'Hiç bir ittifakta olmayacağız'
Yakın zamanda il kongresini yaparak yeniden göreve gelen Zafer Partisi İl Başkanı Serap Altuntaş, önemli açıklamalarda bulundu. Altuntaş, 'Parti olarak hiç bir ittifakta yer almayacağız' dedi.
'15 ARALIK'TAN SONRAKİ...'
Özellikle mülteciler konusundaki söylemleri ile dikkat çeken Zafer Partisi'nin Kayseri İl Başkanı Serap Altuntaş, 15 Aralık 2022 tarihinden sonra yapılacak tüm seçimlere katılabileceklerini belirterek, "Anketlerde 4 ila 8 bandındayız. Ayrıca mülteciler eliyle oynanmak istenen büyük oyunun farkındayız. Buna da müsaade etmeyeceğiz" dedi.
Erken seçim için kasım söylentiler var, hangi tarihten itibaren seçimlere girebiliyorsunuz?
15 Aralıktan sonra yapılacak seçimlere girebiliyoruz. Eğer ki seçimler 15 aralıktan önce yapılırsa elbette ki bir B planımız var. Millet ve Cumhur ittifakı dışında, seçimlere girme hakkını kazanmış bir partiyle görüşmemiz söz konusu, anlaşmamız söz konusu. Zafer Partisi çekici güç, lokomotif olduğunu biz en baştan beri söylüyoruz. Bizler o seçimlere bir şekilde gireceğiz. Zaman yetişirse kesinlikle tek başımıza gireceğiz.
Neden ittifaklarda yoksunuz?
Zafer Partisi kendi ilkelerinden, duruşundan asla taviz vermeyen bir lidere ve üyelere sahip. Cumhur ve Millet ittifakı bizimle uyuşmuyor. Özellikle o altılı ittifakın içerisinde biz mümkün değil olamayız. Gelecek Partisi'yle, Deva Partisi'yle bir arada bizim olmamız mümkün değil. İYİ Parti'den zaten büyük bir haksızlık sonucu ayrılmak durumunda kaldı genel başkanımız. CHP dersen söylemleri Atatürk çizgisinden son derece uzak. Atatürk bizim kırmızıçizgimiz. Her ne kadar Atatürk'ün partisi olarak kalsa da milletvekilleri ve il başkanlarının söylemleriyle Atatürk'e çok haksızlıklar yapılıyor ve buna göz yumuluyor. O anlamda onlarla da birlikte hareket etmemiz mümkün değil. Biz zaten kendi kitlemize ve kendi doğrularımıza inanıyoruz, bir oy kaygısıyla da hareket etmiyoruz. Ama seçimlere girmek istiyoruz. Özellikle genel başkanımızın mecliste mutlaka olması gerektiğine inanıyoruz.
Anketler Zafer Partisi için ne diyor?
Son anketlerde 4 ile 8 arasında çıkıyoruz. Anketler hangi bölgede yapıldığına, sorulan sorulara, hangi şirketin yaptığına göre değişiklik gösterebiliyor. O yüzden bizler o bandı tam olarak değerlendiremiyoruz. Elbette bizim de yaptığımız anketler var. Son bir ayda yapmadık ama öncesinde yüzde 3 civarı çıkıyorduk biz. Kayseri’de de 6 ile 10 bandında çıkıyor anketlerimiz.
Mülteci meselesinde en çok ses sizin partinizden çıkıyor. Çok ciddi destek ve tepki topluyor...
Bu mülteci konusu geniş boyutuyla düşünülmesi gereken bir mevzu. Afganistan'dan gelenlerin hepsi biliyorsunuz aile olarak gelmiyor. Genç ve bekâr erkek olarak geliyor. Buraya yerleştireceksek bu insanın evlenme ihtimali oldukça yüksek değil mi? Yani genç ve bekâr bir erkek olarak geldiğine göre burada iş, aş, evlenmek isteyecek. Bu sosyokültürel durumu düşünmemiz gerekiyor. Ucuz işçilikle onları çalıştırıyorlar, sonra Türk işçi bulamıyoruz diyor işverenler. Bir Türk vatandaşı, sigortasız, düşük ücrete çalışmak ister mi? Kendi alnının terini almak istemez mi?
Mülteciler ne olursa olsun gitmeli mi diyorsunuz yoksa gitsinler. Gitmeliler. Ama gerekli şartlar sağlandığında mı diyorsunuz?
Biz gerekli şartların sağlandığını düşünüyoruz. Ama aynı zamanda hukuksal bir zemine oturtulması gerektiğini de düşünüyoruz. Bizim ne Suriyelilerle, ne Afganlarla, ne Pakistanlılarla hiçbir sorunumuz yok. Bizim derdimiz onların şahsi gelecekleriyle falan alakalı bir mevzu değil. Biz büyük projeyi görüyoruz. O projenin Türk halkına çok büyük bir ihanet olduğunu görüyoruz. Herkesin kendi vatanında şartların sağlandığını düşünüyoruz.
Afganistan ve Pakistan’da sıcak savaş yok…
Pakistan'da zaten savaş yok, normal yaşamlarını sürdürüyorlar. Afganistan'dakiler benim ülkeme kaçak yolla, herhangi bir yasal şartları taşımadan geliyorlar. Orada da yasal olarak bir savaş yok. Taliban diyorlar, o da Amerika'nın ürettiği bir şey. Amerika alsın götürsün. Bir tane kargo uçağıyla alıp götürmekle olmaz. Bir tek niye Türkiye'ye geliyor bu insanlar? Yani hiç bu mantıklı bir şey mi?
Suriye’de de savaş bitti…
Suriye'de de savaş bitti. Suriye'yle ilgili bizim zaten çalışma grubumuz var. Savaş bitti. Orada düzenli bir hayat başladı. Gerekiyorsa Avrupa Birliği olur, Birleşmiş Milletler olur. Rusya ve Amerika'nın gözetimi olur. Kim olursa olsun gözetimde bu insanların kendi yurtlarına, yuvalarına tekrar kendi toprağına gitmesini istiyoruz. Bizim projemiz bu.
Sizin söylemlerinize insanlık dışı diyen bir kesim var…
Bunları söyleyenlerin hepsi de dışarıdan fonlanan insanlar çünkü bu büyük bir proje. Orada kurulacak bir kukla Kürdistan devleti için bu insanlar buraya gönderildiler. Suriye’de savaş kuzeyde yaşandı, güneyde hiçbir zaman savaş olmadı. Kuzey Suriye’yi şu anda peşmergelerle doldurdular. Arap ve Türkmen halkını bizim ülkemize gönderdiler. Oradaki amaç Güney Kürdistan'ın bir parçasını oluşturmak. Gitsinler vatanlarını kendi topraklarını korusunlar. Atalarından kendilerine miras kalan topraklar onlar. Ne işleri var burada? Yeter artık. Öleceklerse bir kere ölürler. Hiç değilse çocukları kalır. Benim ülkemde gelip de böyle nargile keyfi güderek, biz size yapacağımızı biliyoruz siz değişeceksiniz ukalalıklarını hiç çekemeyiz. Biz diğer dünya milletlerinden farklıyız. Sabırlıyızdır ama bizim tokadımız farklı olur.
Türkiyeli kavramının yanında bir de yerli kavramı türedi bu sıralar…
Bu ülkede Kürt, Türk savaşı çıkartmaya çalıştılar. Halkımızın büyük bir kesimi bu konuda duyar gösterdi. Alevi Sünni çatışması çıkarılmaya çalışıldı. Buna elimizden geldiği ölçüde izin vermemeye çalışıyoruz. Şimdi de bu şekilde işte mülteci yerli gibi yerli tanımı çıkmaya başladı. Kendi ülkende yerli diyorlar. Türkiye Cumhuriyete vatandaşı Türk’tür. Biz hepimiz Çerkez'i, Kürt’ü Türk vatandaşıyız. Yerliydi sığınmacıydı falan yeni tanımlar türetiyorlar. Bu da bir proje dediğimiz gibi.
Sürekli bir projeden bahsediyorsunuz. Kısaca bundan da bahsedebilir misiniz?
Aşağıda güvenli bir İsrail'in var olması ve gelişebilmesi için yukarıdaki Müslüman devletlerin de sürekli birbiriyle çatışması gerekiyor. Ülkelerin küçülmesi ve denetim altında olması gerekiyor. Onun için ara koridorda bir Kürdistan gerekli. Çünkü o Kürdistan hem İsrail'e bağlı olacak hem Amerika'ya bağlı olacak. İran'a saldır diyecekler oraya saldırtacaklar, Türkiye'ye saldır diyecek bize saldırtacaklar. Irak'ta bunu başardılar biliyorsunuz. Irak'ta Kerkük, Telafer bölgelerinde ilk yağmaladıkları yer, nüfus idaresi oldu. Oranın demografik yapısını değiştirdiler. Yoğun Türkmen nüfusunu oradan silip süpürdüler ve değiştirdiler. Kürtleri oraya yerleştirdiler. Büyük çoğunluğunu Kürt egemenliğine verdiler. Oysaki oralar Türk yurduydu. Özbeöz Türk yurduydu. Aynı şeyi Suriye'de yapmaya çalışıyorlar şu anda. Üçüncü sıra İran'a gelecek. Sonra dördüncü Türkiye olacak. Yani bunlar çok uzun projeler. Bizim bu konuda basit ve sığ düşünme hakkımız yok. Bakın defalardır uyarıyor, bilim adamları, tarihçiler, sosyologlar biz insanlık dışı bir şey yapmıyoruz ya da insanlığa aykırı değil. Biz çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceği için mücadele ediyoruz. Nasıl bizim atalarımız, Türk nüfusunun büyük bir kısmı canını feda etti. Bu toprakları bize bıraktı. Biz de kendi keyfimiz için üç beş kuruş daha fazla para kazanacağım ya da bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyerek bu topraklarda yaşayamayız. Ne onların hakkını ödeyebiliriz ne de gelecek nesillerin. O veballe ölürüz.
Zafer Partisi denildiğinde sadece mülteci çıkışlarınız insanların aklında. Diğer projeleriniz neler?
Genel merkezde çok değerli akademisyenler ve ekonomistler var. Hepsi tek tek her konu üzerinde detaylıca çalışıyorlar. Özellikle güvenlik konusunda, ekonomi konusunda çok güzel projelerimiz var.
Türkiye’ye bölgelere ayırıp yatırımları buralara yayma planınız var…
Türkiye'yi dört bölgeye ayırıyoruz. Bir de İstanbul var farklı olarak. Şu anda Türkiye'deki sanayinin çok büyük büyük bir kısmı ve en önemli kısmı tamamen İstanbul ve çevresinde yerleşmiş durumda. Bu diğer bölgelere haksızlık olduğu gibi İstanbul'a da çok büyük bir haksızlık yapıyor. İstanbul bu kadar nüfusu taşıyamayacağı noktalara geliyor. İstanbul yoruluyor ve çirkinleşiyor bundan dolayı. Yıllardır söylenen ve beklenen İstanbul depremi var.Eğer bir önceki deprem gibi yıkıcı olacak olursa sanayimiz tamamen göçmüş oluyor. Yani o depremin enkazını kaldırana kadar Türkiye'nin eli kolu bağlanmış oluyor. Bu nedenle oradaki sanayi kollarını diğer bölgelere orantılı olarak dağıtıp, hem İstanbul’un yükünü hafifletip hem de diğer bölgelerin gelişmesine imkân tanıyacağız. İstanbul'u da Paris'ten Tokyo'ya kadar bir üst düzey teknoloji şehri yapmayı düşünüyoruz.
4 deniz, 4 bölge projeniz var. İçeriği nedir?
Dört deniz, dört bölge derken limanları esas alıyoruz biz. Trabzon Limanı, Doğu Anadolu'yla Doğu Karadeniz'i içine alacak şekilde bir bölge oluşturuluyor. Aşağıda Mersin limanı; Hatay, Antep, Toroslar’ı içine alacak şekilde. Batı'da İzmir Limanı; İç, Ege, Orta Anadolu ile İç Ege'yi alacak şekilde. Sinop Limanı; Karadeniz'in bir kısmını ve iç Batı Anadolu'yu İç Anadolu'yu da içine alacak şekilde. Bu şekilde dört deniz, dört bölge projemiz var. Sanayileşmeyi buralara yayacağız. Dolayısıyla nüfusu da buralara yayacağız. Daha adaletli olacak. İnsanlar da kendi memleketlerini terk etmek zorunda olmayacaklar.
Tarım ve hayvancılık…
Zafer Partisi olarak iki şey bizim için çok önemli. Yakın gelecekte gözlemlediğimiz gıda krizi. Biraz daha ona göre uzak ama çok uzak olmayan iklim krizi. Bu ikisine göre Türkiye'nin planlama yapması gerekiyor. Ben iki yıldır gazetelerden okuyorum. Çin, iki yıldır tahıllarını depoluyor, dışarı ürün vermiyor. Hindistan bir yıldır bildiğim kadarıyla bunun depolamasını yapıyormuş. Dandikten bir Ukrayna krizi çıktı kala kaldık. Bunun uzun vadede planlanması gerekiyor.
Gıda krizi ile ilgili projeniz var mı?
Hem göçlere karşı hem gıda krizine karşı birtakım önlemlerin alınması gerekiyor. O anlamda tarım ve hayvancılıkta çok fazla devlet desteği projelerimiz var. Mazotundan, gübresine, hayvan yemine kadar, tarımsal alanların kullanılmasıyla ilgili olarak, Zafer Partisi çalışıyor. Toprağa yönelik haksız işlemlerde çok büyük tepkiler gösteriyoruz. İlki İkizdere Vadisi'nde henüz o zaman ay yıldız hareketiydik. Partimiz kurulmamıştı. Genel başkanımız genel başkan yardımcılarıyla gitti. Ege'deki zeytinlerin bir madenle alakalı olarak kesilmesi söz konusuydu, oradaydık. Yine orman yangınlarında Zafer Partisi her yerde. Şu an maalesef bakamıyorum yangınlara, içim inanılmaz acıyor.
Avukatsınız, Zafer Partisi il başkasınız ve bunların yanı sıra iki tane de evladınız var annesiniz. Bu yoğun çalışma içerisinde çocuklarınıza ve kendinize nasıl zaman ayırıyorsunuz?
Ben üç yıl önce boşandım, aslında hem anneyim hem de babayım. Ben İyi Parti’de görev yapıyordum. Ümit Hoca’ya orada haksızlık yapılınca, iz de onunla birlikte istifa ettik. Parti kurulma sürecinde ben elimden geleni yaptım ama başkanlık görevini yapmak istemedim. Çünkü bu iş var, oğlumun sınav süreci var. Arkadaşlar bu yıl bana izin verin dedim ama yine görevden kaçamadık. Bu süreçte ailem yardımcım oldu. Ben de her fırsatta çocuklarımla zaman geçiriyorum. Kendimi böyle motive ediyorum.
>>Dilek Bayram