Ayşegül Şerife Akçakaya

Boykotlar: Tepkisel Bir Hareket Mi, Kalıcı Bir Değişim Mi?

Ayşegül Şerife Akçakaya

Son günlerde Türkiye’de siyasi tansiyonun en yüksek olduğu konulardan biri,  başlatılan ekonomik boykotlar. Muhalefetin çağrısıyla bazı büyük şirketler ve markalar hedef alınırken, bu boykotların etkisi ve sürdürülebilirliği tartışma konusu haline geldi. Peki, boykot gerçekten bir çözüm mü? Yoksa yalnızca anlık bir tepki olarak mı kalacak?

Boykot, aslında siyasi ve toplumsal hareketlerde sıkça kullanılan bir yöntem. Tarihte pek çok başarılı örneği var. Güney Afrika’da apartheid rejimine karşı yapılan ekonomik boykotlar, 1950’lerde ABD’de Rosa Parks’ın başlattığı Montgomery otobüs boykotu ve günümüzde İsrail’e karşı yürütülen küresel boykot kampanyaları bunlardan sadece birkaçı. Ancak Türkiye’deki mevcut durumda, boykotların gerçekten bir sonuç getirip getirmeyeceği tartışmalı. Bir yanda, hükümete yakın şirketlerin ekonomik olarak zorlanmasını ve halkın tepkisini görünür kılmasını savunanlar var. Diğer yanda ise, bu boykotların ekonomi üzerindeki genel etkilerini sorgulayan ve muhalefetin farklı stratejilere odaklanması gerektiğini düşünenler bulunuyor. Türkiye gibi ekonomik olarak kırılgan bir ülkede, geniş çaplı boykotlar bazı şirketleri zorlayabilir, ancak bu durum aynı zamanda binlerce çalışanın da mağdur olmasına yol açabilir.

Muhalefetin ekonomik boykot çağrıları, aslında siyasi bir meydan okuma niteliği taşıyor. CHP lideri Özgür Özel’in, hükümete yakın büyük şirketlere yönelik boykot çağrısı yapması, muhalefetin ekonomik cephede de bir mücadele başlattığını gösteriyor. Ancak bu çağrının ne kadar organize olduğu ve uzun vadeli bir stratejiye dayanıp dayanmadığı belirsiz. Eğer muhalefet, bu boykotları sadece kısa vadeli bir tepki olarak kullanırsa, etkisi sınırlı kalabilir.
Bir boykotun başarılı olması için, halkın geniş kesimlerinin bu çağrıyı sahiplenmesi ve ekonomik anlamda ciddi bir baskı oluşturması gerekiyor. Ancak Türkiye’de kutuplaşmış bir siyasi ortamda, boykotun gerçekten büyük bir ekonomik etki yaratıp yaratmayacağı şüpheli. Üstelik, hükümetin bu boykotları “ekonomik sabotaj” olarak nitelendirip hukuki adımlar atması, süreci daha da karmaşık hale getiriyor.

Özetle, boykotlar muhalefet için önemli bir araç olabilir ama tek başına bir çözüm değil. Eğer bu strateji uzun vadeli bir planın parçası olarak uygulanır ve halk desteği artırılırsa, etkili olabilir. Ancak sadece anlık bir tepki olarak kalırsa, zamanla etkisini yitirip unutulmaya mahkum olabilir. Bu süreçte en önemli olan şey, halkın ne kadar kararlı olduğu ve muhalefetin bu tepkiyi nasıl yönlendireceğidir. Boykotlar, siyasi mücadelenin bir parçası olabilir ama esas mücadele sandıkta ve demokrasi için verilen uzun soluklu savaşta kazanılır.

Yazarın Diğer Yazıları