'Yarının Türkiye'si bugünden güçlü olacaktır'

Başbakan Binali Yıldırım, TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen 13. Uluslararası Savunma Sanayi Fuarı'nın açılışındaki konuşmasında: 'Herkes şundan emin olmalıdır ki bugünün Türkiye'si, dünden daha güçlüdür, yarının Türkiye'si bugünden daha güçlü halde olacaktır' ifadelerinde bulundu.

'Yarının Türkiye'si bugünden güçlü olacaktır'

Yıldırım, soğuk savaş sonrası ve 11 Eylül 2001'deki terör saldırısının arkasından Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde güvenliği ilgilendiren büyük değişimlerin yaşandığını ifade ederek, Asya ile Avrupa arasında stratejik konumu dolayısıyla dünyadaki bütün gelişmelerin Türkiye'yi yakından ilgilendirdiğini dile getirdi.
 
Ne yazık ki yaşanılan dünyanın demokrasi, hukuk ve insan hakları bağlamında uluslararası toplumun birbirine destek verdiği dünya olmaktan hızla uzaklaştığını belirten Yıldırım, şöyle devam etti:
 
"Adaletin, merhametin azaldığı bir dünyada hukukun, can ve mal güvenliğinin savunulması, korunması bütün zamanlardan daha önemli hale gelmiştir. Demokrasi için barış için huzur için adalet için daha fazla yürekli insana, yürekli devlet adamlarına ve bilim adamlarına ihtiyaç vardır. Türkiye olarak hem kendi güvenliğimizi hem de başkalarının güvenliğini savunmanın, korumanın mümkün olduğunu hep söylüyoruz. İnsan hayatını korumayı esas alan politikalarımızın özü de bundan ibarettir. Kendi güvenliğimiz için istediğimizi aslında herkes için istiyoruz. Kendi inancımız için hürriyet istediğimiz gibi başkalarının inancı için de hürriyet istiyoruz. Tıpkı kendimiz için istediğimiz can güvenliğini başkaları için de istediğimiz gibi. Sınırlarımızın güvenliğini, toprak bütünlüğümüzü, can ve mal emniyetimizi nasıl önemsiyorsak bütün ülkelerin de emniyet ve güven içerisinde olmasını önemsiyoruz, istiyoruz. Güvenlik politikalarımızı; insanı ve hayatı savunmak üzere belirliyoruz. Ülkemizin güvenliğini sağlarken aynı zamanda milyonlarca savaş mağduruna kucak açmamız, bütün insanlığın görmesi gereken bir gerçektir, bir fedakarlıktır."
 
"TEHDİT KİMDEN GELİRSE GELSİN GEREĞİ YAPILIYOR"
 
Başbakan Binali Yıldırım, Bulgaristan'dan 1989'da can havliyle Türkiye'ye gelenlere, birinci Körfez savaşında Irak'taki savaştan kaçanlara yardım edildiğini dile getirdi.
 
Bosna Hersek savaşında Boşnakların nasıl yanında olunduysa, Ahıskalı soydaşlara nasıl eller uzatıldıysa 2011'den beri Suriyeli mültecilere de aynı şekilde kucak açıldığını, onların misafir edildiğini belirten Yıldırım, "Bugün Birleşmiş Milletler'in kayıtlarına göre, en fazla mülteci barındıran ülke Türkiye'dir. Sadece insani yardımlarla değil, terörle mücadelede de bütün dostlarımızla iş birliği esasında bir politika sürdürüyoruz. Hiçbir terör örgütüne asla sempatiyle bakmıyoruz, bakanları da hoş karşılamıyoruz." diye konuştu.
 
Hem sınırların hem de Suriyelilerin güvenliğini sağlamak için bir süre önce Fırat Kalkanı Operasyonunun başarıyla gerçekleştirildiğini ifade eden Yıldırım, 2 bin kilometrekarelik alandan bütün terör unsurlarının temizlendiğini, Türkiye'deki 50 bin kadar mülteci Suriyeli misafirin terörden arındırılmış bu güvenli bölgelere döndüklerini ve orada tekrar hayat kurduklarını kaydetti.
 
Yıldırım, terör örgütleriyle ülke topraklarında ve sınır ötesinde mücadelenin kararlılıkla devam ettiğini ve bunun süreceğini vurgulayarak, herhangi bir tehdit ister içeriden ister dışarıdan gelsin, kimden, nereden nasıl geldiğine bakmaksızın gereğinin yapıldığını ve yapılmaya da devam edileceğini söyledi.
 
Özellikle düzensiz göçler ve kaçakçılıkla ilgili İçişleri Bakanlığının deniz ve karar sınırlarında başarılı bir mücadele sürdürdüğünü ifade eden Yıldırım, son 7 ayda silah ve mühimmat dolu 1084 sığınağın etkisiz hale getirildiğini, güvenlik güçlerinin bu başarılarında teknolojik araçların kullanılmasının çok önemli bir fark ortaya koyduğunu anlattı.
 
Yıldırım, İHA'lar bu anlamda çok büyük iş gördüğünü anlatarak, en yeni teknolojilerle yerli ve milli imkanların seferber edilerek savunma alanındaki başarılara her gün yenilerinin eklendiğini kaydetti.
 
Başbakan Yıldırım yaptığı konuşmada, Türkiye'nin, bugün dünyada dostluğu talep edilen, husumetinden de çekinilen, itibarı yüksek bir ülke haline geldiğini, birçok alanda olduğu gibi savunma alanında da gücüne güç katmaya devam ettiğini anlattı.
 
Savunma alanında Türkiye'nin nereden nereye geldiğini Milli Savunma Bakanının rakamlarla ifade ettiğini aktaran Yıldırım, "15 yıl önce savunma sanayisinde dışa bağımlılığımız yüzde 80'ler mertebesinde iken bugün bu oran yüzde 40'ların altına düşmüştür. Yerli milli katkı oranı yüzde 60'ın üzerine çıkmıştır. Binden fazla şirket, küçük orta ölçekli işletmeler, araştırma kuruluşları, üniversitelerin katılımıyla yerli ve milli savunma sanayi altyapısı oluşturulmuştur ve çalışmalar devam etmektedir." diye konuştu.
 
Türkiye'nin, dünyanın en büyük 100 savunma sanayi firması arasına 2 firmayla katıldığını ifade eden Başbakan Yıldırım, şöyle devam etti:
 
"Önümüzdeki yıllarda bu sayı daha da artacak. Sektörün cirosu yıldan yıla artıyor. 10 yıl içerisinde 1 milyar liradan 20 milyar lira mertebesine ulaşmış durumda. 2002'de savunma sanayimizin ihracatı sadece 250 milyon dolar mertebesindeyken, bugün 6 milyar doları bulan bir ciroya erişmiş durumdayız. İhracatımız 1,7 milyar dolar seviyesine gelmiştir. Ar-Ge harcamalarına ayırdığınız pay yıldan yıla artmaya devam ediyor. 1,8 milyardan 20 milyar mertebesine Ar-Ge faaliyetlerini çıkarmış bulunuyoruz. Ar-Ge faaliyetlerinde çalışan personel sayısı da 29 binden 123 bin seviyesine çıkmıştır. Bu teknolojiler, milli ve yerli teknolojiler ancak Ar-Ge ile ve daha fazla teknolojiye yatırım yapmakla mümkün oluyor. Gayri safi milli hasılamızdaki Ar-Ge payı 2002'de yüzde 0,45 mertebesinde iken savunma sanayiinde bu oran yüzde 1'in üzerine çıkmıştır. Gerçek rakam yüzde 1,06’dır. Hedefimiz gelecek 10 yıl içerisinde en az yüzde 2,30 mertebesine yükseltmektir."
 
Başbakan Yıldırım, bu yıl tam 460 adet proje üzerinde çalışıldığını ve bunların bütçesinin 123 milyar lira olduğunu hatırlatarak, "Karada güvenlik güçlerimiz için Altay tankı, zırhlı araçlar, milli piyade tüfeği gibi savunma araçlarını başarıyla yaptık ve silahlı kuvvetlerimizin, güvenlik birimlerimizin envanterine dahil ettik. Bugün hatta zırhlı araçlardan dost ve müttefik ülkelerin ihtiyacını da karşılar hale geldik. Tanksavarlar, seyir füzeleri, güdümlü roketler artık yerli teknolojiyle üretilir hale geldi." dedi.
 
Denizlerde Türkiye'nin ilk milli ve yerli savaş gemisi MİLGEM korvetini, amfibi gemileri, denizaltı gemisi ve botlarının inşaatının devam ettiğini ifade eden Yıldırım, bu konudaki dost ve müttefik ülkelerin de taleplerinin değerlendirildiğini kaydetti.
 
Savunma sanayisindeki eğitim amaçlı Hürkuş uçağının, ATAK helikopterinin, Barış Kartalı deniz karakol uçaklarının, Anka ve Bayraktar gibi insansız hava araçlarının da savunma sanayi envanteri içerisindeki önemli araçlar haline geldiğini aktaran Yıldırım, "Uzaya gönderdiğimiz Göktürk-1 ve Göktürk-2 uydularımızla gücümüze güç kattık. Şimdi milli uzay ajansının kurulma aşamasındayız. Yerli haberleşme uydusunu da yine yerli kaynaklarla yapmak için çalışmalara başlamış durumdayız." diye konuştu.
 
Yıldırım, savunma sistemlerinin yenilerini envantere dahil etmek için çalışmaların hız kesmeden sürdüğünü belirtti.
 
Bölgesel uçak projesi, havuzlu çıkarma gemisi gibi projelerin, halen devam eden işler arasında olduğunu kaydeden Yıldırım, "Savunmamızı geliştirmek ve güçlendirmek adına yapacağımız işler bununla sınırlı değil. Daha yapacağımız çok iş var. Bundan böyle var gücümüzle çalışıp, ülkemizi hak ettiği noktalara taşımak hedef ve azmindeyiz." ifadelerini kullandı.
 
Geçen sene kurdukları Milli Savunma Üniversitesine öğrenci girişlerinin başladığını aktaran Yıldırım, "Kara, Deniz, Hava kuvvetlerimiz için geleceğin komutanları artık bu üniversitemizde yetişecek, okuyacak ve görev alacaklardır. Şu anda öğrenci girişleri için başvuru dönemi devam ediyor. Bu vesileyle bütün gençlerimize, 25 Mayıs'a kadar Milli Savunma Bakanlığımızın ve üniversitenin internet sitesinden başvuru yapabileceklerini buradan bir kez daha hatırlatmak istiyorum." diye konuştu.
 
"TÜRKİYE, HEM KÜRESEL HEM DE BÖLGESEL BARIŞIN TEMİNATIDIR"
 
Türkiye'nin sürekli istikrar, güçlü iktidar ile büyümesini gerçekleştirdiğini vurgulayan Yıldırım, "Herkes şundan emin olmalıdır ki bugünün Türkiye'si, dünden daha güçlüdür, yarının Türkiye'si bugünden daha güçlü halde olacaktır." dedi.
 
Yıldırım, Türkiye'nin dünyanın 17'nci, Avrupa'nın ise 6'ncı büyük ekonomisi olduğuna işaret ederek, "Daha da önemlisi, hem küresel hem de bölgesel barışın teminat ülkesiyiz. Türkiye'siz Avrupa'nın güvenliği düşünülemeyeceği gibi, Orta Doğu'daki sorunların çözümü de Türkiye'siz mümkün olmayacaktır." ifadelerini kullandı.
 
Başbakan Yıldırım, Türkiye'nin milli gelirinin geçen 15 yıl içinde 3 kat artığını ve 3 bin 600 dolarlardan 11 bin doların üzerine ulaştığına dikkati çekerek, sözlerine şöyle devam etti:
 
"2002'den bugüne kadar ülkemizde var olan güçlü iktidar ve istikrar ile güven sayesinde 170 milyar doların üzerinde doğrudan yatırım geldi. Bundan sonra da yeni, halk oylamasıyla getirdiğimiz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, artık ülkede sürekli istikrar ve güçlü iktidar döneminin başlangıcı olacaktır. Böylece siyasi istikrarsızlıklardan ve zayıf iktidarlardan kaynaklı otorite boşluğundan, vesayetlerden kurtulmuş bir Türkiye, hedeflerine emin adımlarla yürümeye devam edecektir. Kayıp yılları telafi etmek zorundayız. Bir yandan ülkemizi iç ve dış tehditlere karşı koruyacak tedbirleri alırken, gerekli altyapıyı hazırlarken, diğer yandan da milletimizin özlemi olan, beklentisi olan, refahı, huzuru, barışı ve kardeşliği sağlayacak ekonomik atılımları kesintisiz olarak yapmaya devam edeceğiz. 15 yıldır anlımızın akıyla milletimizin huzurunda verdiğimiz sözleri hayata geçirmenin gururunu yaşıyoruz."
 
"TÜRKİYE ZOR GÜNLERİN DOSTUDUR"
 
Şimdi yeni bir döneme girildiğine işaret eden Yıldırım, "Bu dönemde artık işimiz; daha fazla üretim, daha fazla istihdam, daha fazla ihracat ve daha fazla refah. Bu, sadece Türkiye için değil, bölge için olan bir ihtiyaçtır. Türkiye, yapacağı her şeyi bir yandan kendi halkının barışı, huzuru, kardeşliği için yapıyor ama aynı zamanda dost ve kardeşlerimizin geleceğini, güvenliğini teminat altına alacak her türlü desteği şartsız, kayıtsız, zor zamanda da iyi zamanda da vermeye devam edecek. İyi zamanda herkes sizin dostunuzdur ama işler zora girdiğinde o zaman gerçek dostları görürsünüz. Türkiye böyle bir ülkenin adıdır, zor günlerin dostudur, her zaman dostlarının yanında olmayı tercih etmiştir." ifadelerini kullandı.
 
"ULUSLARARASI TOPLUM ÇİFTE STANDARDI ARTIK TERK ETMELİDİR"
 
Fuarın çok önemli katma değer sağlayacağına inandığını dile getiren Yıldırım, şöyle devam etti:
 
"Ortak hedefimiz küresel terördür. Küresel terörün bugün insanlığın başının belası olduğu bilinmelidir. Terör örgütlerinde de uluslararası toplum çifte standardı artık terk etmelidir. Terör örgütünü belirli bir din ile ilişkilendirmek, İslam'la ilişkilendirmek cehaletten öte bir şey değildir. Terör terördür, insan öldüren herkes alçaktır ve cezalandırılması gerekir. Bunu İslam'la anmak, İslami terör diye tanımlamak dünya barışına, kardeşliğine hiçbir katkı sağlamaz." diye konuştu.
 
Yıldırım, bu nedenle uluslararası toplumun, amasız, fakatsız, hiçbir şarta bağlı olmadan birlikte aynı kararlılıkla terör örgütlerinin karşısında durması gerektiğinin altını çizerek, "Türkiye, terörle mücadelede 40 yıllık bir tecrübeye sahiptir. Hükümetimiz birinci yılına yaklaşırken, milletimize verdiğimiz en önemli sözlerden bir tanesi; terörün Türkiye'nin gündeminden düşürülmesidir. Bu yolda kararlılıkla mücadelemizi sürdürüyoruz. Öyle ümit ediyorum ki yakın bir gelecekte Türkiye, ülkenin her köşesinde büyük ölçüde terörü kontrol altına almış, enerjisini, kaynaklarını daha fazla kalkınma için, daha fazla büyüme için, daha fazla üretim için, daha fazla istihdam için ayıran bir ülke haline gelmiş olacaktır." değerlendirmesinde bulundu. HABER-FOTO: BAŞBAKANLIK BASIN MERKEZİ