Rektör Karamustafa 'dan turizm yorumu: 'Potansiyelimiz Var Ama…'
Kayseri Üniversitesi (KAYÜ) Rektörü Kurtuluş Karamustafa ile keyifli bir röportajda Kayseri ve Türkiye gündemini konuştuk. Kayseri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kurtuluş Karamustafa, Kayseri'nin sayılı turizm kentlerinden olduğunu belirterek, 'Ancak bu potansiyelimizi son dönemlerde ortaya çıkarmaya başladık' dedi.
Turizm ve pazarlama temelli eğitim ve çalışmalarınız bulunmakta. Siz Kayseri’deki turizm ataklarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz Kayseri olarak Kapadokya merkezinin önemli bir parçasıyız. Kapadokya ne Nevşehir’den ibaret ne Kayseri ne de Aksaday’dan ibaret. Ortak yeryüzü şekilleri, kültür ve tarihin birlikte yoğurulmasıyla oluşan bir bölgesel platform. Her geçen gün Kayseri’de, Kapadokya turizm pazarından pay almaya çalışıyor. Erciyes Dağı’ndaki turizm yatırımları 2005 yılında Mehmet Özhaseki ve ekibinin teşebbüsleri ile başladı. Ama şimdi bur çok ulusal ve uluslararası etkinliklere ev sahipliği yapıyor.
Kapadokya turizmi içerisinde Kayseri’nin yeri nerede?
Konjonktür olarak baktığımızda tüm dünyada yaşanan bir takım sıkıntılar var. Turizm dalgalanması sadece Kayseri’ye has değil. Bir turizm eğitmeni olarak şunu söyleyebilirim ki yapılan bu yatırımlar ve alt yapılarla, bu vizyon ile Kapadokya bölgesinin önemli bir turizm merkezidir Kayseri. Kayseri Nevşehir arası 45 dakika. Dolayısıyla bu ulaşılabilirlik önemli .
Kayseri’de turizm ile ilgili potansiyel var ancak tam olarak değerlendirilemiyor görüşü yaygın. Bununla ilgili neler söylersiniz?
Bir yerin turizm bölgesi olabilmesi için ben 7 unsudan bahsediyorum. Birincisi çekicilik. Alası var bizde. Erciyes Dağı, Sultan sazlığı, gastronomi, alışveriş gibi… İkincisi ulaşılabilirlik. Kayseri bugün Türkiye’nin göbeğinde bir şehir. Ankara 3,5 saat, Konya 3 saat, Çukurova 3 saat, İstanbul 1 saat… Hızlı tren gibi projelerle de desteklenecek ilerde. Üçüncüsü tesisler. 1991 yılında ilk Kayseri’ye geldiğimde bugünkü manada otel yoktu. 2000’den sonra daha modern oteller inşa edilmeye başlandı. Dördüncü unsun da etkinlik faaliyetler. Önümüz kış, her hafta sonu özellikle Erciyes’te bir etkinlik düzenlenir. Şehirde yine festivaller düzenlenir. Beşinci unsur paket turlar. Artık seyahat acentaları Kayseri’yi bir turistik destinasyon olarak satmaya başladılar. Acenteler yetersiz elbette daha iyi olmalı ama düne göre baktığımızda gayet iyi durumdayız. Sonuncusu da destek hizmetler. Kayseri’nin iyi bir sağlık mekanizması var. He yönüyle gelişmiş bir kent kayseri.
Kayseri’yi nasıl tanımlarsınız?
Ben Kayseri’yi şöyle tanımlıyorum. Kayseri Büyükşehir imkânlarına sahip bir şehir. Yani insana sahip olan maddeler ve markaların hepsini Kayseri’de bulabilirsiniz. Bu manada büyük şehir imkânlarına sahibiz. Ancak şu an Talas’ın göbeğinden 10 km sağa, 10 km sola gitsek mutlaka doğayla, börtü böcekle buluşuruz. Bu yönüyle de küçük kırsal yaşamın huzurunu da bulabilirsin. Büyük kentlerde bu imkâna ulaşmak zor.
Kayseri mahallesi çok da aktif hale gelemedi. Kayseri’de en büyük sorun mekânsal eksiklikler diyebilir miyiz?
Bugün Konjonktürel bir takım sıkıntılar yaşanıyor olabilir. Bugünkü sıkıntıyı yarına empoze etmemeli. Mekânsal sıkıntılar var ama potansiyelimizde var.
Potansiyeli değerlendiriyor mu?
Değerlendiriliyor elbette. Oldubitti dersek yapacak bir şey kalmaz. Bu yönde niyet önemli.
Eskişehir’de odun pazarı evlerinde hafta sonu iğne atsak yere düşmez? Kayseri, neden bu denli sayıca fazla turist çekemiyor?
Bununla ilgili heves, heyecan, girişimlerde henüz çok yeni. Erciyes Dağı’nda hayal kurma serüveni dana 2005 yılında başladı. 1991 yılında şehirde otel yoktu. Şu an da altyapıyı oluşturmaya çalışıyoruz.
O halde şu anda alt yapıyı yapıyoruz, yavaş yavaş mı ilerleyeceğiz demeliyiz?
Türkiye programlı kalkınma dönemine 1960’lı yıllarda girdi. Kayseri bir sanayi ve ticaret kenti olarak tanımlandı. Kayseri’nin memleketin kalkınmasındaki rolü sanayi ve ticaret kenti, Nevşehir turizm kenti olarak rol aldı. Ancak bugün baktığımızda kayseri sanayi ticaret sağlık kenti diye sıralıyoruz. Bunlarda turizmi geliştiriyor. Daha da geliştirilmeli çünkü imkânı ve potansiyeli var. Hiçbir şey yoksa Kapadokya marka değerinin içerisinde merkezinde yer alıyor.
Geçenlerde Develi aşçılık okulu öğrencileri bir yarışmada önemli ödüller aldı. Bununla ilgili neler söylersiniz?
Benim turizm lisesinden beri gastronomi alanında çalışmalarım var. Develi’de aşçılık meslek okulumuz var. Okulu açalı daha 2 yıl oldu ama Afyon’da altın madalya, altım kupa ve gümüş madalyon kazandı çocuklarımız. İlk öğrencilerimiz muhteşem ödüller aldı. Öğretmenlerimiz çok iyi, gayret büyük ve bizlerde destekliyoruz öğrencilerimizi.
Gastronomi ile ilgilendiğinizi biliyoruz. Kayseri’nin de gastronomik anlamda birçok değeri var. Bunlar hakkettiği değeri görüyor mu sizce?
Bizim için gastronomi çok önemli. Bizim çok zengin mutfağımız var ancak bunu küresel pazarlara satmakta henüz başarılı olamadık. Amerika’nın fastfoodu var, hamburgerle dünyayı fethettiler. Ama bizde bunun kralı var. Bizler zamanında bu alana yoğunlaşamadığımız, markalaştıramadığımız veya zamanında buraya fazla enerji harcayamadığımız için uluslararası platformda yeniyiz.
Ben çocukken babam beni futbol maçına götürürdü. Stadyumun etrafında da tükürük köftesi satılırdı. Ben maçı seyretmekten ziyade seyyarda satılan, yarım ekmek arasında gazete kâğıdına sarılmış, köfte ekmek yerdim. Evde yemek yemeyen ben yarım ekmek köfte yerdim. O dönemde de bir çizgi filmde bir karakter hamburger yiyor, ben de bu neyse diyorum. Sene 1984’te ilk hamburgerimi İstanbul’da yedik ve bu muymuş hamburger dedim. Köfte ekmek. Bizim tükürük köftesi ondan çok daha lezzetli. Ama biz onu ticarileştiremediğimiz, dünyaya tanıtamadığımız için unutulmaya yüz tutuyor. Bu sadece köfte de değil birçok üründe geçerli.
Bir Kastamonulu olarak Kayseri pastırması mı, Kastamonu pastırması mı?
Bazen tatlı rekabetler oluyor. Kayseri pastırması mı, Kastamonu pastırması mı? Ben 30 Kayseri’de yaşayan bir Kastamonulu olarak Kayseri pastırmasını hiçbir şeye değişmem. Kastamonu’nun pastırması da bir değerdir ama kulvarı farklı. Her ürünün alıcısı farklı. Biz Türkiye olarak bir değeriz. Sanayi ülkesi olurken tarımsal ürünlerinde coğrafik kodlarla muhafaza edilmesi önemli.
Mustafa Çıkrıkçıoğlu Meslek Yüksek Okulu’nda belirli bir yaşı geçmiş kadınların yeniden eğitim ve öğretime başladığı bir program var. Bir kadın olarak bu bana gurur veriyor. Bununla ilgili siz neler söylersiniz?
Artık öğrenmenin yaşı yok. Günümüzde ortalama bir insan ömrü 70 – 80 yılsa, insanların iki üç tane meslek değiştireceği söyleniyor. Bu programın özeliği geleneksel el sanatları öğreniyorlar. Kadınlarımız ev hanımıysa veya farklı bir meslekteyse kendilerini geliştirmek, zamanlarını etkin ve verimli kullanmak için böyle bir programda okuyorlar. Kadınlarımız ek gelir eldi etmek veya kendi işini kurmak için bu programlara geliyorlar. Çok takdir ediyorum. Belli bir yaşa gelmiş hanımefendiler buralarda eğitim alıyorlar.
ÇÜNKÜ ÖĞRENEN İNSAN, BİLEN İNSAN HIZLI HAREKET EDER.
İnsanlar artık sık sık meslek değiştirme mecburiyetinde kalıyor. Öğrencilerinizi bu duruma hazırlayabiliyor musunuz?
İnsan hayatında meslek değiştirme zorunluluğundan dolayı, kısa vadeli meslek edindirme kursları, sertifika programları iki yıllık meslek yüksekokulları marifetiyle bu tip öğrenim uygulamaları artacak. Bunlarla ilgili arkadaşların çalışmaları devam ediyor. Bizim sürekli eğitim merkezimiz var, KAYSEM adı altında. Hayat boyu öğrenme dediğimiz bur uygulama. Bu çerçevede kurslar açtık, açacağız da. Web tasarım gibi programlar var. MBI yüksek lisans programları açtık, işi gücü olan insanlar da katılıyorlar bu programlara. Çünkü öğrenen insan, bilen insan hızlı hareket eder. Eskiden üretim faktörü geleneksel olarak beş ana başlıktı. Hammadde, sermaye, müteşebbis, emek ve mekandı. Şimdi ise altıncısı bilgi oldu. Bilgi okulda elde edilir.
Eylül ayında yeni eğitim öğretim yılı başlamadan hemen önce üniversitelerin yabancı öğrenci kontenjanları olay olmuştu. KAYÜ’nün yabancı öğrenci kontenjanı ne kadar ve yabancı öğrencilerle ilgili düşünceleriniz neler?
Çok önemsiyorum. Bugün bizim yabancı öğrenci sayımız çok kısıtlı. Toplamda 20 bine yakın kayıtlı öğrencimiz var, yabancı öğrenci sayışımız yaklaşık 50 tane. Ama bu kulvarda çalışmalarımız devam ediyor. Biz Kayseri’de yabancı öğrenci sayısının artmasını istiyoruz. Büyük ülkelerin, büyük düşünenlerin kendisi dışında etki alanında artması lazım. Bunu batının sömürgeci anlayışı içerisinde demiyorum. Merhamet, şefkat, öğretme, gelişmesine yardımcı olma noktasında biz dünyaya ve yakın coğrafyamıza eğitim sistemimizi sunmalıyız. Pragmatik bir anlayışla baktığımızda bizim kültürümüzün dünyaya tanıtılması, yaygınlaştırılması açısından da önemli bir noktadır. Dünyadaki gücü her zaman sopayla yapmazsın ki biz bunu hiçbir zaman yapmadık. Ancak eğitimle aslınızı, özünüzü dünyaya anlatabilirsiniz.
KAYÜ, meslek okul ağırlıklı bir üniversite. Öğrencilerinizi daha çok “Ahilik kültürü ” ile yetiştirmek istediğiniz gözlemliyoruz… Neden ahilik?
Biz kadim Türk kültürü, Anadolu irfanını öğrencilere anlatmaya çalışıyoruz. Bir meslek erbabı, bir mesleği aldığında ona kuşak bağlanırmış. Bu kuşağında anlamı var, bu kuşak bilgelik kuşağıdır. Bu kuşak tecrübe kuşağıdır. Bu kuşak sabır, bu kuşa vefa kuşağıdır. Eyy mezunum oğlum kızım canım ciğerim sana bu kuşağı bağlıyorum sen bilgilisin, bilgili olduğunun farkında ol. Sen tecrübelisin, burada aldığın stajla eğitimle tecrübe elde ettin, özgüven sahibi ol. Hayat zor, her şeye küsüp birden sırtını dönme sabırlı ol, sebat etmesini bil, bu kuşak sabır kuşağı sabretmesini bil. Bu kuşak vefa kuşağıdır, milli ve manevi değerlerine vefalı ol.
Neden öğrenciler mezun olurken kep atma yerine, şed kuşanma törenleri yapıyorsunuz?
Kep nedir? Neden atıyorsun? Baskıcı manastır eğitimini attım diyor. Bizde HZ. Ali bana bir harf öğretenin bin yıl kölesi olurum diyor. Bizler öğrenciyi gönderirken bile diyoruz ki, “bilgilisin, tecrübelisin, sabırlı ol, vefalı ol” diyoruz. Gönderirken bile son sözünde tavsiye barındırıyorsun. Batı kültüründe bunun kayda değer bir anlamı olabilir, bizler batıyı reddetmiyoruz. Küresel ve evrensel değerleri bileceğiz. Ama kendi değerlerimize de bağnaz olmamamız gerekiyor. Küresel değerler içinde kendi varlığımızı da bilmemiz gerekiyor.
İşsizlik bu denli artmışken, öğrencilerinizi üniversite sonrası hayata nasıl hazırlıyorsunuz?
Bizim şu mantaliteden kurtulmamız lazım. Herkes devlete memur olamaz. Girişimci ruh önemli. Ben nasıl kredi bulup, nasıl ederimde iş tutabilirimi düşündürmeliyiz. Ben Türkiye’de işsizlik olduğunu düşünmüyorum, işi beğenmeme var. Herkes beyaz yakalı iş istiyor. Organizeye giden servis araçlarına bir bakın, hepsinde eleman aranıyor yazıyor. İş dediğimizde illa kamu görevi algılanmamalı. Özel sektörde olsa işine sahip çıkarsan, özel sektörde size daha çok sahip çıkarlar. Çünkü işveren işine yarayanı bırakmaz.
Mimarsinan Organize Sanayi Bölgesi’nde meslek yüksekokulu açmayı planlıyorsunuz. Böylelikle öncelikli hedefiniz nedir?
OSB meslek yüksekokullarını önemsiyoruz. Bu bizim büyük sevdamız, OSB’lerde bunları açacağız. Türkiye’de ki işsizliğin ve işverenlerin kalifiye eleman armasının temel sebebi şudur. Eğitim bir tarafta, iş dünyası diğer tarafta. İş dünyasının ihtiyacı olan elemanları yetiştirmekte zorlanıyoruz. İşte OSB MYO bunu sağlayacak. Sanayinin içerisinde eğitimi vereceğiz. Mühendis, teknisyen, tekniker üniversitede, öğretmen fabrikanın içinde, öğrenci tezgahın başında. Fiziksel yakınlık gönül yakınlığıdır. Biz bu konuda projelerimizi yaptık, hazırlıklarımızı yaptık. En yakın zamanda da bismillah deyip yolumuzda devam edeceğiz.
Kayseri’nin birçok titri var. Şimdilerde birde üniversiteler kenti sıfatını kullanıyoruz. Kayseri’de 5 üniversite gerçekten gerekli mi?
Her bir üniversitenin kulvarı farklı. Bence Kayseri ileride bir üniversiteyi bile kaldırır. Kayseri büyük bir şehir. İngiltere’nin nüfusu 60 milyon civarında, yaklaşık 600 tane üniversitesi var. Yetkinlikte önemli burada. 30 yıl önce ilk 500’e giren üniversitemiz yok diyorduk şimdi, aşı bulunuyor. Yetmez, daha fazla olmalı. Bu tekerlekler boşa dönmüyor. Bundan 10 yıl sonra bu üniversiteler Türkiye’yi coşturacak. Her şey zamanla olacak.
>>Dilek Bayram