Osmanlıcayı kabul etmemek mandacılıktır
Antalya'da toplanan Milli Eğitim Şurası'nda Osmanlı Türkçesi'nin liselerde zorunlu ders olarak okutulması ile ilgili tavsiye kararı Osmanlı Türkçesi üzerine çalışma yapan uzmanlar ve tarihçiler ve edebiyatçılar tarafından sevinçle karşılanırken dersin zorunlu mu olacağı seçmeli mi kalacağı ile ilgili tartışmalar ise devam ediyor.
Erciyes Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Atabey Kılıç, Osmanlı Türkçesi hakkında görüşlerini ifade ederek, “Osmanlı Türkçesinin bütün dönemlerinin lise, ortaokul hatta ilkokulda bile okutulması lazım. Osmanlıca değil, bildiğimiz dedelerimizin konuştuğu Türkçe. Latin alfabesi değil, Arapça da değil. Ecdadımızın icadı aslında bu alfabe. Şimdiki öürenciler Osmanlı’dan, dinden diyanetten kültürden kopmuş durumda. Osmanlı Türkçesi öğrenildiğinde, karşıt görüşler tarafından sanki Araplaşacağız gibi çok ilkel bir noktaya getirilmeye çalışılıyor. İlk defa bir devlet adamı Osmanlıca Türkçesi öğrenilmesi gerektiğini söylüyor. Osmanlıca eğitimine karşı çıkmak mandacılıktan başka bir şey değil. Osmanlı Türkçesi’nin verilmesine engel olmak çok mantıksız.” dedi.
OSMANLICA BİLMEMEK SOYSUZ OLMAKLA AYNI ŞEY
Osmanlıca bilmemeyi baba ve dedelerimizin kim olduğunu bilmemeye benzeten Bölüm Başkanı Atabey Kılıç, “Öncelikle Osmanlıca ifadesinden kurtulalım. Osmanlıca diye bir şey yok Osmanlı Türkçesi var. Osmanlı Türkçesi, şuan konuştuğumuz Türkçenin yüzyıl öncesinden başlayıp 500 yıl geriye giden tarihi dönem. Türkiye Türkçesi torun ya da evlat ise Osmanlı Türkçesi ise baba ve dededir. O yüzden baba ve dedeyi bilmemek demek ancak soyun sopun karışması bilinmemesi demek. Şuna Türkiye Cumhuriyetinde konuşulan dilin tarihi dönemidir. Kesinlikle ayrı bir değildir sadece tarihi bir dönemdir. İnsanlar alfabe ile dili aynı şey zannediyor. İkisi de çok farklı. Dil ancak alfabe ile yazıya geçirilebilir. Sanki Farsça ya da Osmanlıca olan metinleri biz Osmanlıca Türkçesi zannediyoruz ama zerre kadar alakası yok.” diye ifade etti.
EĞİTİMİN HER ALANINDA OSMANLICA VERİLMELİ
Osmanlı Türkçe’sinin gramerinin günümüzdeki Türkçenin gramerinden çok farklı olmadığını söyleyen Kılıç, “Alfabesi 36 harften oluşuyor. Öncelikle çocuklara alfabe öğretilmesi lazım. Öğrenilen alfabe ile günümüz Türkçesi de yazılır. Böylelikle Arapça, Farsça eski metinleri de okuyabiliriz. Aslında bu gramerde değil Osmanlı Türkçesinin imlası diyelim. Çok zor bir eğitim değil aslında bu 2, 3 ay gibi sıkı bir eğitimle çabucak öğrenilebilir. Ama uzmanların dersi vermesi lazım. Osmanlı Türkçesinin bütün dönemlerinin lise, ortaokul hatta ilkokulda bile okutulması lazım. İngilizce öğretimini ne zaman başlatıyorsak Osmanlıca Türkçesi eğitimini de o zaman başlatabiliriz. 10-12 yıl İngilizce öğreniyoruz okullarda, ne kadarımız çok iyi derecede okuyup konuşabiliyor? Çok azdır bu. Osmanlı Türkçesi çok kolay öğrenilen bir dildir. Özellikle Kuran kursuna gitmiş bir daha çabuk öğrenir.” dedi.
MİLLİ EĞİTİM OSMANLICA VERMEYE HAZIR DEĞİL
Şimdiki öğrencilerin gelenekten, Osmanlı’dan, dinden, diyanetten, kültürden kopmuş olduklarını hatırlatan Atabey Kılıç, “Demek ki eğitim sistemimizde bir yanlışlık var. 15 yıl öncesine kadar böyle değildi. Namazın rükunları diyince mesela o gençler şaşırıp kalmıyordu, şimdikiler rükün nedir bilmiyor. Onun dünyasında o yok çünkü. Böyle olunca da nesiller arasında bir kopukluk oluyor. Azıcık da olsa Osmanlı Türkçesi gören bir çocuk en azından ortaokuldan başlatılarak 7 yıl eğitimini alsa 10 kelime bile öğrense bu bil aşinalığı sağlar. En azından okuduğu metin Arapça mı, Farsça mı, Osmanlıca mı onu anlayacak. Eğitiminin verilmesini çok doğru buldum. Ama nasıl verilmesi ve kimlerin dersi vereceğinin çok iyi bilinmesi lazım. Bu konuda devlet muhakkak bir ön hazırlığı olmuştur. Ama bu ders çok sağlam verilmelidir. İngilizce gibi önüne gelen her hoca Osmanlıca derslerini vermemelidir. Zorunlu ders olmasını isterim ben ama Milli Eğitim buna ne kadar hazır. Milli Eğitim’in açıkcası buna hazır olduğunu düşünmüyorum. Acaba kaçı Osmanlı Türkçesini anlatabilir temiz bir hatla yazabilir? Kaç edebiyat hocamız güzel bir elif çekebilir ya da adını yazabilir. O yüzden bu dersi vermeye aday olan hocalarımıza 1 aylık iyi ve hızlı bir eğitim verilebilir.” diye konuştu.
KÜLTÜR VE MEDENİYET DÜNYASINA BİR KAPI ARALANACAK
Osmanlı Türkçesinin Arapça ile hiçbir benzerliği olmadığını ifade eden Kılıç şunları söyledi:
“Osmanlıca ile Arapça şuan konuştuğumuz Türkçe’nin İngilizce ile benzerliği kadardır. Arap harfleri ile yazdığı için Arapça sanıyoruz ama çok farklı asla Arapça değil. Harf ayrı ruh ayrı. Türkçe bir ruhsa eğer, üzerine giydirdiğiniz her beden alfabedir. Ama aslını bilmeden sanki bu iş Arapçaya ve Arap harflerine doğru bindirilerek, sanki Araplaşacağız gibi çok ilkel bir noktaya getirilmeye çalışılıyor ama hiç alakası yok. Osmanlıca Türkçesini öğrenince okuduğunu anlayan, okumayı seven çocuklar yetişecek. Çocuklar okuduğunu konuşacak, tenkit edecek ya da öğrencilerimizde şiir zevki oluşacak ve öğrencilere muhakhak bir faydası olacaktır. Lisede öğrenilecek bir Osmanlıca ile siyasilerimizin bahsettiği gibi bir mezar taşını veya Osmanlı arşivlerini okumak mümkün değildir. Çünkü bazıları siyakat denilen bir hat yazısı ile yazılmıştır ve buda ayrı bir uzmanlık alanı gerektiriyor. Ama lisede bu alfabeyi öğrenen öğrencinin ufku da açılacak. Daha 16. yüzyılda Avrupa dünya yuvarlak mı düz mü sorusunu tartışırken Mevlevi dedelerimiz, güneş ve ay tutulmasını güneşin yörüngesi olduğunu keşfetmişler. Bu dili öğrendiği zaman gençler atalarından kalan ilim, irfan kültür ve medeniyet dünyasına bir kapı aralayacak. Tarihi okuyup anlamaya bir adımdır bu. Bu alfabeyi 1000 yıl kullandık. Bize hep Osmanlı’dan kopuk bir tarih anlatıldı. Ve bu çalışma Osmanlıya uzatılan bir zeytin dalı olacak. Ve Osmanlı’ya 1000 yıllık geçmişe vefa borcumuzu ödeyeceğiz.”
İNGİLİZCE KALKSIN DESEK KIYAMET KOPAR
İlk defa bir devlet adamının çıkıp Osmanlı Türkçesi eğitimi verileceğini söylediğini hatırlatan Kılıç, “Milli duyguları güçlü olduğunu zannettiğimiz insanlar buna karşı çıkıyor. Buda bir trajedidir bana göre. Bu mandacılıktan başka bir şey değil. Kurtuluş Savaşı’nda İngiliz mandacılığına karşı çıktık. Ortaokul, lise ve üniversiteler dahil bütün eğitim kurumlarından İngiliz eğitimini kaldıralım artık desek inanın kıyametler kopar. ‘İngilizce çok lazım bir dil nasıl olursa kaldırırsınız’ diye veryansın ederler. Tabi ki İngilizce öğretilmeli hatta başka dillerle beraber ama başaramıyoruz. Bunun kaldırılmasını istemek ne kadar saçma bir fikirse, Osmanlı Türkçesi’nin verilmesine engel olmak da çok mantıksız.
Geçmişi bilmediğimiz için her yeniliğin Batı’dan geldiği düşüncesinin yanlış olduğunu savunan Atabey Kılıç sözlerine şunları ekledi:
“İyi bir eczacı, doktor, coğrafyacı, matematikçi Osmanlı Türkçesi bilmelidir. Bu bölümlerin Osmanlıca Türkçesi bilmediğini düşünemiyorum. Bu bölümlere ait o kadar çok yazılı kaynaklarımız var ki Osmanlıca Türkçesiyle yazılmış olan. Osmanlı’nın yazdığı matematik kitapları ciltler tutar. Bir matematikçinin de x ve y’yi anlatırken ecdada nasıl anlatıyordu bunları bilmesi lazım. Biz hepsi Avrupa’dan geldi sanıyoruz. Oysaki Avrupa’da tıpta İbn-i Sina en büyük üstaddır. Tıp doğudan geldi batıdan değil. Geçmişi bilmediğimiz için her şeyin Avrupa’dan geldiğini zannediyoruz. Geçmişi bilmek tanımak Osmanlıcayı öğrenmekle olacaktır. En azından öğrencilerimizde tarih şuuru oluşması bile çok büyük bir kazanç olacaktır.”
ÖZEL HABER: SEHER GÖZÜKÜÇÜK