Erdoğan: 'Avrupa Bosna'da ölmüş, Suriye'de gömülmüştür'

Aliya İzzetbegoviç'i anma toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye'de yaşananların, 25 sene önce Bosna'da yaşananlardan farklı olmadığına dikkat çekerek, 'İnsan hakları, demokrasi, millet iradesi ve özgürlükler dün Boşnaklara çok görülüyordu, bugün de Suriyelilere, Filistinlilere, Libyalılara lüks görülüyor. Mazlumlar ve zalimler değişse de zulmü tribünden seyredenler değişmedi, değişmiyor. Avrupa Bosna'da ölmüş, Suriye'de gömülmüştür. Sahile vuran masum çocuk bedenleri ise batı medeniyetinin mezar taşlarıdır' dedi.

Erdoğan: 'Avrupa Bosna'da ölmüş, Suriye'de gömülmüştür'

“ALİYA; YÜREĞİNİN BİR YARISINDA BOSNA, DİĞER YARISINDA İSLAM DÜNYASINI TAŞIYAN BİR GÖNÜL ADAMIDIR”
 
Hz. Peygamber’in, ‘Alimler, peygamberlerin varisleri ve yeryüzünün kandilleridir’ ve ‘Alimin ölümü, âlemin ölümü gibidir’ hadislerine atıfta bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu hikmetli sözlerin hiç şüphesiz şahsında tecessüm ettiği, adeta ete kemiğe büründüğü isimlerden biri merhum Aliya İzzetbegoviç’tir. Çünkü Aliya sadece bir siyasetçi, bir düşünür ve aksiyon adamı değildir. Merhum Aliya bunların tamamıdır, hatta çok daha ötesi, fazlasıdır” diye konuştu.
 
Merhum İzzetbegoviç’in genç yaşta zindana atılan genç bir mütefekkir, kalbinin bir yarısında Bosna’yı, diğer yarısında bütün İslam dünyasını taşıyan bir gönül adamı olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “1970’lerin kasvetli ortamında kaleme aldığı ‘İslam Deklarasyonu’yla Aliya, İgman Dağı gibi yükselen bir öz güven abidesidir. O, savaş meydanlarında cesur bir asker, ailesine müşfik bir baba, arkadaşlarına aziz bir dost, milletini bağımsızlığa taşıyan bilge bir liderdir” ifadelerini kullandı.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında şunları söyledi: “Günümüzde çokça rastladığımız fildişi kulelerinde ahkâm kesen kifayetsizlere inat, yeri geldiğinde üniformasını giyip cenk meydanlarına atılan bir uçbeyidir Aliya. Biz Aliya’yı ‘Ölmeye hazır olan insanlar, ölmeye hazır olmayanlara karşı galip gelirler’ tespitiyle hatırlıyoruz. Biz o büyük gönül insanını, vefatından birkaç gün önce yazdığı, ‘Dik dur! Yıldızların altında nasıl başı eğik durursun? Hangi yoldan gidersen git, sonunda ölüm bekliyor ve her şey felaketle sonuçlanıyor. Sen de öleceksin, bu dünya da ölecek, bu yüzden dik dur’ mesajıyla hatırlıyoruz.”
 
“BOSNA’YI KORUMAYA VE YÜCELTMEYE DEVAM EDECEĞİZ”
 
2003’te Avusturya resmî ziyaretinden Türkiye’ye dönüşte, merhum İzzetbegoviç’in sağlığının kötüye gittiği haberini alınca, kendisini vefatından bir gün önce ziyaret ettiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İzzetbegoviç’in; elini avuçlarının içine alıp kendisine ‘Buralar evlad-ı fatihandır, Bosna’mı koruyun, Bosna’ma sahip çıkın’ dediğini aktardı ve onu bu emanetle hatırladığını söyledi. “İnşallah biz de Bosna’yı korumaya ve oradaki kardeşlerimizle beraber Bosna’yı yüceltmeye devam edeceğiz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, orada kendisine önemli siyasi ve stratejik vasiyetlerinin de olduğunu da söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Onları burada söylemem uygun düşmez’ diye ekledi.
 
Onu anmak için düzenlenen törende Aliya’nın teslimiyetine, cesaretine, bilgeliğine ve sarsılmaz imanına hep birlikte şahitlik edildiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Aliya’nın hayatını diziye aktaran TRT’yi de tebrik etti. Dizinin, Aliya’nın çok daha geniş kitlelerce tanınmasına vesile olacağına inandığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bilhassa içinde bulunduğumuz sancılı dönemde Aliya’nın siyasi, sosyal ve ilmi mirasına çok iyi sahip çıkmamız gerektiğini düşünüyorum” dedi.
 
“İZZETBEGOVİÇ’İN EN BÜYÜK ESERİ BOSNA, EN ÖNEMLİ MİRASI DA ASALETİDİR”
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, merhum İzzetbegoviç’i şu cümlelerle anlattı: “Elbette onun gibi çok yönlü birini tarif etmek, birkaç kelimeye sığdırmak kolay değildir. Benim için Aliya İzzetbegoviç’in en büyük eseri Bosna, en önemli mirası da asaletidir. Aliya’nın her tavrında, her söyleminde Müslümana has vakar, özgüven ve tevazuu bir aradadır. Komünist rejimin tüm şiddetiyle üzerlerine geldiği ilk gençlik yıllarından 78 yaşında son nefesini verdiği ana kadar Aliya, Müslüman olmanın, Müslüman kalmanın, Müslümanca yaşamanın mücadelesini vermiştir. Ne inancından, ne medeniyetinden, ne de Boşnak kimliğinden hiçbir zaman vazgeçmemiştir.”
 
Bazı aydınların aksine, Batı karşısında el pençe divan durmayı, batılı efendilerine şirin görünmeyi merhum İzzetbegoviç’in ‘milletine ihanet’ saydığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, onun ‘Avrupalı bir Müslümanım’ derken de, ‘Ben Avrupa'ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik’ derken de sadece hakikati haykırdığını dile getirdi.
 
“BOSNA’DA, AVRUPA’NIN GÖZÜ ÖNÜNDE YÜZ BİNLERCE İNSAN KATLEDİLDİ”
 
Merhum İzzetbegoviç’in şahit oldukları ve yaşadıkları sebebiyle, Batı karşısında bu kadar cesur, bu kadar açık sözlü olduğunu; 78 yıllık ömründe hapis, baskı, yıkım ve savaş dâhil bütün acıları gördüğünü dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cezaevini de görmüştür, bunun yanında savaşı da görmüştür. Bu her şahsa nasip olmaz. İşte bu, bence asaletinin en temel harcıdır. Medeni Avrupa’nın göbeğinde, tüm dünyanın gözü önünde tam 3,5 yıl boyunca yüz binlerce vatandaşı vahşi bir şekilde katledilir. Srebrenitsa aslında bunlardan bir tanesidir; Srebrenitsa’ da tarihin en utanç verici soykırımlarından birine şahit olur” şeklinde konuştu.
 
Batının aynı şeyi sürdürdüğünü kaydederek, referandum öncesinde Hollanda’da Türk kökenli vatandaşlara yapılan köpekli saldırıları ve bir Türk bakana yapılan muameleyi hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avusturya’nın Türkiye’ye gelecek olan Türk yolculara yapılan köpekli arama uygulamasına dikkat çekti. Böyle bir rezaletin olamayacağını sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Niye? Çünkü bunların karakterinde, bunların cibilliyetinde var. Ama bir Müslümanda bu olamaz. Çünkü Müslüman zulmetmez, edemez” dedi.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, merhum İzzetbegoviç’in; her fırsatta diğer ülkelere demokrasi, insan hakları, özgürlük dersi verenlerin, karanlık ve kanlı yüzüne bizzat tanık olduğunu kaydetti ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Ancak bütün bunlara rağmen o, hakikatin onurunu, hiçbir hesaba, hiçbir diplomatik manevraya feda etmemiştir. Müslüman duruşundan asla taviz vermemiştir. Şahsının ve halkının yaşadığı onca zulme, şiddete ve vahşete rağmen, intikam peşinde koşmamıştır.”
 
Bosna Savaşı’nı sona erdiren Dayton Anlaşması ile ilgili olarak merhum İzzetbegoviç’in ‘Kabul etmek zorundaydım’ dediğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Evet, şu anda üç parçalı bir Bosna var. Ben ne sıkıntı çektiklerini biliyorum, böyle bir devlet anlayışının neler getirip-götüreceğini bir siyasetçi olarak biliyorum. Temenni ederim ki, Dayton masaya yatırılır ve oradaki sıkıntılar da bir an önce hayırlısıyla aşılır. Sıkıntılarına, sorunlarına rağmen, Bosna-Hersek, Aliya’nın bir başarısı, onun engin vizyonun bir meyvesidir” sözlerine yer verdi.
 
“ALİYA’NIN UĞRUNA HAYATINI ADADIĞI KAVGA, GÜNÜMÜZDE DE SÜRMEKTE”
 
Merhum İzzetbegoviç’ten, onun hayatından, siyasetinden, duruş ve asaletinden öğrenilecek çok şey olduğuna; devlet adamlarından öğrencilere, akademisyenlerden askerlere herkesin onun bıraktığı mirası çok iyi idrak etmesi gerektiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çünkü Aliya’nın ömrü hepimiz için ibret vesikasıdır. Aliya’nın uğruna hayatını adadığı kavga, günümüzde de sürmektedir” ifadelerini kullandı.
 
“Zaman değişse de, mekânlar ve aktörler değişse de, maalesef benzer acılar bugün de yaşanıyor” diye ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7 senedir Suriye’de şahit olunan gelişmelerin, 25 sene önce Bosna’da yaşananlardan bir farkının olmadığını vurguladı ve “Aynı şeyleri yaşıyoruz, dram aynı, acı aynı, değişen bir şey yok. Ama emperyalistler, kan emiciler sömürüyü devam ettiriyor” ifadelerini kullandı.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Arakan’dan göç eden 650 bin Rohingyalı Müslüman’ın şu anda Bangladeş’te yaşam mücadelesi verdiğine dikkat çekerek, “Çözemezler mi bu işi, o güçlü bildiklerimiz çözemezler mi? Bal gibi de çözerler, ama ölen Müslüman olduğu zaman umurlarında değil. Peki, terör estirenler kim? Onlar da bir kısım Budistler. Müslümanların içinden çıktığı zaman ‘terörist’, yaygara büyük; ama Hıristiyanların içinden çıktığı zaman ses yok. Musevilerin içinden çıktığı zaman ses yok; ama Müslümanların içinden çıktığı zaman yaygara büyük” eleştirilerine yer verdi.
 
“SAHİLE VURAN MASUM ÇOCUK BEDENLERİ BATI MEDENİYETİNİN MEZAR TAŞLARIDIR”
 
Kendilerinin, Müslümanların içinden de çıksa teröriste ‘terörist’ dediklerini, terör örgütü DEAŞ’ın İslam’la ilgisi olmadığını tüm dünyaya haykırarak, bu örgüte karşı en büyük mücadeleyi Türkiye’nin verdiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Zira bir Müslüman bir insanın öldürülesini veya öldürmesini tüm insanlığın biz öldürülmesi olarak görüyoruz” dedi.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Bosna’daki vahşeti görmeyenler, Arakan’daki vahşete de kör-sağır değiller mi? O gün Srebrenica’daki soykırıma ses çıkarmayanlar, bugün de Halep’teki, Hama’daki, Guta’daki soykırıma da ses etmiyorlar. Halep’ten İdlib’e insanlar kaçarken, sürülürken ses çıkardılar mı? Hayır. O gün kadın ve çocukların vahşice katledilmesine kayıtsız kalanlar, bugün de Myanmar’daki ‘Budist terörüne’ benzer bir tavır takınıyor. O gün katillere alan açanlar, bugün de terör örgütlerini silaha boğuyor. Bir kuruş para almadan onlara 3 bin 500 tır silah gönderiyorlar. İnsan hakları, demokrasi, millet iradesi ve özgürlükler dün Boşnaklara çok görülüyordu, bugün de Suriyelilere, Filistinlilere, Libyalılara lüks görülüyor. Mazlumlar ve zalimler değişse de zulmü tribünden seyredenler değişmedi, değişmiyor. Avrupa Bosna’da ölmüş, Suriye’de gömülmüştür. Sahile vuran masum çocuk bedenleri ise Batı medeniyetinin mezar taşlarıdır.”
 
“İLKELERİNİ KENDİ ELLERİYLE BOĞAN BİR AVRUPA’NIN GELECEĞİ KARANLIKTIR”
 
Son yedi yılda kadim Avrupa değerlerinin, bizzat bu değerlerin sahipleri tarafından itibarsızlaştırılıp yok edildiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Açık söylüyorum: Bugün Avrupa’nın dünyadaki milyarlarca insan nazarında hiçbir inandırıcılığı kalmamıştır. Mevcut siyasi tablo devam ederse, korkarım ki gelecek, bugünden de çok daha kötü olacaktır. Irkçılığın yükseldiği, ayrımcılığın arttığı, Neonazi partilerin hükümet ortağı olacak güce ulaştığı bir Avrupa, felakete doğru sürükleniyor demektir. İlkelerini kendi elleriyle boğan bir Avrupa’nın geleceği karanlıktır. Şu anki manzara, istikbalimiz açısından bir kıyamet senaryosunu çağrıştırmaktadır” uyarılarında bulundu.
 
Bu kötü gidişatı öncelikle Avrupalı siyasetçilerin, akademisyenlerin ve topluma rol model olan sanatçıların engelleyebileceğini sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz Türkiye olarak önce vatandaşlarımızın ve dindaşlarımızın güvenliği, sonra da tüm Avrupa halklarının esenliği için doğru bildiklerimizi açık yüreklilikle söylüyor; tıpkı Aliya gibi hakikati hesaplara kurban etmiyoruz. Avrupalı liderlerden de Türkiye’yi hedef almayı artık bir tarafa bırakıp, sağduyuya, aklıselime dönmelerini bekliyoruz” sözlerine yer verdi.
 
“TÜRKİYESİZ BİR AVRUPA’NIN VARACAĞI YER YALNIZLIKTIR”
 
Yabancı düşmanlığını tırmandırmanın hiç kimseye bir fayda sağlamayacağını, İslam karşıtlığı üzerinden iktidar hayali kurmanın, kimseyi bir yere taşımayacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiyesiz bir Avrupa’nın varacağı yer yalnızlıktır, çaresizliktir, iç çekişmelerdir. Türkiye, Avrupa’ya muhtaç değildir, asıl muhtaç durumda olan Avrupa’dır. Onlar görmek istemese de, giderek kronikleşen sorunlarının reçetesi, Türkiye’dir, Türkiye’nin tam üyeliğindedir” değerlendirmesinde bulundu.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerinin devamında şunları kaydetti: “Türkiye, altını çizerek ifade ediyorum, bunun için şahsiyetinden, değerlerinden ve onurundan asla taviz vermeyecektir. Biz kimsenin oyuncağı değiliz, olmayacağız. Biz birilerinin keyfine göre muamele edeceği kapıkulu değiliz, olmayacağız. Çünkü biz, tıpkı Bosnalılar gibi, kanlarıyla tarih yazan, hürriyetin bedelini gencecik fidanlarını toprağa vererek ödeyen bir milletiz. Tehditlerle Türkiye’yi esir alacaklarını zannedenler, kendi tarihlerinden bihaber gafillerdir. Yaptırımlarla bize diz çöktüreceklerini sananlar, büyük bir yanılgı içinde olduklarını pek yakında anlayacaklardır. Her zaman ifade ettiğim gibi havlu atmayacak, pes etmeyeceğiz. Ucuz ayak oyunlarına prim vermeyeceğiz. Kendini bilmez siyasetçilerin provokasyonuna gelmeyeceğiz. Millî gururumuzdan da stratejik hedeflerimizden de taviz vermeyeceğiz.”
 
Türkiye’nin sabır ve sağduyusunun meyvelerini eninde sonunda toplayacağına inandığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının sonunda “Her imtihandan alnının akıyla çıkan milletimizin, inşallah bu kuşatma teşebbüslerini de boşa çıkaracağına inanıyorum, bunu çok iyi biliyorum. Ancak bu süreçte, tıpkı Aliya’nın dediği gibi hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır” sözlerine yer verdi. HABER-FOTO: CUMHURBAŞKANLIĞI BASIN MERKEZİ