- Haberler
- Güncel
- Kayserili kadınlar dünyada bir ilke imza attı: Dünyanın ilk Organize Sanayi Bölgesi'ni Kayseri'ye kurdular!
Kayserili kadınlar dünyada bir ilke imza attı: Dünyanın ilk Organize Sanayi Bölgesi'ni Kayseri'ye kurdular!
İlklerin şehri Kayseri'de bir kadınlar topluluğunun dünyanın ilk Organize Sanayi Bölgesi'ni buraya kurduğunu biliyor muydunuz? Peki kim bu kadınlar? Detaylar Kayseri Anadolu Haber'in bülteninde…
Türkiye’nin kültür, sanat, bilim ve turizm merkezlerinden biri olan Kayseri, tarihin en eski zamanlarından beri pek çok uygarlığa beşiklik etmiş ve her dönemde önemini korumuştur. Peki dünyanın ilk Organize Sanayi Bölgesi’nin Kayseri’de ayrıca da kadınlar tarafından kurulduğunu biliyor muydunuz? İşte detaylar…
Kayseri, her köşesi değişik uygarlıkların kalıntılarının birbiriyle kucaklaştığı Anadolu’nun en köklü ve en eski yerleşim alanlarından biridir. Pek çok medeniyete ev sahipliği yapan Kayseri bu uygarlıkların hepsinden derin izler taşımaktadır.
Bâciyân-ı Rûm teşkilatı Kayserili Fatma Bacı tarafından kadınlardan oluşan bir örgüt olarak bilinir. Anadolu’da ticari ve sosyal hayatı düzenleyen en önemli örgüt olan Ahiliğin kadın kolu olarak kabul edilen Bacıyan-ı Rum Anadolu’nun pek çok yerinde faaliyet gösterdi.
Fatma Bacı kimdir? İşte Fatma Bacının hikâyesi…
Hacı Bektaş Fatma Bacı için ‘Keşif ve keramet sahibi, bilgili bir mürşide’ diye bahseder. Tarikat geleneği olarak babasının en yakın takipçisi ve öğrencisi Şey Ahi Evren’le evlendirilir. Moğollar’ın Kayseri’yi işgali sırasında diğer Ahiler ve Bacılarla birlikte direnişe geçer ve savaşır. Savaş’ın sonunda Moğollar’a esir düşer. 4. Kılıçarslan Anadolu Selçukluları’nın başına geçtikten sonra, Moğollar’ın desteğini ve yardımını almak için Hülagü Han’a, Vezir Süleyman, Beylerbeyi Hatıroğlu Şerafeddin ve Fahruddin Ali’den oluşan bir heyet gönderir. Heyet Fatma Bacı için de bir teşebbüste bulunur. Kendini ve soyunu tanıtan Fatma Bacı serbest bırakılıp Kayseri’ye döner. Kocası Ahi Evran’ın Kırşehir emiri Nureddin Caca tarafından öldürülmesi üzerine bugünkü adı Hacı Bektaş olan Sulukaracaöyük’e göçer. Fatma burada Hacı Bektaş tarafından evlat edinilir.
Hacı Bektaş’ın Velâyetnamesinde Fatma Bacı’dan Kadıncık Ana diye bahsedilir. Velâyetnamede ayrıca Fatma Bacının gizli siyasi ilişkiler içinde olduğundan ve bu sebepten Kırşehir Emiri Nurettin Caca tarafından takibata maruz kaldığı anlatılır.
Kayseri’de kurularak Anadolu’ya yayıldı!
Bacıyan-ı Rum yani Anadolu bacıları örgütü Kayseri Debbağlar Mahallesi’nin yakınında Külahdüzar mahallesinde kuruldu. Türkmen genç kız ve kadınlarını organize ederek örgücülük ve dokumacılığa yönlendirmek örgütün kuruluş amaçlarından biriydi.
Ahi teşkilatına mensup esnaftan kişiler sefer zamanı ordunun ihtiyaçlarını karşılamak üzere sefere çağrılırlardı. Sefere katılanların, gazi ya da şehit olanların eşleri uzun süre yalnız kaldıklarından geçimlerini kendileri sağlamak durumunda kalabiliyorlardı. Bu sebeple beldelere kadınlar pazarı denen yerler kurulurdu. Bu pazarların alıcıları da satıcıları da kadınlardı. Erkeklerin girmesi kesinlikle yasaktı. Bu pazarlarda tüccar mallarının satılması da yasaktı. Buralarda sadece belde kadınlarının ürettikleri ya da yetiştirdikleri mallar satılırdı.
Bacılık aynı zamanda bir eğitim ve öğretim ocağıdır. Burada sadece sanatkâr yetiştirmek için eğitim verilmez, aynı zamanda mal üretme ve topluma hizmet etmenin yolları da öğretilir.
Kayseri, Konya, Kırşehir, Ankara…
Örgücülük ve dokumacılık Bacıyan-ı Rum’un öncelikli faaliyet alanıdır. Yeniçerilerin başlarına giydikleri ak börklerin bacılar tarafından üretildiği bilinmektedir. Bacılar sadece başlık değil farklı türde giysiler de üretiyorlardı. Bunların arasında yeniçeri giysileri de bulunmaktaydı. Bacıyan örgütü Ahilik gibi Kayseri, Konya, Kırşehir, Ankara gibi büyük yerleşim merkezlerinde kurulmuştur. Moğol baskısı yüzünden bu iki örgütün üyeleri büyükşehirlerden köylere sığınmış bu sayede de Türk el sanatları ve halıcılığı büyük şehirlerden köylere yayılmıştır.
Bacıların örgücülük ve dokumacılık dışında faaliyet gösterdiği bir diğer alan da askerlikti. İslamiyet öncesi dönemlerde Türk kadınlarının binicilik ve atıcılıkta usta oldukları, erkeklerle pek çok savaşa katıldıkları bilinmekteydi. Bacıyan üyesi kadınlar askeri eğitim de alırlardı. Tüm bunların dışında Bacılar teşkilatının dini ve tasavvufi bir niteliği de bulunuyordu. Bacılar, dini ve kültürel faaliyetlerini bir tarikat disiplini ve metodu içinde sürdürüyorlardı.