'Hak ettiğimiz değeri görmüyoruz'

TMMOB Mimarlar Odası Kayseri Şube Başkanı Murtaza Er mimarlık mesleğinin hak ettiği değeri görmediğini söyleyerek, 'Türkiye'de mimarlık kültürün bir parçası olarak görülmeli. Bu mesleğe sahip çıkılmalı' dedi.

'Hak ettiğimiz değeri görmüyoruz'

TMMOB’ya bağlı Mimarlar Odası Kayseri Şube Başkanı Murtaza Er mimarların sorunlarına dair açıklamalarda bulundu. Dönem dönem ortaya çıkan önceliklere göre dile getirdikleri sorunları şimdilerde kendi platformlarında birleştirerek basına ve kamuoyuna sunduklarını kaydeden Başkan Er, ‘Tek bir üyemizi dahi yarı yolda bırakmayacağız, hepsinin sorunlarını dile getireceğiz” ifadelerinde bulundu.

“KAMUDA MİMARA DAHA MI AZ İHTİYAÇ VAR?”

Yılsonu atamalarındaki çelişkiye dikkat çeken Er, “Mimarlık mesleği birden fazla yöntemle yapılıyor. Mimarlık fakültesini bitirmiş öğrenciliği hayatı sonlanıp mimarlık mesleğine başlamış insanlar bu mesleği farklı yerlerde icra ediyorlar. Dolayısıyla farklı farklı da sorunları oluyor. Mesela kamuda ücretli çalışanların farklı sorunları var. Büro tescilli olanların farklı sorunları var özel sektörde ücretli çalışanların farklı sorunları var. Toparladığımız sorunların hepsi tüm üyelerimize hitap ediyor. Örneğin ilk olarak yılsonu atamalarından başlamak istiyorum. Dönem atamaları açıklandı devlet tarafından. İlk merkezi atamada mimar ataması hiç yok. Geçmişten günümüze baktığımızda belirli ivme ile atamalar hep azalmış.2010 yılında 473 mimar atanmış, 2020 yılında bu sayı 47’ye düşmüş. Mezun sayısına baktığımızda ise 2010 yılında mezun olan öğrenci sayısı 3 bin 551. Fakat 2020’de 8 bin 132 kişi bir senede mezun olan öğrenci sayısı. Odaya kayıtlı mimar sayısı 85 bine yaklaştı. Zaten siz hiçbir şey yapmayıp aynı sayıda atama yapsanız puanlar zaten yükselecek. Bu her bölümde olan bir sorun aslında. Ama siz bunun üstüne bir de mimarlık mesleğinde merkezi atamayı da azaltıyorsunuz. Yani Türkiye'de kamuda mimara daha az mı ihtiyaç var? Öyle bir şey yok. Yani her zaman her yerde söyleniyor, idareciler, bürokratlar, siyasetçiler dönüyor bakıyor bizim iyi mimarlık sorunumuz var diyor ama mimar ataması yapılmıyor. Bir de sonuçta her meslek gibi bu mesleği sadece özel sektörde değil kamuda yapmak isteyenler de var Dolayısıyla o yönde kendilerine zamanlarını ayırıp sınava hazırlanıyorlar. Fakat atamanın sıfır olması meslek odası temsilcisi olarak bizim ve genç meslektaşlarımızın canını sıktı. Bunu mecliste Kayseri vekillerimize ilettik meclis tatile girmişti. Şimdi tekrar onunla alakalı bir çalışmamız var. Bir grafik hazırlayacağız. Bu atamalarla mezun arasındaki çelişki ile ilgili. Onu bir şekilde sunacağız. Yılsonundaki en büyük gündemimiz buydu. Onun dışında zaten öğrenci kurultaylarında bu mimarlık mesleği nereye gidiyor? Bunların hepsini zaman zaman konuşuyoruz. Yani o 85 bin üyenin ne zaman nasıl bu hale geldiğini? 31 tane mimarlık fakültesi vardı. 131 tane mimarlık fakültesi var 20 yılda. En kolay açılabilen bölümlerden biri. Özel üniversiteyi açtığınızda ilk mimarlık fakültesiyle hukuk fakültesini açıyorsunuz. Çünkü talep onlara fazla. Açılma yöntemi de kolay olunca direkt onlar açılıyor. Atama sorunu bu şekildeydi açıkçası.” diye konuştu.

 

“EN AZ BEDEL DENETLENMELİ”

En az bedel tarifesinin uygulanması noktasında sorunlar yaşadıklarını aktaran Başkan Er, “Bizim üye sayımızın yaklaşık Kayseri'de yüzde 20-25’i serbest çalışan mimarlar yani kendi ofisi olan mimarlar. Dolayısıyla piyasa şartları kötüye gidince inşaat sektörü ilk onların işlerini sekteye uğratıyor. Dönemin başında mesela en fazla onu gündeme getirdik. Çünkü pandemiden yeni çıkılmıştı. Pandemide konut stoğunda sorun oldu. İnşaat sektörü, inşaat maliyetlerinden dolayı arttı. Dolayısıyla iş yapılmamaya başlayınca ilk sorun onların sorunu oldu. Orada şöyle bir sorun var. En az bedel sorunu. Mimarlar Odası'nın kendi belirlediği her yıl yapı sınıflarına göre belirlenen bir en az bedel var. Hepsinin birim fiyatları sınıfına göre belirleniyor. Ve siz bir işi yapmak istediğinizde oraya metrekaresini giriyorsunuz. O işin size yapmanız gereken bedeli çıkıyor. Bu bizim en az bedelimiz oluyor. Ama Türkiye'de bu uygulanamıyor. Neden uygulanamıyor? Şöyle, mimarlar kendi arasında bunu uygulayamıyor. Çünkü serbest piyasa şartlarında iş azalınca iş alabilmek için fiyat kırımları oluyor doğal olarak. Tabii o fiyat kırımları da üye sayısı çok fazla olunca kontrol edilemiyor, denetlenemiyor. Öyle bir yetkimiz de yok açıkçası. Biz dedik ki dönem başında bunu devlet, aslında inşaat sektörünün bir aşaması olan, yapıda denetim sisteminde olduğu gibi bu en az bedeli bir şekilde denetlesin. Mezun olan mimar bu işi Mimarlar Odası'nın belirlediği o sisteme girsin, o fiyat üzerinden fatura kessin, yapsınlar. Tabii her mimar aynı değil. İyi mimar da en az bedelin üstünde bedellere yapsın. Ama işte bu biraz idarecilerin mesleğe, mimarlık mesleğine bakış açısıyla, sonra mecliste mimar lobisinin olmamasıyla gibi birçok nedenden dolayı çok fazla dikkate alınmıyor. Müteahhit lobisi mesela daha önemli. Şimdi siz mimarın ilk o dediğim en az bedelini karşıladığınızda proje fiyatları bir miktar artacak. Ama müteahhitlerin işine gelmeyecek. Biraz da inşaat sektörü müteahhit endeksli ilerliyor. Zaten son ekonomik sorunlardan sonra onlar da artık sağlıklı ilerleyemiyor.” dedi.

“BİZLER KÜLTÜRÜN BİRER PARÇASIYIZ”

Mimarlık mesleğinin hak ettiği değeri görmediğini vurgulayan Başkan Er, “Açıkçası devletin buna bakış açısını değiştirmesi lazım. Bizim esas sorunumuz Türkiye'de mimarlık; kültürün bir parçası olarak görülmüyor. Bizim mimarları kültürün bir parçası olarak görmemiz gerekiyor. Tabii sadece mimarlık mesleğini yapanlar için değil. Mimarlık insan merkezli bir meslek. Biz bu mesleği icra ediyoruz. İdarecilerin, devletin, kamunun, normal vatandaşın herkesin sahip çıkması gerek. Çünkü bu meslek gerçekten kültürümüzün bir parçası. Bugün mimarlar odası olarak biz tarihi bir konakta oturuyoruz. 8-9 yıldır buradayız. Mesela Kayseri Mahallesi ve bu çevre kentin tarihi yerleri. Kayseri kadim bir Selçuklu kenti. Selçuklu'dan kalmış birçok yapı var. Bunlara sadece mimarlar sahip çıksın demiyoruz hepimiz sahip çıkıyoruz Çünkü bunlar şehrin bir değeri ve şehir bunlar sayesinde turizm atağına kalkışıyor belli bir noktada bunlarla kendini var ediyor. Onu geçin yeni yapılarda bakıyorsunuz işte hiçbir yerde “estetik yapı yok” eleştirisi herkesin dilinde. Neden estetik yapı yok?  Bu sorunumuz tek mimarların değil. Kamu bunun imar planlarını yapıyor. İmar planlarımız kötü. İşverenlerimizde ne yazık ki o mimari görgü yok. Bu sadece tekil kendi yaptıracağınız bir konut dahi olsa orada daha çok işvereni sınırlandırıcı, mimarı özgür bırakan parametreler olması lazım. Üretilen bir yapının sadece o yapının kullanıcılarına hizmet eden onların ihtiyacını karşılayan bir yapı olmak görmek doğru değil. O yapılar konduruluduğu yerde min 50-100 yıl duracak. Dolayısıyla yapıların çevresi ile var olduğunu unutmamak gerek. Bunların hepsinin kıymeti var. Ama Türkiye'de bu bir türlü olamadı.” diye konuştu.

“MİMARLIK YASASI ÇIKARILMALI”

“Mimarlık yasası olan Avrupa ülkelere gittiğinizde yapılar birbiri ile uyumu ve kullanıcıların yapı oluşan yapı kültürü sebebiyle şehirler yapısal huzur ve konfor getiriyor, Türkiye’de ise ne yazık ki yapılaşma kendi içinde kaosu getirdiği gibi kullanıcı psikolojisini de olumsuz etkiliyor.” diyen Başkan Er, “Mimarlık yasası aslında Türkiye'de Mimarlar Odası'nın genel merkeziyle şubelerinin yıllardır konuştuğu bir mesele. Türkiye'de bir mimarlık yasası yok. Şehirlerimizin sorunları var, estetik kaygılarımız var, yapılaşmanın nereye gittiğiyle alakalı soru işaretlerimiz var. Bunların hepsini ortak bir çatı altında kaygı ediyorsak ülkenin bir mimarlık politikası olması lazım. Mimarlar Odası'nın bir çalışması vardı. 2015’te revize ettiler. Ama devlet tarafından karşılık bulmadı. Avrupa’da gelişmiş ülkelerde var. Gittiğiniz zaman zaten görürsünüz ki, baktığınızda huzuru getiriyor. Bizde ise kaosu getiriyor. Çünkü şehirleşmeyle alakalı sorunlarımız var. Bizde tarihi yapıları koruma konusu daha çok 2000’li yılların başında değer bulmaya başladı. Çünkü biz turizmin ögesi olarak görmeye başladık bunu ondan sonra korumaya başladık. Koruma alanlarımızı tekrar revize ettik. İmar planlarımızı kontrol etti. Sit alanları sınırlarını revize ettik. Mimarlık yasasında da aynı şekilde. Avrupa’da Fransa bunu 1971 yılında çıkardıysa belki çok ayrıntıya bile gerek olmadan 15 maddelik bir yasayı Türkiye neden çıkaramasın? Bu hiçbir yerde ihlal edilmeyecek bir duruma gelecek. Ama şöyle de bir durum var. Türkiye’de en çok ihlal edilen şey imar mevzuatlarıdır. Çünkü imarda rant vardır. Bunun siyasetle de ilgisi yok, özeleştirisini yapmak lazım her dönem olan şeyker bunlar. Olayın içerisine rant girdiğinde Mimarlar Odası her yerde aynı duruşu sergiliyor.” ifadelerini kullandı. 

“SİSTEME KÖKTEN BİR ÇÖZÜM GEREKİYOR”

 Zaman zaman ortaya çıkan çözümlerle bir yere varılamayacağını kaydeden TMMOB Mimarlar Odası Kayseri Şube Başkanı Murtaza Er, “Kamuda çalışan mimarların ücret eşitliği var bir de. Bu sadece mimarların değil mimar mühendislerin, teknik personellerin kamuda aynı ücreti almama durumu. Uzun bir ardan sonra Sözleşme sorununu çözdü devlet ama bunun sisteminin olması lazım. Daha önce 2013’te çözüldü 2011’de çözüldü. Ara ara seçimlerde değil de bu sistemin çözülmesi lazım direkt. Anladığımız kadarı ile de son çıkarılan yasa belirli dönemlere inisiyatife bırakmadan bu sorunu çözdü, emeği geçenlere teşekkür ederiz. Kamuda teknik personel çalışma durumu tek bir sınıfa getirilmeli. Özel şirketler üzerinden kamuda taşeron olarak teknik personel çalıştırılmasını doğru bulmuyoruz. Kamuya tekniker olarak atanıp sonra mimarlığı bitiren meslektaşlarımın unvan geçişleriyle alakalı sıkıntılar var. Bu az karşılaştığımız bir durum ama biz her üyemizin sorununa eğilmek durumundayız, her üyemizin sıkıntısını dile getirmek durumundayız. Onun dışında SGK protokolümüz vardı. Sonradan SGK bunu feshetti. Dolayısıyla ücretli çalışanın maaş denetimi olmuyor. Bu durumda mimarlar kendi arasında da mağdur oluyor. Şu an tıkanmış bir noktada. Sorunları bizim dile getirmemizin sebebi de o. Mimarlar Odası’nın belli yetkileri var. O yetkiler çerçevesinde yönetiliyor. Keşke daha çok yetkimiz olsa, üyeye daha fazla dokunabilsek. Bizim görevimiz de bunları çözecek makamlarda dile getirebilmek. Ayrıca şantiye şefliği de mesleğimizde önemli bir başlık çünkü yapım yerinde denetimini sağlayan teknik personeller şantiye şefleri. Yani mühendis grubundan da, mimar grubundan da şantiye şefleri olabiliyor. Şantiye şefi yönetmeliği de yakın zamanda değişti. Ama bizim bunu şantiye şeflerini tam zamanlı olarak o şantiyede çalıştırabilecek şekilde bir mevzuat geliştirmemiz lazım. Şu an mimarlar da mühendisler de olabiliyor. Ya da dışarıdan şantiye şefi atanıyor. Yapı sahibiyle gidiyorlar noterde bir sözleşme imzalıyorlar. Bir ücret alıyor. Ücret zaten denetlenen ücret değil. Dolayısıyla sadece kağıt üstünde ilerliyor. Bu çok tehlikeli bir durum. Artık bunu aşmış olmamız lazım. Yapı denetim şirketleri düzenli olarak yapım denetimi sağlarken aradaki o şantiye şefinin de şantiyelerin kontrolünü sağlaması lazım. Şantiye şeflerinin üzerindeki metrekare sayısı biraz azaltıldı. Daha azaltılabilir. Böyle olduğunda şantiye şefine rağbet artacak. Dolayısıyla fiyatları yükselince artık yapı sahibi de diyecek ki bu ücreti sana veriyorsam şantiye şefliği ücretini gerçekte belirlenen ücreti o zaman tam zamanlı olarak şantiyeme gel kontrolünü yap diyecek. Denetimsiz binalar, imar barışıyla denetlenmeden resmiyete kavuşturulan binaları konuştuk ama resmi olarak denetlenen binalarda da bu şantiye şefliği sorunu var. Onun da çözüme ulaşması lazım.” dedi. >>Selma Kan