Hava Harp Okulu mağduru Eroğlu: 'İşkencenin her türünü gördük'

15 Temmuz gecesi FETÖ ve yandaşları tarafından yapılan darbe girişimi sonrası bu çetenin geçmişte mağduriyet yaşattığı kimselerden de açıklamalar gelmeye başladı.

Hava Harp Okulu mağduru Eroğlu: 'İşkencenin her türünü gördük'

AA’nın haberine göre TSK'dan ayrılan ve atılan Askeri Öğrenciler Platformu üyesi yaklaşık 2 bin gencin, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi içinde yer alan komutanlara karşı yeni bir hukuk mücadelesi başlatma kararını aldıkları bildirilirken, o dönemin mağdurlarından 2009 yılında Hava Harp Okulu'na girme hakkı kazanan Abdulkadir Eroğlu da gazetemize o dönem Harp Okulu’nda yaşadıklarını anlattı. Eroğlu: “Bizi fiziki olarak yıldıramayacaklarını anladıklarında psikolojik baskıyı artırmaya, hakaretlerini çok ileri boyuta taşımaya başladılar” dedi.

ÖĞRENCİLİK YILLARINIZDA FETÖ MAĞDURİYETİ YAŞADIĞINIZI İFADE EDİYORSUNUZ. HANGİ OKULLARDA ÖĞRENİM GÖRMEYE BAŞLAMIŞTINIZ, BİZE KENDİNİZDEN BAHSEDER MİSİNİZ?

Öncelikle ben şunu ifade etmek istiyorum ülkücü hayat görüşüne sahip bir ailenin çocuğuyum ve bu anlayışla tüm hayatımı geçirmekten de her zaman gurur duydum. Ben şimdi size anlatacaklarımı bundan günler öncesinde anlatmış olsam belki kayda bile alınmayacaktı. Sizler bile inanmayacaktınız. İnansanız bile haber yapamayacak yada bu FETÖ mensubu kişilerce susturulacaktım. Şimdiye kadar hep bu şekilde olduğu için bunları söylüyorum. Evet, öğrencilik yılarımda bu mağduriyeti yaşadığım gibi bir insan hayatı nasıl mahvedilir, bir insana hayat nasıl zindan edilir bütün bunların cevabını anlatacağım. Allah'a binlerce şükürler olsun ki ben ve milletim adına bu FETÖ üyelerinin ben ve benim gibi binlerce insanı bir daha mağdur edemeyecekleri konusunda umutluyum ve canım pahasına da olsa bu mücadelenin arkasında olacağım. Devletimizin de bu konuda gereken her şeyi yapacağına yürekten inanıyorum ve bu kanlı örgütün Türkiye Cumhuriyeti tarihinden tamamen temizlenmesini en küçük hücresine varana kadar yok edilmesini temenni ediyorum. Ben çocuk olarak nitelendirilen yaşlarda, yani ortaokulu bitirdiğim sene girmiş olduğum bütün sınavlarda hatırı sayılır başarılar elde ettim ve bunun sonucunda bir çok anadolu liseleri, fen liseleri, polis koleji ve askeri liselere giriş hakkı kazandım. Kendi yetiştiğim ortam, aile yapısı, düşüncelerim ve 5-6 yaşlarımdan beri hayalini kurduğum meslek olan geleceğin komutanı olma ve bu topraklar uğruna gerekirse gözünü kırpmadan şehadet şerbeti içme hayalleriyle askeri liseyi tercih ettim. 2005 yılında hem sağlık hem spor hem yazılı sınav ve sözlü mülakatı başarıyla geçerek hava kuvvetleri namına Maltepe Askeri Lisesi'ne giriş hakkı kazandım. Şunu da belirtmekte fayda var; ben ortaokul dönemi dahil olmak üzere hayatımın hiçbir döneminde bu FETÖ’ye bağlı hiçbir eğitim kurumuna gitmedim ve onların hiçbir yapılanmasına dahil olmadım. 14 yaşında girdiğim Maltepe Askeri Lisesi'nde belki de kimseye kısmet olmayan imkanlar bizlere sunuldu. Devletin, bizlerin en iyi şekilde yetiştirilmemiz adına hiçbir fedakarlıktan kaçınmadığını okuldan mezun olacağım 2009 senesine kadar fazlasıyla gördük. Başımızdaki komutanlarımız bölük komutanlarımız, tabur komutanlarımız, derslerimize giren öğretmen subaylarımızın hepsi devletine milletine bağlı vatan aşkıyla dolu birer subay olabilmemiz için ellerinden gelen her şeyi yaptılar ve bizlere bir lisede verilebilecek her şeyden fazlasını verdiler. Hepsinden Allah razı olsun. 2009 yılında Maltepe Askeri Lisesi'nden mezun oldum ve Hava Harp Okulu'nda okuma hakkı kazandım ancak bu FETÖ mensubu subaylar buna engel oldu ve o sene ben ve yüzlerce arkadaşım TSK’dan istifa etmek zorunda bırakıldık. 2010 yılında ise Erciyes Üniversitesi Sivil Havacılık Yüksekokulu’nu kazanarak burada eğitim hayatımı sürdürmeye devam etmeye çalıştım.

NASIL BAŞLADI VE DEVAM ETTİ ÖĞRENİM GÖRDÜĞÜNÜZ ASKERİ OKULLARDA BASKILAR VE KAYSERİ'DEN VAR MIYDI SİZİN GİBİ BAŞKA MAĞDURİYET YAŞAYAN?  

Askeri lise dönemlerinde bazı öğrencilerin izinlerde cemaat evine gidip orda bu örgütle birtakım görüşmeler ve fişlemeler yaptıklarını biliyorduk. Zaten askeri lise döneminde çeşitli konferanslar ve sunumlarla Fethullah Gülen’in kim olduğunu amacını, nasıl teşkilatlandığını ve neden TSK’ya sızmaya çalıştığını komutanlarımız anlatır ve bizlere bilgilendirme yapılırdı. Ancak 2007 yılında ve sonrasında bu bilgilendirmeler ve konferanslar yapılmadı yani yaptırılmadı. Çünkü TSK’nın çeşitli komuta kademesine yuvalanan örgüt üyeleri düğmeye basmışlar ve TSK’ya kendi düşünce sistemini benimseyen kişileri yerleştirebilmek için faaliyetler yapacaklardı. Bunun için önce karşıt hamleleri önlemek gerekirdi. Askeri liselerde bu örgüte üye olduğunu düşündüğümüz isimler vardı ve daha sonra bunlar bu kanlı girişimde yıllar sonra kendilerini ortaya çıkardılar ortaya çıkmayanların isimlerini bildiklerimi buradan belirtmeye çalışacağım. Anlattıklarımla devletimin bu örgütten temizlenmesi adına okyanustaki su damlası kadar da olsa etkim olacaksa ne mutlu bana. Baskılar askeri liseden mezun olduktan sonra başladı. İşkencelerin her türünü gördük. Benim gibi birçok arkadaşıma aynı işkenceler ve mobbing uygulandı. Bunların içinde Kayseri’den tanıdığım devre arkadaşlarım ve bizden sonra gelen alt devrelerimizden arkadaşlarım da var. Hava Harp Okulu ÖSU (öğrenci seçme uçuş) kampına büyük hayallerle, son basamak dediğimiz şanlı yuva Harbiye’ye girmenin mutluluğu ve heyecanıyla gittim. Yalova’da yapılan bu kampta sadece bazı askeri eğitimler ve ağırlıklı olarak uçuş eğitimi olur normal şartlarda. Ancak daha nizamiyeden içeri girdiğimiz andan itibaren hiçbir şeyin normal olmadığını gördük çünkü içeri girer girmez telefonlarımız elimizden alındı, hakaretler edilmeye başlandı. Buraya neden geldiğimizi son gün dahi olsa bu okuldan mezun olamayacağımız şeklinde konuşmalar yapıldı. Memleketlerimizden yeni geldiğimiz için bavullarımız ellerimizde ve hala sivil kıyafetliyken sürünmemiz istendi. Tabi ki bu bir emirdi ve sorgulamadan yerine getirdik. Sivil elbiselerimiz parçalanana kadar süründük ve eğitim adı altındaki türlü hakaret ve işkencelerden sonra çadırlarımıza geçmemize izin verildi. Hemen askeri elbiseleri giyip eğitim alanına gelmemiz istendi. Kısa bir süre içinde elbiselerimizi giyerek eğitim alanına geçtik. Burada 'lider komutan' adı verilen bir grup teğmen bizi bekliyordu. Kendilerini tanıttılar ve içlerinden birisi kendisini daha önce tanımamama ve ilk defa görmeme rağmen beni ve arkadaşlarımızdan bazılarını çağırarak isimlerimizle bizlere hitap etti ve şunları söyledi : “Abdulkadir Eroğlu sizin üstünüzde 3 aydır çalışıyoruz son günde olsa sizi buradan mezun etmeyeceğiz. Sizler bu üniformayı hak etmiyorsunuz. Sizden daha çok hak edenler var merak etmeyin. TSK’da herkesin yeri dolar” Ne olduğunu anlamamıştık ki bundan sonra hareketlerinize dikkat edin ensenizdeyim diyerek yerimize geçmemizi söyledi biz daha ne olduğunu anlayamadan “emredersiniz komutanım” diyerek yerimize geçtik. Biz kimdik, neden bize böyle demişti aklımız almıyordu. Bildiğimiz tek şey vardı o da ne olursa olsun bu okulu bitirip şerefli bir Türk Subayı olacağımızdı. Çünkü hayatımız boyunca bu hedefimizden başka bir düşüncemiz olmamıştı. Bize bu konuşmayı yapan teğmen şu anda vatana ihanetten yargılanacak olan ve Kayseri’de tutuklanan teğmen G.T. di. (şuan üsteğmen rütbesinde olduğunu biliyorum). Evet, bu şekilde başlayan Harbiye maceramız gitgide içinden çıkılmaz bir hal alıyordu hiçbir anlamı olmayan ve işkenceden başka isim veremediğimiz sözde eğitimler yaptırılıyor ve subay olacak kişilere geleceğin komutanlarına teröristmiş gibi muamele edilip hakaretler ediliyordu.

NELER BU İŞKENCELER BİRAZ ÖRNEK VERİR MİSİN VE KİMLERE YAPILIYORDU, İŞKENCE GÖRENLERİN ORTAK NOKTASI NEYDİ?

O kadar çok var ki hem kendimden hem diğer arkadaşlarımın yaşadıklarından şimdi bile siz sorunca bir an o günlere geri döndüm tüylerim ürperdi. Hala bir kabus olarak nitelendirebilirim. Sabah 6’da kalkıp öğlene kadar aralıksız eğitim yapıyorduk öğle saati geldiğinde şok mangasında olmayanlar yemeklerini rahatça yiyip istirahat saatinde dinleniyorlardı. Ancak biz hedefteydik ve bir isim koymuşlardı. Şok mangası adı altında öğleye kadar istirahat etmiyorduk, öğle yemek yiyemiyor hak etmediğimiz söylenerek işkenceye devam ediliyordu. Asfalta dökülmüş dikenler üzerinde süründürülüyor, çıplak ayakla o asfaltta yürütülüyorduk. Nadir su molası veriliyor ancak su içemememiz için vanalar kısılıyor. 5 dakika içerisinde damla damla su akan çeşmelerden yüzlerce kişinin su içmesi bekleniyordu. Saatlerce çök kalk yaptırılıp sonra yarım çök vaziyetinde dizlerimiz titreye titreye devrilene kadar bekletiliyorduk. Kendileri bisikletlere binip bizim onları takip etmemiz isteniyor ve saatlerce durmaksızın kilometrelerce koşturuluyorduk. Normal eğitim saati bitip yat saati geldiğinde çadırlara gidiyorduk daha çadırımıza girmeden şok mangasının eğitime çıkması söyleniyor ve yatmamız gereken saatlerde işkenceye  devam ediliyordu. Kalkamaz hale gelene kadar şınav çektirip komando dansı olarak nitelendirilen hareketi dizlerimiz kan revan olana kadar yaptırıyorlardı. Sürünmekten dirseklerimiz paramparça oluyor ve bazı arkadaşlarımızın kemikleri gözüküyordu. Biz bu eğitim adı altında yapılan işkenceleri yaşarken bizim yerimize geçmeye hazırlanan sivil kaynaklı ve üniversite sınavıyla Harbiye’ye gelenlere hiçbir eğitim yaptırılmıyor, sadece temel askerlik eğitimi ve komutlar anlatılıyordu. Sabah sporu esnetme gerdirme ve normal program çerçevesinde askeri eğitim alıyorlardı. Yani bu işkenceleri görenlerin ortak noktası askeri liselerden mezun olan ve bu yapılanmayı kabul etmeyenlerdi. Bizlerin bir şekilde istifa etmesi sağlanacak, etmezsek çeşitli suçlamalar ve iftiralara maruz bırakılıp atılacaktık. Bizlerin yerine de sorduğumuzda üniversite sınavından çok düşük puanlar aldığını öğrendiğimiz ve bu FETÖ’nün mensubu olan kişiler yerleştirilecekti. Fiziki olarak yapılan her şeye sabrediyor ve dayanıyorduk geceleri defalarca uykumuzdan uyandırılıp yine işkenceye maruz kalıyorduk. Uçuş eğitimi yapmamız gereken kampta sabaha kadar en fazla uyuduğumuz gece 1 buçuk saati geçmemiştir ve bu şartlar altında belirli günler uçuş eğitimi alıyor uçuş yaptığımız gün bir nebze olsun bir iki saat de olsa dinlenme şansı yakalıyorduk. Uçaktan iniş yaptığımız anda ise kaldığımız yerden devam ediyorduk buna rağmen tek tük ayrılanlar haricinde hepimiz direnmeye çalışıp birbirimize bugünlerin geçeceğini bu insanları mutlu etmememiz gerektiğini söyleyerek teselli etmeye ve birbirimizin moral motivasyonunu artırmaya çalışıyorduk. “Dayan devrem dayan kardeşim” diye sesler yükseliyordu her yerden. Bizi fiziki olarak yıldıramayacaklarını anladıklarında psikolojik baskıyı artırmaya, hakaretlerini çok ileri boyuta taşımaya başladılar. İşkence yöntemlerinin dozajını artırarak ölsek umurlarında olmayacak sevinecek hale girmişler. Gözlerini hırs bürümüş bu gözü dönmüşler ihanetin her türlüsünü yapabilecek duruma gelmişlerdi. Kendisi de Kayseri’de ikamet eden S. Ü. isimli arkadaşımızın, yapılan işkenceler sonucu idrarından kan gelmiş buna rağmen arkadaşımıza hitaben bu kirli oyunda en pişkin şekilde rol alan M. E. arkadaşımıza hitaben; “Bir şeyin yoksa seni burada daha kanlı günler bekliyor” diyerek işkenceye devam etmiştir. 2009 yılında teğmen olan M. E. yine gece yarısı B. İ. tarafından saatlerce işkenceye maruz kaldıktan sonra uyumaya gittiğim sıra nöbetçi öğrenciye beni çağırmasını söylemiş saat sabaha karşı 3 sularında, ben de yanına giderek emrini sorduğumda bana hitaben “Rüyamda seni gördüm ben iğreneyim diye benim çadırımın önüne kusmuşsun uyuyamayayım diye yapmışın” diyerek saatlerce rüyasında çadırının önüne kusmamı gerekçe gösterip bana fırsat eğitimi adı altında gece 3:00’dan 5:00’a kadar türlü işkenceler yapmıştır. Bütün yapılanlara sabredip her şeye rağmen ÖSU kampını bitirmiştim. Tabi bu süreçte bazı arkadaşlarım yapılan baskı ve işkencelere dayanamayıp istifa dilekçesini verip okuldan ayrılmıştı. ÖSU kampı bittikten sonra Kayseri’ye geldim yapılanları anlatmaya çalışsam da kimse inanmadı. “Bizde askerlik yaptık olur öyle şeyler dayanırsınız” dediler. Zaten pes etmeye niyetimiz yoktu, hala devam eden arkadaşlarımızla telefonlaşıp kararlılıkla devam etmemiz gerektiğini bunların bir yapılanma olduğunu ve onlara istediklerini vermememiz gerektiğini konuştuk. Askeri liseden samimi olduğumuz arkadaşlarımızla birbirimize destek olup moral vererek Hava Harp Okulu’nun yine Yalova’da yapılan kampına katılmak üzere geldik kampa dahil olmadan önce Yalova merkezde bulunan Barış Manço Parkı’nda bütün işkence gören Maltepe Kuleli ve Işıklar Askeri Lisesi mezunu arkadaşlar buluşarak burada da birbirimize manevi olarak destekte bulunup içeri girdik. İntibak kampına katıldığımız an itibariyle değişen hiçbir şeyin olmadığını, senaryonun kaldığı yerden devam ettiğini gördük. Gruplar halinde kamp alanına götürülmek üzere nizamiyeden askeri otobüslere bindirildik. Her aracı da bir teğmen komuta ediyordu bizim grubu komuta eden kişi şuanda üsteğmen olan teğmen B. İ.di. Araca bindikten sonra araç sürücüsü askere kapıları kapatmasını emretti sonra bizlere hitaben açık olan camları kapatın dedi izindeydiniz yeterice hava almışsınızdır. Camları kapattık zannedersem temmuz yada ağustos ayı içindeydik hava çok sıcak dışarıda bile sıcaktan durmak imkansızken bu şekilde her yer kapalı devam ediyorduk kamp alanı araçla bir iki dakika olmasına rağmen teğmen  B. İ. askere yolu uzatmasını kışlanın içinde dolanmasını emrediyordu. Yine, yeni giriş yapmış ve sivil kıyafetliydik eşyalarımız bile yanımızdaydı. Daha sonra bir anda sinirlenerek aldığımız havayı hak etmediğimizi söyledi ve askere virajlara aniden girmesini sürekli ani fren yapmasını emretti bize ayağa kalk sağa dön sola dön otur kalk yat kalk gibi emirlerle hareket halindeki ve ani fren yapan otobüsün içinde yaralanmamıza sebep olacak hareketler yaptırıyordu ki zaten kısa süre içinde kafamız cama yada arkadaşlarımıza çarpıyor çoğumuzun vücudunun baş kısımları kanıyor yada kolları bacakları yaralanıyordu. Bir süre böyle devam ettikten sonra hemen çadıra gidip kamuflajlarımızı giymemizi ve içtima alanına gelmemizi söyledi bize bunu yapan B. İ. de şu anda darbeye teşebbüs ve vatana ihanetten yanılmıyorsam suikast timi olarak adlandırılan timde yakalanıp tutuklanmıştır. Bize aldığımız havayı bile hak etmediğimizi söyleyenler yıllardır ekmeğini yiyip suyunu içtikleri TSK’ya, TC devletine, halkına ve vatanına ihanet edecek kadar şeref yoksunu bu insanlardır. Anlatacak o kadar çok şey var ki sadece benim gördüklerim ve yaşadıklarımdan bir kitap yazılabilir. Ne yapacaklarını şaşırmışlardı artık O. Ç. adlı hain teğmen sürekli istifa etmemizi anlatıp psikolojik baskı yapardı. Bazıları bize yapılanı haksız olarak gördüğünü ama yapacak bir şey olmadığını anlatırlardı güya bizi teselli etmek anlamında ayrılmamız yönünde samimi konuşmalar yaparlardı. Mesela E. S. isimli 2009 yılında dönem birincisi olarak hava harp okulundan mezun olan teğmen bizlere sürekli olarak “ayrılın bak askeri liseden gelip hava harp okulundan mezun olan birkaç kişiden biriyim hepiniz ya atılacaksınız ya da ayrılacaksınız sizi subay yapmayacaklar yıllarınız boşa gidecek” diye bu tarz konuşmalar yaparak direncimizi kırmaya çalışırdı hatta alay ederek bizi eski bir çizgi film olan teletabilere benzeterek “batarken güneş arkasında tepelerin ayrılık vakti gelir telatabilerin” diyerek gülüp aşağılardı. Devre arkadaşlarımızdan birileri istifa edip ayrılırken bile aynı çizgi filmin karakterlerinin isimlerini takarak tinkiminki ve dipsi gidiyor bizlere de lala ve po diyip onlarla beraber ayrılmamızı söylerdi. Artık onların oyuncakları olmuştuk hakaretler ve dalga geçmeler sınırları çoktan aşmıştı kimseyle görüşemiyor telefonlarımızı bir dakika bile kullanamıyorduk. Sadece istifa edeceğim diyenler aileleriyle görüştürülüyor o da kendi nezaretlerinde ve bir dakikayı geçmeyecek şekilde. Pis suları içmemiz isteniyor çöplerin yanında sürünüyorduk. Kol komutanları filo komutanı ise yapılanları büyük bir keyifle izliyor bazen kendileri de bizzat katılıp işkence yapıyorlardı. Rahatsızlanan revire gidemiyordu bilinci kaybeden olursa ağaç kenarında kendine gelene kadar dinlendirilip daha sonra ağaçtan verdiği havayı boşa harcadığı gerekçesiyle saatlerce bağırıp ağaca karşı esas duruşta tekmil vererek özür diletiliyordu. Pilot adayı olmamıza ve TSK’nın mensubu olmamıza rağmen hak etmediğimiz ve vatan haini olduğumuz gerekçesiyle üzerimizden askeri jet uçağı geçtiği zaman kafamızı kaldırıp bakmamıza bile müsaade edilmiyordu. Sürekli baygınlık geçirenler ve rahatsızlananlar oluyordu gün boyu su ve yemek verilmediğinden vücudumuzun tamamına kramplar giriyordu ama ne olursa olsun hastane ya da revire gitmek imkansızdı. Rahatsızlığımızdan dolayı revire ya da hastaneye gitmek istediğimizde direk vatan hainliğiyle suçlanıyorduk. 18 yaşlarındaki bu gençlere hoparlörlerden çalan müziklerle bile baskı yapılıyordu. Sabah işte gidiyorum isimli şarkı çalardı. Hoparlörlerden ve ‘siz hala gitmiyor musunuz’ diye bağırırlardı. Yapmadığımız bir şeyi neden yaptığımız sorulur savunmamızı yazmamız istenir yapmadığımızı söylediğimizde ise üste saygısızlıktan hakaretten yalancı durumuna düşürdüğümüzden dolayı tekrar savunmamız alınırdı. Sürekli baskı yapan istifaya zorlayan işkence yapanların isimleri şunlardı; H. H. A., F. E., Ü. K., E. Y. bunlarda şuan üsteğmen rütbesindeler sanıyorum ve hepsi bu kanlı FETÖ’ye mensuplar. M. S. Ü. Şu anda FETÖ ne üye olmaktan ve çeşitli suçlardan tutuklanan kurmay yüzbaşı rütbesindeki haindir. Yine bizlere çeşitli işkenceler yapan ve bizlere işkence yapan teğmenlere nefes bile aldırmayın diye emir veren teröristtir bunların davalarına teker teker katılıp yüzlerine bir kere tükürebilmek dünyada bize verilecek en büyük hediyedir. Aynı şekilde canım sıkıldı sizin yanınıza geldim bu halinizi gördükçe keyif alıyorum diyen şuan nerde olduğunu bilmediğim ve bu örgütün üyesi olduğundan şüphe duymadığım o dönem üsteğmen olan şu an yüzbaşıdır muhtemelen H. A. isimli haindir. Birçok devre arkadaşım o zaman üsteğmen olan bu şahısların çeşitli işkencelerine ve baskılarına dayanamayarak istifa etmiştir. Anlatacak o kadar şey var ama gerçekten çok uzun son olarak ayrılma kararı verdiğim olayı anlatmak istiyorum. Eğitim sonrası akşam yemeği yedirmeye karar verirlerse saniyeler içinde duş almamız gerekirdi ve değil konuşmak ağzını açacak dermanın kalmamış bir biçimde girerdik. Duş kabinlerine ama bir o kadar hızlı ve seri olmamız gerekirdi çünkü geç kaldığımız içi ayrıca cezai eğitime yani işkenceye maruz bırakılırdık. Bizim duş aldığımız yerlerle rütbelilerin duş  aldığı yerler farklıdır. Bir gün eğitimden sonra M. E.’na küfür ettiğim söylenerek üzerime iftira atıldı ben bu suçlamayı reddettim ve artık sert bir dil kullandım. Ne yapmaya çalıştıklarını sordum bizlerin bu vatana hizmet edebilmek için burada olduğumuzu onlara oyuncak olmadığımızı söyledim. Israrla benim duş aldığım esnada M. A.’ya hakaret ve küfür ettiğimi iddia ettiler ne zaman nerde dediğimde ise duş alırken diye cevap verdiler. O kadar kişinin içinde sana biri hakaret etti ve “Sen de bizim kabinlerde duş alıyordun rastgele duydun ve sesimden benim olduğumu düşünüyorsun öyle mi komutanım” dediğimde ise “Evet inandırıcı gelme dimi ben duydum ve senin söylediğini düşünüyorum” dedi. Ben ısrarla reddettim bu olaylar yaşanırken askeri liseden de arkadaşlarım olan S. K. M. O. ve ismini hatırlayamadığım arkadaşlarımda yanımdalardı ve şahittiler. Onlarda yine benim hakaret ve küfür etmediğimi beyan ettiler buna iyice sinirlenen terörist M. E., O. Ç., B. İ. ve diğer teğmenler bir şekilde bunu ispat edeceklerini söylediler. Bende ispat etmelerini o zaman kabul edeceğimi söyledim bana en güvendiğim kişileri sordular bende askeri liseden devre arkadaşlarım dedim. Bana “Bu arkadaşlarından biri sana gelip suçunu söylese sen M. komutanımıza küfür ettin dese ispatlamış olur muyum” dedi. Bende devre arkadaşlarım sonuçta yıllarımız beraber geçti en güvendiğim insanlar kardeş dediğimiz gerektiğinde canımızı emanet edeceğimiz kişiler onlar gelsin söylesin bende kabul ederim dedim. Bunun üzerine M. ve O. “İstifa eder misin peki böyle bir şey olursa şerefin varsa istifa edersin” dediler ben de karşıma gelsin gözlerime bakarak söylesin devre arkadaşım “Ben de ederim, yarım bırakıp giderim, dedim çağırın şimdi gelsin” dedim. Bana “şimdi değil biz seni çağırıcağız” dediler. Ertesi gün daha önce uçuş eğitimini tamamlamasına rağmen cezalı olduğu için memleketine gidemeyen devre arkadaşlarımdan A. A.’yı çağırıp benim yanımda “Abdulkadir küfretti mi” dediler. A. “evet komutanım” dedi. Bana “gördün mü bak ispatladık şimdi şerefli ol istifa et” dediler. Ben de “gözlerime bakarak söylesin bir saniye düşünmem” dedim. Gözlerime bakarak söyledi A. bana ihanet ederken gözlerinden yaş akıyordu A.’nın acaba vatana ihanet ederken de gözlerinde yaş aktı mı çok merak ediyorum. Evet bu hainlerle işbirliği yapanlardan biri A. A.’ydı. Şuan ağustosta üsteğmen olacağını biliyorum nerde görev yaptığını bilmiyorum. Bu olay üzerine şeref yoksunu teğmenler ve M. S. üsteğmen apoletlerimi ve filo amblemini tulumumdan söktüler O. Ç. denilen hain ise tulumumdaki Türk Bayrağı’na el uzatınca elini tuttum ve bunu yapamayacağını buna gücünün yetmeyeceğini söyledim. Kim olduğunun bir önemi yok gerekirse kan dökerim çek elini dedim ve o gün ilk istifa dilekçemi verdim. Dilekçeyi şu şekilde yazdım: 'Maalesef gözlerine baktıkça vatan aşkıyla dolacağımı ve o gözlerden ilham alacağımı düşünerek geldiğim Hava Harp Okulu’ndaki subayların gözlerinde Yunan subaylarının gözlerindeki ihaneti gördüğümden dolayı çok sevdiğim üniformamı çıkartmak zorunda kalıyorum ve uğruna canımı vermekten çekinmediğim TSK’dan ve askeri öğrencilikten baskı ve işkence altında kendi hür iradem dışında istifa ediyorum' Tabi ki o dönem pilot yüzbaşı olan T. C., V. Y. ve Filo komutanı olan binbaşı M. B. tarafından dilekçem yırtıldı. Ben hafif değişiklikler yaparak dilekçeyi tekrar tekrar verdim. Dışarı çıkamıyor kimseye haber veremiyordum dilekçeyi istedikleri gibi vermediğim için gitmeme izin verilmiyordu. Sonunda ailem okula gelmiş ve yüzbaşılar T. C., V. Y. eşliğinde onların odasında oturuyorduk aileme bir şey olmadığını okula devam etmemi istediklerini falan söylüyorlar istifa etmemem için beni ikna etmeleri gerektiğinden bahsediyorlardı odaya girdiğimde şaşırmıştım ve babamın o anda bana biraz kızgın biraz ağlamaklı ses tonuyla yalvarırcasına söyledikleri bugün bile kulağımda, ayrılmamamı dayanmamı komutanlarımın da aynı şeyi söylediğinden bahsediyorlardı. Evet ailem geldikten saatle sonra beni çağırmalar benim onlara anlatacağım olaylara inanmamaları için kendilerini melek gibi gösterip ailemin bana cephe almasına sebep olmuşlardı. Babama “bunlar yalan söylüyor bildiğin gibi değil farklı işler var bazı yapılanmalar var” dediğimde ise “ne yapılanması komutanın kalsın diyor seviyoruz diyor subay olması gereken bir arkadaş diyor sen ayrılacağım istifa ettim diyorsun oğlum nolur vazgeç” dediğinde sırf bunların ne kadar profesyonel oyuncu olduklarını aileme göstermek için tamam kalırım dediğimde V. Y. yüzbaşı atlayarak M. B.’yi kastedip “olmaz kalamaz oyuncak mı bu iş hem doğru düzgün dilekçesini yazmazsa ayrılmazsa biz şimdi hastaneye yollayıp askeri öğrenci olamaz raporu alırız bu çocuğun psikolojisi bozuk” dedi. Bu sözler karşısında şaşkına dönen ailem “belli ki burada sana zarar gelecek istedikleri gibi yaz dilekçeyi gidelim dediler”. Bende istemesem de mecbur kaldığım için onların önüme koyduğu metni imzalayıp hıçkıra hıçkıra ağlayarak o çok sevdiğim üniformamı bıraktım. Allah bunları bana ve arkadaşlarıma yaşattıklarından hem bu dünyada hem öbür dünyada hesabını sorsun inşallah hakkımı helal etmiyorum bu vatan haini şerefsizlere.

BU TÜRDEN DAVRANIŞLARLA KARŞILAŞTIĞINIZDA NELER DÜŞÜNDÜNÜZ, HİSSETTİNİZ?
  
Dediğim gibi ilk önce kabus olduğunu düşündük ve biran önce bu rüyadan uyanmak istedik ama yaşanılanların gerçek olduğunu görünce ise mücadele etmemiz gerektiğini, yılmamamız gerektiğini, ne olursa olsun okulu bitirip subay olmak istedik zaten tek gayemiz buydu şerefli bir Türk Subayı olarak vatanına ve milletine hizmet edebilmek. Bu yapılanları ve nedenini anladığımızda ise bunlarla bu şekilde mücadele edemeyeceğimizi, örgütün bütün komuta kademesini ve askeri okulları ele geçirdiğini, istifa edip sivil olarak sesimizi duyurmamız gerektiğini, aksi takdirde çeşitli iftiralarla bizi okuldan atacaklarını anladık ve sonunda istifa ettik. Zaten bunların yaptığı şey ihanetin cesetlerde vücut bulmuş halinden başka birey değildi. O yüzden bunlarla mücadele etmenin önemi ve bir gün bu olayların gün yüzüne çıkmasını bekledik tam 7 yıl olmuş ve her şey ortaya çıktığından ve bunların ihanette nasıl sınır tanımadıkları anlaşıldığından dolayı bir nebze olsun içimize su serpildi bu yapıya mensup olup yakalanmayan farkedilmeyen varsa da bir an önce yakalanmasını temenni ediyorum. Zaten bunların çoğu istifa ettikten sonra bizden şikayetçi olamasınlar zihniyetiyle kod isimler kullanmışlardır çoğu bize kendini farklı isimlerle tanıtmalarına rağmen biz bu işin peşini bırakmadığımız için gerçek isimleriyle hitap ediyoruz şuanda. 

OKULU BIRAKMA KARARI ALDIĞINIZDA ETRAFINIZDAN NE TÜR TEPKİLER GELDİ, NELER YAŞADINIZ O DÖNEMDE?
    
Okulu bıraktığım dönem 2009 sonlarıydı. Kimseye bir şey anlatamıyorsunuz, kimse inanmıyor. Sadece bazıları inanmış gibi yapıyordu. Psikolojik olarak çok zor günler yaşadım bir tarafta vatan elden gidiyor diyorsun, anlatıyorsun kimse inanmıyor. İnanmadıkları gibi de dalga geçip siz dayanamamışınız diyorlardı. Gerçekten çok zor dönemlerdi. ‘Kalsaydınız biz de cemaatteniz deseydiniz kötü bir şey mi’ diyenler bile oldu. Adliyeye gidip şikayetçi olmak istedim 2010 yılarının başında belki adalet yerini bulur dedim. O dönem olayları anlattığım savcı ismini hatırlamıyorum Kayseri Adliyesi’nde nöbetçi savcıydı. “Başına iş açma bunlara kimse inanmaz bana geri dönmek için bahane arıyorum de inanıyım bu tür saçmalıklarla gelmeyin” cevabını alınca bu örgütün devletin her köşesini aldığını anladım ancak mücadeleye devam ettim sesimi duyurabildiğim kadar duyurdum anlatabildiğim kadar anlattım ve sabrettim bir gün haklı olduğumuzun anlaşılacağı o günü bekledim 7 yıldır maddi manevi çektiğim sıkıntılar o kadar büyük ki hiçbir şey benim yaşadıklarımı telafi edemez. Daha sonra gittiğim Sivil Havacılık Yüksekokulu’nda yaşadıklarım ve 2009’dan beri bu yapılanmanın mensupları tarafından onlara katılmam konusunda ve eğitim öğretim hayatım boyunca sırf bunların benim üzerimde yaşattığı psikolojik bunalım ve baskılar sonucu çok başarılı olduğum eğitim hayatım sonucunda bu örgütün çeşitli tehditleri nedeniyle 25 yaşında olmama rağmen hala üniversiteden mezun olamamanın verdiği acıyı kimse tahmin bile edemez. Bunları da devletimiz adli kurumları temizledikten ve hiçbir şaibe kalmadığına inanıp hakkımızı aramak için başvurduğumuz devlet dairesinde ki adaleti sağlamakla yükümlü hakim ve savcıların vatana ve millete hizmet eden bu FETÖ’ye mensup kişiler olmadığından emin olduğum gün gönül rahatlığıyla hakkımı arayacağım.

SON OLARAK HÜKÜMETTEN BİR TALEBİNİZ VAR MI HAKKINIZIN İADE EDİLMESİ VEYA ADALETİN YERİNE GELMESİ NOKTASINDA?

Biz hiçbir zaman devletimizin içinde bulunduğu kötü durumdan faydalanma çabası içinde olmadık ama hayatımızı bu noktaya getiren kişilerden gerekli hesabı soracaklarından eminim ve takipçisi olacağım konusunda şüpheniz olmasın. Ben ve bu FETÖ yüzünden mağdur olan tüm arkadaşlarım bu olayın sonuna kadar gideceğiz. Adaletin her türlü şaibeden uzak bir şekilde layıkıyla tecelli edeceğine inanıyorum. Bu konuda hükümetimize güveniyorum. Tabi bu konuda yaşadığımız bazı sorunların da çözülmesi noktasında bazı taleplerimiz var. Birincisi ve en önemlisi haklarımızı gasp edenler gün yüzüne çıktığına ve mağdur olduğumuz bütün kamuoyu ve devletimiz tarafından onaylandığına göre haklarımızın iadesin talep ediyoruz. Yani iadeyi itibar konusunda taleplerimiz var. Bunun için de sonuna kadar mücadele edeceğiz. Tek başıma da kalsam doğru bildiğim yoldan asla geri adım atmayacağım. Bu konuda gereken çalışmaları arkadaşlarımızla birlikte koordineli bir şekilde yapacağız. Harp Okulu’ndan sözde kendi isteğimizle istifa ettiğimiz için bize ödetilmek istenen tazminatların tamamen kaldırılması bu kadar eğitimi yaptıktan sonra ve bu olayları yaşadıktan sonra hala bizden zorunlu askerlik yapmamızın istenmesi, rütbesiz olarak düşünün subay olacakken baskı ve işkencelerle dayatmalarla istifa ettiriliyorsunuz ve daha sonra sizi er yada erbaş olarak askere çağırıyorlar. Sizce mantık bunun neresinde; ‘askeri liseyi bitiren 2008-2009 yılları ve sonrasından bu mağduriyeti yaşayanların zorunlu askerlikten muaf tutulması?’ Eğer devletimiz size ihtiyacımız var tekrar dönün derse karşılık beklemeden belli eğitime tabi tutulduktan sonra göreve hazır olduğumuzu her saniye bu vatan için ölmeye hazır olduğumuzu belirtmek isterim. Sözlerime burada son verirken, bundan 10 yıl önce bir komutanımın söylediği ve kulağımızdan hiç gitmeyen bir sözü sizlerle paylaşmak istiyorum; “Türk Silahlı Kuvvetleri bir deniz gibidir, içindeki pisliği er geç dışarı atar...” Ve atıyor. Şu anda hızla ve aşağıda yazdığım isimlerden tutuklanmayanlar varsa hala biran önce tutuklanma haberlerinin gelmesini bekliyorum ve en kısa zamanda adliyeye rahat bir şekilde gidip ifademi özgür ülkemde özgürce vermek, haklarımı da sonuna kadar savunmak istiyorum… Bu yapılanmanın içinde olduğunu bildiğim hainlerin isimlerini biliyorum ve bunları yetkililere ileteceğim. RÖPORTAJ: KAAN AKBAŞ