TÜRKİYE GERÇEK ANLAMDA KÜRESEL GÜÇ OLMA YOLUNDA

Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM 27. Dönem 2. Yasama Yılı açılışında yaptığı konuşmada, 'Türkiye, dünyanın en çalkantılı bölgesinde, demokrasisi ve ekonomisiyle, gerçek anlamda bir küresel güç olma yolunda ilerlemektedir. Yakın çevremizdeki güvenlik krizleri ve insani trajediler ile bundan beslenen terör eylemleri, ülkemizi hedeflerinden uzaklaştırmamış, tam tersine bu yöndeki kararlılığını daha da güçlendirmiştir' dedi.

TÜRKİYE GERÇEK ANLAMDA KÜRESEL GÜÇ OLMA YOLUNDA

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) 27. Dönem 2. Yasama Yılı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın genel kurulda yaptığı konuşma ile başladı.
 
TBMM’de yaptığı konuşmada, Türkiye’nin dünyanın en çalkantılı bölgesinde, demokrasisi ve ekonomisiyle, gerçek anlamda bir küresel güç olma yolunda ilerlediğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yakın çevremizdeki güvenlik krizleri ve insani trajediler ile bundan beslenen terör eylemleri, ülkemizi hedeflerinden uzaklaştırmamış, tam tersine bu yöndeki kararlılığını daha da güçlendirmiştir” dedi.
 
“HEDEFİMİZ, KANDİL VE SİNCAR’I BÖLÜCÜ TERÖR ÖRGÜTÜNDEN TAMAMEN TEMİZLEMEK”
 
Irak’ta ve Suriye’de ciddi etkinlik kazanan terör örgütlerinin her geçen gün mevzi kaybettiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her ne kadar bu ülkeler kendi iç istikrarlarını sağlamakta zorlansalar da, terör örgütlerinin yeşermesine zemin hazırlayan şartlar büyük ölçüde ortadan kalkmıştır. Kuzey Irak’taki bölgesel yönetimin kaotik bağımsızlık çıkışı, Türkiye’nin de net tavır koymasıyla, boşa çıkartılmıştır. DEAŞ’ın işgal ettiği topraklarda yeniden merkezi yönetimin hâkim olmasıyla, Irak büyük bir sorundan kurtulmuştur. Temennimiz, ülkedeki PKK varlığının da, aynı şekilde ortadan kaldırılmasıdır” şeklinde konuştu.
 
Türkiye’nin, PKK’nın Irak’ta faaliyet gösterdiği yerlerin önemli bir bölümünü kontrol altına aldığını da kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Hedefimiz, çıbanbaşı olarak gördüğümüz Kandil’i ve yeni Kandil olma yolunda ilerleyen Sincar’ı bölücü terör örgütünden tamamen temizlemektir. Irak’ın, mezhepçilik hastalığından bir an önce kurtularak, kendi halkı ve tüm bölge için güvenli, huzurlu, istikrarlı ve müreffeh bir ülke hâline gelmesini istiyoruz. Bu doğrultuda yapılan tüm çalışmalara destek olmayı, gerektiğinde öncülük etmeyi sürdüreceğiz.”
 
Suriye’deki durumun çok daha acı ve vahim olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7. yılını geride bırakan bir iç savaşta bugüne kadar yaklaşık 1 milyon Suriyelinin hayatını kaybettiğini, 12 milyon Suriyelinin de evini terk etmek zorunda kaldığını söyledi.
 
“SURİYE’DEKİ GELİŞMELERE SEYİRCİ KALMAMIZ SÖZ KONUSU OLAMAZ”
 
“Rejimin kendi halkına yönelik kanlı saldırıları yetmiyormuş gibi, bir de DEAŞ ve PYD-YPG denilen alçak örgütler Suriye halkına musallat olmuştur. Ülkedeki istikrarsızlığı fırsat bilen güçler de, vekâlet savaşları yoluyla Suriye’yi parsellemek için adeta yarışa girmişlerdir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, hiçbir meşruiyet zemini kalmayan rejimle ve terör örgütleriyle iş tutan bu güçlerin, Suriye halkının kanı ve gözyaşı pahasına kendi projelerini hayata geçirmeye çalıştıklarını vurguladı.
 
Suriye’deki bu gelişmelere seyirci kalınamayacağını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her şeyden önce, bu coğrafya halkıyla bin yılı aşkın müşterek geçmişe, ortak medeniyet ve kültür değerlerine sahibiz. Bunun için hayatlarını kurtarmak için yaşadıkları yerlerden kaçmak zorunda kalan milyonlarca Suriyeliye kapılarımızı ve gönlümüzü açtık. Hâlen 3,5 milyon Suriyeli, ülkemizde hayatını sürdürüyor. Suriye içinde yaşanan her çatışma, bizim için yeni kitlesel göç dalgalarının habercisidir. Sınırlarımızın hemen yanı başındaki kaos ortamı, ülkemize yönelik terör tehditlerinin en önemli beslenme kaynağı hâline gelmiştir” şeklinde konuştu.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu tehlikeli gidişin önüne geçmek amacıyla, 2016 yılından itibaren, Suriye içinde güvenli bölgeler oluşturmak üzere harekete geçtiklerini belirterek, şunları söyledi: “Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtlarıyla, 4 bin kilometrekarelik bir alanı DEAŞ’lı ve PYD/YPG’li teröristlerden temizledik. Bu bölgelere, şu ana kadar 260 bin Suriyeli kardeşimiz geri döndü. Her platformda, ülkede Suriye halkının tamamının kabul edebileceği bir çözüm bulunması için çaba gösterdik.”
 
“TÜRKİYE, SURİYE KRİZİNDE DOĞRUDAN SAHADA İNİSİYATİF ALAN BİR ÜLKE DURUMUNA GELDİ”
 
Türkiye’nin, Cenevre Süreci’nin tıkanması üzerine, Astana’da yeni bir çözüm zemini oluşturulmasına öncülük ettiğini; Astana’da varılan mutabakatların rejim tarafından ihlali üzerine, Rusya ile yeni arayışlara girdiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çabalarımız nihayet sonuç verdi ve Soçi’de Rusya ile İdlib Çatışmasızlık Bölgesi’ndeki 3,5 milyon insanın hayatını doğrudan ilgilendiren bir mutabakata imza attık. Dünyada çok büyük takdirle karşılanan bu mutabakat, aynı zamanda Suriye’de yeni anayasa ve özgür seçimler esasına dayalı bir çözüm için de umutların canlanmasına vesile olmuştur. Böylece Türkiye, en büyük yükünü kendisinin çektiği Suriye krizinde, doğrudan sahada inisiyatif alan ve söz söyleyen bir ülke durumuna gelmiştir” dedi.
 
“İdlib’te ülkemizin güvenliğini sağlamayı garanti ettiği bölgeye de, şimdiden 60 binin üzerinde Suriyeli geri dönmüştür. Suriye’de güvenli hâle getirdiğimiz bölgeleri genişlettikçe ve huzuru sürekli hâle getirdikçe, ülkemizdeki misafirlerimizin kendi topraklarına dönüşlerinin hızlanacağına inanıyoruz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bundan sonra Münbiç ve Fırat’ın doğusundaki bölgelerin, buraları işgal eden terör örgütünden temizlenerek güvenli hâle getirilmesinin hedeflendiğini kaydetti.
 
Her devlet gibi Türkiye’nin de kimi ülkeler ve uluslararası kurumlarla ilişkilerinde inişler-çıkışlar yaşadığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, son yıllarda Türkiye’ye verilen sözlerin yerine getirilmemesi ve haksız ithamlarla Türkiye’nin üzerine gelinmesi sebebiyle Avrupa Birliği’yle ve bazı Avrupa devletleriyle gerilim yaşandığını söyledi.
 
“AVRUPA İLE YAŞADIĞIMIZ SIKINTILI SÜRECİ YAVAŞ YAVAŞ GERİDE BIRAKIYORUZ”
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Avrupa Birliği tam üyelik sürecinde ülkemize yapılan haksızlıklar ve uygulanan çifte standart karşısında elbette sessiz kalamazdık. Kimi Avrupa ülkelerinin Türkiye karşıtlığını bir iç politika malzemesi hâline dönüştürmesi, sıkıntıların derinleşmesine ve yaygınlaşmasına sebep oldu. Avrupa ile yaşadığımız bu sıkıntılı süreci yavaş yavaş geride bırakıyoruz” dedi.
 
Türkiye’nin, düzensiz göçün önlenmesi başta olmak üzere Avrupa Birliği’ne tüm taahhütlerini, uğradığı haksızlıklara rağmen yerine getirmeye devam ederek elini güçlendirdiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemize yönelik ithamların ve tutumların mesnedi kalmayınca, aklıselim galip gelmeye ve diyalog yolları yeniden açılmaya başladı. En büyük ticaret ortağımız olan, 5 milyon civarında Türk kökenli kardeşimizin, milyonlarca samimi dostumuzun yaşadığı böyle bir coğrafyaya sırtımızı dönmemiz kesinlikle söz konusu olamaz. Bununla birlikte, Avrupa’nın bize yaptığı haksızlıkları düzeltmek, oradaki kardeşlerimizin hukukunu korumak için de sonuna kadar mücadele edeceğiz” şeklinde konuştu
 
Geçen hafta Almanya’ya yapılan devlet ziyaretinin, ilişkileri yeni ve olumlu bir yöne sevk edeceğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının devamında şunları kaydetti: “Yine geçtiğimiz aylarda İngiltere’ye de, muhataplarımızla iş birliği zeminimizi güçlendirme konusunda mutabık kaldığımız bir ziyaretimiz olmuştu. Çeşitli Avrupa ülkelerinden Türkiye’yle ilişkiler konusunda yükselen olumlu sesler, önümüzün aydınlık olduğunu gösteriyor. İnşallah, yeni dönemde Avrupa’yla siyasi, ekonomik ve insani alanlarda gerçekten mesafe kat ettiğimiz bir sürece gireceğiz.”
 
“AMERİKAN YÖNETİMİNİN ÜLKEMİZE YÖNELİK YANLIŞ BAKIŞ AÇISINI DÜZELTECEĞİNE İNANIYORUM”
 
“Bir başka önemli sorun alanımız Amerika’yla ilişkilerimizdir. Stratejik ortak olarak uzun bir geçmişe sahip olduğumuz Amerika Birleşik Devletleri’ndeki mevcut yönetimin, hiçbir mantıki, siyasi ve stratejik tutarlılığı olmayan bir şekilde ülkemizi hedef alması bizi derinden üzmüştür” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’deki darbe girişiminde bulunan terör örgütünün elebaşı ve pek çok mensubunun, bu ülke tarafından korunup kollandığına dikkat çekti ve şunları söyledi: “Suriye’de hassasiyetlerimizi ve ikazlarımızı hiçe sayarak bölücü terör örgütü ile iş birliğine giden Amerika, bu olumsuz tavrını ekonomik alana da taşımıştır. Örneğin Halkbank davası, eşi benzeri görülmemiş bir hukuksuzluk örneğidir. Terör örgütleriyle karanlık ilişkileri sebebiyle yargılanan bir rahibi bahane ederek, ülkemize yaptırımlar uygulamaya kalkan bu çarpık anlayışla, diplomasinin ve hukukun sınırları içinde mücadele etmekte kararlıyız.”
 
Türkiye’yi, demokratik bir hukuk devleti gibi değil de bir kabile toplumu gibi gören bu zihniyete karşı, ülkenin ve milletin hakkını, hukukunu ve onurunu koruyacaklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Amerikan yönetiminin eninde sonunda Türkiye’ye yönelik yanlış bakış açısını düzelteceğine inandığını dile getirdi.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkelerimizin karşılıklı menfaati, aramızdaki ilişkinin, sözde değil özde stratejik ortaklık çerçevesinde güçlenerek devam etmesini gerektiriyor. Geçtiğimiz hafta katıldığımız New York’taki Birleşmiş Milletler toplantısı öncesinde ve toplantı günlerinde Amerikan şirketlerinin temsilcileriyle görüşerek, bu konudaki kanaatlerimizi kendileriyle paylaştık. Ayrıca, ilgili tüm arkadaşlarımız da Amerikalı muhataplarıyla temaslarında kendilerine bu konudaki görüşlerimizi aktarıyorlar. Henüz arzu ettiğimiz seviyeye gelmemiş olsa da, ortak bir anlayışa ulaşma yolunda ilerleme kaydetmeye başladığımızı söyleyebiliriz. İnşallah, en kısa sürede, aramızdaki meseleleri çözüp, Amerika ile yeniden siyasi ve ekonomik alanlarda stratejik ortalık ruhuna uygun ilişkiler geliştirmeyi ümit ediyoruz” şeklinde konuştu.
 
“New York’ta ayrıca, üç günde 14 liderle görüşerek, ülkelerimiz arasındaki ilişkileri ve insanlığın ortak sorunlarını değerlendirdik” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “BM Genel Kurulu’nda yaptığımız konuşmada da ‘Dünya 5’ten büyüktür’ itirazımız başta olmak üzere, Birleşmiş Milletlerin yapısı ve işleyişi ile bölgesel ve küresel gelişmelere ilişkin görüşlerimizi paylaştık” ifadelerini kullandı.
 
“RUSYA İLE HER ALANDA ÇOK SIKI VE HIZLA GELİŞEN İLİŞKİLER İÇİNDEYİZ”
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasın devamında şunları kaydetti: “Rusya ile her alanda çok sıkı ve hızla gelişen ilişkiler içindeyiz. Suriye politikasından turizme, savunma sanayinden enerjiye kadar her alanda Rusya’yla, ülkelerimizin ortak çıkarına olan projeleri hayata geçiriyoruz. Biliyorsunuz, bir dönem, Rusya ile aramızı bozmak için de pek çok provokasyon yapıldı. Karşılıklı olarak sağduyuyu ve soğukkanlılığı elden bırakmayarak, bu sıkıntıların üstesinden geldik. İnşallah, önümüzdeki dönemde Rusya ile aramızdaki bu olumlu iş birliği iklimini daha da güçlendireceğiz.”
 
Aynı şekilde İran’la da, gerek Suriye ve Irak politikalarında, gerek diğer siyasi ve ekonomik konularda yakın temas hâlinde olduklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgenin geleceğiyle ilgili kararlarda İran’ın dışlanmamasına özel önem verdiklerini söyledi ve bu ülkeye yönelik yaptırım tehditlerinin adil olmadığını da dile getirdi.
 
Uluslararası kurumların denetimleriyle kolayca çözülebilecek sorunların, yaptırımlar gibi tüm ülke halkının cezalandırılması anlamına gelecek yollarla hâlledilmeye çalışılmasının doğru olmadığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu tür adımların hiçbir fayda sağlamadığının geçmiş tecrübelerle de sabit olduğunu söyledi ve şunları ekledi: “Önümüzdeki dönemde Türkiye, temel ilkelerimiz doğrultusunda, başkalarının taleplerinden ziyade kendi menfaatlerini ve ihtiyaçlarını merkeze alarak politikalarını belirleyecektir.”
 
“KIBRIS VE EGE’DE TÜRKİYE’YE RAĞMEN HİÇBİR ADIM ATILAMAZ”
 
Bir başka önemli sorun alanının da, Doğu Akdeniz’de, Türkiye’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin haklarını, çıkarlarını, beklentilerini dikkate almayan yaklaşımlar olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kıbrıs’ta ve Ege’de, Türkiye’ye rağmen hiçbir adım atılamayacağını buradan bir kez daha tekrarlamak istiyoruz. Bu bölgede bizi yok saymaya kalkışanlar, kendi varlıklarını da topyekûn tehlikeye attıklarını çok iyi bilmelidirler. Bizim her konuda olduğu gibi Kıbrıs ve Ege konusunda da tercihimiz “kazan-kazan” anlayışından yanadır. Hep birlikte kazanabileceğimiz yöntemler varken, işi krize ve hatta çatışmaya götürecek yollara tevessül edenler, bunun hesabını önce kendi halklarına vereceklerdir” şeklinde konuştu.
 
Geçen yıl tüm dünyayı endişeye sürükleyen Körfez’deki krizin, istenmedik sonuçlara yol açmadan durulmuş olmasını memnuniyetle karşıladıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Katar’la olan yakın iş birliğimiz, bu ülkenin ülkemize çok büyük meblağlı yatırımlar yapma kararıyla, daha da perçinlenmiştir. Bölgedeki diğer devletlerle de iş birliğimizi güçlendirmek istiyoruz. Kimi bölge ülkelerinin Türkiye’ye yönelik düşmanca tutumlarını da bir an önce sona erdirmelerini bekliyoruz. Önümüzdeki dönemde bu konularda da kayda değer ilerlemeler kaydetmeyi umuyoruz” ifadelerini kullandı.
 
Kuzey Afrika’nın istikrarının hem Akdeniz’in hem Orta Doğu’nun hem de Afrika’nın geleceğiyle yakından ilişkili olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye olarak, Libya başta olmak üzere, Kuzey Afrikalı kardeşlerimizin yanlarında olmayı, onlara her türlü desteği vermeyi sürdüreceğiz” dedi.
 
“TÜRKİYE’NİN GÜCÜ VE ZENGİNLİĞİ, ORTA ASYA’DAKİ KARDEŞLERİMİZ İÇİN ÖNEMLİ BİR GÜVENCEDİR”
 
Orta Asya ülkeleriyle ilişkilerin gün geçtikçe daha da ilerlediğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Kırgızistan’da katıldığımız ve Özbekistan’ın da ilk defa iştirak ettiği Türk Konseyi Zirvesi, bu bakımdan önemli bir açılım olmuştur. Azerbaycan’la ilişkilerimiz, siyasi, ekonomik ve sosyal bakımdan gerçekten çok iyi bir noktaya gelmiş durumdadır. Kazakistan’ın da, Türk Dünyası’nın aksakalı olarak gördüğüm Sayın Nazarbayev’in dirayetli liderliğinde önemli hamleler yaptığına şahit oluyoruz. Özbekistan, yeni ve çok büyük bir atılımın eşiğindedir. Türkmenistan’ın istikrarına ve gelişmesine de önem veriyoruz.”
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Orta Asya’daki kardeşlerimiz ne kadar güçlü ve müreffeh olursa, Türkiye bundan o derece mutlu olur ve faydalanır. Aynı şekilde Türkiye’nin gücü ve zenginliği de, Orta Asya’daki kardeşlerimiz için önemli bir güvencedir” şeklinde konuştu.
 
Balkanlarda, Bosna-Hersek, Sırbistan, Arnavutluk, Makedonya, Kosova, Karadağ gibi ülkelerin tamamıyla yakın ilişkiler tesis etmenin gayreti içinde olduklarını da söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tabii Bosna-Hersek’in milletimizin gönlünde, hem tarihî, hem insani olarak ayrı bir yeri vardır. Geçmişte çok büyük acılar yaşayan Boşnak kardeşlerimizin yanında olmayı, merhum Aliya İzzetbegoviç’in vasiyetine sahip çıkmayı boynumuzun borcu olarak görüyoruz” dedi.
 
“KUDÜS MESELESİ, BİZİM DE ÜMMETİN DE KIRMIZI ÇİZGİSİDİR”
 
Yunanistan ve Bulgaristan’la, bu ülkelerden de karşılık gördükleri sürece, iyi komşuluk ilişkilerini devam ettirme yönünde güçlü bir iradeye sahip olduklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının devamında, “Doğu komşumuz Gürcistan’la da ekonomik ve sosyal ilişkilerimizi, siyasi ilişkilerimizle tahkim ediyoruz. Kırımlı kardeşlerimizin huzuru ve esenliği için de mücadele etmeyi sürdürüyoruz” ifadelerini kullandı.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının devamında, “Hep söylediğim gibi, Kudüs meselesi, bizim de ümmetin de kırmızı çizgisidir. Kudüs’ün mahremiyetine halel getiren, Filistinli kardeşlerimizin temel hak ve özgürlüklerine saldırı anlamı taşıyan hiçbir davranışa, hiçbir emrivakiye müsamaha gösteremeyiz. Türkiye olarak, sonuna kadar Kudüs davasının takipçisi olacağız. Görüldüğü gibi, uluslararası alanda çok önemli süreçleri aynı anda, aynı hassasiyetle ve aynı kararlılıkla yürüterek, ülkemizi aydınlık geleceğine hazırlıyoruz” dedi. HABER-FOTO: CUMHURBAŞKANLIĞI BASIN MERKEZİ