Ahmet Taş

Sonuç

Ahmet Taş

2011 yılında Arap Baharının etkisiyle Suriye'de meydana gelen iç çatışmalar sonucu hayatta kalabilmek için ülkeyi terk etmek zorunda kalan birçok insan Türkiye'nin sınır kapılarını açması ile ülkemize sığındı.

Bu insanlar düzenli bir yerleştirme politikası uygulanamadığı için özellikle güney sınırlarımızdakiler başta olmak üzere büyük şehirlerimizden başlayarak birçok şehre yerleştiler.

Türkiye insanı, insani yardım kurumları, belediyeler ve sosyal dayanışma vakıfları ilk zamanlarda her şeye muhtaç bu insanlara yardımcı oldular, hayata tutunmaları için destek verdiler.

Birkaç yıl sonra bu insanlardan gücü yetenler buldukları işlerde çalışarak hayata tutundular. Sermayesi, mesleği ve becerisi olanlar küçük küçük iş yerleri, atölyeler ve işletmeler açarak yerli insanlara muhtaç olmaktan kurtuldular. Devlet ve belediyeler de zaman içinde bunlara ilk zamanlarda yaptığı yardımı kesti. Bunlar sadece Birleşmiş Milletler Mülteciler Fonundan muhtaçlar için gönderilen yardımları almaya devam ettiler.

Ne yazık ki bu yardımlar Kızılay ve Ziraat Bankası aracılığı ile ödendiği için yerli insanlarımız bu yardımların devlet tarafından ödendiği algısına kapıldı.
Kayseri'de ve Türkiye'nin farklı şehirlerinde ilk yıllarda sayıları az olan Suriyeli bu insanların nüfusu zaman içinde arttı ve çarşıda pazarda, parkta bahçede görünür oldular.

Kendilerine ait iş yeri olan, sanayide, atölyelerde, inşaatlarda çalışıp para kazanan bu insanların Suriye'den getirdikleri beslenme alışkanlıkları, gezme dolaşma alışkanlıkları zaman içinde bu hayatı bilmeyen ve kabullenemeyen yerli insanlarda (Özellikle alt kültür düzeyinde olan) bunlara karşı kabullenememe ve karşı duruşa sebep oldu. Özellikle bu insanlara devlet yardım ediyor hastanelerde, devlet kurumlarında destek olunuyor yanlış bilgi algısı da bunda etkili oldu.
Araya ırkçı bölücü uluslararası istihbarat örgütlerinin de devreye girmesi ile bir İngiliz’e, bir Rus'a, bir Alman'a hatta bir İsrailli ve ABD'liye gösterilmeyen nefret duygusu Suriyelilere gösterilmeye başlandı.

Türkiye'nin Suriye ile barışında bundan zarar göreceğinin hesabını yapan Mossad ve CIA gibi yabancı istihbarat ajanlarının da devreye girip tahrik etmesi ile sabıkalılardan oluşan 500'e yakın insan ve 15-20 yaşlarında yanlış bilgi ile tahrik edilmiş yüzlerce insan 30 Haziran 2024 pazar akşamı Suriyeli özürlü bir gencin Suriyeli küçük bir kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu iddiasının provokatörlerce piyasaya sürülmesi ile harekete geçtiler.

30 Haziran akşamı olayların başlangıç yeri, iddia edilen istismar olayını yaşandığı Kayserinin Melikgazi ilçesinin Danişment Gazi Mahallesi oldu. Kısa sürede sosyal medya üzerinden organize olan sabıkalılar grubu ve manipüle edilmiş gençler grubu bu mahalledeki Suriyelilere ait iş yeri, ev ve araçları taşlarla sopalarla bazen ellerindeki benzin bidonlarını bırakarak yaktılar, yıktılar, yağmaladılar.
Olayları önlemeye çalışan güvenlik güçlerine ve onları sakinleştirmeye çalışan Kayseri Valisi ve milletvekillerine taşlarla, sopalarla saldırdılar. Bu saldırılarda 21 güvenlik görevlisi yaralandı başka mahallelerden sabıkalılarca kamyonetlerle getirilen sabıkalı ve kandırılmış gençlerle sayıları iyice artan saldırganlar Danişment Gazi'den Osmanlı ve Selçuklu mahallelerine geçerek saldırı ve tahribatlarını orada da devam ettirdiler.

Kayseri'deki saldırılar olayların ikinci gün olan 1 Temmuz 2024 Pazartesi günü Sahabiye Mahallesi'nde devam etti. Güvenlik tedbirlerinin yetersiz olmasını fırsat bilen çok sayıda kural nizam tanımayan saldırganlar bu mahallede de yakarak, yıkarak, yağma ederek büyük zararlara sebep oldular.

1 Temmuz'dan sonraki günlerde alınan güvenlik tedbirlerinin daha da sıkılaştırılması ile Argıncık, Fevzi Çakmak ve Yeşil Mahallede az da olsa devam eden saldırılar bir müddet sonra sona erdi.

Suriyeli muhacirlerin büyük korku yaşayıp bir hafta boyunca evlerinden çıkamayıp zaruri ihtiyaçlarının komşuları ve hayır kurumları ile merhamet sahibi insanlar tarafından karşılanmak zorunda kaldığı olaylar üçüncü günden sonra duruldu.
Saldırıların durdurulmasında saldırganların güvenlik güçlerince seri olarak tutuklanması ve ek güvenlik tedbirlerinin büyük rolü oldu.

Olaylardan bir hafta sonra Suriyeli muhacirler evlerinden çıkmaya yakılmış, yağma edilmiş dükkanlarını temizlemeye, yakılmış, tahrip edilmiş arabalarını emniyetin talepleri doğrultusunda toplama merkezlerine taşımaya başladılar. Ayrıca zararlarının karşılanması için de Kayseri Valiliğinin talebi doğrultusunda müracaatlarını yapıyorlar.

2 gün şiddetli sonraki günlerde azalarak birkaç gün devam eden Kayseri ilinin Melikgazi ve Kocasinan ilçelerinde Suriyeli muhacirlere yönelik saldırılar insanlık, hukuk ve birlikte yaşama kültürü adına asla kabul edilemeyecek saldırılardır.
Yüzlerce işleri ve aracın yakılıp yıkılıp talan edildiği saldırıları önlemek isteyen güvenlik güçlerine taş ve sopalarla saldırıldığı olaylarda 21 polis memurunun yaralandığı, 468 sabıkalı olmak üzere 1000'den fazla saldırı failinin gözaltına alındığı ve 20'den fazla saldırganın da tutuklandığı kamuoyuna duyuruldu.
İnsan haklarının, uluslararası yasaların, insan vicdanının ayaklar altına alındığı saldırılar sonucunda Kayseri'de toplum hayatı, üretim, ticaret ve iş hayatı da büyük zarar gördü.

Titiz ve adil bir soruşturma ile mutlaka bu felaketin sebepleri araştırılmalı ve faillerden hesabı sorulmalıdır. Bununla birlikte olay bu noktaya nasıl geldi, gelecekte benzer olayların yaşanmaması için neler yapılmalı, hangi tedbirler alınmalı. Bunlar mutlaka valilik, emniyet, bürokrasi ve sivil kurumların temsilcilerinin katılımı ile masaya yatırılmalı ve çözümler üretilmelidir.

Hemde hemen geç kalmadan. Devlet her şeyi yapsın yada yapar yanlışına kapılmadan.

Allah bir daha bu şehre keşke yaşanmasaydı denecek böyle olaylar yaşatmasın.
 

Yazarın Diğer Yazıları