Eroğlu: 'Kekemelik, zihnin hızlı gelişimine, ağzın uyum sağlayamamasından da kaynaklanır'

Özellikle küçük çocuklarda sıklıkla görülen ve okul dönemlerinde artış gösteren kekemeliğin, zihnin hızlı gelişimine, ağzın ayak uyduramamasından da kaynaklandığı belirtildi.

Eroğlu: 'Kekemelik, zihnin hızlı gelişimine, ağzın uyum sağlayamamasından da kaynaklanır'

Konu ile ilgili bilgiler veren Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri Bölümü Başkanı Muharrem Eroğlu, kekemeliğin genetik faktörlerden de kaynaklanabileceğinin göz ardı edilmemesi gerektiğine değinerek, bununla birlikte, meydana gelen kekemeliğin, hem ailenin, hem de okulun sıcak yaklaşımlarıyla en az sıkıntıyla atlatılabileceğini belirtti ve açıklamalarında şu ifadelere yer verdi; “Konuşmada aksama, duraksama, kararsız kalma, uzatma, kelimelerin hece hece tekrarlanmasına genel anlamıyla kekemelik denmektedir. Kekemelik, bazı çocuklarda zihinsel gelişimin hızlı olup konuşmanın yavaş, dil, dudak, damak gibi konuşma organlarının birlikte hareket ettirilememesi şeklinde de ortaya çıkabilir. Aile içi ve okulda yaşanabilecek gerginlik,  korku, kaygı ve heyecan kekemeliği tetiklemektedir. Aynı zamanda kekemeliğin genetik faktörleri göz ardı edilmemelidir. Erken müdahale oldukça önemlidir. Çocukluk döneminde yapılan çalışmalar, yetişkinlik dönemlerine göre daha başarılı sonuçlar vermektedir.”

EN SIK GÖRÜLEN BOZUKLUK ‘KEKEMELİK’

Kekemeliğin, genelde en sık olarak çocuklarda 2-5 yaşları arasındayken başladığına işaret eden Eroğlu, “Erkeklerde görülme sıklığı kızlardakinin dört katıdır. Aniden başlayabileceği gibi yavaş yavaş da gelişebilir. Ama asıl üzerinde durulması gereken konu dışsal faktörlerle çocuklarımızda görülen konuşma bozukluklarıdır. Son zamanlarda özellikle okulların açılması ve sınav, ödev gibi yoğun süreçler bu tür problemlerin artmasına neden olmaktadır. Geçmeyen okul fobisi, ilkokula yeni başlayıp da yoğun ödev çalışmalarından yılan ve yeteri aile desteği alamayan öğrencilerimize konuşma bozuklukları görülmektedir. Ve en sık görülen bozuklukta maalesef kekemeliktir” dedi.

KAYGI, EN HIZLI YAYILAN, BULAŞICI ETKİSİ OLAN BİR DUYGUDUR

Konu ile ilgili olarak verdiği bilgilerde, kaygının hızlı yayılan ve bulaşıcı etkisi ola bir duygu olduğunu söyleyen Eroğlu, “Kaygı en hızlı yayılan ve bulaşıcı etkisi olan bir duygudur. Bu anlamda gerek okulda gerekse evde kişilerin tavrı ve yaklaşımları çocuklarımızın bu tur problemlerle baş edebilmelerine hayatı öneme sahiptir. Çocuklarımızın ne düşündüğünden önce onların duygularını önemsemeli ve anlamaya çalışmalıyız. Sabırlı ve bir program dahilinde yaklaşımlar sergilemeliyiz. Okullarımızda görev yapan psikolojik danışmanlardan yardım almalı ve onların rehberliğinde sureci yönetmeliyiz. Kaygı ve kekemeliğin birbirini tetiklediğini akıldan çıkarmamalıyız. Tabii ki süreçte öğretmenlerimize de önemli görevler düşmektedir. 
Sosyal kaygısı olan, çekingen bir aile yapısından gelen çocuklarda kekemelik riski yüksek olmaktadır. Bu çocuklara karşı öğretmen tutumları çok önemlidir. Kekeme olan çocuğa öğretmenin yaklaşımı hassas olmalı, sınıfta bu öğrenciye bazı konularda öncelik verilmelidir. Bu öğrenciler bekletilmemelidir. Çünkü beklemek kaygıyı beslemektedir. Öğretmen, bu kaygı ve konuşma bozukluğu yaşayan çocuğun olmadığı bir zamanda öğrencileri uyarmalı ve bireysel farklılıklara vurgu yapmalıdır. Alay edilmesine ve lakap takılmasına müsaade etmemelidir. Hem ailenin, hem de okulun sıcak yaklaşımlarıyla süreç en az sıkıntıyla atlatılabilir” ifadelerinde bulundu. ÖZEL HABER: KAAN AKBAŞ