Özelliğini avantaja çeviren kadın: Rumeysa Gelgi

Karabük Safranbolu ilçesinde yaşayan 24 yaşındaki Rumeysa Gelgi 2 metre 15 cm boyu sayesinde Guinness World Records (Guinnes Dünya Rekorları) tarafından verilen 'dünyanın yaşayan en uzun boylu kadını' unvanına sahip oldu. 

Özelliğini avantaja çeviren kadın: Rumeysa Gelgi

2014 yılında rastlantısal olarak gördüğü bir haber sonucunda Guinnes World Records’a başvurmaya karar veren Rumeysa Gelgi, resmi boy ölçüsünde boyunun 2 metre 13 cm gelmesiyle “dünyanın 18 yaş altı yaşayan en uzun boylu genç kızı” unvanına sahip oldu.

Geçen yıllarda gerçekleştirilen resmi ölçümde ise boyunun 2 metre 15 cm gelmesi onaylanarak “dünyanın en uzun boylu kadını” unvanı ile Guinnes Rekorlar Kitabı’na yeniden girmeyi başardı.

Boy Uzunluğunun Sebebi Nadir Görülen Weaver Sendromu

Türkiye’de ilk, dünyada ise 27. vaka olan Rümeysa Gelgi, hızlı büyümeye sebep olan genetik mutasyona doğuştan sahip olması dolayısıyla 5.9 kg ve 59 cm olarak dünyaya geldiğini dile getirdi.

Boyunun çok daha çabuk durdurulması amacıyla çocukluğunda hormon tedavisi gördüğünü ve altı yaşında ergenliğe girdiğini söyleyen Gelgi, “Dokuz yaşında, 2.01 cm boya eriştiğimde büyüme plaklarım kapandı ve boy uzamam durdu. Elbette bu süreç suni bir ergenlikti.” dedi.

Çocukluk yıllarının çoğunluğu hastanede, sendromun getirdiği sağlık problemlerini çözmekle geçen ve fiziksel problemlerinden dolayı eğitim hayatını evde geçiren Gelgi, yükseköğrenimini yurt dışındaki akademilerden online olarak profesyonel sertifikalar alarak tamamladığını ifade etti.

Sendromun Getirdiği Rahatsızlıklardan Biri: 65 Derecelik Skolyoz

Gelgi, çocukluk yıllarında Skolyoz (omurga eğriliği) rahatsızlığı nedeniyle bir süre korse tedavisi gördü, fakat işe yaramadığı için 17 yaşında skolyoz ameliyatı oldu.

Rahatsızlığın getirdiği tehlikeden kurtulan Gelgi, “Belli bir düzeyde eğriliğim olmasına rağmen eskiye göre hayat kalitem çok daha arttı. Örneğin öncesinde oturabilme sürem 20 dakika ile kısıtlı iken şu an dinlenme ihtiyacı duymadan iki, iki buçuk saate kadar oturabiliyorum.” dedi.

New York’ta Sadece Yedi Skolyoz Hastasının Portrelerinin Sergilendiği Fotoğraf Sergisinde ilk ve Tek Türk Katılımcıyım. İlk dünya rekortmenliğini aldıktan sonra, küçük yaşlardan beri hayalini kurduğu Skolyoz ve Weaver Sendromu farkındalığı yaratmak amacıyla birçok projede yer alma şansı bulduğunu belirten Gelgi, 

“Bunlardan en önemlileri; dünyaca ünlü bir belgesel serisine konuk olmak, New York’ta sadece yedi skolyoz hastasının yüz ve sırt portrelerinin sergilendiği bir fotoğraf sergisinde ilk ve tek Türk katılımcı olarak yer almak ve yine dünyaca tanınır kişilerin önderliğinde başlatılan bir skolyoz araştırma projesinde araştırmacı olarak görev yapmak diyebilirim.” dedi.

Çocukluğum ile Şu Anki Arasında Bariz bir Bakış Açısı Farkı Var

Küçük yaşlarda zorbalığa varan ısrarcı bakışlar, rahatsız edici davranışlar ve sorularla mücadele etmek zorunda kaldığını vurgulayan Gelgi, şimdi özellikle dünya rekortmeni olduktan sonra, insanlardan nazik tepkiler ve iltifatlar aldığını ve onore olduğunu belirtti.

Ailem Bana Her Zaman Bu Durumun ‘Doğuştan Bahşedilen Sıra Dışı Özellikler’ Olduğunu Aşıladı, Bu süreçte her zaman bu kadar pozitif hissetmediğini ifade  eden Gelgi, “Ancak şunu belirtmeliyim ki ailem bana her zaman bu durumun ‘tedavi edilmesi gereken bir hastalık’ değil bir sendrom, daha doğrusu ‘doğuştan bahşedilen sıra dışı özellikler’ olduğunu aşıladı. Bu bakış açısı sayesinde ben kendimi hiçbir zaman ‘hasta’ bir birey olarak tanımlamadım. Dediğim gibi, bugün sahip olduğum bakış açısını ve motivasyonu bana aşılayan ailemdi’’ şeklinde konuştu.

Rumeysa Gelgi’den Mesaj Var!

Negatif bir durumun aslında öyle olmadığına veya zamanla pozitife evrilebileceğine değinen ve toplumda belirli farklılığı olan bireylere çoğunlukla acıma duygusuyla bakıldığını anlatan Gelgi, 

“Hayatta bir şeyler başarabileceklerine, saygın bir konuma gelebileceklerine inanan veya toplum içinde kabullenen insan sayısı o kadar az ki. Elbette bir de saygı duyma sorunu var. Bu sebeple, farklılıklara sahip bireylerin de mutlu bir hayata, başarılı bir kariyere, parlak bir geleceğe sahip olabileceklerini söylemek istiyor ve bu bireylerle günlük hayatta karşılaşıldığında bakışlara, sorulara, davranışlara mümkün olduğunca dikkat edilmesini rica ediyorum.” dedi.