Prof. Dr. Cingöz: 'Aort yırtılmasında tansiyon ve nabzı düşürmek esastır'
Geçtiğimiz aralık ayında hem kalp krizi geçiren hem de aort damarı yırtılan bir hastayı yaptığı başarılı acil müdahale ile hayata döndüren Medical Palace Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü Doktoru Prof. Dr. Faruk Cingöz ile bu önemli konuda bir söyleşi gerçekleştirdik.
Gerçekleşen söyleşide aort damarının ve yırtılmasının öneminden bahseden Prof. Dr. Cingöz; “Aort yırtılmasında tansiyon ve nabzı düşürmek esastır” dedi.
AORT DAMAR YIRTILMASI NEDİR VE NASIL OLUŞUR?
Aorta dediğimiz damar kalbimizden hemen sonra başlayan vücudun en büyük damarıdır. Bu damar kollarımıza, beynimize, akciğerlerimize, omurlar arasındaki sinirlere ve daha aşağıda karaciğer, böbrek, bağırsaklarımızı ve ayaklarımıza kadar besleyici dallar verir. Ancak en öncelikle vurgulamak gerekir ki kalbin besleyici damarları olan sağ ve sol koroner arterleri verir. Bu nedenle aorta çok önemlidir. Vücudumuzdaki bütün damarlar 3 tabakadan oluşur. Bu tabakalar içten dışarı doğru intima (İÇ), media (ORTA) ve adventisya (DIŞ) tabakalarıdır. Bu tabakalar bir birlerine çok güçlü bağlarla bağlıdır. En güçlü tabaka orta tabakadır. Aort yırtılması zaten bu tabakanın zayıflaması ve esnekliğini yitirmesi sonucu oluşmaktadır. Aort yırtılması iç tabakada oluşan bir yırtığın orta tabakada ilerlemesi ile karakterize klinik durumdur. Sadece iç tabakada yırtık olması bu bölgede kan birikmesine yol açar ki bu tablo daha farklı isimlerle adlandırılır. Genellikle iki ana etken tarafından oluşur. Birincisi herhangi bir dış etken veya zorlama olmadan bu yırtığın oluşarak aorta boyunca ilerlemesidir ki biz buna ırsi, ailesel veya yapısal diyebiliriz. Bu klinik durumda yırtık soğan zarının soyulması gibi hızla ilerleyerek hayatı tehdit edici boyutlara kısa sürede ulaşır. İkincisi ise genellikle bir mekanik neden yani travmaya bağlı olarak meydana gelir. Bunlarda trafik kazaları veya son yıllarda oranı giderek artan koroner anjiyografi işlemleridir.
AORT YIRTIĞI NASIL SON BULUR?
Yırtık 3 şekilde son haline ulaşır. Ancak hiç bir zaman durmaz. Her an her şey olabilecek şekilde hastanın hayatını tehdit eder. Birinci şekli bu yırtık orta tabakada ilerleyerek tekrar damar içerisine açılır ve kan normal akması gereken aort kanalından akarken aynı zamanda oluşan bu ikinci yalancı ve zayıf kanaldan akar. Böylece kan iki kanaldan akarak yoluna devam eder. Bu durum eğer organların beslenmesinde sorun oluşturmuyorsa klinik olarak kabul edilen ve hastanın ameliyat hazırlıklarına zaman vermesi açısından kalp cerrahları tarafından daha çok benimsendiği tablodur. İkincisi ve en önemlisi bu yırtığın dış tabakayı da yırtarak kanamaya yol açmasıdır ki, hasta kaybedilebilir. Bu kanama kalbin etrafında olduğu gibi, aortanın beyin damarlarını verdiği yerde, göğüs veya karın boşluğunda olabilir. Bu kanama ile tansiyonu düşen hasta kısa sürede kaybedilir. En kötü ve ani ölüme yol açan klinik tablo budur. Bu durumdan dolayı aort yırtılması nadir görülmesine rağmen ölümcül seyreder. Hasta yaşarsa geç dönemde yırtık bölgesinin en zayıf noktasında damar genişleyerek balonlaşır. Biz buna anevrizma demekteyiz. Balonun içi tamamen pıhtı ile dolabildiği gibi kan devir daimi de devam edebilir. Pıhtılaşma oluştuğunda atardamarların içerisine pıhtılar ilerleyebilir ve emboliler oluşur. Embolizasyon organların, el veya ayakların beslenmesini bozarak hastanın durumunu yanıltıcı hale getirebilir. Eğer pıhtı yoksa balonlaşan bölgenin patlaması an meselesidir. Örneğin sokak kavgasında öfkelenen birinde bu balonlaşma varsa herhangi bir darbe almadan yere yıkılarak ani ölüm gerçekleşebilir. Eğer temas olursa hafif bir itme yırtılmayı tetikleyebilir. Bazen bu gibi olaylar duyarız. Örnek verirsek şu komşu tuvalette ölü bulunmuş, şu arkadaş öksürürken yere yıkılıverdi, bir hapşırdı çok yaşa dedik hiç duymadı yere yıkıldı gibi ifadeler aksi ispat edilene kadar aort yırtığı için klinik tanıda yol göstericidir. Üçüncü klinik durum ise yırtığın herhangi bir noktada içeriye ve dışarıya açılmadan pıhtılaşarak durmasıdır. Bu klinik tabloda oluşan en önemli nokta ikinci kanalın şişerek çevre dokulara ve organlara bası yapmasıdır. Hastanın aort yırtığı başladıktan dakikalar sonrasında bu kitlenin kalbin damarlarına basması ile kalp krizi geçirebileceği gibi, beyin damarlarına basarak felç hali veya daha aşağılarda göğüs aortasında ise soluk borusuna basarak nefes darlığı astım gibi bulgulara, daha da aşağıda karın aortasında bağırsak beslenmesini bozarak bağırsakların kurumasına yol açabilir. İlave olarak böbrek damarları etkilenmişse; hasta böbrek yetmezliği ve diyalize bağımlı hale gelebilir.
AORT ve YIRTILMASININ ÖNEMİ NEDİR?
Biraz önce aortayı kalpten alarak kasıklarımıza kadar getirdik. Bu yolculukta aorta; 4 ana bölümden oluşur. 1.kısım çıkan aorta olarak bilinir ve kalbin etrafını saran zarla kaplıdır. Bu gölgede en önemli yapı, aortadan çıkan ilk dallar olan koroner arterlerdir. Yırtık bu bölgeyi kapsarsa hastanın yaşama şansı çok azdır. 2.kısım beyin ve kol damarlarının verildiği aortanın yay gibi kıvrıldığı bölümdür. Buradaki olaylar direk beyni etkileyerek hastayı felç eder. Solunum merkezini içine alan durumlarda ise hastanın yaşaması bir mucizedir. 3.kısım olan göğüs aortası daha çok omurlardaki bütün vücudumuza sinir ağları veren omurilik kısmı etkilenebilmekte, hastada her iki ayakta felç gelişebilmektedir. Bazen duyarız sabah kalktı lavaboda burnunu temizlerken yere yıkıldı, ayakları tutmadı sözleri size aort yırtığını hatırlatmalıdır. Yani çok şiddetli göğüs ve sırt ağrısı sonrası hafif şoka giren hastanın her iki ayağı tutmuyorsa ilk akla gelecek aort yırtılması sonucu omurilik beslenmesinin bozulmasıdır. Ne yazık ki hızlı ve etkin tedavi yapılsa bile geri dönüş imkansız seviyededir. 4.kısım ise karın aortasıdır ki bu bölge karındaki organlarımızı besler. Bundan sonra aorta kasık ve bacak damarlarını vererek sonlanır.
AORTUN YIRTIK ÇEŞİTLERİ VAR MIDIR?
Klinik olarak iki ana tipten bahsedebiliriz. İlkinde yırtık mutlaka çıkan aortada etkilemiştir. Bu yırtık bazen kasıklara kadar iner. İkincisinde ise yırtık göğüs aortası karın aortasını tutar. Yukarı aort bölgeleri salimdir.
AORT YIRTILMASININ BELİRTİLERİ NEDİR?
En önemli belirtisi ölümdür. Hasta hayatında ilk defa böyle bir ağrı yaşadığını söyler. Göğüs ve iki omuz kemiği arasında bıçak saplanır gibi çok şiddetli ve keskin ağrı olduğunu söyler. Ölüm korkusu içerisindedir. Soğuk soğuk terler, panik içerisinde ve huzursuzdur. Risk faktörü olarak; şeker hastalığı, tansiyon yüksekliği, sigara içimi, kolesterol yüksekliği, ileri yaş ve ailevi yatkınlık sayılabilir.
BELİRTİLER GÖRÜLDÜĞÜNDE NE YAPILMALIDIR?
İlk yapılacak şey panik olmadan ki tansiyonu ve nabzı yükselterek yırtık varsa artmasına yol açar, sırt üstü yatılarak istirahata geçilmelidir. Tansiyon düşürülerek ilk sağlık merkezine ulaşılmalıdır. Bireysel olarak yapabilecek ne yazık ki çok şey yoktur. Kişinin mutlaka profesyonel sağlık yardımı alması gerekir.
AORT YIRTILMASININ TEDAVİSİ NASILDIR?
Tıbbi yaklaşımdan kısaca bahsettik. Öncelikle hastanın tansiyonunu ve nabzını düşürmek esastır. Panik halinde ise sakinleştirip ağrısını kesmek gerekir. Tedavi genellikle cerrahidir. Son yıllarda invaziv girişimlerle yırtık bölgesine stent konmakta ve yırtığı ameliyatsız tedavi edebilmekteyiz. Tedavi yaklaşımı kararı daha çok hastanın klinik durumuna göre kalp cerrahı tarafından yapılır. Aort yırtılmasında ölüm riski çok yüksektir. Geçen her saat ne yazık ki bu riski arttırmaktadır. Bu nedenle aort diseksiyonu olgularında hızlı karar vermek başarıya ulaşmada uygulanacak cerrahi teknik kadar önem taşımaktadır. Bizim tarafınızdan bildirdiğiniz vakamız Nevşehir’den acil olarak 112 tarafından getirilen hastamızdı. Hastanın çıkan aortasında yırtık vardı. Bunun yanında hasta kalp krizi geçirmekte idi. İki farklı klinik olay bir hastada birleşmiş ve ölüm riski de artmıştı. Her saat ölüm riski % 1 oranında artmakta ve yırtık ilerlemekteydi. Yırtığın ilerlemesi cerrahi tekniği değiştirmekte, cerrahiyi zorlaştırmakta hastanın genel durumunu bozarak daha da kötüleştirmektedir. Bir de bu tip vakalar ne yazık ki sabah mesai başlangıcında gelmez. Gecenin en geç saatlerinde, nöbetçi ekibin yorgun olduğu zamanı özellikle seçmektedirler. Cerrahi kararın alınması yanında ekibin toplanması, gerekli hazırlıkların yapılması da hastanın hayatta kalması için önemlidir. Aynı zamanda kan bulunması ayrı bir problemdir. Biz bu hastamızı ameliyata elimizde hiç kan olmadan alarak yaşam ünitesine bağladık. Ne yazık ki bu gerekli idi. Hem aorttaki yırtığı suni damarla tamir ettik hem de kalbindeki tıkalı damarına baypas yaptık. Allah’ın yardımı ile başarılı bir ameliyatla hastamızı hayata döndürerek sağlıklı bir şekilde ailesine teslim ettik. En büyük mutluluğumuz budur. Ümitlerin kesildiği noktada Allah’ın dilemesi ile gerekenlerin yapılıp, hastanın sağlığına kavuşmasının tadı çok farklıdır, özeldir ve güzeldir. Hastamız şu anda torunlarını severek hayatına devam etmektedir.
SON OLARAK BU TİP DURUMLARDAN SAKINMAK İÇİN NE YAPILMALIDIR?
Ailevi yatkınlığı olan (Marfan sendromu, Annuloaortik ektazi) hastalar yoğun takip gerektirir. Yırtık bu hastalar dışında genelde damarda oluşan bir plağın tetiklemesi ile meydana gelebilmektedir. Kalp bir günde yaklaşık 100 bin kez atarak bu bölgeyi tabir caizse boksör gibi dövmektedir. Bir de hastada tansiyon yüksekliği varsa yumrukların şiddeti artmakta ve yırtık oluşmasına meyil belirginleşmektedir. Bunun yanı sıra kabız kalmak, sık öksürmek (sigara içenler için özellikle sabahları), hapşırmak, hamallık yapmak gibi çok ağır yük taşıyanlarda yırtık oluşma riski artmaktadır. Ayrıca annelerimizin ne kadar acı çektiğini ve nasıl hayati riskle bizleri dünyaya getirdiğine değinmek isterim. Doğum esnasında aşırı ıkınma ve zorlanma ile aort yırtığı oluşabilmekte ve ne yazık ki bazen anne kaybedilmektedir. Bu üzücü duruma bazen şahit olmaktayız. Bizi okuyan tüm okurlarımıza sağlıklı günler diliyorum.
RÖPORTAJ-FOTO: KAAN AKBAŞ
PROF. DR. FARUK CİNGÖZ KİMDİR?
01.09.1968 tarihinde Karaman’da dünyaya gelmiştir. Lisansını 1985 - 1991 GATA Askeri Tıp Fakültesi’nde, uzmanlığını da 1999 – 2002 yıllarında yine GATA Askeri Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi A.B.D.’da tamamlamıştır. 2007 ‘de doçent olmuş, 2015 yılında ise profesör ünvanını almıştır. 2004-2006 yıllarında Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Cleveland Clinic’te çalışmıştır.