'Merdiven altı yapıların eğitime katkısı yok!'
2023-2024 eğitim öğretim yılının başlamasına kısa bir zaman kala, Eğitim Bir-Sen Şube Başkanı Mehmet Emin Aslantürk, okulun öneminin artması ve eğitimin kalitesi için, liselere sınıf tekrarının geri gelmesi ve devamsızlığa affın kesin biçimde kaldırılmasının gerekli olduğunu belirtti. 'Okullarda cep telefonu kullanımının önlenmesi isabetlidir.' Şeklinde konuşan Aslantürk, dijital bağımlılık konusunda da asıl görevin ailelere düştüğüne dikkat çekti. Detaylar Kayseri Anadolu Haber'de...
2023-2024 eğitim öğretim yılının başlamasına kısa bir zaman kala, Eğitim Bir-Sen Şube Başkanı Mehmet Emin Aslantürk, okulun öneminin artması ve eğitimin kalitesi için, liselere sınıf tekrarının geri gelmesi ve devamsızlığa affın kesin biçimde kaldırılmasının gerekli olduğunu belirtti. “Okullarda cep telefonu kullanımının önlenmesi isabetlidir.” Şeklinde konuşan Aslantürk, dijital bağımlılık konusunda da asıl görevin ailelere düştüğüne dikkat çekti.
Memnuniyet düzeyini yüzde 100 yapmak imkânsız
Okullarda kıyafet belirlenmesinde veli görüşlerine dayanarak yüzde 75’lik bir kabul ile karar verildiğini vurgulayan Aslantürk; “Okul aile birliği yönetmeliğinde yapılan değişiklikle birkaç yıl önce okullarda velilerin görüşleri alınarak öğrencilerin kıyafetleri şekillendirilmiş oldu. Ankete katılan veli sayısının yüzde 75’inin onayıyla ortaya çıkan bir durumdu. Okullarda kıyafet çok önemli bir mesele. Yıllardır gündemde olan okullar açılacağı süreçte tartışılmaya başlanan okul eğitim öğretim süreci ile devam eden insanları da yoran bir mevzu biliyorsunuz. Siz eğitim öğretim süreci ile alakalı hangi konuyu gündeme getirirseniz getirin mutlaka memnuniyet düzeyini yüzde 100’e çıkarma şansınız yok. Bir kısım bazı uygulamaları kabul ederken, olumsuz tepki verenler de mutlaka olacaktır.
Devamsızlık liselerde kanayan bir yara, neşter vurulmalı!
Devamsızlık konusu yıllardır tartışılan bir konu olduğunu ve görevi devralan her bakanın beraberinde uygulamaları hayata geçirdiğini belirten Aslantürk; Eğitim öğretim döneminin sonuna yaklaşılan süreçte özellikle 12. sınıflarda bu konu çok sıcak gündem haline geliyor. Eski bakanımız 12. sınıflarda devamsızlığın yıl sonuna yaklaşıldığında gündeme alınmayacağı, devamsızlıktan sınıf tekrarı olmayacağı yönünde görüş bildirip okulları o şekilde bilgilendirdikten sonra devamsızlıklar devreden çıkıyordu. Dolayısıyla bu devamsızlık özellikle liselerde aslında yıllardır kanayan bir yara. Buna bir neşter vurulması gerekiyor.
Okulun itibarı söz konusu!
Okulun öneminin artması, öğretmenlerin ehemmiyetinin ortaya konulması kıymetlendirilmesi, itibarı anlamında bir şekilde okulun rolünün sağlam bir zemine oturtulması gerektiğini savunan Başkan Aslantürk, devamsızlığın bu konulardan bir tanesi olduğunun altını çizdi ve ekledi; “Milli Eğitim Bakanı’mızın şu anki okullara gönderdiği daha resmi bir belge ulaşmış değil. Yakında gelir büyük ihtimalle ona dönük bir çalışma olacak. Liselerde özürsüz devamsızlık 10 gün, özürlü devamsızlık 20 gün, toplamda 30 gün devamsızlık yapma hakkınız 30 gün. 30’u geçtiğinizde sınıf tekrarına kalıyorsunuz.
Katı bir uygulama değil olması gereken…
2023-2024 eğitim öğretim yılında geçerli olmak üzere devamsızlıkla alakalı bir af durumu söz konusu değil diyen Aslantürk şunları kaydetti; “Okullar biraz daha disiplin anlamında sağlam hale getirecek diye düşünüyoruz. İlkokullarda, ortaokullarda böyle bir durum söz konusu değil. Okul yönetimleri velilere bilgilendirme yapıyor. Süreci birlikte yönetiyorlar ama liselerde maalesef özellikle 12. sınıflarda bu durum sıkıntıydı çözülecek gibi gözüküyor. Bu katı bir disiplin uygulaması anlamında ben şahsen değerlendirmiyorum yani olması gereken bir durumdu bu. Okulu lakayt bir pozisyondan çıkarıp biraz daha okul ismine müşahhas bir hale getirmek, okulun vizyonuna misyonuna uygun hale getirmekti. Öğrenciysek belli kurallarımız var. Biz öğrenci olarak bu kurallara uymak sorumluluğuna sahip olmalıyız.
Son 3-4 yıldır sürekli tekrar edilen bir durumdu. Öğrencimiz yıl boyu okula gelmiyor. 30- 40 gün devamsızlık yapıyor, ikinci dönem hiç gelmiyordu. Resmi bir açıklama yapılıyordu. Devamsızlıklar silindi, sınıf tekrarı olmayacak kararı veriliyordu.”
Dijital bağımlılık topyekûn mücadele gerektiren bir konu!
Okullarda ve sınıf içerisinde cep telefonu kullanımına karşı önlemlerin önemini vurgulayan Başkan; “Gerçekten hepimizin topyekûn mücadele etmesi gereken bir durum, sadece okullara indirgemek doğru değil. Ben şahsen onu doğru bulmuyorum. Ailelerin, komşuların, çocuklarımızın iletişimde olduğu yakın çevresindeki herkesin topyekün mücadele vermesi gereken önemli ve çok hassas bir konu.”
Dijital bağımlılıkta 12-18 yaş vurgusu…
Dijital bağımlılığın bir hastalık olduğunu ifade eden Aslantürk; “Okullarda öğretmen arkadaşlarımızın, okul aile üyesi arkadaşlarımızın en çok mücadele verdiği alanlardan bir tanesi bu. Sadece cep telefonların alınması bir kenara konulması, sınıflara onunla girilip girilmemesi mevzu değil bu. Dijital bağımlılık aslında biz bir hastalıktan bahsediyoruz. Belli bir noktaya geldikten sonra dijital bağımlılık, bağımlı hale geliyor gençler. Bu da maalesef en çok okul döneminde görülen bir durum. Özellikle 12-18 yaş dönemi çok önemli. Bu yaştaki öğrencilerimizin okul sürecinde bu konuyla alakalı ‘Bu durumun önüne nasıl geçebiliriz?’ Sorusunun aslında hayata geçirilmesi konuştuğumuz konu.
Bakanlık bu anlamda eğer kıymetli bir çalışma ortaya koyarsa biz her türlü katkıyı sunarız. Yavrularımızın dijital bağımlılık anlamında nelerle karşılaştığına bakmak lazım.”
Asıl görev ailelere düşüyor!
Eğer çocuklar sosyalleşme noktasında kendilerini yeteri kadar gösteremiyorlarsa bu dijital bağımlılığın bir yansıması. Dikkat eksikliği anlamında bir sıkıntı varsa yine kullandığımız cep telefonu, bilgisayar, tablet, televizyon özellikle bunların olumsuz etkilerinin çocuklar üzerindeki yansımaları olarak karşımıza çıkıyor. Bunda hem okula hem ailelere büyük roller düşüyor. Okulda, siz bunu kontrol altına alabilirsiniz. Disiplin anlamında birtakım çalışmalar hayata geçirerek okul ders saatleri içerisinde normal öğretim yapan okullarda bu zamanı siz disiplin edebilirsiniz. Ancak eve geldikten sonra burada esas görev ailelere düşüyor. Dijital çağda yaşıyoruz. Gençleri, çocukları tamamen koparıp atma şansına sahip değiliz.
MEB’in dijital bağımlılıkla mücadelesine katkı sunmaya hazırız!
Evde çocuklar okuldan geldikten sonraki süreçte ailelerin her anını kontrol etmesi gerekiyor diyen Başkan Aslantürk; “Cep telefonuyla bu çocuk ne kadar uğraşıyor ne kadar zaman geçiriyor, televizyon karşısında ne kadar süre geçiriyor, tabletle ne kadar uğraşıyor? Çocuk aşağıda akranlarıyla oyuna ne kadar zaman harcıyor? Telefonu eline aldığında tableti eline aldığında hangi sitelere giriyor? Bunun kontrolünün mutlaka yapılması gerekiyor. Bunu yapmadığımızda karşımıza çok tehlikeli şeyler çıkabiliyor.
12- 18 yaş aralığı dedik ama her geçen gün bu yaş aralığı maalesef daha da geriye doğru gidiyor. Bir de anne babalarımız şununla da övünebiliyor. Üç yaşında bir evladımız var, zehir gibi telefon kullanabiliyor diyebiliyor. Aslında bu çok tehlikeli bir şey. Onunla övünmek çok tehlikeli bir şey. Bunun önüne geçip onu bizim kontrolümüz altında belli sürelerle sınırlayarak telefon, tablet, bilgisayar gibi dijital araçlardan yararlanmalarını sağlamak çok daha mantıklıdır diye düşünüyoruz.
TV ve bilgisayar karşısında uzun süre vakit geçiren bir çocuğun sosyalleşme anlamında çok zayıf kaldığı herkesin şikâyeti. Bu anlamda işte fiziksel olarak da vücut yapısında birtakım sıkıntılara neden oluyor. Eğilmesi kamburlaşmasına neden olabiliyor. Bakanlığımızın bu anlamda yapacağı olumlu adımların hepsini destekliyoruz. Katkı sunmaya hazırız. Güzel bir çalışma diye ben ümit ediyorum.” İfadelerine yer verdi.
6 ay sonra süreç rahatlayacak…
Özel öğrencilerin sınıf ve öğretmen mevcudu hakkında bilgi veren Aslantürk; “Özel eğitim alan çocukların çok özel bir tarafı var. Özel sınıfta eğitimlerine devam ediyorlar ya da normal akranlarıyla beraber sınıf ortamında kaynaştırma eğitimine tabi tutuluyorlar. Bunlar özel sınıflarda özel çocukların sayısı belli sayıyı geçemiyor. Hem giren öğretmen sayısı da farklı bir öğretmen girmiyor. İki öğretmen görevlendiriliyor. Tabi bunlar özel çocuklar. Bu sayının artması spesifik bir durum altı ay sonra belki biz bu süreci biraz daha rahatlatacağız, bunları konuşmuyor olacağız. Millî Eğitim Bakanlığı’mız zaten bununla alakalı gerek tedbirleri alacaktır.” Dedi ve 6 Şubat depreminin ardından Kahramanmaraş, Malatya gibi komşu illerden şehrimize gelmiş ve eğitim alan öğrencilere yönelik ise şu ifadeleri kullandı: “Biz onlara kucak açmak zorundayız. Bu da sınıf mevcudunu ve sirkülasyonu çok etkilemedi önümüzdeki dönem de etkilemeyecektir. Bu yavrularımız da bir an evvel kendi topraklarına, şehirlerine dönsünler kendi şehirlerinde eğitim öğretim sürecine kaldığı yerden devam etsinler. Biz bunu istiyoruz.”
Merdiven altı yapılar eğitim sürecine pozitif etki yapamaz!
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in “11. sınıftan 12. sınıfa geçen öğrenciler için açık lise erişim açık lise nakil süreçlerini zorlaştırarak aslında eğitim verdiğini iddialarla mücadele edilmiş olacaktır.” İfadesini sorduğumuz Aslantürk;
“Bakanımız açıklamasında açık liseye göçe izin vermeyeceğiz dedi. 1 Eylül 2015’te Türkiye’deki bütün dershaneler resmi olarak kapatıldı. O süreçte şu anki mevcut Milli Eğitim Bakanı’mızın çok büyük emeği var, süreci yöneten kişilerin başındaydı. Geldiğimiz noktada bu dershaneler düz liselere, anadolu liselerine okul öncesi kurumlara ilkokul ortaokul olarak dönüştürüldü. Çok sayıda kurum dönüşmüş oldu. Mevcut durumda dershane ismini kullanamayacağı için aileler bu yapıları bir ihtiyaç gibi görüyor” Şeklinde konuştu.
Çocuklarımızı yarış atına dönüştürdük…
Aslantürk; “Keşke böyle bir durum olmasa. Okullarda verilmesi gereken müfredat kapsamında, verilmesi gereken konular aktarılsa sınavlara girip onlardan sorumlu olsalar çok daha güzel olacak. Bizim eğitim sisteminde bir yarış söz konusu. Çocuklarımızı bir yarış atına dönüştürmüş durumdayız. Böyle bir beklenti olunca veliler bir üst düzeyi talep ediyor. Bunun da yolunu özel ders aldırmak olarak görüyor. Resmi olanlar hariç merdiven altı birçok kurumla karşı karşıyayız. Bunların önüne geçme adına yapılan bir çalışma. Bu yapılar, dershane sürecinden sonra özel eğitim kursları şeklinde anıldılar. Etüt eğitim merkezleri şeklinde devam ettiler ama tabelada o ismi görüyorsunuz. İçeriye girdiğinizde çok farklı çalışmalar karşınıza çıkabiliyor.
Bakanlık denetimini yaparak tespitini yapmıştır. Bunun üzerine gitme kararı şahsi kanaatimce ondan kaynaklı gibi gözüküyor. Merdiven altı yapıların eğitim sürecine çok daha pozitif katkı sunacağını ben düşünmüyorum. Resmi devletin denetiminde olan bakanın denetiminde bu görevi yürüten kurumların çok daha sağlıklı bir çerçeve çizeceğini düşünüyorum.” Diyerek açıklamalarını noktaladı.