Şair Gül 'Okumadan yazılmaz'

Bu hafta ki kültür sanat konuğumuz Kayseri sevdalısı Şair Mehmet Ali Gül oldu. Şiire ve edebiyata dair yaptığımız söyleşide Şair Gül, okumadan yazılamaz bilinci ile hareket edilmesi gerektiğini ifade ederek, bu yolda yürümek isteyenlere çok okumaları tavsiyesinde bulundu.

Şair Gül 'Okumadan yazılmaz'

BİZE KENDİNİZDEN BAHSEDER MİSİNİZ MEHMET ALİ GÜL KİMDİR?

 Konya ilinin Aymanas semtinde kamu görevinde çalışan bir babanın ve ev hanımı annenin ilk çocuğu olarak dünyaya geldim.  İlk okulu Mümtaz Koru,  ortaokulu Aydınlıkevler, liseyi  ise Konya Ticaret‘te  okudum . 1985 yılında Türk Hava Kuvvetleri'nce yapılan sınavları kazanarak Hava Teknik Okullar Komutanlığı’na (İzmir) girdiğim okuldan 1986 yılında mezun oldum. 15. Füze Üs Komutanlığı Alemdağı’na atandım. Daha sonra sırasıyla;  1996 yılında 2. Hava İkmal Bakım Merkez Komutanlığı Kayseri,  2003 yılında 8. Ana  Jet Üs Komutanlığı,  2007 yılında tekrar  12. Ulaştırma Jet Üs Komutanlığı Kayseri ye atamalarım yapılmış olup, 28 yıl ordu mensubu olarak görev yaptıktan sonra 2013 yılında kendi  isteğimle emekliye ayrıldım. Görev yaptığım dönem içerisinde  İstanbul'da iken İktisat Fakültesini  bitirdim. 1982 yılından bu yana şiir yazmaktayım. 2002 yılında ilk şiir kitabım  Tutkulu ve Esir, 2005 yılında ise  Acze Düştü Gönül isimli ikinci şiir kitabım yayımlanmış tır.  İlk şiirim Yunanistan'da Batı Trakya Türklerince  yayınlanan  Şafak dergisinde, daha sonraları ise   Erciyes, Çemen, Çıngı, Soluk, Defne,  Simav,  Batı Türk  Dili Edebiyatı  gibi muhtelif  bir çok  kültür sanat dergilerinde yayımlanmıştır.  Şiirlerimde aşk, sevgi, ayrılık, özlem, ölüm gibi konuları işlemekle beraber, Türkiye Musiki Eseri Meslek Sahipleri (MESAM) üyesi olduğumdan şahsıma ait birçok bestelenmiş  eser bulunmaktadır. Kayseri sanatçı yazar ve şairler (KAYSEDER) yönetim kurulunda  halen aktif olarak görev yapmaktayım.

YAZARLIK SERÜVENİNİZ NASIL  BAŞLADI OKUYUCULARIMIZA ANLATABİLİR MİSİNİZ ?

1982 yılında  Konya Ticaret  Lisesi’nde okuduğum yıllarda  edebiyat dersimize  Ali Rıza Apa isimli bir hocamız girerdi. Hocamız özellikle şiir tahlillerinde kendisini şairler ile şiir dizelerinin arasında  öyle bir kuvvetli bağ  kurardı ve kendisiyle öyle özdeştirirdi ki anlatırken adeta transa geçerdi  şiiri,  şairi öğrenciye anlatmakla kalmaz  sanki yaşar ve yaşatırdı. Hele Fuzuli ve eserlerini  anlatırken bir başka insan olurdu sanki. Fuzuli’nin dizelerindeki  her kelimenin güzelliğini ve ızdırabını  adeta yaşardı. Ali Rıza hocamızın edebiyat derslerini sabırsızlıkla bekler bende onun edebi dünyasına  girerdim. Daha sonra kendi kendime  Fuzuli'nin ruh dünyasına girmeye çalışır şiirler yazardım. Tabi ki o dönemlerde yazdıklarımı en samimi arkadaşımla  paylaşırdım şimdi bakıyorum da onların birer şiir olmayıp şiir denemesi olduğunu daha sonraları  anladım.

YAZARLIK VE ŞAİRLİK SERÜVENİNDE SİZİ ETKİLEYEN İSİMLER KİMLERDİR?

Şairlik  serüveni söylemi insana çok güzel duygu ve anlamlar yüklemekle beraber, bu yolda  olup olmadığımı ne kadar içinde  veya dışında olduğumu tarih ve okuyucular değerlendirecek bunun neresinde olduğuma onlar karar verecek. Ama bu serüvende şayet bir yolculuk içinde isem şiirin ve şairliğin pek o kadarda kolay olmadığını okuyarak yeni yeni bilgilerle donanmaya çalışarak gidermeye çalışıyorum. Edebiyatı ve şiiri sevmem de biraz önce bahsettiğim gibi lisedeki edebiyat hocamın katkısı çok büyük. Yazarlık ve şairlik serüveninde her hangi bir yazara veya şaire körü körüne bağlı olduğum söylenemez. Şairin her şiiri her şair için aynı kalite ve güzellikte değildir.  Bu anlamda bir isim telaffuz etmem pek mümkün değildir. Şair veya yazarlardan ziyade neyi değil nasıl yazdığı, içeriğindeki kalite edebi üslup derinlik  konu bütünlüğü tekniği gibi yazanın niceliğinden ziyade niteliği okuyucuyu içine alabildiği kadarına bakarım..  Bu sebeple  okumaktan zevk aldığım yazar ve şair ismi vermek istemem buna  rağmen isim vermem gerekli ise de Ahmet Hamdi Tanpınar, Reşat Nuri, Victor Hugo,  Montain,  şairlerden  ise Fuzuli, Nefi, Ömer Hayyam  Ahmet Haşim, Necip  Fazıl, Nazım Hikmet, Mehmet Akif, Arif Nihat Asya Nihal Atsız gibi derinlği ve duygu atmosferinde yoğunluğu olan üslubu akademik şair ve yazarları tercih ederim. Etki alanlarındaki  ruh dünyaları büyük ve büyüleyicidir diye düşünüyorum.

HANGİ TÜR ESERLERİ TAKİP EDERSİNİZ?

Hangi tür eserleri takip edersinizden ziyade bence  hangi tür eser takip edilmelidir penceresinden bakarım  insanın ufkunu açan okuduktan sonra okuyucunu dimağında kalıcı eğitici öğretici olan kitabın okudukça sayfaları azaldıkça üzüldüğüm şair veya yazarın eserlerini takip ederim.. Okuduğum eserin ilk birkaç sayfasının  içeriğinde  saçmalık, cümle bozukluğu anlam düşüklüğü kurgu bozukluğu gibi durumlar  varsa okumam.  Şayet iyi kurgulanmış ise beni de  içine alabiliyorsa biraz önce saydığım aksaklıklarda yoksa sonuna kadar sabırsızlıkla okur ama bir çok kişinin dediği gibi bir çırpıda değil özümseyerek olayın içine  girerek okumayı tercih ederim öylede yaparım.

YAZAR VE ŞAİR OLMAK; ÇALIŞARAK MI YOKSA DOĞUŞTAN KAZANILMIŞ BAZI YETENEKLERLE Mİ MÜMKÜNDÜR?

Şairliğin  ve  dolayısı ile şiir yazma becerisinin yaradan yüce Rabbimin insana bahşettiği bir yetenek olduğuna inanıp  savunmakla beraber bana göre şiirde güzelliği ve kaliteli dizeleri yakalamak aksaksız şiirler yazmak için pek de  yeterli değildir. Şairin güzel şiir yazması için  çok okuması  kendini yetiştirmesi  şiir tahlilleri yapması  üstat şairleri yakından  takip etmesi şiirin tekniklerini öğrenmesi iyi bir gözlemci olması toplumun insanlığın yaralarını kendi yarası gibi bilmesi hissetmesi yoğunlaştırması özdeştirmesi ile mümkündür.
Her şairin ya da yazarın çok güzel olan olmayan şiir ya da yazısı vardır. Hepsi aynı kalitede ve güzellikte değildir. Kendileri de bunu itiraf ederler. Bunun  içindir ki şiirin yada yazının demlenmesi gerekir inancındayım.  Demlenmedeki kastım şiirin ya da yazının birkaç dakika da yazılıp kitaba konması yada okuyucuya sunulması olmamalıdır.  Aslolan ilk anda gelen ilhamdan   sonra iskeleti şekillendirip tahlil ve tekniğine göre inceleyip düzeltmeler yapılarak son şeklini vererek okuyucu ile buluşturmak olmalıdır.

GÜNÜMÜZ DÜNYASININ VE ÜLKEMİZİN YAZAR VE ŞAİRLER İÇİN AVANTAJLI VE DEZ AVANTAJLI YÖNLERİNİ SIRALARMISINIZ?

Günümüz dünyasının şair, yazar sanatçılarını Avrupa ülkelerinde yaşayanlarını avantajlı Türkiye de yaşayanları ise dezavantajlı görüyorum. Bunu  şöyle açıklayabilirim. Avrupa şehirlerinde ikamet eden üretken şair yazar ve sanatçılar devlet tarafından maddi manevi ve sosyal manada imkanlar ölçüsünde desteklenmekte olduğu görülmekte oysa Türkiye de bunun yeterince olduğunu söylemek kendimizi aldatmaktan öteye geçmeyecektir. Biliyorum ki yazar şair  ve sanatçıların bir çoğunun kiralık evlerde oturduğunu kendi imkanları ile zor şartlarda kitap çıkarmak için eş, çoluk çocuğunun yaşamlarına ayırdığı  nafakalarından kısarak imkansızlıklar içerisinde  imkan yaratmaya çalışarak eserlerini okuyucularla buluşturma gayreti içerisinde olduklarını gözlemlemekteyiz.
Sivil toplum kuruluşlarından olan yerel ve ulusal kültür sanat dernekleri de  bu mana da ayakta durmaya çalışmaktadır.

KAYSERİ, YAZAR VE ŞAİR OLABİLMEK ADINA  AVANTAJLI BİR ORTAM SUNUYOR MU, NEDEN?

Kayseri yazar, şair, sanatçı, şiir ve edebiyat sever insanların gidebildiği bir çok yer mevcut olup Yoğunburç Kültür ve Sanat Evi, Hunat Kültür Merkezi gibi şehir merkezine  yakın yerlerde sanatçı ve sanat severlerin kültür alışverişinde bulunma imkana sahip olduğu tabiri caizse canlı kitapların vakit geçirdiği güzel otantik bir ortam şehir merkezinde  mevcut olup bu gibi yerlerin diğer illerde İstanbul Ankara ve birkaç şehir dışında yeterince olmaması Kayseri de yaşayan yazar şair sanatçı ve sanatseverler açısından avantajlı buluyorum. Zaman zaman Kültür Sanat etkinlikleri de buna eklenince  şehre ve halka hizmet edildiğini düşünüyorum.

SADECE YAZAR VE ŞAİRLİK YAPILARAK GEÇİNEBİLMEK MÜMKÜN MÜ?

Sadece yazar ve şairlik  yaparak Türkiye’de çok az insanın geçinebildiği ekmeğini yazarak çıkardığı  Kayseri de ise bunun pekte mümkün olduğunu söylemek güçtür. Varsa da birkaç kişidir  diye düşünüyorum. Ancak yazara şaire sanatçıya bir kurum kuruluş grup ve ya işadamları gibi sponsor olursa belki  yazarlık ve  şairlikle geçinmek mümkün olabilir diye düşünüyorum.

YAZAR VE  ŞAİR OLMAK İSTEYENLERE VEYA HENÜZ YOLUN BAŞINDA OLANLARA NELER TAVSİYE ETMEK İSTERSİNİZ?

Yazar ve şair olmak  isteyenlere  okumadan yazılamaz  bilinci  ile çok ama çok  okumalarını kendilerinden önce kitap çıkarmış olan bunun zahmetlerini çekmiş ve halen çeken uzun yol almış kendisini ispatlamış tecrübeli yazarlar ve şairlerden fikir alış verişlerinde bulunmayı onların deneyim ve tecrübelerinden faydalanmalarını kitap çıkarmak için değil gerçekten güzeli iyiyi ve kaliteyi ön plana çıkararak bir eser meydana getirme ilkesine bağlı kalmalarını öneririm. Kitap veya eser meydana getirilip okuyucuyla buluşturulduktan sonra geri dönüşü yoktur. Onun için iyi eğitim almış ihtisaslı editör ve kariyeri yaygın kendini kanıtlamış isim yapmış  akademik  isimlerle,  ciddi ekiple yaygın ağı olan ulusal yayın evlerinden kitap ya da eser çıkarmalarını öneririm.  Aksi takdirde ulusallaşmakta zorlanırlar diye düşünüyorum.

“SİZCE  ŞİİR NEDİR, ŞAİR KİMDİR, AŞK NEDİR” SORUSUNA NASIL CEVAP VERİRSİNİZ?

Bana göre aslında en zor sorular bunlar çünkü şiirin şairin ve aşkın binlerce tarifi var ve yapılmıştır. Herkes kendine sanatına ve ruh dünyasına göre bir tarifte bulunmaktadır. Şiiri şairi aşkı bir tarife ve kalıba sığdırmak mümkün değildir. Ancak şiir deyince ben deki tarif sihirli kelimeler üzerine inşa edilmiş söz sanatıdır diyebilirim. Bir başka deyişle duygu ve söz zenginliğinin tavan yaptığı lirizmin uç noktasını belli kalıplara bağlı kalarak kelimenin veya sözün özünü ahenk derinlik içinde yakalayabilme sanatıdır veya söz sanatının büyülü dünyasında kah imgelerle kah sembollerle kah kafiyelerle belirli bir ahenkli estetik için de kalem veya kelamla dolaşma sanatıdır.
Şaire gelince; Kendisinin insanlığın veya toplumun sancılanan yanlarına merhem ararken acı gerçekleri de  kelam yada kalemle dizelere döküp haykırabilendir. Şair kalemini bazen elemle bileyen bazen de  gülle donatandır veya bir başka deyişle sözün özünü sinesinde mayalayarak meydana çıkarma sanatıdır.  Kısaca şiir söz sanatı ise şair söz sultanıdır.  
Aşk ise bana göre bir dizemde de  belirttiğim gibi şem’e  pervane olmaktır diğer bir değişle pervaneyi yakan yakan şemdir. Yani gönüllü yanma haline giriftar olma durumudur.   Hüzün tohumlarının gül bahçesine dönüştürme hayalidir. veya başka bir şiirimde  yazdığım haliyle yarası kanayan merhemi maşuk ta olan bir ruh halidir.  Şiiri susan şairin gönül dünyası da derbeder olur  öksüz yetim kalır.          
                
TEKRAR ŞİİR KİTABI ÇALIŞMANIZ OLACAK MI NE ZAMAN ÇIKARMAYI DÜŞÜNÜYORSUNUZ?

Hali hazırda iki veya üç şiir  kitabı çıkaracak  kadar bir çalışmam var yaklaşık on yıldır şiir kitabı çıkarmadım bunun birçok sebebi var. Bunların bir kısmı  şiir enflasyonunun olduğu dönem olması, şiirden çok şair olması yeterince şiir yazımında  ihtimamın gösterilmemesi , piyasada  bol miktarda ticari kaygı ile kitabın incelenmeden yayımlanması, bollaşması gibi durumlardan dolayı dönem beklemeyi düşünüyorum şiirlerimin demlenmesi aksaksız şiirlerimin çıkması için elimden geleni yapmaya çalışıyorum umarım okuyucuların gönlüne ve ruhuna hitap eder ve beğenilir. Çünkü kitap basıldıktan sonra dönüşü yok keşke şu şiiri  yamasaydım yada şu dizeni şu kısmını çıkarsaydım yerine şunu bunu ekleseydim  diyebilme şansınız kalmıyor. Bu sebeple şiire yada  yazıya son şeklini verip  öyle çıkarmak istiyorum. Geçmişte ve günümüzde bunu diyen yazar ve şairlere rastlamak mümkün  örnek ve isim vermek istemem bir çok örnekleri var üstadlar bile zaman zaman bu yanlışa  düşmüşler ve düzeltme  ekleme çıkarma yapmışlardır. Pişman olmak yerine onun mutluluğunu yaşamak istiyorum. 

ŞİİRLERİNİZDE ÇARPICI İFADELERE, BERCESTE DİYEBİLECEĞİMİZ MISRALARA RASTLAMAKTAYIZ (GÜNEŞ HİCAP DUYAR GÜL DÜŞER DERDE SENDE VEYA ANKAYI DİRİLTİR YERE İNDİRİR GÖZLERİN GİBİ) BUNU NASIL BAŞARIYORSUNUZ?

Çok teşekkür ederim ama bu sözlere layık olmadığımı teveccüh gösterdiğinizin farkındayım. 
Takdir edersiniz ki Kültür ve sanat dünyasının  kozalarını şairler örer dersek yalan söylemiş yada uydurmuş olmayız. Bu sebeple çarpıcı  dizelere yada güzel imgeli buluşların kaynağı şairlerde uzun ve derin sancının ortaya çıkması dışa vurumu duygu patlamasının  dizelere yansıması olarak görüyorum Sadece yazmak değil okuyucunun da bunu farketmesi kendini dizede şiirde sözde bulması güzel bir bütünleşme şairin ruh dünyasına girebilmekle alakalı diye düşünüyorum. Şiirin üç beş dakika ile sınırlandırılmadan oldu  bittiye  getirilmeden ben yazdım oldu demeden günler aylar belki de yıllar sonra demlenerek ortaya çıkması şiirin güzelliği ve kalitesinde etkin  rolü  ve payı olduğunu düşünüyorum.

ASKER KÖKENLİ ŞAİR OLMANIZIN ŞİİR YAZMANIZA ETKİLERİ OLDU MU, OKUYUCULARIMIZLA PAYLAŞABİLİR MİSİNİZ? 

Pek tabidir ki askerlik zor ve sert bir meslek bu manada bu mesleğin içindeyken şiirin hassas ruh dünyasına girip bir eser meydana getirip ortaya  çıkarmanız bir hayli  zordur. Düşünün  bir taraftan etrafınızda top tüfek tank ve keskin emredici ifadelerin havada uçuştuğu bir ortamın insicamı  içerisinde  sizin de gül ile bülbülün hassas dünyasına girip  dolaşmanız  ona  merhem olmaya çalışmanız  bir hayli güçtür. Ferhat ile Şirini, Leyla ile Mecnunu'nun derdini kendi derdinizle özdeşleştirip güzel duygular yakalamanız onun ruh dünyasının içine girebilmeniz  ne dereceye kadar mümkün  olabilir.
Doğaldır ki  pek kolay olmaz ve zordur. Ama gene de hangi ortamda olursa olsun şair dikenli ortamdan gül çıkarabiliyorsa bir şairimizin dediği gibi acıya da  bal katabiliyorsa  şairdir. Şairsen duygularına  gem vuramaz içinde ki birikimi kalemle kâğıda  döker bazen de sözünü irticalen haykırırsınız.  Şairseniz sinenizde kanayan yarayı bazen gam üzüntü keder coşku sevinçle kağıda dizelerle şekillendirip meydana çıkarabiliyorsanız şanslısınızdır. Bu manada şanslı olduğumu düşünüyorum kaldı ki geçmişimize ve günümüze baktığımız zaman birçok şair ve yazarın asker kökenli bir ortamdan geldiğini görmekteyiz. Belki de haklı mağrur mağdurlar ezgin  ezilmişler ile kibirli haksız zalimlerin çatışması  onlara ilham kaynağı olmuştur. Asker kökenli yazarlar ve şairler den bazıları his ve hayale  kapılmadan  yaşamın gerçeklerini olduğu gibi yansıtan gözlemci konumundaki  realist yazarlardan Tolstoy ve  Dostoyevski, Stendal   kitleleri ardından sürükleyebilen fütürist şair Nazım hikmet ve egzistansiyalist şair Necip fazıl ,  Divan edebiyatını sevdiren adam diye de anılan romancı araştırmacı yazar prof Dr. İskender Pala, Ünlü hikayecimiz  Ömer Seyfettin gibi adını sayamadığım yüzlercesine yazdıran sebepler inanıyorum ki haklı güçsüzün haksız güçlüyle hayat ve onur mücadelesinin bir ürünlerimiydi  acaba   bir düşünmek lâzım. 

YAZAR VE ŞAİR VEYA SANATÇININ SİZCE ÜLKESİNE TOPLUMA VE ÇEVRESİNE KARŞI SORUMLULUKLARI VAR MIDIR, NELERDİR?

Yazar ve şair ve ya sanatçının ülkesine, milletine, insanlığa, topluma ve çevresine karşı büyük sorumlulukları vardır. Bu sorumlulukların en önemlisi karakterli ve sağlam duruşunun yanında bir  tavrının olması, gerçeğin doğrunun adaletin merhametin yanında olması ülkesini seven milletine saygılı çevresine duyarlı eğilmeyen bükülmeyen bir tutum içerisinde, ezgin ezilmiş mağrur mağdurun dili olmalıdır. Ayrıca kimsenin kulu  değil alemi yaratanın kulu olmalıdır. Ülkesini düşünen ilkesel yapısı olan bir karaktere sahip olmalıdır. Kalplerin vicdanların gönüllerin sesi olmalıdır. Kendisinin ve yazdıklarının tasvip edilmesi sevgi ve saygı görmesi etki alanının genişletilmesi ancak böyle olabilir. 
Mağrur mağdurun ve mazlumun yanında yer almayan şair yazar ya da sanatçı celladın cellatlığından, zalimin zulmünden bahsetmiyorsa dilsiz kör ve sağırdır oysa mağdurun mağduriyetine celladın cellatlığına, zalimin zulmüne kulak tıkamayan bunları dillendiren yazıya döken ve geniş kitlelere yayan yazar topluma insana insanlığa karşı üstlendiği misyona ve kendine karşı görevini yapmış olmanı vicdani rahatlığını yaşar.
Sanatçı uyuyan insanı uykusundan uyandırmalı toplumsal acı gerçekleri tüm çıplaklığı ile taa kök hücrelerine kadar gösterebilmelidir. Toplumun ve insanlığın çıkarını düşünen bir kaygı, içerisinde olmalı ve kendi felsefesi olmalıdır. Bu sanatçının aynı zamanda ahlaki ve vicdani bir sorumluluğudur. 
Tarih boyunca hep iyiler ve kötülerden bahsedilmiştir. Durum böyle iken tarih de hep iyileri altın harflerle yazdığına göre, kötüler ve gerçeği saptıranlar kendi layık oldukları çöplüklerine gömülecektir.

SON OLARAK NELER SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?

Yazar ve şair  yada sanatçı olmak  bu yolda kaliteli eserler bırakarak ilerlemek meşakkat bir yolculuktur. Bu meşakkate ve meşakkatli yolculuğa göğüs gerebilecek yılmadan okuyan ve  sabredenler  kendini gelişmeye  geliştirmeye açık olanlar ilerleme sağlayacaklardır. Ancak böyle kişilerin ve  başarılı  isimlerin kalıcı olacağına inanıyorum. Bu yolculuğa çıkarken şair veya yazar adayları kendi donanımları  ve imkanları ile ayakta durabileceklerini bilsinler. Yoksa kısa zamanda hayal kırıklığına uğrarlar. Sanatlarına edebi manada kendilerine has üslup  kalite kazandırmak yada katmak ve üretken olmak istiyorlarsa  kendilerinden  önce ve günümüzde  yaşayan yaşamayan ulusal manada eseri ile örnek gösterilen üstatları öncü kabul edip onlarla  fikir alış verişinde bulunsunlar  ve eserlerinden faydalansınlar.

Şair ve yazarın çevresine  topluma insanlığa karşı  sorumlulukları  vardır. Bu da görmeyene göz, duymayana kulak söylemeyene dil olmak durumunda olmakla beraber  bilinçlendiren bir yanı olmalıdır. Aksi  takdirde yazar şair yada sanatçı kör sağır dilsiz ise topluma insanlığa nasıl ayna olup ışık tutabilecektir. Kendisini aydınlatmayan başkasını ve çevresini nasıl aydınlatabilsin.
Bu keyifli sohbet ve bana zamanınızı ayırdığınız için size ve gazetenize  çok teşekkür ederim.

G Ö Z L E R İ N

Bakışların derde  devâdır  tende
Onulmaz yarama emdir gözlerin
Hayali cemâlin durdukça bende
Baharı andıran demdir gözlerin

Hülyalara salar nigâhın beni
Alır ummanlara götürür teni
Sevda pınarından içerken seni
Sende tende  bende nemdir gözlerin

Efsane-i esrar gizli o yerde
Gece gündüz gitmez hayalin serde
Güneş hicap duyar gül düşer derde
Pervaneyi yakan şemdir gözlerin

Efkarı esrarın başım döndürür
Nazarı envârın mâh’ı söndürür
Ankayı diriltir  yere indirir
Bengü bâde saf zem zemdir gözlerin

Sihri gizeminden bedenim erir
Daldırır düşlere umutlar verir
Gönül bâdesinden iksir içirir
Baş döndüren bal bademdir gözlerin

Mehmet Ali Gül
Bu  şiir  2013 yılında Amasya Belediyesince  kültür turizminde tanıtım amacıyla antolojilerinde  ve katologlarında  yer almıştır …