Prof. Dr. Apaydın: 'Nisa Suresi 34. ayet çarpıtılıyor'
Erciyes Üniversitesi (ERÜ) İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yunus Apaydın, Nisa Suresi 34. Ayet'in kadına karşı uygulanan şiddete dayanak olarak gösterilmesini, 'çarpıtma' olarak değerlendirdi.
ERÜ İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yunus Apaydın, son zamanlarda medyanın gündeminden düşmeyen kadına karşı şiddet olaylarını değerlendirdi. İslamiyet'in kadın ve erkeğe eşit yaklaşımda bulunduğunu kaydeden Apaydın, kadına yönelik şiddetin İslamiyet ile ilgisinin bulunmadığını söyledi. Nisa Suresi 34. Ayet’in kadına karşı uygulanan şiddete dayanak olarak gösterilmesini, ‘çarpıtma’ olarak değerlendiren Apaydın, söz konusu ayette yer alan, “Bundan dolayı iyi kadınlar ita'atkar olup, Allah'ın kendilerini korumasına karşılık (Allah'ın verdiği başarı ile) gizliyi korurlar (kocalarına asla ihanet etmezler). Serkeşlik/itaatsizlik etmelerinden korktuğunuz kadınlara öğüt verin, yataklarda onlara sokulmayın, hala bir düzelme olmuyorsa onlara [hafifçe] vurun. Eğer itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın” ifadelerinin, evlilik birliğinin devamı için geliştirilmiş bir hüküm olarak algılanması gerektiğine dikkat çekti. Prof. Dr. Yunus Apaydın, sözlerini şöyle sürdürdü: “İslam hukukunun bütün hükümlerde gerçekleştirmek istediği beş temel amaç ya da değer vardır: aklın, canın, malın, dinin ve neslin korunması. Neslin korunması diye bir değer var ise ve aile neslin korunması konusunda titizlendiğiniz bir kurum ise bu kurumun kısa sürede ve basit nedenlerle yıkılmaması için bir takım tedbirler almanız gerekir. Dolayısıyla bu hüküm ailenin korunmasına yönelik bir tedbirdir. Ancak siz, toplumsal düzeni içinde, ailenin devamının sağlanması için başka tedbirler bulmuş iseniz bunları uygulayabilirsiniz. Dolayısıyla burada olay bir şiddet uygulama meselesi olmaktan ziyade bir kurumu korumakla ilgilidir.”
“ERKEKLERİN DÖVMEKTE HADDİ AŞMALARI ZAAFLARINA HAKİM OLAMAMALARI İLE ALAKALI”
Söz konusu ayette geçen ‘vurun/dövün’ ibaresinin, aşırı derecede şiddet kullanmak anlamına gelmediğini de belirten Prof. Dr. Yunus Apaydın, “Kur’an-ı Kerim’de konuyla ilgili hüküm şu şekilde; kocalara hitaben, kadınların nüşuzundan yani kurumsal birlik içerisinde görevlerini ihmal etmelerinden korkar iseniz, sırasıyla şu tedbirlere başvurun: önce uyarın ve öğüt verin, ondan sonra yataklarınızı ayırın, yine de istediğiniz neticeyi elde edemiyorsanız o takdirde (hafifçe) dövün. Ayetin metninde geçen 'Nüşuz' sözcüğü itaatsizlik olarak çevriliyor. Bunu değişlik itaatsizlik düzeyleri için konumlayabilirsiniz. Ancak fıkıhta nüşuz için verilen yaygın anlam, büyük ölçüde ’cinsel itaatsizlik’tir. Buradaki dövmenin de yüzünü, gözünü morartmakla hiç alakası yok. Örneğin İslam hukukunda, bekarların zinası için öngörülen sopa cezasında bile, vurulacak sopanın, derinin altına geçmemesi, vurulan yeri morartmaması hükmü yer almaktadır. En büyük suç ve günahlardan biri sayılan zina için uygulanacak cezada bile sopa küçük parmak kalınlığında olacak, budaksız olacak ve derinin altına işlemeyecek deniliyor. Böylesi büyük bir suçta bile dövmeyi bu şekilde sınırlandırmışsanız evlilik birliği içindeki dövmeyi fiske gibi düşünmeniz lazım. Dövme konusunda bu sınırın aşılması kesinlikle fıkıhla veya dinle ilgili değildir. Belki erkeklerin zaaflarıyla, iradelerine, öfkelerine hakim olamamaları ile veya başka psikolojik sebeplerle ilgili bir durumdur. Medyada gördüğümüz kadına şiddet olaylarının İslam’ın hiçbir ilkesi alakası olamaz” diye konuştu.