'Enerji güvenliği, birlikte ve tutarlı bir mücadeleyle sağlanabilir'

Başbakan Binali Yıldırım, İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen Dünya Petrol Kongresi'nde yaptığı konuşmada, kongrenin düzenlenmesini sağlayan başta Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak olmak üzere, emeği geçen herkese teşekkür etti.

'Enerji güvenliği, birlikte ve tutarlı bir mücadeleyle sağlanabilir'

Enerjinin hem ulusal hem de uluslararası düzeyde her zaman önemini koruyan sektörlerden biri olduğuna işaret eden Yıldırım, enerji konusunun, dünyanın neresinde, hangi dönemde yaşanırsa yaşansın, hayatı idame ettirmek ve halkın refahını artırabilmek için olmazsa olmaz olduğunun altını çizdi.
 
Başbakan Yıldırım, şöyle konuştu:
 
"Günümüzde ülkelerin ve toplumların gelişmişlik düzeyinin ölçüsü, enerjiye olan erişim ve tüketim seviyesiyle ortaya çıkıyor. Dolayısıyla bugün burada ortak bir amacımızın olduğunu ifade etmek isterim. Bu amaç, petrol başta olmak üzere, bütün enerji kaynaklarının maliyet, çevre boyutu da dahil, en iyi ve en verimli şekilde kullanımını sağlayacak, dünyadaki bütün bölgelerin ve toplumların refahına katkıda bulunmak olacaktır. Bu kongreye dünyanın her tarafından katılan üst düzey temsilcilerin gerek resmi programlarında yer alan oturumlar, gerek ikili ve çoklu görüşmeler kapsamında ele alacakları konular ve kararların, bu ortak amaca hizmet edeceğine inanıyorum."
 
"ENERJİ, LOKOMOTİF UNSUR"
 
Başbakan Binali Yıldırım, Türkiye'nin dünya hidrokarbon kaynaklarının beşte üçüne komşu durumunda bulunduğunu, enerjinin, dünyanın sayılı ekonomileri arasına girme hedefinde lokomotif unsurlardan biri olduğunu bildirdi.
 
Türkiye olarak, enerji politikalarıyla ulaşmaya çalıştıkları nihai amacın, enerji güvenliğini, çeşitliliğini artırarak, milletin refahını, huzurunu, teminat altına almak olduğunu belirten Yıldırım, şöyle devam etti:
 
"Ayrıca üretici veya tüketici olsun, barış ve iş birliğini destekleyen bütün komşu bölge ülkelerinin enerji güvenliğine de katkı sunmayı önemsiyoruz. Bunun için gayret gösterirken, enerji alanında bir takım güncel gelişmeleri de gözardı edemeyiz. Petrol, doğal gaz ve kömür gibi hidrokarbonların üretim ve tüketiminde, yöntem ve miktarlarında önemli değişiklikler yaşandığını görmekteyiz. Bu değişimlere paralel olarak, enerji alanındaki aktörlerin çoğaldığını, yeni üretici ülkelerin piyasaya girdiğini, tüketimin giderek OECD ülkelerinden Asya kıtasına, kalkınmakta olan ülkelere kaydığını, yenilenebilir enerji başta olmak üzere alternatif enerji kaynaklarının artmakta olduğunu müşahede etmekteyiz. Büyük bir hızla yaşanmakta olan ve bütün ülkeler bakımından sonuçları olan bu değişim karşısında, en doğru seçimi yapmaya, en doğru kararları vermeye mecburuz."
 
ENERJİ GÜVENLİĞİ KAVRAMI
 
Başbakan Binali Yıldırım, enerji güvenliği kavramının önemli bir boyutunun da siyasi sorunların çözülmesi, gerek kaynak ülkelerde, gerekse güzergah ülkelerde huzurun ve barışın tesis edilmesi olduğunu kaydetti.
 
Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
"Bu çerçevede terör başta olmak üzere asimetrik tehditlerle etkinlikle ve kalıcı bir mücadele şarttır. Bu mücadelenin bir terör örgütüne karşı bir başka terör örgütü kullanılarak yapılamayacağı aşikardır. Sorunları çözerken yeni sorunlara yol açmaktan özenle kaçınmalıyız. Enerji güvenliği ancak birlikte ve tutarlı bir mücadele yöntemiyle sağlanabilir. Türkiye olarak enerji alanında aldığımız kararlarda sıfır toplamlı oyun yaklaşımını hiçbir zaman benimsemedik ve her zaman bölgemiz, komşularımızla iş birliği içerisinde 'kazan kazan' yaklaşımını ön plana aldık. Bizim bakımımızdan enerji bir ihtilaf değil bir iş birliği alanıdır. Bu tutumuzu sadece sözle değil, icraatlar ile de ortaya koymaktayız. Bunun en önemli kanıtı ve göstergesi, enerji alanında geçmişte hayata geçirdiğimiz projelerin yanı sıra gelecekte tamamlamayı ön gördüğümüz projelerdir."
 
BÖLGESEL İŞ BİRLİĞİ
 
Başbakan Yıldırım, bölgesel iş birliğinin ne derece etkili olabildiğini Azerbaycan ve Gürcistan ile gerçekleştirilen Bakü-Tiflis-Ceyhan, Bakü-Tiflis-Erzurum doğal gaz boru hatlarıyla bölgede ve dünyada gösterdiklerini söyledi.
 
Bu iş birliğini şimdi de Güney Gaz Koridoru kapsamında gerçekleştirilen Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi (TANAP) ile taçlandırdıklarına değinen Yıldırım, şöyle konuştu:
 
"TANAP'ın önümüzdeki yıl devreye girmesiyle birlikte Türkiye her yıl Azerbaycan'dan ilave 6 milyar metreküp doğal gaz alacak. Ayrıca 2020 yılından itibaren bu hattan Avrupa'ya 10 milyar metreküplük bir gaz sevkiyatı söz konusu olacak. Bu gazın daha sonra yine Güney Gaz Koridorunun parçası olan Trans Adriyatik Doğalgaz Boru Hattı ile Avrupa'daki tüketici ülkelere ulaşması mümkün hale gelecek. Rusya Federasyonu ile iş birliği halinde ilerlettiğimiz Türk Akımı Projesi de enerji güvenliğimizi artırma çabalarımıza ayrıca katkı sağlayacak. Rusya ile Türk Akım'a ilişkin imzaladığımız hükümetler arası anlaşmanın, bu yılın şubat ayında yürürlüğe girmesiyle beraber, proje çalışmaları hız kazanmıştır. Projenin 2019'da tamamlanmasıyla Türkiye, 15,75 milyar metreküplük gazı Mavi Akım hattında olduğu gibi Rusya'dan doğrudan alabilecek. Ayrıca proje kapsamında inşaatı söz konusu olan ikinci bir hat marifetiyle Avrupa'ya da aynı miktar gaz sevkiyatı yapılabilecek. Böylelikle Türkiye, bu kongrenin konusuyla uyumlu olarak, enerji geleceğimize bir köprü oluşturmaktadır."
 
Yıldırım, Doğu Akdeniz'in enerji alanında önemli bölge olduğunu ifade ederek, buradaki yeni kaynakların sahalardan en büyük pazarlara ulaştırılmasında doğal ulaşım yollarının en önemli güzergahından birinin de yine Türkiye olduğunu söyledi.
 
Türkiye'nin, Doğu Akdeniz kaynaklarının Avrupa'ya ulaştırılmasında her zaman yapıcı bir rol oynamaya hazır ve kararlı olduğunu dile getiren Yıldırım, bu bağlamda bölgedeki siyasi sorunların çözümlenmesi için de ülkenin elinden gelen katkıyı koyduğunu vurguladı.
 
Yıldırım, özellikle Kıbrıs adası etrafındaki hidrokarbon kaynaklarının her iki tarafa ait olduğunu bir kez daha hatırlatmak istediğini belirterek, "Rum liderliğinde, önümüzdeki günlerde Doğu Akdeniz'de tek taraflı tasarruflardan kaçınılmasını, uzun zamandan beri telkin etmekteyiz. Türkiye kendisine ait ipso-fakto hakları ve Kıbrıs Türklerinin haklarını sonuna kadar koruyacaktır. Kıbrıs Rum liderliğinin barışın önünü tıkamak ve tek yanlı arama işlemlerine başlamak yerine, yapıcı bir tutuma yönelmesinde fayda vardır." diye konuştu.
 
Enerji güvenliğini kuvvetlendirme çabalarının doğalgaz boru hattı projeleriyle sınırlı olmadığına işaret eden Yıldırım, Uluslararası Enerji Ajansı tarafından ilk yakıt olarak tabir edilen enerji verimliliğinin artırılması, yerli ve yenilenebilir kaynaklardan azami ölçüde istifade edilmesi, nükleer enerjinin de kullanılan kaynaklar arasına eklenmesi, LNG ve doğalgaz depolama kapasitesinin artırılması için gereken alt yapı yatırımlarının gerçekleştirilmesinin ülkenin arz güvenliği için kararlılıkla attıkları adımlardan sadece birkaçı olduğunu kaydetti.
 
"MİLLİ VE YERLİ KAPASİTEYİ GELİŞTİRMEYE DEVAM EDİYORUZ"
 
Başbakan Yıldırım, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak'ın konuşmasında, milli enerji ve madenler politikasıyla yaklaşımlarının kapsayıcı ve çok boyutlu yönünü bir kez daha ortaya koyduğunu ifade ederek, diğer ülkeler, uluslararası kuruluşlar ve enerji şirketleri başta olmak üzere gerek ulusal düzeyde, gerek uluslararası platformda yürütülen iş birliği çerçevesinde enerji alanındaki milli ve yerli kapasiteyi geliştirmeye devam ettiklerini söyledi.
 
Türkiye'nin ciddi bir potansiyele sahip olduğunu, yenilenebilir enerjinin bu alanın başında geldiğini belirten Yıldırım, 2023 hedeflerinde enerji sepeti içindeki yenilenebilir enerji payını yüzde 30 seviyesine ulaştırmayı amaçladıklarını dile getirdi.
 
Yıldırım, bu çerçevede yenilenebilir kaynaklardan enerji üretirken aynı zamanda teknoloji bağlamında kendilerini daha da geliştirmeyi, ayrıca küresel düzeydeki iklim değişikliğiyle mücadele çabalarına daha fazla katkı sağlamayı öngördüklerini vurguladı.
 
 Yenilenebilir enerjinin yanı sıra nükleer enerjiyi de enerji sepetine dahil etme konusunda aldıkları karar çerçevesinde Akkuyu Nükleer Enerji Santrali'ni Rusya Federasyonu ile, Sinop Santrali'ni Japon ve Fransız teknolojisiyle yapmayı hedeflediklerini anlatan Yıldırım, her iki santralin de 2023'te faal olmasını ve projeler kapsamında ülkenin nükleer enerji alanındaki teknoloji, insan kaynakları kapasitesini de geliştirmeyi öngördüklerini kaydetti.
 
"ORTAK SORUMLULUK BİLİNCİYLE YÜRÜTECEĞİMİZ AZİMLİ ÇABALAR HEPİMİZİN BAŞARISI OLACAK"
 
Başbakan Yıldırım, toplantıya katılanların önemli bir sorumluluğu olduğunu da paylaşmak istediğini belirterek, şöyle devam etti:
 
"Uluslararası Enerji Ajansı'nın verilerine göre, dünyada halen elektriğe erişimi olmayan 1 milyar 200 milyon insan vardır. 2.7 milyar insan ise günlük kullanım için, yakıt için biyokütleye bağımlı haldedir. Bu dünya açısından üzücü bir tablodur. Ancak son yıllarda ülkemizin de öncülüğünü yaptığı enerji erişimini artırma çabaları meyvelerini vermeye başlamış ve milyonlarca insan bu hazin şartlardan kurtulabilmiştir. Özellikle gemilerle mobil enerji santralleri konusunda Afrika, Uzak Doğu, birçok ülkeye Türkiye destek vermektedir. Enerji geleceğimize köprüler kurarken umutlu olmamız için çok somut sebepler vardır. Dolayısıyla ortak sorumluluk bilinciyle yürüteceğimiz azimli çabalar hepimizin başarısı olacaktır. Enerji sektörünün önemli aktörlerini kapsayıcı bir şekilde bir çatı altında toplayabildiğimiz az sayıda etkinlik mevcuttur. Her 3 yılda bir toplanan bu kongreyi en iyi şekilde değerlendirmemiz, bu bakımdan hayati öneme sahip. Önümüzdeki 4 gün içerisinde yapacağımız görüşmelerin ve bu çerçevede kongre bağlamında alınacak kararların başta insani boyut olmak üzere siyasi, ekonomik ve sosyal sonuçları üzerinde önemle durmamız gerekir." HABER-FOTO: BAŞBAKANLIK BASIN MERKEZİ