bir ilişkisi olur.

- İkinci olarak normal olmayan bu durum tekdüze devam etmez. Şu şekilde devam edebilir; bazen anlık çıkışları, anlık yükselişleri olur. Bu durumu arkadaş ilişkilerinde görürüz veya partner ilişkisinde veya ilerde büyüdüğü zaman çocuklarıyla olan ilişkilerinde görürüz. Çoğu zaman anlayışlı, kabul eden, uyumlu davranan kişi kendi duygularını kendi düşüncelerini karşıya ifade etmediği için rahatsızlıklarını ifade etmediği için anlık ve ani öfke çıkışları yaşar.Bu durum var olan ilişkisinde karşıya şaşkınlık verir. Karşı taraf neden bu kadar tepki verdiğini anlamlandıramazlar. İlişkilerine zarar verir. Kendisi de pişmanlık ve üzüntü hissedebilir. Bu durumun içinden çıkmakta zorlanacağı için çaresizlik hissedip yalnızlaşma yolunu tercih edebilir. Kontrol edilemeyen, çok yoğun gelen ve sadece o döneme ait olmayan duygu ilişki için büyük bir risktir. O sebeple buradaki duyguların deneyimlenerek, yaşantılanarak oyun terapisinde sağlıklı boşaltılması iyileştirilmesi çok hayati ve kritiktir.

 

Terapiye gelen her çocuk terapiye cevap veriyor mu bununla ilgili aldığınız dönüşler nelerdir?

Çoğunlukla çocuklardan olumlu geri dönüşler alırız. Deneyimsel oyun terapisinin güveni test etme aşaması vardır. Çocuk size güvenmeden kendini açmaz. Bu aşamayı bazen terapistten kaynaklı geçemeyebilir bazen de çocuk gelmek istemiyordur ve ebeveyn onu zorla getiriyordur. Bu da çocukta direnç oluşturur ve süreci tıkar. Bazen çok nadirde olsa şunla karşılaştığım oluyor; ço cuklar oyun terapisinde bile direnç gösterebiliyorlar. Kendi terapilerine girecek güçte hissetmiyorlar ve travmalarını anlatamıyorlar. Kendi terapisine girmeden sorunun etrafından dolaşabiliyorlar. Böyle olduğu zaman çocuk zaten gelmek istemiyor çünkü zorlanıyor. bu nadir durumlardan dolayı sürecin ilerlemediği olabiliyor. Çoğunlukla çocuk terapiye olumlu yanıt verir ve iyileşme yaşar.

Bazen de ebeveynler kendileriyle ilgili değişim ortaya koyamadıklarında süreç tıkanır. Terapistin aileden beklediği değişimler karşılanmazsa, Terapi kısır bir döngüye girebilir.

 

Oyun Terapisi Nasıl iyileştirir?

-Terapist, çocuğu kabul eden, ona uyumlanan, kontrolü ve gücü ona bırakan, anlaşıldığını hissettiren ve çocuğa güven veren bir tutumla yaklaştığı zaman çocuk terapisinde derinleşerek anlatmaya başlar.

Örneğin çocuk korkusunu çalışacak; bu durumu terapist üzerinden çalışır. Terapisti kendisi yapar. Kendisi, kendisini korkutan nesnesin rolüne girer. Bu örneğin; sanal bir korkusu, kendisini korkutan ebeveyni veya kendisini korkutan bir yaşantısı travması olabilir. Çalıştığı duruma ait duygusunu terapiste hissettirir. Terapist çocuğun korkusunu alır ve korkuğu hisseden bir role girerse çocuk travmasını çalışmaya başlar. Onun gibi korktuğumuzda o kendini anlaşılmış ve kabul edilmiş hisseder.  Sonrasında bu korkuyu bizim üzerimizden boşaltmaya başlar ve bunu deneyimleyen çocuk korku duygusundan arınmaya, güçlenmeye başlar ve süreç böyle devam eder.

Bir de beyindeki değişim üzerinden bu yapıyı ele alalım.  Oyun terapisi derinlikli bir terapi dememin sebebi sağ beyin ve ilkel beyinle çalışmasından dolayıdır. Oyun terapisinde çocuğun tekraren çalıştığı konularla beraber beyindeki yolaklar ve yapılanma değişmeye başlar. Çocuk deneyim elde ettikçe, tekrar oynadıkça sinir sistemi, beden ve sağ beyin rahatlamaya başlar. İlkel beynin üst beyinleri olumsuz baskılaması azalır. Çocuk için iyileşme ortaya çıkmaya başlar.

 

Terapiyle ilgili doğru bilinen yanlışlar nelerdir?

- Sadece oyun oynamak olarak algılanıyor olabilir. Ancak içerde çocuğa uyumlanmak, çocuğun ritmine ayak uydurmak, çocuğu kabul etmek, kontrolü ve gücü çocuğun eline vermek, çocuğun bir adım gerisinde ve çocuğu takip eden bir yapıda olmak çocuğa çok iyi gelir ve kendi derdini anlatmasına yol açar. Terapist böyle bir tutum sergileyince işler çok değişiyor ve çocuk kendi derdini anlatmakla ilgili sürekli derinleşiyor. Beyindeki yapılanmalar, yolaklar, bağlanmalar değişiyor. Süreç ve iyileşme sağlıklı bir şekilde ilerlemeye başlıyor.

 

Her meslekte olduğu gibi sizin de mesleğinizin zor yanları var mı varsa nelerdir?

- İllaki her meslekte olduğu gibi zor yanları vardır. Terapist kendi terapisinden geçmediği zaman karşısına gelecek danışanla ilgili süreci yönetmek de zorlanabilir. Çocuk üzerinden düşündüğümüzde kendi çocukluğuyla alakalı bir zorlanma içerisindeyse ve kendi terapistiyle konuşup çalışıp bunları halletmediyse danışanına sağlıklı şekilde yardımcı olamaz bu sebeple bizim mesleğimizde terapistin de terapiden geçmesi çok kıymetlidir. Ayrıca terapistin kendisini takip eden hocasından süpervizyon alması ve danıştığı bir hocasının olması çok kıymetlidir. Çünkü her zaman kendi önünü göremeyebilir olaya geniş açıdan bakamayabilir bunlar bizim mesleğimizin en zor tarafları diyebilirim.

 

Oyun Terapisi,  ihtiyacı olan her çocuğun ulaşabilmesi açısından kreş, okul vb. kurumlarda bir servis olarak hizmet vermesi mümkün mü mesleki açıdan uygunluğunu nasıl yorumlarsınız?

- Terapistin, hem çocuğun hem yetişkinin dünyasında özel bir yeri olan kişidir. Yani onu hem sosyal bağı olan biri hem de terapist olarak görmemek gerekiyor. Bizler mümkün mertebe kendi hayatımızla ilgili bilgi vermeyiz. Kendi hassasiyet ve rahatsızlıklarımızı danışanımıza iletmeyiz bunun sebebi danışanın kendi terapisinin bozulmamasıdır. Bu açıdan anaokulu ve kreşler,  rehberlik servisleri çocukla sürekli ilişki içerisinde olan sosyal bir bağ kurulan yerlerdir ve buralarda terapi yapılması çok sağlıklı değildir. Ama kreşlere belli aralıklarla gelen ve bu alanda hizmet veren bir uzmanlarla takip sağlanabilir.

 

Kayseri’de oyun terapisine talep ve istek var mı?

- İnsanlar terapiyle ilgili yeterli bilgiye sahip mi?

Ne yazık ki yeterli bilgiye sahip değiller. Ancak bu durumu normal karşılıyoruz. Çünkü çok yeni bir terapi ekolü ve aslında terapi hem ilimizde hem de ülkemizde çok yeni bir kavram bu sebeple yeterli bilgi yayılmamış durumda. Ancak ilgi anlamında baktığımız zaman insanlar birilerini yönlendirdiğinde, referans olduğunda, tavsiye ettiğinde talep artıyor. Maddi anlamda zorlanmadıklarında da bu süreci devam ettiriyorlar ve fayda gördükleri zaman insanlar bu sürece sarılıyorlar.

>>Gülşen Büyükçekiç