KÜN'de Gastronominin 'Tarladan Çatal'a' serüveni masaya yatırıldı

Kapadokya Üniversitesin'de (KÜN) 'Türk Mutfağı Haftası: Yerel ve Sürdürülebilir Gastronominin Geliştirilmesi Paneli' yapıldı.

KÜN'de Gastronominin 'Tarladan Çatal'a' serüveni masaya yatırıldı
TAKİP ET Google News ile Takip Et

21-27 Mayıs Türk Mutfağı Haftası çerçevesinde Kapadokya Üniversitesi Aşçılık ile Gastronomi ve Mutfak Sanatları bölümü ev sahipliğinde, Nevşehir Valiliği, Ahiler Kalkınma Ajansı, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı (TGA) ve UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliği ile 25-26 Mayıs 2023 tarihlerinde Dünya’nın En İyi Turizm Köyü Mustafapaşa’da, ‘Türk Mutfağı Haftası Yerel ve Sürdürülebilir Gastronominin Geliştirilmesi Paneli’ yapıldı. Panel ve çalıştayların açılış toplantısına, Nevşehir Valisi İnci Sezer Becel, Ürgüp Belediye Başkanı Mehmet Aktürk, Ürgüp Kaymakamı Cüneyt Caner, Kapadokya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hasan Ali Karasar, Kayseri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kurtuluş Karamustafa, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Semih Aktekin, Nevşehir Jandarma Komutanı Albay Murat Yakın, Ahiler Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Bekir Varol, Kapadokya Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkan Vekili Kaan Aktan ve Kapadokya Üniversitesi Mütevelli Heyet Koordinatörü Funda F. Aktan katıldı. Nevşehir Valisi İnci Sezer Becel, Kültür Turizm Bakanlığı tarafından ilki geçen sene kutlanmaya başlanan, bu sene de ikincisi kutlanılan Türk Mutfağı Haftası çerçevesinde düzenlenen Yerel ve Sürdürülebilir Gastronominin Geliştirilmesi Paneli ve Çalıştayı’nın, KÜN’le gastronomi alanında yapılan ikinci çalışma olduğunu hatırlattı. Becel; "Geçtiğimiz sene ilkini festival olarak gerçekleştirmiştik. Bu yaşamış olduğumuz deprem felaketi nedeniyle festivalin yapılmamasına karar verdik. Bunun yerine bu çalışma ve panel ile seneyi de boş geçirmemiş olduk.” dedi. Gastronominin, Kapadokya gibi yılda 4 milyonun üzerinde turist kabul eden ve birçok medeniyete ev sahipliği yapan, farklı medeniyetlerin varlığının getirmiş olduğu kadim bir kültürün yaşadığı bölgelerde turizmin ayrılmaz bir parçası olduğunu ifade eden Becel, “Bu bilinçle hareket etmeye gayret gösteriyoruz. Gastronomide tabii ki arzu ettiğimiz noktaya geldiğimizi söylemek çok ütopik bir yaklaşım olur ama çok başında olduğumuzu ve insanların gönlünde, aklında gastronomi kavramının güçlenmesine vesile olduğumuzu düşünüyorum” diye belirtti. Türk Mutfağı Haftası’nın, Türk mutfağının marka değerinin artmasına çok büyük bir hizmet vereceğine, çok büyük bir katkı sağlayacağına yürekten inandığını söyleyen Becel, Kapadokya’nın gastronomiyle ilişkisini arttırmak için kadın kooperatiflerinin niceliklerini artırdıklarını ve niteliklerinin de artması için uğraştıklarını belirterek sözlerini sonlandırdı.

KÜN’ün turizm alanında Türkiye’nin en yoğun ve yetkin çalışan üniversitelerinden biri olduğunu söyleyen Prof. Dr. Hasan Ali Karasar, üniversitede gastronomi alanında yapılan çalışmaları ve izlenilen yol haritasını anlattı. Eğitim-öğretim faaliyetleri hakkında bilgi veren Karasar, KÜN’ün meslek yüksekokulu yıllarından bu yana sektörün ara eleman ihtiyacını karşıladığını söyledi. Karasar, “Gastronomi ve Mutfak Sanatları bölümümüz Türkiye’de kurulmuş özellikleri itibarı ile dikkat çeken bölümlerden biri, büyük bir toplumsal sorumluluk örneği gösteriyor ve bu toplantının da onlardan biri olduğunu söyleyebiliriz. Akdeniz çanağında kendimizi karşılaştırdığımız İspanya ve İtalya gibi büyük turizm ekonomilerinde yiyecek-içecek sektörü büyüklüğü yıllık bazda turizm geliri ile hemen hemen eşitken, turizm gelirlerinin de önemli bir kısmının gastronomi turizminden geldiğini biliyoruz. Kültür, tarih, inanç, macera ve doğa turizmi merkezi olan Kapadokya-Nevşehir için de hedefimiz bu. Gastronomi turizminin bölge turizminin önemli ve güçlü yanlarından biri olması.” dedi. Turizmde sürdürülebilirlik kriterleri konusunda Kapadokya Üniversitesinin öncü ve ulusal standart koyucu çalışmalarından bahsederek hedeflerini sıralayan Karasar, hedeflerinin başında Kapadokya’da ve ulusal çapta bir farkındalıklar bütünü oluşturmak, iklim değişikliği ve düşük karbon ayak izli üretim metotlarına dikkat çekmek olduğunu söyledi. Karasar, “İkinci farkındalık elbette geleneksel Türk mutfağının ihyası... Üçüncü farkındalık, yerel ve mevsiminde ürün tüketmek ve o ürünlere ulaşımın sağlanması. Bu yanında biyo çeşitliliğin, ekosistemin ve insan sağlığının korunmasını getiriyor. Dördüncü farkındalık, yerel ürünlerin tespiti, tescil edilmesi ve bu ürünlere görünürlük kazandırılması. Sonuncu olarak, en başta da ifade ettiğim gibi yerel gastronominin turizme katkılarının değerlendirmesi” olduğunu ifade etti. Slow Food Kapadokya hakkında da bilgi veren Karasar, akademisyenler, şefler, girişimciler, üreticiler ve gastronomiye gönül verenlerin bir araya gelerek oluşturduğu topluluğun, bölgenin unutulmaya yüz tutmuş tariflerini, ürünlerini ve geleneklerini yeniden canlandırmayı ve gelecek nesillere aktarmayı hedeflediğini anlattı.

Geleceğin beslenme dünyasını şekillendirecek hususlardan birisi olan sürdürülebilir gastronomi konusuna odaklanmak için bir araya geldiklerini belirten Varol, dünya nüfusunun hızlı bir şekilde arttığını ve iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin her geçen gün hissedildiğini söyledi. Sürdürülebilirliğin kendileri için bir trend veya seçenek olmadığını ifade eden Varol; “Sürdürülebilirlik artık hayatımızın her alanı için zorunluluk haline gelmiş durumda. Gastronomi yalnızca lezzetli yemekleri tatmaktan ibaret olmayan bir deneyimdir. İçerisinde yemeğin sunumu, hazırlanışı, tedarik zinciri ve çevresel etkileri gibi hususları da barındırmaktadır. Sürdürülebilir gastronomi ise bu hususları bir araya getirirken, sosyal ve çevresel sürdürülebilir kalkınma prensiplerini benimseyen, aynı zamanda gelecek nesillere daha iyi, daha yaşanabilir bir dünya bırakmayı hedefleyen bir yaklaşımdır” dedi. Varol, sürdürülebilir gastronominin, yemeklerin üretimi, tedariki, tüketimi sürecinde doğal kaynakların korunumu, karbon ayak izinin azaltılması, biyo çeşitliliğin korunumu, onarıcı tarım gibi sürdürülebilir tarım uygulamalarının teşvik edilmesi ve her şeyden önemlisi yerel üreticilerin ve yerel toplulukların desteklenmesini amaçladığını söyleyerek sözlerini sonlandırdı.