Daştan 'Toplum düzeninin tesisinde kanun gibi kitap da önemli'
Kayseri Asliye Ceza Hakimi Necati Daştan ile yeni çıkardığı 'Erdemli İnsanın Yol Haritası' adlı kitabı ve hukuk konusu hakkında bir söyleşi gerçekleştirdik.
Bir toplumda düzenin ve huzurun tesisinde sadece kanunlar ve cezaların yeterli olmadığını gördüklerini ifade eden Hakim Daştan, toplumdaki huzur ve düzenin sağlanmasında kitapların da kanunlar gibi önemli bir yer tuttuğunu ifade etti. Bu doğrultuda tarihe damga vuran bilge kişilerin öğütlerini ve pırlanta değerindeki sözlerini bir kitapta topladığını belirten Daştan, "Bu kitap hukukun ve adaletin kifayetsiz kaldığı yerlerde toplumda düzenin, huzurun ve barışın tesis edilmesine katkı sağlamaya çalışıyorum" dedi.
SİZİ, ÖĞÜTLERİ İÇEREN BU ESERİ YAZMAYA İTEN SEBEP NEYDİ?
Kitabı yayınlamama en büyük etken şu oldu; Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye bir öğüdü var. Bunu zaman zaman okurdum. Yalnız bir gün bunun seslendirilmiş halini gördüm internette. Çok beğendim ve bu ben de büyük bir tesir bıraktı. Sonra kendi kendime şu soruyu sordum; ‘bu ve buna benzer öğütler neden tarihin tozlu sayfalarında kalsın. Biz bunları niye gündemimize almıyoruz?’ Tarihin biriktirdiği hazinelerden uzak kalmayı bir kayıp olarak gördüm. Buna benzer yüzlerce öğüt var ama biz bunlardan bihaberiz. Günümüz nesli gençliği bihaber, çocuklarımız bihaber. Bu konuda bir araştırma yaptım. Bu konuda bir eser verilmiş mi diye… Bir kaç örneğini gördüm ancak kafamdakini karşılamıyordu… Okunuşu zor ve konulara göre bölümlenmemiş, tasnif edilmemiş öğüt kitapları gördüm. Ya da İbn-i Arabi gibi sadece tek bir İslam aliminin öğütlerinin derlendiği kitapları gördüm ve bu konuda bir boşluk olduğunu farkına vardım. Acaba bu işi yapabilir miyim diye kendi kendime sorarken, yola çıkmaya karar verdim.
KİTABI HAZIRLARKEN SİZİ ŞAŞIRTAN BİR ŞEYLE KARŞILAŞTINIZ MI?
Kitap sürecinde Hz. Ali’yi hakkıyla bilmediğimizi farkettim. Biz Hz. Alinin sürekli kahramanlık yönünü öğrenmişiz. Meğer Hz. Ali bir ilim deryası imiş. Onun düşüncelerinden hakkıyla istifade edemediğimizi gördüm. Peygamberimiz bu yüzden Ben ilmin şehriysem Hz. Ali onun anahtarıdır diyor. İkinci husus tarihten bugün insanların hep aynı hususlarda yanıldığını bunun çok da değişmediğini ve bu öğütlerde yazan hususların bilinmemesinden kaynaklı bir yanılgı olduğunu farkettim. Ama ne yazık ki geçmiş dönemin insanlarının bunlara bizden daha fazla değer verdiğini müşahade ettim.
KİTABINIZI YAZARKEN YAŞADIĞINIZ SÜREÇTEN BİZE BİRAZ BAHSEDEBİLİR MİSİNİZ?
Kitap için yaklaşık 100’e yakın eser onlarca makale ve internet sitesini taradım. Bazen bir cümle almak için bir kitap okudum. Tekrara düşmemek için yoğun gayret sarfettim. Okuyucuyu sıkmayacak bir şekil ve format aradım. Ve bunun için çabaladım. Çünkü ülkemizde insanların öğüte ve öğüt kelimesine karşı soğuk ve mesafeli bir duruşa sahip olduğunu gözlemledim. Bunun sebebinin belki insanlara yanlış dozda ve yanlış üslupla öğüt verilmesinden kaynaklandığını düşünüyorum. Hatta insanların kendi yapmadığı şeyleri kendi çocuğuna ve çevresine dikte etmesinin olumsuz yansımaları olduğunu düşünüyorum. Tüm bunlar nedeniyle kitabın ismini ilk başta ‘Pırlanta Öğütler’ olarak belirlemişken bu eleştiri ve handikaplar nedeniyle ismini değiştirdim ve erdemli insanın yol haritası olarak belirledim. Yoğun bir tempoyla, 1 yıllık bir çalışma sonucu 450 sayfalık bir kitap ortaya çıktı. Bunu dostlarıma incelettim. Bunun çok kapsamlı olduğu eleştirisini aldım. Ben sonra kitabı yeniden ele aldım Bazı değişiklikler yapma kararı aldım. İki yüz sayfaya indirdim. Bu değişiklikler okuyucuyu yormamak, okuyucunun dikkatinin dağılmaması için yapılmış bir düzenlemedir. Bilim adamlarının, önderlerin, kanaat önderlerinin toplu haldeki öğütlerini dağıtmadım. Ferman şeklinde aralara serpiştirdim. Diğer öğütleri konular halinde toparladım. Ve kitabın bu halinin daha çok beğenileceği kanaatindeyim.
BU KİTAPLA NEYİ AMAÇLADINIZ?
Yaklaşık 2 yıla yakın bir süremi aldı bu çalışma. Bu zamanda en çok ihtiyaç duyulan konulara ağırlık vermeye çalıştım. Özellikle yargı görevini yaparken salt cezaların insanları ıslah etmediğini ve suçlu kişilikleri rehabilite edemediğini gözlemledim. Bunun pek çok nedeni var. Yargının sorunlarından ve iyi bir hukuk sistemi olmamasından tutun başka başka pek çok sorun sayabiliriz. Bunun yanında günümüz insanlarının tavsiye ve telkinlerinin de yetersiz kaldığını gözlemledim. Bu nedenle maziye yöneldim. Ve insanlar üzerinde çok büyük tesir bırakan yol kandillerinin öğüt, tavsiye ve vasiyetlerine yöneldim. Bunların sade bir dille bir araya getirilmesinin çok yerinde bir çalışma olacağına kanaat getirerek bu işe koyuldum. Bu kitabın hazırlanmasında bana en büyük ilham kaynağı Rahmetli Şeyh Edebali’nin vasiyetidir. Onu ve kitapta sözlerine yer verdiğim bize yol gösteren tüm rehberleri bir kez daha rahmetle anıyoruz.
Bu kitap ile ben; geçmişe bir pencere açarak geçmişe daha bir dikkatle bakmalarını ve bu kitabı baş uçlarında belli periyot ve belli zaman aralıklarında gözden geçirilmesinin yerinde olacağını düşünüyorum. Eski düşünürlerin sözlerini bir yol rehberi mesafesinde alarak incelemelerini ve günümüzdeki sorunlarına uyarlamalarını bekliyorum. Ben bundan son derece istifade edeceğini, memnun olacaklarını düşünüyorum ama önyargı ile yaklaşmamalarını istiyorum onlardan. Bu söylediklerim ancak kitabın okunmasından sonra daha iyi anlaşılacak hususlardır. Zira bu hususların insanlar tarafından 10 yıllık bir hayat tecrübesi ile elde edemeyeceği bilgilerin bize bir kitap kadar yakın olduğunun farkına ancak bu kitabı okuduktan ve kitabı okuduktan sonra hayatta karşılaştıkları olaylara tatbikinden sonra kitabın öneminin anlaşılacağına ben inanıyorum. Bu insanlara hem zaman tasarrufu sağlayacak, hem bilgi tazelenmesi sağlayacak diye düşünüyorum.
KİTAP İÇERİSİNDE GİZLİ HAZİNE DİYE BİR TABİR VAR. BUNDAN KASTINIZ NEDİR?
Bilgi. Başlık başına bir hazinedir. Kitabımda yazdım insanlar yer altındaki definelerle uğraşırken kütüphanelerde saklı olan gerçek hazineyi fark etmiyorlar diye… Yani bilgi var, bir yerlerde duruyor ama dağınık. İnsanların kullanımına sunulamamış. Siz bu bilgilere ulaşmak isteseniz iki yılınızı harcarsınız. Herkesin bu kadar süreyi harcamasına gerek yok. Ben herkes adına bu süreyi harcadım. Kütüphaneler girdim. Kitapları taradım. Pek çok insanla irtibat halinde oldum. Bu bilgileri derledim, bir kaynak oluşturmaya gayret ettim. Benim gizli hazineden kastım bu. Yani tozlanmış olan bilgileri gün ışığına çıkarmış oldum. Belki bu bir ilk adım. Belki bunun devamı gelecek, Olursa bu benim için gurur vesilesi olacak.
TOPLUM HUZURU VE DÜZENİNİN TESİSİNDE KANUNLAR KADAR KİTAPLARIN DA ÖNEMLİ OLDUĞUNU SÖYLEDİNİZ. BUNU BİRAZ AÇAR MISINIZ?
Ben, bu kitabı hazırlama aşamasında geçmişin bilgi deryasına girdiğimde öğütlerden, nasihatlerden çok etkilendim. Ve ben şunu farkettim. Biz bir hazinenin üzerine oturuyormuşuz da farkında değilmişiz. Halbuki en önemli cevher bilgidir. Bilgi olmazsa ne parayı tutabilirsiniz, ne iktidarı tutabilirsiniz, ne mutlu olabilirsiniz ne de sağlığınızı koruyabilirsiniz. Bilgi bu kadar önemliyken biz günümüzün şartlarında insanların bilgiden ziyade madde ve paraya yöneldiğini görüyoruz. Oysa ki paranın ve maddenin mutluluk getirmediğini günümüzde hastanelerin psikiyatri servisinden anlıyoruz. Günümüz insanının yarıya yakının veya üçte birinin, bu oranı tam bilemiyoruz, insanların stres içerisinde olduğu, sakinleştirici ilaç kullandığı ve bunların toplumdan gizlenmesi nedeniyle gerçek oranın farkına varamadığımız için bu konuda yorum yapamıyoruz ama şu bir gerçek ki günümüzde stres ve depresyon eskiye oranla çok çok daha fazla. Bunun pek çok nedeni olmakla birlikte biz bunun geçmişten bugüne aktarılan bilginin, vasiyetlerin, öğütlerin bilinmemesi, buna uygun hareket edilmemesi, insanların streslerini ve üzüntüsünü dağıtacak eylem ve davranışların farkına varamamamız nedeniyle bunların, bu elektriği aktaracak unsurlardan bihaber olduğumuz için insanların stres yüklendiğini dolayısıyla da mutlu olamadıklarını görüyoruz. İşte günümüz insanı madden eskiye oranla çok daha zengin ama mutluluk bazında baktığımız zaman çok mutlu olmadıklarını görüyoruz. Artık günümüzdeki insanları sözlerinin, öğütlerinin, nasihatlerinin de etkisi olmadığının farkına vardık. Bu açıdan bir çare olarak, eskiye yöneldim. Eskinin bilim adamlarının, önderlerinin, kanaat önderlerinin sözlerinin belki günümüze de ışık olabileceğiniz, belki günümüzdeki insanları da etkileyebileceğini, pek çok kötü alışkanlıklardan koruyabileceğini, anne-babasına kötü davranan, onları hor gören, onlara eziyet eden insanların belki anne-baba hakkının ne olduğunu öğrenebileceğini tasavvur ettim. Bu şekilde bir kişinin bile kötü alışkanlıklardan vazgeçerek topluma kazandırılmasına vesile olabilirsem bu eser maksadına ulaşmış olacaktır.
SON OLARAK KİTAPTAN VE BUNDAN SONRAKİ SÜREÇTEN BAHSEDER MİSİNİZ?
Bu kitabın bir kez okunup kenara atılacak bir kitap olmadığını düşünüyorum. Her 3 ayda bir ele alınıp konularına göre yeniden göz gezdirilmesi gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu sözlerin hafızamızda canlı olarak tutulması hayatta karşılaşılan sorunları karşı tetikte olmamızı sağlar ve insanın otokontrol mekanizmasını güçlendirir. Bu kitap hakkında büyük bir projem var ancak bunun detaylarına şimdi girmek istemiyorum. Ancak şu kadarını söyleyeyim; cezaevindeki mahkumlardan başlamak üzere çok geniş kitlelere bu kitabın ulaşması için çaba harcayacağım. Zira ben bu kitabı hazırlarken sözlerin büyülü dünyasından çok etkilendin. Bu yüzden tüm insanların etkileneceğini düşünüyorum. Ne yazık ki kutup yıldızlarının azaldığı bir çağda yaşıyoruz. Alimin ölümü alemin ölümü gibidir. Büyük alimlerin yokluğunu hayatın her alanında hissedebiliyoruz. Bu yüzden yeni ilim ve kanaat önderlerinin ortaya çıkmasının en büyük yolu belki gençlerimizi bu hazinelerle buluşturmaktan geçer. Özellikle bu kitabı gençler için kaleme aldım. Bu yüzden ilk konu başlığı gençliğe öğütler diye başlar. Kitap içinde birtakım özel şifreler mevcut. Okurun bu şifreleri çözmesiyle daha büyük keyif alarak kitabı okuyacağını düşünüyorum. Geçmişini bilmeyen insan geleceği okuyamaz. Bilgi insanlık tarihinin ortak hazinesi bu hazineye sahip olmayan insanın ziyanda olacağını düşünüyorum. Belki ülkemizin yoğun olarak iç içe olduğun sorunların bir sebebinin bu hazineler sırt dönmemizin de bir etkisi olduğunu düşünebiliriz. Hayattaki en büyük gayem ölmeden önce insanlar için çocuklarım için güzel eserler ortaya çıkarmak. İnsan ölmeden önce insanlık için bir şeyler yapmalı. Öldükten sonra zaten hiçbir şey yapamayacağız. Bu düşünceyle mesleğimden arta kalan zamanımı ilme ve kitaplara vermeye çalışıyorum. Etrafımdaki insanların da kitapla buluşmalarını temin için gayret sarfediyorum. Bu bağlamda adliye kafeteryasında bir kütüphane oluşturduk. Kitapları insanlara yaklaştırmak istiyoruz ki Avrupalılar gibi ülkemizde de trende otobüste kitap okunsun. İnsanlar her gün birbirlerine okuduğu kitaplardan bahsetsin. Bu konuda devletin resmi kurumlarıyla, bazı vakıflarla, derneklerle irtibat halinde olacağım. Bu kitabın çok önemli olduğunu, hemen hemen her okura belki hemen hemen her aileye ulaşması için bir gayretin içinde olacağım.
İlerleyen günlerde kitabımla ilgili bir imza günü yapacağım ve bununla ilgili tanıtım programları düzenlemeyi de düşünüyorum.
Son olarak sayın bir öğretim üyesi tanıdığımın sözünü aktarmak istiyorum.. “Dünyada bir ülke gösterin ki ilme önem vermiş ama geri kalmış. Yine dünyada bir ülke gösterin ki ilme önem vermeden ilerlemiş. Mümkün değil.” Bu nedenle hayatımıza ilmi ve bilgiyi yeniden sokabilmek adına bir gayret göstermemiz gerektiğini ve okuma alışkanlığının çocukluk hatta bebeklikten itibaren başlatılması için uğraşmamız gerektiğini ifade ediyorum. RÖPORTAJ: KAAN AKBAŞ