2010'lu yıllarda Kuzey Afrika'dan Orta Doğu'ya yayılan Arap Baharı hareketleri halkı Müslüman Arap ülkelerinde büyük dalgalanmalara sebep oldu.
Tunus'ta, Libya'da, Mısır'da iktidarlar değişti, Suriye'de iç çatışmalar başladı. Milyonlarca insan ya yurt dışına giderek ya da ülke içinde yer değiştirdi.
2011 yılından başlayarak ülkelerinden ayrılıp sınırları açtığımız için merhametimize sığınarak Türkiye’ye gelip yerleşen Suriyeli insanların sayısı milyonları buldu. Bu insanlar başta sınır illeri olan Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin, Hatay, Adana, Kahramanmaraş olmak üzere İstanbul, Bursa, İzmir, Ankara ve diğer şehirlerimize yerleştiler.
Zamanla çadır kentlerden mahallelere taşındılar. Çocukları büyüdü, sayıları arttıkça ekonomik olarak gelişip kendi kendilerine yeterli hale geldikçe toplum içinde daha görünür olup dikkat çekmeye de başladılar.
Birleşmiş Milletlerden kişi başı cüz’i bir yardım alan, sağlık giderleri Birleşmiş Milletler tarafından sağlanan bu insan hakkında zamanla yayılan gerçekle hiç ilgisi olmayan devlet bunlara yardım ediyor, sağlık harcamalarını devlet karşılıyor yaygarası bazı ulusalcı parti tabanlarınca da yaygınlaşınca bu insanlara karşı özellikle sonradan geleni kabullenme ve yeni gelenlerle birlikte yaşama kültürü gelişmemiş insanlarımız da bu insanlara karşı kıskançlık ve tepkisellik algısını ortaya çıkardı.
Daha önce ülkemizin birçok şehrinde denenen tepkisel saldırılar 30 Haziran ve 1 Temmuz günlerinde şiddetli olarak sonraki günlerde şiddetini azaltarak Kayseri'de yaşandı. Tepkisel saldırıların çıkış noktası Melikgazi ilçesinin Danişment Gazi, Selçuklu ve Osmanlı mahalleleri iken daha sonra Melikgazi ilçesinin Küçük Mustafa, Kocasinan ilçesinin Sahabiye, Fevzi Çakmak, Argıncık Yeşil Mahalle gibi mahallelerine yayıldı.
Yüzlerce aracın ve iş yerinin zarar görmesine sebep olan saldırılar güvenlik güçlerinin yoğun çabası ile birkaç günde kontrol altına alındı. Saldırıların yaşandığı bir hafta boyunca Suriyeli Muhacirler evlerinden çıkamadıkları için büyük insani sıkıntılar yaşadılar. Resmi kaynakların bildirdiğine göre bu süre zarfında suç işleme oranlarında ciddi artışlar oldu.
Olayların durulmasından sonra Kayseri'de iş yeri olan, fabrikalarda çalışan önemli sayıda insan şehirden ayrılmayı düşününce onları çalıştıran iş adamları ve meslek odaları yöneticileri de telaşlanmaya başladılar. Bu insanlar fabrikalarında üretimin durmasının, kayıtlı esnaf sayısının azalmasının kendilerine büyük zarar vereceğinin kaygısına kapıldılar. Zira üretimin durmasına karşılık siparişlerin karşılanamaması, ihracatın sonlanması ve deneyimli Suriyeli işçi yerine yeni işçi bulamama endişesine kapıldılar.
Bu insanlar getir götür, yükle indir, taşıma gibi işlerde yerli insanların çalışmayıp masa başında kolay iş istemesini de düşünerek büyük bir kaygıya kapıldılar. Zararı ise Kayseri sanayisi ve ticareti çekecek görünüyor.
İsmini vermeyen bu iş insanları Hindistan, Uzakdoğu ve Afrika ülkelerinden ileriki yıllarda misafir işçi getirmenin zorunluluk olacağını da belirtiyorlar.
Sahi yüzyıllar boyunca Kırım'dan, Kafkasya'dan, Balkanlar'dan, Orta Asya'dan bize sığınan mazlum insanları korumuş, kimseye muhtaç bırakmamış, emanet etmemişken bugün yeterince koruyamadığımız Suriyeli muhacirleri kime emanet edelim. Büyük bir iş gücü olan bu insanları kime emanet edelim, uğradığı zararı ismini veremeden dillendiren iş insanlarımız bu insanlar gidince tezgahlarını hangi hiç bilmediklerine teslim etsin.
Yazık çok yazık. Devlet olarak, toplum olarak neyi eksik yaptık da bu sıkıntıları yaşamak durumunda kaldık. Üstelik saldırılardan sonra şehir yönetici ve temsilcilerimizin ziyaret edip, hatırını sorup geçmiş olsun diyemediği bu insanları hangi merhametsizlere emanet edelim.
Selam ve dua