KAYSERİ ÇİNİDE DE İDDİALI OLACAK
Çini denilince akla Kütahya, İznik, Bursa gelir. Ama çini sanatçısı Zekiye Ünal 27 yıllık deneyimi, çabaları ve yaptığı özgün çalışmalarla Kayseri'nin çini ve seramikte de iddialı olduğunu gösterdi.
Kayseri’de çini ve seramik sanatına yön veren Zekiye Ünal, Türkiye’nin ilk seramik öğretmenlerinden. Amacı ise Türk-İslam eserlerini tanıtmak ve çininin kullanılabilirliğini artırmak. Seramiğin geçmişi ve bugünü üzerine konuştuğumuz Zekiye Hanım ile Kayseri’de sanat yapmanın zor olduğunu da konuştuk.
ZEKİYE HANIM BİZE BİRAZ KENDİNİZDEN BAHSEDER MİSİNİZ?
Lise yıllarımda ailem ve resim öğretmenlerimin teşvikiyle ben bu işe başladım. İlk yağlı boya sergisi yaptım. Gazi Üniversitesi'nde seramik eğitimi aldım. mezun olduk Türkiye'de eğitim fakültesinde seramik öğretmenleri olan ilk seramik öğretmenleri biziz. 27 yıldır bu işi yapıyorum ben. Yöremi ve bölgemi analiz ederek ihtiyaca göre bir şeyler ortaya çıkarmaya çalışıyorum ben. Bu işte ben yok biz var. Birlikten kuvvet doğar. Bizde rekabet yok. Biz istiyoruz ki 20-30 tane atölye olsun. Böylece bu şehirde ne kadar şey üretildiği kanıtlanmış olur. Çoğaldıkça da çini burada yapılıyor imajını oturtmuş olursunuz. Biz Kayseri tasarımlarıyla değişimi ve Kayseri çinisini tanıttık. Beğeniler ve algılar sürekli değiştiği için bunlara hitap etmek zorundayız. Ben eğitimci bir sanatkar olarak daha farklı bakabiliyorum. Gelenekselle beraber modernizmi de veriyoruz. Eğitimcilik kimliğimin yanında sanatçı kimliğimi oturtabilmem benim en büyük avantajım. Eşimin de büyük desteğiyle körelmeden buralara gelebildim. Okul müdürüme küskünlüğümden eşim bana bu atölyeyi açtı. Kültür Müdürlüğü’nün de bize vermiş olduğu desteklere eğitim ayağımız başladı. Kurslar vermeye de devam ediyoruz. İlme vesile olmak ve o vesileyle anılmak büyük haz veriyor. Biz de Kayseri'de insanlara faydalı olmak ve yaptığımız güzel işlerle hatırlanmak istiyoruz. Yapılanı yapmış olmak zanattır, ustalıktır ama yapılmamış olanı ortaya çıkarmak gayemiz. Başka amacımız yok ki zaten.
ÇALIŞMALARINIZDA DAHA ÇOK HANGİ KONULARI İŞLİYORSUNUZ?
Kayseriliyiz ve Kayseri’yi çok seviyoruz. Bu yörenin tarihi kültürel özelliklerini sanatımıza işlemeye çalışıyoruz. Mimarsinan’ın Kayserili olmadığını bilen bir çok insan var. Erciyes zaten başlı başına bir değer. Bu olgularımızı resimsel çalışmalarla panolara dönüştürdük. Turizm manasında, insanlar Kayseri’den giderken Kayseri’ye has bir şeyler götürsün diye uğraşıyoruz. Çiniyi biz icat etmedik ama biz Kayseri’deki yöresel değerleri ifade etmek bizim derdimiz. Kayseri’de bu kadar sanat eserinin olduğu bir mekan yok. İlçelerimizi ifade eden kompozisyonlar yapmaya çalıştık. Bünyan, Yahyalı, Felahiye gibi her bir ilçeye özgü çalışmalar yaptık çok da sevildi. Bizim bütün modellerimiz Selçuklu motifleri üzerine. Yıldızında tutunda, kartal motifine kadar her şeyi çini ve seramiklerimize işliyoruz. Kayseri Selçuklu kenti ve bizde bu kentin nimetlerinden yararlanıyoruz, ondan besleniyoruz. Çiniyi manevi olgularımıza göre boyutlamaya çalıştık. Çiniyi farklı kompozisyonlarla sunmaya çalıştık. Ve aslında alışılmışın dışında onun kullanılabilirliğini artırmaya çalışıyoruz. Magnetten, sehpaya, panoya kadar çini kullanılabilir.
ÇİNİ VER SERAMİĞİN DOĞUŞU KAYSERİ’DE Mİ BAŞLAR?
Kaniş-Karum’un 4 bin yıllık bir geçmişi var. Orda toprak, kil var. Dünyanın en eski seramik merkezlerinden bir tanesi. Yani doğal olarak 4 bin yıldır devam eden bir seramik olgusu var Kaniş-Karum’da. Bunun üzerine Şelçuklular’ın Kayseri’ye gelmesiyle çini de gelmiş. Anadolu topraklarında ilk kez çini ile seramik buluşmuş. Bunu kimse yadsıyamaz. Kayseri’de binli yıllarda çini ve seramik var yani. Bunun en önemli kanıtı Kayseri’deki Sırçalı Kümbet. İçerisi tamamen çini kaplı. Çininin asıl ismi sırça. O yüzden Sırçalı Kümbet denilmiş. Birde Cami Kebir’in şerefesindeki çini buna kanıt olur. Çini-ve seramiğin en eski olan menşei Kayseri’dir. Eğer bu sanat bizimse biz bu sanatı biraz daha geliştirebiliriz. Belediyeler meslek edinme kursları ile bunu destekliyor ama bu iş belediyelerin işi değil. Kayseri’nin sanatla uğraşması lazım ve en önemlisi sanatla uğraşan insanların önünü açması lazım. Çini ve seramiği Kayseri'de çok almıyorlar çünkü çininin menşeinin Kayseri olduğunu bilmiyorlar. Bilmedikleri için de taklit ürün aldıklarını düşünüyorlar.
ÇİNİ NASIL YAPILIYOR YAPIMINDAN BAHSEDER MİSİNİZ?
Çamur belli bir kimyasaldan geçerek hammadde haline dönüşüyor. Bu hammadde karolarda tozken sıkıştırılarak yapılır, endüstriyel dökümlerde elde edilerek formlar elde edilir. Daha sonra bunlar ilk fırınlama dediğimiz pişirme aşamasından geçerek bisküviler elde ederiz. Sonra desenlerimizi seçip parşömen kağıda çiziyoruz. Desenlerin üzerinden boncuk iğnelerle delerek aktarma işlemini yaparız. Sonra siyah boya ile kenar belirleme dediğimiz, bir olay var. Sonra renkli toz boyalarla boyayarak istediğimiz şekli renklendirip hayalimizdekini ona aktarmış oluyoruz. Devamında sırlama işlemine geçerek hammaddesi kumlardan oluşan quarzla kaplayarak yaklaşık 899 derece sıcaklıkta pişirerek nihai sonucu alıyoruz. Ve çini her zaman için üretildiği andan itibaren antika değeri kazanır. Öğrencilerime hep derim. Siz bugün gelecek nesillere bırakacak en önemli mirası bıraktınız diye.
KAYSERİ'NİN SANATA BAKIŞINI NASIL YORUMLUYORSUNUZ?
Ben Ankara, Bursa, Nevşehir gibi yerlerde çalıştıktan sonra Kayseri'ye geldim. Buraya geldiğimde büyük hayallerle geldim. Çünkü ekonomik olarak doygun bir şehir diye düşündüm. Ama hüsrana uğradım. 96 yılından beri burada sanatla mücadele ediyoruz. Ve son 10 yıldır sanat işitsel sanatlarla bir yere geldi. İnsanın kulağına ruhuna hitap ettiği için müzik daha hızlı gelişti. Daha sonra görsel sanatlar başladı. Ebru çabuk üretilen ve insan ruhunu doyuran bir sanat olmaya başladı. Son 4 yıldır ciddi anlamda hızlı ilerleme kaydettik ama bundan 10 sene önceki gelmemiz gereken bir durumdu bu. Kayseri'de insanlar çok aceleci hemen sonuç almak istiyorlar. Çini ve seramik sanatı biraz zor bir sanat. Sırf fırınlaması 9 saat sürüyor. Ve tamamen hazır olması da 3 günü buluyor. İnsanlar bu uzun zamana katlanamıyor. Ama insanların anlamadığı bir şey var. O ürün fırından çıktıktan sonra bir sanat bir antika ortaya çıkıyor. Ve şuana kadar kanıtlanmış bir sürü eser var. Fırından nasıl çıkarsa çıksın, 1200 yıl boyunca kendini koruyor. Bu antika değil de nedir. Kayseri'de sanattan anlamayıp da sanatla uğraşan insanlara saygı duymayan birçok kişi var. Böyle zorluklarda var Kayseri'de. Bunlarda bizi yormuyor değil. Ama sanata olan aşkımız sayesinde katlanabiliyoruz o olumsuzluklara da. Ben eğitmenlik hayatımdan kazandığımla geçiniyorum aslında sanattan değil. Sadece tek işim inanın çini ve seramik yapmak olsaydı aç kalırdım ben. Çünkü bende bir aileyim ve ev geçindiriyorum. sanatçının ayakta durması lazım ve sanatçının da ayakta durması için turizmci ile sanatçının sürekli bir partner olması. Özellikle turizmcinin sanatçıya doğru bilgiler vermesi lazım. Daha çok rağbet gören şeyler ne ise onları sanatçıya söylemelidir, turizme yönelik işler yapılsın diye. Kayseri'de sergileme alanlarının olmaması da bizim için büyük bir sıkıntı. Büyükşehirlerin galerileri var. Alışveriş merkezlerinde sergiliyoruz ama sergilediğimiz ürünlerimizin o kalabalık içerisinde kırılma riski çok fazla oluyor.
ÇİNİ VE SERAMİKLE UĞRAŞMANIN İNSANLARA PSİKOLOJİK ETKİSİ VAR MI?
Tabi ki var. Kişilik yapıları, sağlık durumları ve hayata bakış açılarıyla her şeyi aslında olumlu yönde etkiler çini ile uğraşmak. Çünkü insanlar vücudundaki elektriği toprakla uğraşarak dışarı atıyorlar. Beyin cimnastiği yapıyorsunuz ve aynı zamanda el kaslarınız gelişiyor, zihniniz çalışıyor, bir tasarım yapma durumunuz ortaya çıkıyor. Çok faydası olan bir sanat. Bir sürü aşamadan geçerek yapıldığı için insana sabrı öğretiyor. Ve her şeyden önce verimli olduğunu ve bir işe yaradığını hissediyorsun. Kadınlara hep derim ben üretken olun boş oturmayın diye. Kayseri'de bu konuda bir gelişme var kadınlar kabuklarını kırıp bir şeyler üretme peşine düştü.
BU SANATI İSTEYENLER EVDE DE YAPABİLİRLER Mİ?
Evet evde herkes isterse işi öğrendikten sonra yapabilir. Kayseri'de ekonomik alt yapıya bir argüman kazandırmak açısından meslek önemli. Kapadokya'da, Kütahya'da kadınlar bunları evde kendi yaptıkları çinileri satarak ev bütçelerine gelir sağlıyorlar. Bizim hep biz en iyisini yapalım biz ön plana çıkalım gibi bir kaygımız yok. Herkes kazanırsa ben kazanırım. Amacımız birileri bişeyler öğrensin ve bunu icra etsin.
SANATINIZI NERELERDE SERGİLEDİNİZ, ÇİNİYİ NERELERDE KULLANDINIZ ŞİMDİYE KADAR?
Biz özellikle Belçika ve Hollanda'dan mesleğimizle ilgili davetler alıyoruz oralarda sergiler açıyoruz.Kayseri Park'ta, Erciyes'te, üniversitede, Ankara, İstanbul, Hollanda, Almanya ve Belçika'da sergiler açtık. 2 yılda 20'ye yakın sergi açtık. İnşallah Kayseri bu sanatı güzel yerlere getirir. Hunat Cami'nin yeni çinili şadırvanı biz yaptık. Camilere mihrap ve mimberler yapıyoruz ama şimdiye kadar olanların dışında farklı tasarımlar uyguluyoruz. Seri üretim gereken turistik işler de yapıyoruz. Biz Kayseri'de amacımız çini ve seramiğin bir geçim alanı olabileceğini insanlara kabul ettirip, bu sanatla ekmek yiyebileceklerini onlara ifade etmek. Çünkü çini kullanım eşyalarına girdi artık. Evimizde bir sehpa yapma şansımız var, soframızı süsleyecek tabaklar yapma, banyo ve mutfaklara karo dekor olarak kullanma şansımız var.
RÖPORTAJ: SEHER GÖZÜKÜÇÜK