'İthal hayvan büyük hataydı'

Kayseri Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı Günay Çakı et ve süt ürünlerine gelen fiyat düzenlemeleri ile ilgili Kayseri Anadolu Haber'e açıklama yaptı. Çakı özellikle ithal hayvanın Türkiye'ye getirilmesinin büyük bir hata olduğunu dile getirirken, 'Girdileri düzeltmek için bir düzenleme getirilmesi şarttı. Şu anda bütün yükü et ve süt üreticisi, çiftçiler yükleniyor.' dedi.

'İthal hayvan büyük hataydı'

Et fiyatlarındaki zam beklentisiyle ilgili Et ve Süt Kurumu 'ndan açıklama geldi. Fiyat yükselişi beklentisinin hem üreticiye hem de tüketiciye zarar vereceği belirtilen açıklamada şu ifadelere yer verildi; “Et fiyatları üzerinde Ramazan ayının son günlerinde başlayıp günümüze kadar devam eden spekülatif fiyat hareketleri kurumumuz tarafından yakından takip edilmektedir. Arz kısıtlaması yaparak piyasada fiyat yükselişi beklentisi oluşturmak hem üreticiye hem de tüketiciye zarar vermektedir. Kurumumuz kırmızı ette arz güvenliğini ve fiyat istikrarını sağlamak için gerekli araçları kullanacaktır.”

 

Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı Günay Çakı ise et ve süt ürünlerine gelen zamlarla ilgili gazetemize açıklama yaparak geçmişte yapılan hataların bedelini şimdi ödediklerini kaydetti. Çakı, önümüzdeki altıncı aydan sonra da süt üretimi daha çok düşeceğini belirtti. Et fiyatlarının daha da yükseleceğini kaydeden Başkan Çakı, “Bunların temel sebebi geçmiş dönemdeki yapılan ithalatlar. Han elden gelenle öğün olmaz, olursa da gününde olmaz derler ya. Biz elden gelene baktık ve bugün artık o günlere borçluyuz.” ifadelerini kullandı.

 

Tüketici önümüzdeki günlerde daha da zora girecek

Girdileri düzeltmek için düzenlemenin getirilmesi gerektiğini kaydeden Çakı, “Biz buna zam demeyelim de fiyat ayarlaması yapmaya çalıştılar diyelim. Çünkü girdileri düzeltmek için böyle bir düzenleme getirilmesi gerekiyordu. Şimdi bilindiği üzere yem fiyatlarında ve süt üretiminde girdiler çok. Aşırı şekilde yükseldi. Mesela kullanmış olduğumuz ekipman ve yedek parçaların hepsi dolarla geliyor. Yem fiyatları örneğin, şu anda süt fiyatlarının üzerinde yem fiyatı oluştu. Keza ilaç, mazot, elektrik aynı şekildi. Yani dolayısıyla biz istemiyoruz ki tüketiciler pahalıya hayvansal proteine ulaşsınlar ama ayakta kalabilmemiz için de fiyatların güncellenmesi gerekiyordu. Yani çiftçinin bir kilo süt satıp bir buçuk kilo yem alabilmesi lazım. Ama şu anda neredeyse bir kilo süt satıp, bir kilo yem alamıyor. Bu da girdilerden kaynaklı. Dolayısıyla da bundan tabii ki hani üretici de bundan zarar ediyor. Tüketen de bunu almakta çok zorlanıyor ki önümüzdeki günlerde bu daha çok zora girecek. Yani şimdi bahar aylarında süt yükselir biraz. Hani üretime ama tabii ki bu üreticilerin zarar ettiklerinden dolayı damızlık hayvanlarının büyük oranını satış sattılar. Talep düşüyor ama hani tüketim düşüyor, üretim de düşüyor.” diye konuştu.

 

Et fiyatları daha da yükselecek

Et fiyatlarının daha da yükseleceğinin söyleyen Başkan Çakı, “Önümüzdeki altıncı aydan sonra da süt üretimi daha çok düşecek. Et fiyatlarıyla da ilgili şu anda et fiyatları yüksek gibi gözüküyor ama damızlık inek kesildiği için bu fiyatlarda. Hani damızlıklarımız belli bir seviyeye gelip de kesilmediğinde de et fiyatları daha çok yükselecek. Bunların temel sebebi geçmiş dönemdeki yapılan ithalatlar. Yani hani elden gelenle öğün olmaz, olursa da gününde olmaz derler ya. Biz elden gelene baktık ve bugün artık o günlere borçluyuz. Yani o günde yapmış olduğumuz hatalara borçluyuz. Ben yani tabii ki umutsuz değiliz ama önümüzdeki günler biraz daha sıkıntılı olacak diye öngörüyoruz.  Geçmişte yaptığımız en büyük hatalardan biri de ithal hayvanın gelmesiydi. Dışarıya bağımlı olmamızı her zaman hata olarak görüyoruz.  Biz protein kaynağı olarak soyayı kullanıyoruz örneğin ama soya üretimimiz Türkiye 'de yani yok denecek kadar az. Atıyorum neredeyse yüz yetmiş bin ton üretim yapıyoruz. Dört milyon tona yakın da ithalat yapıyoruz. Tabii ki dolar ve euronun yüksek olmasıyla ve dünyadaki gıdaya olan talep üretimdeki pandemiden dolayı olan sıkıntılarının da patladı. Yani bizim burada üretimi arttırmamız gerekiyor. Protein kaynağını biz burada nasıl üretiriz, nasıl yaparız gibi buna tabii hükümetimiz, bakanlığımız, üniversitelerimiz ilgili açıkçası çok fazla bir gayret güdülmedi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti tabii ki yani atacağı adımlarla kısa zamanda olmasa da 1-2 yıl içerisinde toparlayabilir.” ifadelerinde bulundu.

 

Maliyetler düşürülmeli

Çiftçinin kaderci davranamayacağının altını çizen Damızlık ve Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı Günay Çakı, “Et-süt üreticisinin ve çiftçinin maliyetleri düşürülmeli. Hani bunu herkes söylüyor kendi yapmış olduğu işle ilgili düşünün ki biz gıda üretiyoruz. Ve şu anda bahar ayı şu anda tarlaya, tohumu bahar mahsulleri için tarlaya tohumun atılma zamanı deposuna çiftçi mazot bulamıyorsa, tarlasına atacak gübre bulamıyorsa nasıl biz toparlanacağız üretimi canlandırmadan? Yani üretimi canlandıracak kısa vadede, finans açısından, destekleme açısından, yani mazot süspanseli verilmeli. Gübrelerin yüzde doksan beş oranında dışarıya bağımlıyız tamam. Bugüne kadar bağımlıydık ama çiftçi ya da toprak bunun bağımlılığını bilmiyor. Burada bir destek olup biz tarlaya tohumu düşürmemiz lazım. Hele elektrik fiyatları, elektrik fiyatları şu anda nisan ayında bile insanlar sulama yaptılar ve elektrik paralarının altından kalkılmıyor. Yani kaderci davranıp da tarlaya biz yağ sulamayalım. Gübreyi de atmayalım dersek hasat döneminde yine atıyorum. Buğdaydan üç milyon tonsa dışarıya bağımlılığımız dokuz milyon tona çıkar. Kuru fasulyede, nohutta, atıyorum yüz yüz tonsa, beş yüz bin tona çıkar. Neticede bunu bugün ödemezsek yarın ödeyeceğiz. Bizim teklifimiz bugün Türkiye 'deki çiftçinin bizzat kendine ödenerek çiftçi de sahadaki mücadelesine, savaşına devam etmesi lazım. Uzun vadede de tabii ki yani bu sıcak Akdeniz iklimindeki hani alternatif ürün olarak soyanın desteklenmesi gerekiyor. İnsanların bunu daha çok ekmesi gerekiyor. Bundan gerek destek, gerek sanayide, sanayiye, ulaşım malını satıp, parasını alması gerekiyor. Artı tabii ki yani bölgemiz Türkiye kurak bir memleket yani İç Anadolu Bölgesi. Ama Allah da işte bölgemiz coğrafyasına göre kangal, akkaraban gibi koyunları vermiş. Bizim de koyunculuğu ve mera hayvancılığını da destekleyerek canlandırmamız lazım. Tabii bu arada çoban da bulunamıyor. Çoban bulunamasının sebeplerinden bir tanesi insanlar bu işten kazanamadığı için kaçıyor. Artı işte herkes lise mezunu işte taşımalı eğitim. Dolayısıyla hayat standardı biraz daha yüksek beklenti içerisindeler. Bunu da tabii ki yani ithal çobanlar mı çözülür ki o da sıkıntılı. İnsanları bir şekilde para kazandırarak özendirmemiz lazım. Herkes yaptığı işi ticareten üç beş kuruş para kazandırıp çocuğunu okutmak istiyor. Doğduğu yerde doymak istiyor. Hani burada kaçmış bitiren olabilir ama devlette böyle bir şey olmaz. Devlet isterse düzeltir yani.” dedi.

 

Bir hastalık var tedavisinin bulunması şart

Çiftçinin enflasyondan fazlasıyla etkilendiğini aktaran Çakı, “Maliyetlerimiz çok fazla. Elektrikte bir gelmeye yüzde yüz on beş geldi. Ara parçaları söylemiyorum. Mazot geçen sene atıyorum bu zamanlar altı liraydı şu anda yirmi iki lira. Siz yapın hesabını. Gübre üç bin iki yüz liraydı. Şu anda on beş bin beş yüz lira falan on altı bin lira civarında. Bahar ayında kullanılan gübre üç binden on beş bine çıkmaya ne yapmış? Beş altı kat artmış. Mazot dört, beş kat artmış. Elektrik yüzde yüz ellinin üzerinde yükselmiş ki biliyorsunuz tarlayı bu tarımda işte gübre, elektrik, mazot ve iş gücü kullanılıyor. Artı bunun yanında yedek parça. Tarlaya giriyorsunuz, toprakla mücadele ediyorsunuz, traktörünüz arızalanıyor, parça kırıyor. E hayvancılık ekipmanları ona keza. Bunlar dolarla hepsi ama bizim ticaretimiz TL üzerinde gelir seviyesi asgari ücretli olan ana temeldeki insanlara biz ürün üretmeye çalışıyor bir yandan da girdilerimizi dolarla euroyla almaya çalışıyoruz. Yani bu dengesizliğin görülüp tabii bunu yani yani ekonomistleri var. Üniversitede tarımla işte veterinerlik fakülteleri, tarım ekonomileri, ziraat mühendisleri yani ilim, bilim insanları buna el atması gerekiyor. Ben hastayım, ben derdimi anlatıyorum ama doktor değilim ben. Yani doktoru da devlet üniversite kurmuş, yetiştiriyor. Sen doktorsun diyor. Sen hastalık tesisi artık devlet koyacak, devletin yetiştirdiği elemanlar işte bilim insanları koyacaklar. Ama bir hastalık var. Üreticiler faturalarını ödeyemiyor. Hayvanlarını kesip ödüyorlar. Çünkü şimdi baktığınız zaman gelen süt param, yem paramı karşılamıyor. İşçi paramı, elektrik, mazot paramı ben nasıl ödeyeceğim? Hayvanımı keserek ödüyorum. Mesela şimdi dokuzuncu ayda ya benim ahırımda hayvanım olacak, kışlık yeğenim, kaba yemim olmayacak. Ya kaba yemim olacak, aklımda hayvanım olmayacak böyle giderse. “ diye konuştu.

 

Tüm zararlar çiftçiye yükleniyor

Çözüm noktasında herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini kaydeden Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı Günay Çakı, “Yani şimdi ben arabasız ya da işte ne bileyim kaldırım, taşsız yaşanabiliyor ama aç yaşanmıyor. Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin. Yani gıdayı bizim üretmemiz lazım. Gıdaya giden yolda da fedakarlık yapmamız lazım. Gerek üretenler, gerek tüketenler, gerekse de devletimiz ama biz üretici olarak şunu bir zarar varsa biz hep beraber taşıyalım. Bunu yem sanayicisi de taşısın. Süt sanayicisi de taşısın. Çiftçi de taşsın. Ama bu şu anda Türkiye 'de bunun hepsi süt üreticisine çiftçiye yükleniyor. Yani herkes istediği gibi mamülüne zam yapıyor. İstediği gibi yemine her gün zam yapıyor. Ama süt üreten, buğday üreten bu manada yani istediği gibi hareket edemiyor yani. Yine de kendi ürününün fiyatını belirleyemiyor. Burada devlet yani çiftçinin de gözetilerek bu işi sürdürülebilir hale gelmesi için dediğim gibi biz üstümüze düşeni yaparız. Bizim üreticilerimiz yapar. Buna işte devletimiz de diğer paydaşlarımızın da el atması gerekiyor. Herkesin elini bir taşın altına koyması gerekiyor.  Şu anda madem bu hale geldiysek herkes fedakarlık yapacak.” dedi.

 

>>Selma Kösedağ